Türkiye’de Kürtçe eğitim hakkını savunduğunu kaydeden Davutoğlu, “Suriyeliler, Kürtler için federasyon kararı alırsa Türkiye saygı göstermeli” dedi.
Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu, Irak Kürdistan Bölgesi’nden yayın yapan Rudaw televizyonuna verdiği röportajda, dikkat çekici ifadeler kullandı. Diyarbakır’a büyük önem verdiğini belirterek, “Amed” ismini de memnuniyetle kullanabileceğini söyledi. Oy oranlarının yüzde 10’un üstünde olduğunu savunan Davutoğlu, ittifaklar hakkında konuşmak için henüz erken olduğunu dile getirdi.
Türkiye’de Kürt meselesinin çözümü için “Türkiye üniter bir devlet, otonomi olmaz. Dünyadaki en büyük Kürt şehri İstanbul’dur” diyen Davutoğlu, yerel yönetimlerin güçlendirilebileceği mesajını verdi. Parti olarak Kürtçe eğitim ve öğretim hakkını savunduklarını ve başbakanlığı döneminde çözüm sürecini sonuna kadar savunduğunu anlatan Gelecek Partisi lideri, iktidara geldikleri taktirde “yeni bir süreç” başlatacaklarını kaydetti.
Türkiye’nin Rojava’ya yaklaşımı ve Kürdistan Bölgesi ile ilişkilerini de değerlendiren Ahmet Davutoğlu, Suriyelilerin Kürtler için federasyon kararı alması halinde Türkiye’nin buna saygı göstermesi gerektiğini belirtti. Davutoğlu, Efrin’de yaşanan hak ihlallerine de karşı olduğunu vurguladı.
Davutoğlu’nun dikkat çeken röportajından bazı sorular ve cevapları şöyle:
Diyarbakır halkının çoğunluğu Diyarbakır yerine Amed demeyi tercih ediyor. Bu söyleşiyi Amed olarak devam ettirebilir miyiz?
Memnuniyetle. Aslında eskiden Diyarbakır olarak değil de Diyerbekir olarak kullanılmış tarihte. Amed de öyle. İsimler önemlidir ama isimlerden daha önemli olan o şehrin sizin için ifade ettiği anlamdır. Ve o şehre duyduğunuz muhabbettir, o şehrin sizin ruhunuzda zihninizde uyandırdığı yansımadır. Diyarbakır benim her zaman söylediğim gibi, Amed benim hocamdır. Her geldiğimde bir şeyler öğrendiğim, aşkla sevdiğim bir şehirdir. Parti süreçlerinden bu yana üçüncü gelişim. Başbakan iken sayısız geldim.
Seçim barajı 7’ye düşürüldüğünde sizin baraj sorununuz kalır mı? Barajı geçebilir misiniz?
Seçim barajı 10 da olsa kalmaz. Allah’ın izniyle biz seçim gününe kadar yüzde 10 barajını çok geçeceğimize inanıyorum ve başak bir siyasi parti olacağımıza dair hiçbir tereddüdüm, şüphem yok.
HDP’YLE İTTİFAK YANITI: KAPIMIZ AÇIK
HDP ile müttefik olmaya hazır mısınız? İttifak kurabilme ihtimaliniz var mı?
Millet ittifakı ve diğer ittifaklarla ilgili de aynı soruya aynı cevabı verdim. Şuan için ittifakı konuşmak erkendir. Ama diyalog ve işbirliği, yani belli konularda ilkesel işbirliği yapma konusunda bütün partilere kapımız açıktır.
Ziyaretlerinizde birçok konuşmanıza şahit olduk. Hak ve özgürlüklerin sağlanması ve adaletin sağlanması konularına çok vurgu yapıyorsunuz. Yalnız Kürtlerin kolektif haklarıyla ilgili sizden net tutum bekleyen vatandaşlar var. Örneğin anadilde eğitim… Bunu vurguluyorsunuz ama iktidara gelirseniz ilkokuldan üniversitelere kadar eğitim görebilecek mi?
Şimdi şöyle, bizim parti programımızda bu açık bir şekilde yazıyor. Kürtçenin öğretilmesi ve eğitimde kullanılması diyoruz. Dolayısıyla böyle bir talep kolektif bir talep olmanın ötesinde vatandaşlık hakları içinde bir taleptir. Vatandaşlık hakları içerisinde bu talepler gündeme geldiğinde bunun gereğini yapma konusunda zaten parti programımızda gerekli açıklamalar var. Ama Kürtçeyi Türkçenin rakip dili imiş gibi, sanki birini öğrendiğinde gerekmeyecek, doğru değilmiş gibi bir algı büyük yanılgılara yok açar.
‘İKİ DİLDE EĞİTİM OLABİLİR’
İki dilde de eğitim olabilir aslında, değil mi?
Olabilir tabi. Zaten onu açıkça da söylüyoruz. Ancak şunu da göz önünde bulundurmak lazım. Kürtler bugün en çok İstanbul’da yaşıyor. Dünyadaki en büyük Kürt şehri İstanbul’dur. Erbil’den de, Diyarbakır’dan da daha çok Kürt İstanbul’da yaşıyor. Aynı sınıflarda eğitim görüyor. Değişik kökenli öğrenciler bunlar. Yani Çerkezi, Türkü, Arnavutu, Kürdü, hepsi beraberler. Dolayısıyla anadilde eğitim ve öğretim konusu, anadilin kullanılması konusunu insan hakları çerçevesinde ele alıyoruz. Nasıl uygulanacağı, nasıl yapılacağı hususlarını hep beraber değerlendirmek, istişare etmek lazım. Ama anadilin ret edilmesi, insan hakları ihlalidir. Anadilin öğretilmesi ve kullanılması bir insan hakları meselesidir.
Peki valilerin, kaymakamların seçimle iş başına gelebileceği bir yöntem geliştirilemez mi? Belki eğitimin belediyelere devredileceği bir yöntem bulunamaz mı?
AK Parti’nin ilk yıllarında, kamu reformu tartışmalarında bunlar hep ele alındı. Ama bunu bir bölgeye has olarak yapamazsınız. Bütün bir Türkiye’de kamu reformu içerisinde değerlendirileceği hususlar olabilir. Ama nasıl olacağı, nasıl uygulanacağı konusu önemlidir. Türkiye bir üniter devlettir. Üniter devlet olma niteliğini koruyacak şekilde merkezi yönetimin valilerce yerel yönetimlerin de seçimle olması Türkiye’nin yapısına daha uygundur.
‘VALİLER DÜZEYİNDE VATANDAŞLARIN TEMSİL EDİLMESİ GEREKİYOR’
Gelecekte böyle bir yönetim şekli olması mümkün mü?
Bütün o tarihi tecrübeler oluşmuş. Valiler düzeyinde de, bütün vatandaşların temsil edilmesi gerekiyor. Bir Kürt vatandaşın Bursa’da, Antalya’da vali olması nasıl mümkün ise, bir Türkün de doğuda vali olması o derece mümkündür. Toplumun bu entegrasyon düzeyini sarsmayacak şekilde yerel yönetimlerde bir reform gereklidir. Böyle bir reform da zaten parti programımızda yer alıyor.
Dolmabahçe Mutabakatı çok konuşuldu, çok tartışıldı. Bu mutabakatı ortadan kaldıran kimdi? Sizin etkiniz oldu mu bunda? Barış sürecinin bitirilmesinde etkiniz oldu mu?
O dönem ben Başbakan’dım. Sonuna kadar ben çözüm sürecinin yaşaması için çaba sarf ettim. Ama maalesef, özellikle 7 hazirandan sonra PKK tarafından açık bir silahlı mücadele çağrısı yapıldı. Ve Ceylanpınar’da iki polisin şehit edilmesini PKK üstlendi. Bir askerin Adıyaman’da şehit edilmesini üstlendi. Ondan sonra tabi çözüm sürecinin doğası şuydu: 2013’te bütün silahlı unsurlar Türkiye’den çıkacaktı. Bu yapılmadığı gibi 12 ilçe kanton adı altında fiilen hendek ve barikatlarla neredeyse kontrol altına alındığı gibi görüntü verilmeye çalışıldı. Süreci bitiren bu oldu. Yoksa benim o zamanki başında bulunduğum hükümetin de çözüm sürecini nihayete erdirmeye yönelik güçlü bir iradesi vardı.
‘ÇÖZÜM SÜRECİ OLMAZ AMA YENİ BİR DÖNEM BAŞLATACAĞIZ’
İktidara gelirseniz böyle bir çözüm süreci başlatacak mısınız?
Yeni bir dönem, artık çözüm süreci olmaz. Yeni bir bir dönem, yeni bir süreç başlatmak lazım. Ama bunun bütün bu tecrübelerden hareketle başlatmak lazım. Maalesef Türkiye’de bazıları, çözüm süreci benzeri süreçleri kamu düzenini bozacak bir imkan olarak görüyor, örgütler böyle görüyor. Bazıları da örgütün tavırlarından hareketle otoriterleşmeyi tahkim etmek ve güçlendirmek istiyor. Biz bu iki tavra da karşıyız. Demokratik hukuk devleti içerisinde özgürlükçü bir dönem başlatacağız.
‘SURİYELİLER ANLAŞIRSA SAYGI GÖSTERMEK GEREKİYOR’
Bilirsiniz, bu tür durumlarda örgütsel yapılar ortaya çıkarak haklar elde edilir. Örneğin YPG’nin olmasını istemiyorsunuz. ENKS ya da onlara yakın gruplar tarafından federasyon ve otonomi talebi gelirse destekler misiniz?
Kuzey Irak’ta, Kürdistan bölgesel yönetimiyle ilişkilerimiz çok yoğun. Çünkü Türkiye’ye karşı herhangi bir tehdit odağı olmadı. Bütün bu silahlardan arındırılır ve terör örgütü olma niteliğini tümüyle kaybederse, ret ederse o zaman başka bir tablo ortaya çıkar. Ama bir taraftan Türkiye içerisinde de terör unsurları bulunduracaksınız sonra orada farklı isimler bulunduracaksınız bu iki yüzlü bir politika olur, bu doğru olmaz. Suriye Kürtlerinin hakkını, hukukunu koruması gereken Türkiye’dir. Suriye Kürtleri bizim için asla bir tehdit değildir. Aksine Türkiye ile ilişkiler bağlamında bir şehrin ortasından geçen tren rayları ile ayrıldığı için ilişkiler bağlamında en yakın ilişkiye sahip komşu bölgedir. Dolayısıyla onların hakkını ve hukukunu korumak, Suriye içerisinde herhangi bir yönetim kendi aralarında anlaşırsa bunlara saygı göstermek ama bir terör mevcudiyetine de asla izin vermemek gerekiyor.
‘SURİYELİ KÜRTLERİN KENDİ DİLLERİNDE EĞİTİM YAPMA HAKLARINA SAYGI GÖSTERİLMELİ’
Türkiye’nin destek verdiği Suriyeli muhalif gruplar var biliyorsunuz. Şuan Efrîn, Serêkaniyê de Kürtlere karşı ciddi bir baskı var. Efrîn’de yüzde 99’a yakın Kürt nüfusu var ama orada Türkçe eğitim var, Kürtçe eğitim yasak.
Afrin Türkiye için önemli bir şanstı. O zaman Afrin harekatı başladığında bunu Cumhurbaşkanı’na ifade ettim. Özellikle görüştüm. Çünkü Afrin’de Kürtlerin kendi haklarıyla, dilleriyle, kültürleriyle Türkiye’nin himayesinde bir yönetim içinde yer almaları güzel bir örnek teşkil eder. Herhangi bir hak ihlali nerede ve kimin tarafından yapılırsa yapılsın ben buna karşı çıkarım. Afrin’de Kürtçenin müktesebattan çıkarılması konusu ise yanlıştır. O bölgede yaşayan Kürtlerin kendi dilleri ile eğitim yapabilmelerini temin etmek Türkiye için o bölge halkıyla ortak gelecek inşa etmek bakımından önemlidir. Bu tür bir uygulama varsa, basına yansıyan bu uygulama yanlıştır. Ve orada Suriyeli Kürtlerin kendi dillerinde eğitim yapma haklarına saygı gösterilmelidir. Türkçeyi de öğrenirlerse bu onlar için büyük bir avantajdır. Nihayetinde bu bölgeye en yakın Türkiye’dir. Bunlar yapılabilir.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***