Pandeminin ardından döndükleri üniversitelere derin bir umutsuzluk içinde başlayan, barınma krizinin ortasındaki öğrenciler, günlerdir parklarda sabahlayarak seslerini duyuruyor.
İstanbul’da, soğuk bir gecede, sağanak yağış altında parkta sabahlayan gençler, eylemlerinin 4. gününde “Bu eylem milyonlarca insanın gerçeğini sembolik hâle getiriyor” derken, öğrencilere destek olmak için nöbete giden vatandaşlar da, “Bizim eğitimli insanlara ihtiyacımız var, nasıl geleceğimizin doktoru, mühendisleri olacaklar?” diyor.
KYK yurtlarının yetersizliği ve fahiş ev kiraları nedeniyle yeni başlayan eğitim döneminde barınma sorunu yaşayan üniversitelilerin dört gündür sürdürdüğü “Barınamıyoruz Hareketi”, İstanbul Etiler’de Sporcular Parkı’nda gerçekleşti.
Üniversite eğitimlerini gölgeleyen barınma sorununa dikkati çekmek isteyen gençler, sağanak yağışın ve 16 derecelik soğuk havanın etkisindeki parkta sabahladı.
Sosyal medyada ‘Barınamıyoruz Hareketi’nden haberdar olarak parka battaniye, çorba getirenler vatandaşların yanı sıra Beşiktaş Belediyesi’ne bağlı Beltaş da soğukta kalan gençlere çay ikramında bulundu.
“Aileler aranmaya başladı”
Üniversite öğrencileri, eylemlerinin dördüncü gününde İzmir’de bazı öğrencilerin ailelerinin polis tarafından aranmaya başladığını belirtti. Öte yandan öğrenciler, barınma sorunlarını dinleyen ailelerinin de bu harekette kendilerine destek olduğunu vurguladı.
Soğuk havada parkta sabahlayan gençler arasında bir oda bir salon evde beş kişi barınmak zorunda kaldığını söyleyen de vardı, çalışıp okuyan; işe yetişmek için sınav kağıdını boş vermek zorunda kaldığını anlatan da….
Hasan Doğan – İstanbul Gelişim Üniversitesi’nde son sınıf öğrencisi.
“Çoğumuzun ailesi asgari ücrete çalışıyor, bu şartlarda ancak parklarda yatabiliyoruz”
2017’de Malatya’dan İstanbul’a geldiğini söyleyen Doğan, kendi hikâyesini şöyle anlatıyor:
“3+1 evde 750 lira vererek 3 kişilik barınabiliyordum. Şimdi yüz yüze eğitime dönüşle birlikte kiralar çok arttı. Öğrencilerin daha ağırlıklı olarak yaşadığı yerlerde yüzde 150-200 gibi bir zam miktarı var. Bizim bunu ödeyecek durumumuz, gücümüz yok, ailemizin de yok. Buradaki birçok arkadaşların ailesi asgari ücretle çalışan ya da en fazla 4-5 bin lira alan insanlar… Kiminin ailesi emekli. Biz bu şartlarda zaten barınamıyoruz, ancak banklarda, parklarda yatabiliriz. O yüzden böyle bir hareket başlattık çözüme kavuşmak için.
Devlet aksiyon almak zorunda, biz 10 milyon öğrencinin sorununu temsil ediyoruz. Nöbetimize devam edeceğiz. Biz insanca barınma hakkımızı istiyoruz, en temel hakkımız… 700 bin kapasiteli yurtlarla mağduriyeti yaratan devlet, o yüzden çözmek zorundalar.
Barınma krizinin gündeme gelmesiyle iktidardan yapılan açıklamaları değerlendiren Doğan, “Bizim değil, bu açıklamayı yapanların elinize dizine dursun. En kötü ev kirası 2500’den başlıyor. Bunun ulaşım ücreti, yemek ücreti, sosyal aktivitesi var… 650 lira ile değil kira, hiçbir şey karşılamak mümkün değil. KYK yurtlarında kalan arkadaşlarımız için de şöyle bir durum var; burs ya da kredi KYK’dan alınıp KYK’ya geri ödeniyor.
Maddi imkansızlıklardan dolayı 2 yılın sonunda çalışmaya başlamak zorunda kaldım ve okulum uzadı. Bir yandan okumak, bir yandan çalışmak bir yandan sosyal imkansızlıklar… Okulum Avcılar’da, ilk geldiğim yıl Avcılar’da kalıyordum ancak şu an orada kiralara imkanım yetmediği için Kartal’da yaşıyorum. Günlük 2,5 saat yol gidiyorum.” dedi.
Furkan Polatkan – Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi
Polatkan, “Harekete katılma nedenim, milyonlarca gencin yaşadığı sıkıntıları ben de yaşadım” diyerek hikâyesini anlattı:
“İstanbul’a üniversite için ilk geldiğimde Şişli’deki kampüsüm için Sancaktepe’deki KYK yurdunda kalıyorum. 45-50 kilometrelik bir mesafe… Birkaç yılım böyle geçti. Bu süreçte geçinmek yurtta dahi çok zordu.
Daha sonra eve çıktım, Mersin’de inşaatta çalışıyordum. Orada biriktirdiğim parayla burada eve çıktım. Pandemi başladı, burada da çalışacaktım ancak pandemi nedeniyle mümkün olmadı. Kiramı günü gününe yatırabildiğim hiç olmuyor.”
“Siz hangi otelde 8 kişinin bir arada kaldığını gördünüz?”
Polatkan, Gençlik ve Spor Bakanı Mehmet Kasapoğlu’nun “Türkiye’nin dünyanın en kapsamlı ve kapasitesi en yüksek yurtlarına sahip olduğu, otellerle yarışabileceği” ifadelerine ilişkin olarak da “3 yılımı yurtta geçirdim. 4-6-8 kişilik odalar KYK yurtları… Siz hangi otelde 8 kişinin bir arada kaldığını gördünüz?” diye yanıt verdi.
“En son ne zaman bir gömlek, tişört aldığımı hatırlamıyorum”
“Yurt parası da o zaman 24 liraydı burslar 45 lira iken… Bugün 650 liralık bir burs var ve 450 lira yurtlar. İktisat açısından hiç rasyonel bir karşılaştırma değil. En son ne zaman bir gömlek, tişört aldığımı hatırlamıyorum. Bunu niye yapmıyoruz? O yurdun, o evin parasını ödemek için…”
“İşe yetişmek için boş kağıt verip çıktığım bir sınav oldu”
Eğitim hayatının bazı bölümlerinde çalışmak zorunda kaldığını da söyleyen Polatkan, “Çalıştığım dönemler not ortalamam düşüyordu, pandemide çalışamadığım için not ortalamam yükseldi. Haftanın 4 günü bir işte çalışıp, ödevlerimi, derslerimi nasıl yetiştirebilirim ki? İşe yetişmek için boş kağıt verip çıktığım bir sınav oldu. Böyle bir eğitim hayatı olamaz…” dedi.
Aleyna Gençtürk – Özyeğin Üniversitesi
Evinin okuluna 2,5 saat uzaklıkta olduğunu belirten Gençtürk, “Bu hem hayat kalitemi hem eğitim kalitemi düşürüyordu. Şu an yurt bana çıkmadı, her gün yolda 5 saat nasıl geçireceğimi düşünüyorum… Ancak okulumun yanındaki evler pandemiden sonra daha da arttı ve şu an kalacak yerim yok” dedi.
Kiraların artışını vurgulayan Gençtürk, “2 kişinin yaşayabileceği bir evde 4 kişinin yaşaması gerekiyor şu an kira bedellerini karşılamak için” diyerek yolda harcadığı zamanın ardından ders çalışmaya, dinlenmeye vakit bulmakta zorlanacağını belirtti.
Gençtürk, “Yurt kapasitesinin artırılmasını, öğrencilerin yaşadığı evlere daha fazla kira talep ettikleri için evlerin kira fiyatlarının denetlenmesini ve burs fiyatlarının artırılmasını istiyoruz.” dedi.
Deniz Mahir – Sokakta yaşıyor – 22 yaşında
Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu’nda yetiştiğini söyleyen Mahir, hikâyesini şöyle anlattı:
“18 yaşına gelince kurumdan çıkartıyorlar… 18 yaşımın doğum gününde ben de çıkartıldım. Son dönemde evlerin kiraları çok arttı, ev sahipleri 2 yıllık pandeminin acısını çıkartıyorlar ve devlet buna karışmıyor. Ben sokakta bir çadırda yaşıyorum, parklara çadır kuruyorum. Öğrencilerin yaşadığı sorunlar basit sorunlar değil. Devletin yanlış uygulamaları dolayısıyla bu haldeler. Barınmak bizim hakkımız ve bunu alacağız. Bu 3 5 gün sonra olmaz ama hepsinin karşılığını alacağız. Bu devlet bize basit şeyler yaşatmıyor, dünyanın pek çok yerinde bizim yaşıtlarımız refah içinde yaşıyor, biz burada sokaklarda yaşıyoruz öğrenim hakkımızı, barınma hakkımızı alamıyoruz.”
Kardelen Şahin – Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi matematik bölümünde okuyan Kardelen Şahin, “Ben de barınamayanlar” arasındayım dedi ve ailesinin evinde yaşadığını, okula gitmek için her gün 4-5 saat arası yol gittiğini anlattı. Şahin, barınamama sorununu şöyle özetledi:
“KYK yurdu çıkmıyor, kendi üniversitemin yurdunda yer yok ve bu yıl yurda yüzde 100’lük bir zam gelmiş durumda. Bunun dışında, herhangi bir şekilde eylem ya da gösteride bulunanların yurtta kalamama durumu var.
Burada olmamamızın sebebi, ülkede bizim gibi milyonlarca öğrencinin olması. Devletin yurtları yetersiz, önceden eve çıkanlar şimdi eve de çıkamıyor fahiş kira ücretleri isteniyor. İşin absürt tarafı ise, öğrencilere üniversiteleri açıyoruz diyip, evlere; yurtlara doldurup daha sonra online eğitim de vereceğiz demeleri oldu. Bizim burada öncelikli isteğimiz kiraların artık denetime girmesi. New York’ta Türkevi inşa etmek yerine, buraya sadece 1 milyar bile tutmayacak bir bütçeyle yurda çevirebilirler.”
“Sistem kendi geleceğine sahip çıkmadı”
Şahin, üniversite öğrencilerine verilen, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 45 liracıktı elinize, dilinize dursun şu anda 650 liraya çıktı” sözleriyle anlattığı KYK bursunu ise şöyle değerlendirdi:
“Bize verdikleri 650 liradan bahsetmem gerekirse, 45 liradan 650 liraya çıktığı söylendi. Para sadece rakamsal olarak arttı, değer olarak artmadı aksine çok daha düştü. Türkiye’de okumak genel olarak zor. Çoğu gencin “geleceksizlik” durumu mevcut. Üniversite sınavına hazırlanırken bile karamsarız. Kazansanız bile sonucunda işsiz kalabiliyorsunuz. Çoğu genç şu anda yurt dışına çıkma fırsatı olduğu anda gitmeyi planlıyor, sistem bizi bu hâle getirdi. Sistem, kendi ülkesindeki geleceğe sahip çıkmadığı için kendi gençlerini başka şekilde yönlendirmeye başladı ve önlerini kesmiş durumda.”
“Bugün suyumu da kestiler”
Yunus Karaca – Marmara Üniversitesi
Marmara Üniversitesi’de ikinci sınıf öğrencisi olan Yunus Karaca, sözlerine “Bugün suyumu da kestiler, barınamayacağım bir evim var” diye başladı. Karaca, parklarda gerçekleşen nöbetleri şöyle özetledi:
“Arkadaşlarla beraber pandemiyle beraber derinleşen, ev kiralarının artması, yurt taleplerinin yükselmesiyle bu sene çok daha yüksek bir seviyede hissedilen barınamama problemine dair ne yapabileceğimizi düşündük. Parklarda yatalım dedik. Gerçekliğimizi bir arada bir zemine, siyasal bir zemine taşıyalım diye düşündük ve parklarda yatmaya başladık.
“Soğuk bir gece ancak motivasyonumuz yüksek”
“Memleketin dört bir yanında; alınmadığımız yurtların, kirasını ödeyemediğimiz evlerin önünde, mahallelerin parklarında yatalım. Birbirimizi görelim, birbirimizden öğrenerek beraber çare arayalım dedik. Bugün dördüncü günümüz, biraz da soğuk bir gece bu nedenle biraz donuklaştık ancak enerjimiz yüksek, motivasyonumuz yüksek, kararlıyız.”
Karaca, dört gündür süren eylemlerin ilk gününde Kadıköy’de polisin müdahale girişimi olduğunu söyledi ve ekledi: “Çok diken üstü bir mesele, polis her zaman kendi meşruluğunu arıyor müdahale için. Burada meşruluk zemini üretilemedi. İlk gün park ve parkta kalan insanlar görünce herhalde hafızaları kıpraşmış olacak ki müdahaleye hazırlandılar. Daha sonra “Niçin müdahale ediyorsunuz” diye sorduğumuzda en fazla “İstemiyoruz” yanıtını aldık. Daha sonra zeminsiz bir yanıt olduğunu anladılar ki geri çekildiler. Sürtüşme yaşamıyoruz, öyle bir şeyi istemiyoruz. Müdahale edilecek bir şey yapmıyoruz.”
Barınma sorunuyla birlikte derinleşen umutsuzluktan bahseden Karaca, Türkiye’de üniversite öğrencileri için ‘geleceksizlik’ kavramının bir ‘normal’ hâline geldiğini vurguladı:
“Her an bu gerilimle yaşıyoruz. Bu koşullarda nasıl üniversite okuyacağımı bilmiyorum. Kiramı ödemek için, faturamı ödemek için, kitaplarımı almak için, beslenebilmek için çalışmak zorundayım. Hafta sonları part time işlerde de değil, her gün çalışmak zorundayım.”
İsmini vermek istemeyen İstanbul Üniversitesi öğrencisi
İsmini vermek istemeyen İstanbul Üniversitesi öğrencisi ise şehir dışından geldiğini, ev bulamadığı için ablasının yanına taşındığını anlattı. “Ablamın yanında sığınmacıyım” diyen öğrenci, ablasının dört nüfuslu 1+1 evinde beşinci kişi olduğunu belirtti.
Barınamayan öğrencilerin başlattığı eylemlere ilk gününden beri katıldığını söyleyen öğrenci, şöyle devam etti:
Üniversiteye dair kötü hissediyorum. Sürekli barınma ihtiyacını düşünmekten nasıl derslere odaklanacağım? Sadece ben de değil, ülkede yaklaşık 10 küsür milyonluk öğrenci rakamı var ve sadece benim derdim değil. Hepimiz az çok bu sıkıntıları yaşayacağız eğer ailemiz zengin değilse. Çok verimsiz geçecek bu yıl.
“Aileler aranıyor”
İstanbul dışındaki şehirlerde de benzer nöbetler yapıldığını hatırlatan öğrenci, İzmir’de polislerin nöbete katılan öğrencilerin ailelerini aramaya başladığını söyledi:
“Ailelere tam olarak ne söylendiğini bilmiyorum ancak biraz daha caydırıcı şekilde, “Yanlış yollara sevk ediliyor” gibi şeyler söyleniyor sanırım. Yaptığımızı etkinliği amacından sapmış bir şekilde anlatıyorlar. Ancak aileler ne için burada olduğumuzu duyduklarında bizi anlıyor. Ben ablamın evinde bir sığınmacıyım mesela. Bunları ailelerle paylaştığımızda ‘Evet, haklısın’ diyor zaten.”
“Kamuoyundan, öğrencilerden taraf olmalarını istiyoruz”
Mert – İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Hukuk fakültesinde son sınıf öğrencisi olduğunu söyleyen Mert, üniversite hayatının başından bu yana yaşadığı barınma sorununun bu yıl daha da derinleştiğini vurguladı ve “Öğrencilerden taraf olan bir kamuoyu oluşturmak için buradayız” dedi.
Mert, öğrencilerin barınma krizinin nasıl bu noktaya geldiğine ilişkin şu değerlendirmelerini paylaştı:
“Türkiye’deki üniversiteli sayısında sürekli olan bir artış var. Bu AKP döneminde başlayan bir kampanyaydı. “Her ile bir üniversite yapıyor” diye övünüyorlardı. Doğal olarak bu kampanyanın sonuçlarını görmeye başladığı bir dönemdeyiz. 8 milyon lisans öğrencisi var, KYK yurtları 700 bin kişi kapasiteli. Yüzde 10’u bile karşılamayan bir düzey. KYK başvurularında da 40 binlere kadar yedeklere gidilebiliyor. Müthiş bir yurt sorunu var. Bunun çözümü de aslında yurtların “nitelikli” olarak kapasitesinin artırılması. Barınma hakkının “nitelikli” sıfatıyla tanınması.
Yurtlara kabul alınmayan arkadaşlar, özel apartlara yönlendiriliyor. Bunların ciddi bir kısmı cemaatlerin ve tarikatların elinde. Yıldan yıla kamuya ait yurtların sayısı oran olarak düşerken cemaat ve tarikatlara ait yurtların sayısı oran olarak artıyor. Bu doğal olarak bir politika. Biz de iddia ediyoruz ki, bunun tam tersi bir politika da oluşturulabilir. Bu bir tercih meselesidir. Bu nöbetlerde özel olarak kamuoyunu öğrencilerin taleplerinin arkasında durmaya davet ediyoruz. Öğrencilerden taraf olmaya davet ediyoruz.
Öğrenciler zaten merkezi üniversitelerde okumasına rağmen şehrin dışında barınmak zorunda kalıyorlar. Ben ilk geldiğimde Sefaköy’de oturuyordum, şimdi Kartal’da oturuyorum. Üniversitem Beyazıt’ta. İkisi de bilmeyenler için, 1.1.5 saat mesafede. Merkezi yerlerde ev tutmak, nitelikli şekilde barınmak öğrenciler için imkansız hale gelmiş durumda.
“Bu eylem milyonlarca insanın gerçeğini sembolik hâle getiriyor”
“İlk gün, 20’den daha az öğrenciydik ve pankartsız, dövizsiz, slogansız bir şekilde orada yatacağımızı söyledik. Bu tabii ki bir eylem ancak bu eylemin biçimi milyonlarca insanın gerçekliğini sembolik hâle getiriyor. Sokakta kalmak öğrenciler açısından ciddi bir tehdit. Bunu gündeme getirdik.
İlk gün özellikle kamuoyunda çok ciddi tartışıldı, ciddi şekilde destek gördük. Polis kurduğu barikatı öğrencilere bir adım getiremedi. Barikat kurulduğunda Twitter’da tepki çok arttı ve o barikat geri çekildi. Bu herhalde gençlik hareketinde benim çok az gördüğüm bir şey. Kamuoyu parklarda sabahlayan öğrencilerin ne kadar arkasında durmaya devam ederse hem öğrencilerin güvenliğini sağlamış hem de taleplerin daha çok duyulmasını sağlıyor. Esas beklentimiz bu. Kamuoyu yeter kadar sahiplenirse biz de isteriz ki evimizde yurdumuzda kalalım. “
Desteğe giden vatandaşlar da oldu
“Bizim eğitimli insanlara ihtiyacımız var, nasıl geleceğimizin doktoru, mühendisleri olacaklar?”
İlknur Yenihayat – Öğrencilere destek sağlayan bir vatandaş
“Sosyal medyada gördüm, desteklemek için geldim. Havalar da soğudu, battaniye, mat, çorba getirdim” diyen İlknur Yenihayat, öğrencilerin hareketini desteklediğini vurguladı:
“Bizim yetişmiş insana ihtiyacımız var, onları desteklemeye ihtiyacımız var. Gittikçe durum kötüleşiyor. Hepimizin bir şekilde destek vermesi gerekiyor; gıda, barınma, kitap, her türlü destek… Bizim okumuş, eğitimli insanlara ihtiyacımız var ki geleceğimiz de güzel olsun.
Cumhurbaşkanı ve diğerleri biraz dışarıya bakarsa; kiralar ve asgari ücret arasındaki farkı ve zorluğu görebilir. Şehirde kiralar 3 bin 4 bin lira… Nasıl oturacaklar bu çocuklar bu kiralarda? Nasıl geleceğimizin doktoru, mühendisleri olacaklar?”
Barınamıyoruz Hareketi, Twitter hesabından sabah 4.00’te sürdürdükleri nöbetten kareler paylaştı.
KAYNAK: T24 – MELİS KARACA / GÖZDE YEL
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***