Almanya on altı yıl sonra ilk kez Angela Merkel’in aday olmadığı bir seçime gidiyor. 26 Eylül’de gerçekleşecek olan seçimlerde yaklaşık 700 bin Türkiye kökenli Alman vatandaşının da sandık başında olması bekleniyor.
Siyasi parti liderlerinden Annalena Baerbock (Bündnis 90/DIE GRÜNEN), Dietmar Bartsch (Die Linke), Armin Laschet (CDU) Olaf Scholz (SPD) ve Johannes Vogel‘ın (FDP) seyrek de olsa posteri sokakları süslüyor.
Almanya güçlü ekonomisi ve 82 milyonluk nüfusuyla Avrupa’nın en kalabalık ülkesi olarak bu seçimlerde tarihi bir kavşakta duruyor.
Peki, Başbakan Angela Merkel’in 16 yıllık iktidarından Türkiye kökenli seçmenler memnun mu? Seçimlerde tercihleri hangi siyasi eğilimden yana olacak, hangi liderleri Merkel’in yerine başbakan adayı olarak görüyorlar? Ülke nüfusunun büyük ve önemli bir kesimini oluşturmasına rağmen neden bugüne kadar Türk kökenliler bakan ve başbakan koltuğuna oturmadı?
“Burası memleketimiz oldu, Merkel’in gidişine üzülüyorum’
1964 yılında Almanya’ya gelen ve kısa süreli askerlik dönemi hariç hep bu ülkede yaşayan Abidin Yalım öğretmen olarak Türk çocuklarına Türkçe öğretiyor. Merkel’in vedasına ilişkin, “Yavaş yavaş siyasi hayattan çekiliyor. Bu bizim için çok üzüntü verici bir olay. Çünkü, onun gibi burada yaşayan yabancıları anlayan yok” diyor. Türkiye’nin kendisi ve ailesi için vazgeçilmez olduğunu dile getiren Yalım, “Ancak burası bizim memleketimiz oldu” artık diyerek çocuklarının ve torunlarının bu ülkede doğup büyüdüğünü, Alman kültürü ile yetiştiğini anlatıyor.
‘Başbakanımız’ diye adını andığı Merkel’in yaptığı çok önemli işler olduğunu kaydeden öğretmen Abidin Yalım, yapamadıkları için ise, “O yalnız değildi, ayağına her zaman zincir vurulmuş gibiydi. Özellikle kendi parti çevresi tarafından. Bu yüzden kendisini takdir ediyorum” ifadelerini kullanıyor. Merkel’in bir sağ parti lideri olarak Türk kökenlilerin varlığına hürmet gösterdiğini söylüyor ve “Onun için biz ona yabancı değiliz o da bize” diyor.
Öte yandan Yalım, bugüne kadar tercihinin hep Sosyal Demokrat Parti (SPD) olduğunu da hatırlatıyor ve oyunun renginin yine ‘kırmızı’ olacağını vurguluyor.
Türkiye kökenlilerden bir başbakan, bakan, hatta cumhurbaşkanı adayı çıkması konusunda ise, “Belki üç-beş nesil sonra bunları konuşabiliriz” diyerek bir Yunanlının uzun süre Türkiye’de yaşasa bile böyle bir girişimde bulunduğunda Türklerin karşı çıkacağını, benzer bir tepkiyi Almanların da verebileceğini belirtiyor.
Öğretmen Abidin Yalım ayrıca siyaset için üst düzey görevlerin önemli olmadığını, yerel siyasette de varlık gösterilebileceğini, kendisinin uzun süre şehir meclisinde görev aldığını söylüyor.
“Merkel Türklere dost gibi davrandı”
Boru tesisat işleriyle geçimini sağlayan 43 yaşındaki Şaban Aktaş ise, Merkel’in yabancılara ve Türklere dost gibi davrandığını belirterek, Almanya’daki siyaseti yeteri kadar takip etmediğini ifade ediyor. Oyunu Merkel’in partisi Hristiyan Demokrat Parti (CDU) ve başbakan adayı Armin Lasched’e vereceğini ilan ediyor seçimler öncesinde. “Başa iyi olan gelsin” demeyi de ihmal etmiyor.
“Merkel Türkleri sevmiyordu, değişsin artık”
Dortmund’un Türk dükkanlarının yoğun olarak bulunduğu Münsterstrasse’de gelinlik mağazası olan Kütahyalı Nurgül Zengin(43) ise farklı düşünüyor. “Açık söylemek gerekirse Merkel Türkleri pek sevmiyor. Ben o kanaatteyim. Değişsin derim”, diyor.
Almanya’da madenci ailenin kızı olarak dünyaya gelen, okul hayatından sonra ise eşiyle gelinlik ve abiye işine giren Zengin, sokakta ve sosyal hayatın içinde gizli bir ayrımcılık olduğuna, Merkel’in de bunu değiştiremediğine inanıyor: “Merkel de bizi tam benimsemedi. 60 senedir buradayız. Almanlar gibi vergimizi ödüyoruz, bir vatandaş gibi görevlerimizi yerine getiriyoruz ama oy bile kullanamıyoruz. Hor görüyorlar bizi.”
Seçimler konusunda ise, “Almanya için kim hayırlıysa o parti kazansın” temennisinde bulunuyor kısacak.
Sokakta seçim havasının olmadığını belirten Nurgül Zengin, Alman televizyonlarını da çok izleyemediğini, daha çok Türk televizyonlarını tercih ettiğini belirtiyor. Hedefi ise, ‘memleket’ denilince gözleri parıldayan 6 yaşındaki oğlu ve ailesiyle birlikte 10 yıl içinde Türkiye’ye dönmek.
“Fazla yabancı olunca curcuna oluyor”
Duisburg’ta muhasebeci olarak çalışan Özden Durmaz, Merkel’in Türklere ne zararı ne de faydası olduğu görüşünde. “Suriyelilerin ve başka göçmenlerin girmesiyle ilgili Merkel’in çok büyük bir hatası var” diyen Durmaz, “Göçmenlerin en büyük zararı bize oldu. Niye? Almanlar bizi onlar gibi gördü, onlar gibi yaşadığımızı zannetti” diyor.
Yıllardır Almanlarla iç içe yaşıyorsunuz, hala sizi ayırt etmiyorlar mı sorusuna ise, “Maalesef, hep aynı keseye koyuyorlar” şeklinde cevap veriyor Durmaz.
Merkel’in en büyük eksileri olarak önlenemeyen göç, okul ve eğitim ile ekonomiyi sayan Özden Durmaz, kendisinin de Almanya’da bir yabancı olduğunu belirterek “fazla yabancı olunca curcuna oluyor” demekten kendini alamıyor.
Durmaz’ın seçimlerdeki favori partisi ise Linke (Sol): “Her sene Linke’ye veriyorum. Linke biraz değiştirebilir, diğerlerinden medet ummuyorum. Herkes söz veriyor ama onların genel olarak sistemi, düşünceleri, her şeye karşı çıkmaları hoşuma gidiyor.*
Türkiye kökenli bir bakan ve başbakan adayının çıkmaması hakkında ise Durmaz, Almanların yeterince hazır olmadığına inanıyor. Ayrıca Türklerin çok fazla seçim sandığına gitmediklerini, siyasete kayıtsız kaldıklarını belirtiyor. 20 arkadaşından belki ikisinin oy kullanacağı bilgisini veriyor.
Durmaz’ın bir başka şikayeti de Türklerin daha çok Türkiye ile ve Türkiye siyasetiyle ilgilenmeleri. “Senede bir gidiyorlar, eurolarını bozdurup paşalar gibi harcıyorlar, ama 11 ay yaşaıkları Almanya hakkında fikirleri yok, buranın politikasına karışmıyorlar” diyerek kayıtsızlığa dikkati çekiyor.
“Merkel, Berlin’deki havaalanını bile bitiremedi”
50 yıldır Almanya’da işçi olarak bulunan, kaynakçılık yapan ama kendisini “Giresunlu amele” diye tanıtan Ali Saim Kütük de Merkel konusunda olumsuz düşünenlerden. “Merkel çalışsa bile kendi memleketi için çalıştı. Biz yabancılar bir şeyini görmedik” diyen Kütük, işsizliğin daha da arttığını, özellikle Bulgaristan ve Romanya’dan gelen ucuz iş gücünün ülkeyi olumsuz etkilediğini ifade ediyor.
Merkel’in en başarısız olduğu konunun Berlin’deki havalimanını bitirememesi olduğunu söylerken gülümseyen Kütük,”Türkiye yaptı, Almanya yapamadı mı” sorusuna ise “Onu bütün dünya biliyor” sözleriyle karşılık veriyor. “Ama pes” diyen Ali Saim kütük, “Almanya’ya yakışmadı. Kaç senedir yapılıp faaliyete geçmedi. Hala hatalar çıkıyor” diyerek eleştiriyor.
Almanya’nın en büyük sorunları olarak “işsizlik, yabancı düşmanlığı ve gizli yabancı düşmanlığı” maddelerini sıralıyor.
1970’lerde ve 1980’lerde SPD’nin yabancı işçiler ve aileleri için önemli işler yaptığını vurgulayan Kütük, “Artık onlardan da fayda yok” derken asla oy vermeyeceği parti olarak Yeşiller ve Komünistleri görüyor. Sebebini ise, “Türk düşmanlığından. Hareketlerinden belli, meclisteki konuşmalarından belli. İsim olarak saymama gerek yok, dinlediğimiz zaman arşivlere baktığımız zaman görülüyor… Komünistlerin ise dünyada kaybolmuş, gark olmuş bir sistemin peşinde gitmeleri” şeklinde açıklıyor.
“Pakistanlı bir Müslüman Londra’da belediye başkanı oluyor, burada neden olmasın” diyen Ali Saim Kütük, eyaletlerde temsilcilerin olduğunu, yerel meclislerde Türklerin bulunduğunu söylerken, “Sadece siyasetçi değil, savcı, avukat, vali olsun, hakimler olmaya başlasın o da olur. Belki daha yukarısı için Almanya elekten geçiriyordur. Art niyet var diye düşünüyorum” diyor.
“Almanya’da taşeron işçilik en büyük sorun”
Demir-çelik fabrikasında işçi olarak çalışan Uğur Kayacan Türkiyeli seçmenlerden biri. Siyasetle yakından ilgileniyor, Almanya’nın sorunları hakkında bilgi ve fikir sahibi.
Merkel’i Almanya’nın son 16 yılına damga vurmuş önemli bir siyasi figür olarak görüyor. “Ama” diyerek söz alan Kayacan, şunları söylüyor:
“Bugün Almanya’da her geçen gün insanların yaşam standartları düşmekte. Yaşam standartları, devletin sosyal yardımları, insanların iş bulma ve meslek edinme olanakları her geçen gün daha da zorlaşmaktadır. Yani var olan hükümet uyguladığı politikalarla insanların yaşam standatlarını yükseltmek yerine daha da düşürmüştür. Taşeron işçilik önceki yıllara göre çoğalmıştır. İnsanlar belli bir süre çalıştıktan sora işsiz kalmıştır. Yaşamdaki zorluklar her geçen sene artmıştır.*
Angela Merkel’in göçmen politikaları, yabancı politikaları, ekonomi politikaları, emeklilik politikaları, eğitim politikaları, meslek edindirme politikaları konusunda eleştirilerini dile getiren Kayacan, “Göçmen politikasında ve Türkiye ile ilgili politikalarda çifte standart uyguladığını düşünüyorum. İnsani bir politika ile göçmenleri kabul ederken göçmen gelen ülkelere para göndererek onları orada tutma politikası uygulamaktadır. Ben bunu da çok doğru bulmuyorum. Göçmenlerin bir kısmını alıp nitelikli ve niteliksiz anlamında, kalifiye ve kalifiye olmayan elemanlar anlamında insanlara ayırım söz konusudur. Göçmenlere eşit ve insani bir şekilde yaklaşılmalı diye düşünüyorum.” ifadelerini kullanıyor.
Merkel’in içerde dengeleri gözettiğini, dış politikada ise çifte standartlı davrandığını düşünen Kayacan, Almanya’da yabancı düşmanlığının arttığını, yabancılara yönelik saldırıların durmadığını, bunlardan da 16 yıldır iktidarda olan Merkel’in sorumlu olduğunu vurguluyor:
“Partileri incelediğim zaman daha çok sosyal politikalara önem veren, var olan yaşam standartlarını yükseltmek isteyen parti olarak sol partiyi görüyorum. Saat ücretini 13 euro olarak savunan tek parti. Sosyal politikalar ve göçmenlere yapılan ayrıcalıkta Türklere en çok şans veren parti. Sol parti çevre duyarlılığı olan bir parti. Daha tutarlı, parti tüzüğünün daha düzgün olduğunu düşünüyorum. Diğer partilerden de SPD sosyal demokrat bir parti ama mesela SPD çifte vatandaşlığı geçmişte çok önerdiö fakat seçimden sonra yerine getirmedi. SPD’nin sosyal demokrat nitelikten, sosyal demokrat siyasetten uzaklaştığını düşünüyorum.”
Kayacan, Yeşiller partisi liderinin ise kapalı bir toplantıda Afrikalılara yönelik sözlerinin büyük hayak kırıklığı yarattığını kaydediyor.
Son sözü ise, ülkedeki yabancıların ülkenin bir parçası olduklarını unutmamaları yönündeki çağrısı: “Demokrasi mücadelesi ve bu ülke için çalışmalıyız. Burada siyaset yapmak isteyenlerin önü açık.”
“Misafirliği çoktan aştık, Merkel anne gibi davrandı”
Şerife ve Mehmet Erbil çifti ise, “Artık buralıyız” diye söze başlıyor. Kızlarının uluslararası avukat olarak okulunu başarıyla bitirmesinden büyük gurur duyuyorlar.
Kendisinin belediyede şoför olarak çalıştığını belirten Mehmet Erbil, “Buraya misafir işçi olarak geldik ama misafirliği çoktan aştık” diyor.
Şerife Erbil ise 1984 yılında turizm okuduğu Antalya’dan Almanya’ya gelmiş ve mesleğini bir süre eşiyle birlikte sürdürmüş. Merkel’i “Süper bir insan” sözleriyle tanımlıyor. “Dünyada örnek bir politikacı. Kısacası bırakması üzücü. Sanıyorum kendi de artık yoruldu, inzivaya çekilmesi gerekiyor. Umarım bütün dünya ondan ve onun politisasından örnek alır. Onun insanlara sahip çıkışından örnek alır…” derken de Merkel’in insanları dışlamadığını ve diyaloğu artırdığını kaydediyor.
Merkel’in ‘bir anne şefkatiyle’ Suriyeli, Afgan, Türk herkesi etrafında toplayabildiğini belirten Şerife Erbil, seçimlerde oy vermek için kızının da geleceğini ve ailece birlikte karar vereceklerini ifade ediyor.
Mehmet Erbil de Türk siyasetçi ve eski başbakanlardan Necmettin Erbakan’ın bir sözünü hatırlatarak, oy vermenin futbol takımı tutar gibi olmaması gerektiğini, mantıkla vatandaşlık görevinin yerine getirilmesi gerektiğinin altını çiziyor.
Erbil çifti ayrıca, bir Türk başbakan veya cumhurbaşkanı olsa bile herkes için siyaset yapmasını, kişisel inancını topluma dayatmaması gerektiğini, empati kurmasının iyi olacağını belirtiyor.
Bunun için ümitleri ise Z kuşağı…
“Oy kullanabilsem Hristiyan Demokratlar’a veririm”
Fethi Silahtar da, Merkel’in Almanya’yı son 16 yıldır gayet iyi yönettiğini belirterek, oy kullanma hakkının olmadığını ama kullansa Merkel’in partisi Hrıstiyan Demokratları destekleyeceğini açıklıyor. “Merkel 16 yıldır iktidarda, kimse bize Hristiyanlık teklif etmedi, Müslümanız” diyor.
Almanya’daki en büyük sorunun 50 senedir bu ülkede yaşamalarına rağmen oy kullanamamak olduğunu belirten Silahtar, vatandaşlık için imkan sağlanırsa seve seve kabul edeceğini de belirtiyor.
Demir-çelik fabrikasından malulen emekli olan Silahtar, devletin verdiği bir hakkı kullanmak ve 650 euro kazanmak için takside çalıştığını, fakat yarısını anca kazanabildiğini söylüyor.
Siyaset için Alman veya Türkiye kökenli olmasının önemli olmadğınını düşünen Silahtar, “Hatta Almanlar daha iyi, daha objektif. Türk bir bakan elbette isterim ama biz objektif bakamıyoruz” diyor.
60 yılın ardından Almanya’da en az 3 milyon Türkiye kökenli yaşıyor
Almanya Federal Cumhuriyeti ve Türkiye Cumhuriyeti 30 Ekim 1961’de bilinen adıyla iş gücü anlaşmasını imzaladı. Bu anlaşma kapsamında 1961-1973 yılları arasında yaklaşık 900.000 kişi Türkiye’den Almanya’ya çalışmak için geldi ve pek çoğu 1973’de alınan işçi alımını durdurma kararının ardından da burada kalmayı seçti.
60 yılın ardından bugün Almanya’da yaklaşık 3 milyon Türkiye kökenli yaşıyor. Toplamda kendisi veya ailesi buraya göç etmiş 7,5 milyon göçmen kökenli kişi oy hakkına sahip. Buna karşın siyasal hayata katılımları oldukça düşük.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***