SPD’nin başbakan adayı Olaf Scholz, DW’ye verdiği röportajda gündemdeki konuları değerlendirdi. Scholz, başta Afganistan olmak üzere, kriz bölgelerinden gelen mültecilere dair görüşlerini de açıkladı.
Federal Almanya Maliye Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Olaf Scholz, aynı zamanda Sosyal Demokrat Parti (SPD) tarafından, 26 Eylül’de yapılacak Federal Meclis seçimlerinde partinin başbakan adayı olarak gösterildi. Deutsche Welle (DW) Genel Yayın Yönetmeni Manuela Kaspar-Claridge ve moderatör Jafaar Abdul Karim’in sorularını yanıtlayan Scholz, koronadan dış politikaya kadar gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
SPD adayı Olaf Scholz, Türkiye’de de son günlerin en önemli gündem maddeleri arasında bulunan Afgan mültecilerin, Almanya’ya kabul edilip edilmeyeceği yönündeki soruya şu cevabı verdi:
“Benim bakış açıma göre, sadece Almanya’daki mültecilere karşı değil, dünyanın başka yerlerinde koruma bulan mültecilere karşı da sorumluluğumuz var. Ama aynı zamanda endişeliyiz de: Zira mültecilere öncelikle güvenlik ve koruma sunan ülkeler, genelde Almanya’da tahayyül ettiğimiz şekilde yönetilmiyor. Bu nedenle mültecilerin, ilk olarak kabul edildikleri Afrika, Asya’da ya de Güney Amerika’daki ülkelerde entegrasyon umutları da olmalı. Almanya olarak bizim de kendimizi, bugüne kadar olduğundan daha fazla bir şekilde ortak sorumlu hissetmemiz gerekiyor. Sürekli olarak, sorunlar kapımıza dayandığında durumun aciliyet arz ettiğini söylemeye odaklanmaktan artık vazgeçmemiz lazım.”
Suç işleyenler sınır dışı edilecek
Mültecilerle ilgili yasal düzenlemelere de dikkat çeken Scholz, “Ülkemize kimlerin sığınabileceğine ve mülteci statüsü verilmesi için ortada yeteri kadar gerekçe olup olmadığına dair açık yasalar var. Her mülteci Almanya’da kalamaz, özellikle de suç işleyenler” şeklinde konuştu.
Önceki yıllarda Suriye’den Almanya’ya gelen 800 binden fazla mültecinin ülkelerine gönderilmesi gibi bir durumu pek muhtemel görmeyen sosyal demokrat politikacı, “En önemli görevimiz, bu insanların topluma uyum ve katılımını sağlamak. Tüm mülteciler iyi bir eğitim görebilmek, bir meslek edinebilmek ve topluma uyum sağlayabilmek için her türlü fırsata sahip olmalıdır” ifadelerini kullandı.
Hedef yeniden iktidar olmak
Olaf Scholz, 26 Eylül’deki Federal Meclis seçimlerinin ardından kurulacak hükümete başkanlık etmeyi hedeflediğini bir kez daha vurguladı.. Ancak bunun gerçekleşebilmesi için SPD’nin halihazırdakinden daha fazla seçmeni ikna etmesi gerekecek. 11 ve 13 Ağustos’ta farklı kamuoyu araştırma şirketlerinin açıkladığı son anketlerin tümünde, Sosyal Demokratlar yüzde 19’luk oy oranıyla üçüncü sırada bulunuyor. Birinci sırada yer alan Hristiyan Birlik partilerinin (CDU/CSU) oy oranı, şirketlere göre yüzde 22 ile 26 arasında değişirken, ikinci sıradaki Yeşiller ise yüzde 19-21 bandında görünüyor.
Olaf Scholz, seçmenin takdirini kazanabilmek için “Net ilkelere sahip olmak gerektiğini” vurguladı ve ekledi: “Örneğin benim ilkelerimden biri, NATO’nun transatlantik ortaklığı çerçevesinde Almanya’nın sorumluluğuna kesinlikle bağlı olmamdır.”
Sol Parti ile ortaklık mümkün mü?
Scholz, NATO’ya olan bağlılığına vurgu yapmakla sadece dış politikaya dair bir mesaj vermedi. Bu söylem, aynı zamanda seçim sonrası koalisyon olasılıklarına ilişkin de önemli bir ipucu: Son anketler ışığında, matematiksel olarak SPD’nin Yeşiller ve Sol Parti ile bir sol ittifak yapması koalisyon için yeterli olsa da, pratikte bu olasılık pek mümkün görünmüyor. Sol Parti, NATO’yu çağ dışı olarak görüyor ve İttifakın lağvedilmesini istiyor.
SPD’nin başbakan adayı için, sağ popülist parti AfD (Almanya için Alternatif) ile koalisyon kurulması da hiçbir şekilde gündemde bulunmuyor. Olaf Scholz, ayrıca CDU/CSU’nun uzun yıllar sonra muhalefette geçerek soluklanması gerektiğini de savunarak, “bunu başarmamız gerekiyor” ifadesini kullandı.
Pandemi ile mücadele
Müstakbel Alman hükümetini bekleyen çok sayıda sorun var. Kuşkusuz bunlar arasında en başta gelenlerden biri, sonbaharla birlikte yeniden tırmanışa geçmesi beklenen korona salgınıyla etkin şekilde mücadele etmek. Almanya, pandeminin ülkede yol açtığı ekonomik zararlarla mücadele için 2022 sonuna kadar 400 milyar euroluk bir ek kaynak kullanmış olacak. Scholz, bunun semeresini verdiğini ve ekonominin bariz bir ivme kazandığını vurguladı.
Diğer birçok ülkede ise durum bu kadar olumlu görünmüyor. Salgın, sosyal eşitsizliği önemli ölçüde artırdı. Scholz, Almanya’nın bu konuda da dünyaya karşı bir sorumluluğu olduğunu ve bunu ciddiye aldığınına vurgu yaptı. Bu bağlamda, küresel aşı ihtiyacının karşılanabilmesi için üretim kapasitelerinin genişletileceğini belirten sosyal demokrat politikacı, ayrıca aşı tedarikinde en yoksul ülkelerin de desteklenmesi için uluslararası yardım kurumlarına milyarlarca euroluk yardım yaptıklarını da kaydetti.
Yeni bir doğu politikası
SPD’nin başbakan adayı Scholz ile röportajda Rusya konusu da gündeme geldi. Başbakan olması durumunda Olaf Scholz, Vladimir Putin’e karşı nasıl bir siyasi tutum sergileyecek? Scholz, bu soruyu şöyle yanıtladı:
“Rusya ile geçmişte de sık sık görüşmeler yapıldı. Ancak burada doğru olan, ortak güvenlik için Almanya’nın, diğer paydaşlarla ortak hareket etmesidir. Avrupa ve Rusya, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı’nın (AGİT) kriterlerini esas almalıdır. Bu aynı zamanda, Avrupa’daki sınırların artık güç kullanılarak değiştirilmemesi gerektiği konusunda kararlı olduğumuza da kapsıyor.”
Olaf Scholz, sözlerini şöyle noktaladı: “Yeni bir doğu politikasına ihtiyacımız var. Rusya, en güçlü olanın yasasının değil, hukukun üstünlüğünün geçerli olduğunu kabul etmelidir.”
KAYNAK: DEUTSCHE WELLE TÜRKÇE
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***