HABER ANALİZ | ADEM YAVUZ ARSLAN
15 Temmuz askeri darbe girişimi iddiasına dair konuları yakından takip etmeye çalıştığım için gazeteci Adem Karaçoban’a konuşan “eski SADAT’çı” Osman Görer’in anlattıklarını dikkatle izledim.
İçinde bulunduğu tankla 15 Temmuz akşamı Ankara sokaklarında halkı ezdiklerini anlatan birisinin söyledikleri doğal olarak dikkat çekti.
Özetle “eski SADAT’çı” Osman Görer, 2012’de SADAT’a katıldığını, TSK birliklerinde eğitim aldığını, 13 Temmuz günü 28. Piyade Tugayına katıldığını, kendilerine Genelkurmay’a terör saldırısı olduğu ve Karargah’ı korumaya gideceklerinin söylendiğini, beraberindekilerle birlikte “çok kötü şeyler” yaptıklarını, vicdan azabı duyup şahit olduklarını anlatmaya karar verdiğini iddia ediyor.
Bugüne kadar 15 Temmuz’la ilgili sayısız yazı yazmış, yayın yapmış birisi olmama rağmen konunun üzerine atlamadım. Çünkü teyit edilmesi gereken çok şey var ve konu manipülasyona, psikolojik harp (PH) uygulamaya son derece müsait.
Açıkçası Görer’in anlatımları üzerine çalışmalarımı henüz bitirmedim.
O yüzden “söyledikleri doğru” ya da “Görer birileri adına 15 Temmuz’a yönelik PH yapıyor” diyemiyorum henüz.
Şüpheli bulduğum şeyler gibi teyit ettiğim konular da var.
Her iki yayına bir bütün olarak baktığımda şüpheli bulduğum yönlerin fazla olduğunu söyleyebilirim.
15 TEMMUZ HİBRİT BİR EKİBİN İŞİ
Her şeyden önce 15 Temmuz Osman Görer’in anlattığı kadar basit bir kumpas değil.
Çok sofistike ve tabiri caizse elit bir kumpas.
Bir başka ifadeyle ‘hibrit’ bir ekip çalışması. Osman Gürer gibi alt seviye tetikçiler olduğu gibi Genelkurmay ve MİT karargahı ile Beştepe’ye kadar uzanan üst düzey ayakları da var.
Dolayısıyla tümden reddetme ya da söylediklerini peşinen doğru kabul etme yerine ihtiyatlı olmayı tercih ediyorum.
Araştırmalarımı sonuca ulaştırınca bu konuya tekrar döneceğim.
Bu noktada sizi biraz geriye götürüp, Ankara’da yapılan sıradan bir uyuşturucu-hırsızlık operasyonunun perde arkasını anlatacağım.
Zira ilk kez duyacağınız bu detaylar Türk derin devleti ve işleyişi hakkında önemli ipuçları barındırıyor.
Bir yönüyle ‘büyük resme’ dair önemli şeyler söylüyor.
İNANILMAZ BAĞLANTILAR
Bugün AKP iktidarı unuttu ama 2007 ve takip eden yıllarda Türkiye çok büyük badireler atlattı.
Danıştay Saldırısı, Hrant Dink Suikastı ve Malatya Zirve Yayınevi katliamı gibi olaylar nedeniyle ülke diken üstündeydi.
Sauna ve Küre Operasyonlarında ortaya çıkan silahlar, eylem planları ve faillerin profilleri gerginliği daha da arttırmıştı.
İşte o günlerde uyuşturucu ve çek-senet işleri yapan bir çetenin teknik takibinde ‘farklı’ bir hikayeyle karşılaşılıyor.
Olayın kahramanı Ankara Seyranbağları’nda bir kuruyemişçi.
Köşem Kuruyemiş isimli iş yerinin sahibi gözüken İlker Demir’e dair bir takım istihbaratlar elde ediliyor.
İlker Demir, Le Figaro Dergisi’nin Türkiye muhabiriyle ilgili araştırmalar yapmış. Dink Cinayeti nedeniyle alarm durumunda olan polis konunun üzerine daha dikkatli eğiliyor.
Çalışma derinleştirildiğinde ‘kendi halinde bir kuruyemişçi’ gibi gözüken İlker Demir’in askerler, korucular ve uyuşturucu tacirleriyle irtibatları tespit ediliyor.
5 ili kapsayan bir operasyonla İlker Demir ve arkadaşları göz altına alınıyor. Gözaltı süresinin sona ereceği sabahın gecesinde tecrübeli istihbarat müdürlerinden birisi Demir’i yanına çağırıp çay-sigara ikram edip konuşturmaya çalışıyor.
Demir uzun muhabbet sonunda çözülüyor.
Üniversite yıllarında ülkücü olduğunu, eylemlere katıldığını, gözaltında iken bazı askerlerin kendisine ‘vatan millet için iyi şeyler yapabilecekleri’ yönünde (Bu ifadeler Hrant Dink suikastinde Yasin Hayal, büyük abi Erhan Tuncel arasında da geçmişti) telkinde bulunduğunu anlatıyor.
Kendisinin ‘Ressam’ olarak kodladığı astsubayın üç beş yılda bir kendini ziyaret ettiğini, bir takım eylemler için talimat verdiğini söylüyor. Söz konusu Astsubay, Osman Baydemir’e suikast yapılmasını talep ediyor.
Demir, Diyarbakır’a gidip keşif yapıyor ancak eylem yapmadan dönüyor.
Ressam kendisini bu kez daha büyük bir eylem için motive ediyor. İlker Demir bu amaçla hazırlıklara başlıyor. HDP’lilerin (o dönem DTP) kalabalık olarak parti önünde açıklama yapacağı bir vakitte, bir provokasyonla bombalı saldırı gerçekleştirerek “olabildiğince çok HDP’li öldürmeyi planlıyor”.
İlker Demir bu eylem için Ressam’dan öğrendiği taktiklerle patlayıcıları hazırlıyor ancak uyuşturucu operasyonunda yakalanıyor.
Demir adliyeye sevk edilirken sıradışı bir şey daha oluyor ve Demir’in “asker kaçağı” olduğunu iddia eden askerler savcının kapısında beklemeye başlıyor. Bu durum hayli şüpheli çünkü polis sanığın asker kaçağı olduğu bilgisini kimseye vermemiş.
‘İYİ ÇOCUK’UN TELEFONU KURUYEMİŞÇİDE ÇIKIYOR
Demir etkin pişmanlık maddesine başvurup bildiklerini anlatıyor. Bahçede yapılan kazıda çok sayıda patlayıcı ve mühimmat ele geçiriliyor.
İşte bu noktada şok bir gerçekle karşılaşılıyor.
İlker Demir’in eski model tuşlu telefonunun IMEI numarasının izini süren istihbaratçılar şok bir isimle karşılaşıyorlar.
Jandarma astsubay Ali Kaya.
Demir’in o dönem elinde olan telefon daha önce Ali Kaya tarafından kullanılmış. Demir, Astsubay Ali Kaya’yı “Mutkili Ali” diye kaydetmiş.
İlker Demir’in üniversite yıllarında “Özcan” diye tanıdığı, Ressam kod adıyla bahsettiği kişi Şemdinli Umut Kitabevi olaylarında da karşımıza çıkan Astsubay Ali Kaya.
Hatırlanacağı gibi Hakkari’nin Şemdinli ilçesinde 9 Kasım 2005’te Seferi Yıldız’a ait Umut Kitabevi bombalanmış ve bir kişi ölmüştü. Olay yerinde bulunan halk, suçüstü yaptıkları jandarma personelleri Ali Kaya ve Özcan İldeniz ile itirafçı Veysel Ateş’i polise teslim etmişti. Sanıklar askeri mahkemece serbest bırakılmış dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Yaşar Büyükanıt sanıklardan Ali Kaya için “tanırım iyi çocuktur” demiş ve bu ifadesi nedeniyle çok tartışılmıştı. Saldırıyla ilgili iddianame hazırlayan Ferhat Sarıkaya savcılıktan ihraç edilmişti.
İşte bu olayın kahramanı, Büyükanıt’ın deyimiyle ‘iyi çocuk’ Ali Kaya Ankara Seyranbağları’nda bulunan bir kuruyemişçiye HDP’lilere suikast için talimat veriyordu.
Demir tutuklanırken polisin titiz çalışması sonucu büyük bir provokasyonu önlenmiş oldu.
Peki bunca sene sonra ben bu olayı neden anlattım?
Gelmek istediğim yer şurası: Girişte bahsettiğim eski SADAT’çı asker (?) Osman Görer ile bu olayda bahsettiğim kuruyemişçi İlker Demir aslında benzer tipler.
Eğer izlerini sürerseniz ardından Özel Harp ya da Kontrgerilla yapılanması diye bildiğimiz derin devlet çıkıyor.
Normal şartlarda esnaf, öğretmen, memur ya da çifti olan, öyle gözüken ama derin devlet tarafından eğitimden geçirilmiş, eylem için yıllarca uyumaya çekilen bu kişiler “ihtiyaç hissedildiğinde” kullanılıyorlar.
Pozisyonlarına göre gri-beyaz ve siyah kuvvetler olarak sınıflandırılıyorlar. Gri ve beyaz kuvvetler daha çok propaganda aşamasında görev alırken siyah kuvvetler eylemlerde kullanılıyor.
Türkiye tarihi Hrant Dink Cinayetinden tutun geçtiğimiz aylarda HDP İzmir İl Başkanlığı’na yapılan saldırıya kadar bu tip eylemlerle dolu.
Eylemler, hedefler ve tetikçiler farklı olsa da aynı kaynaklardan beslendikleri için benzer noktaları olan eylemler bunlar.
Yani eski SADAT’çı Osman Görer’i bütün bütün yabana atmamak lazım. Bir çok yönüyle Görer, Kontrgerilla yapılanmasının kullandığı prototipe uyuyor. Ayrıca Sedat Peker’in dediği gibi bu tür pislikleri cami imamından öğrenmek mümkün değil.
Sonuç itibariyle…
Osman Görer gerçekten SADAT’çı mı ve 15 Temmuz’a katıldı mı şimdilik net olarak bilmiyoruz.
Ama bildiğimiz kesin bir şey var: Türk derin devleti uzun yıllara uzanan kirli bir geçmişe sahip. Toplumun değişik kesimlerinden isimleri devşirip özel eğitim vererek kanlı hedefler için kullanıyor.
Ergenekon Operasyonları ile bu kirli yapıyla yüzleşme, o ağı deşifre etme imkanı yakalanmıştı ama hırsızlık yaparken suçüstü yakalanan Erdoğan, kendini kurtarmak için bu fırsatı da heba etti.
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***