Dünyanın gözü kulağı Afganistan’da.
ABD’nin 20 yıldır savaştığı Taliban, tek mermi atmadan Kabil’i ele geçirdi. Taliban rejiminden kaçmaya çalışan Afganlıların verdiği fotoğraflar unutulacak gibi değil. Hele Amerikan askeri uçağına tutunmaya çalışırken düşen Afganlılar çoktan tarihe geçti.
Dolasıyla olayın insani, siyasi ve güvenlik boyutu enine boyuna konuşuluyor. Amerika’dan Çin’e Rusya’dan İran’a bir düzine ülkenin dahil olduğu, olmaya çalıştığı süreç Türkiye’yi de yakından ilgilendiriyor.
Her şeyden önce Taliban’dan kaçan ve sayıları bile kestirilemeyen Afgan göçü şimdiden kapımızda. Şu anda binlerle ifade edilen Afgan göçmenler kısa süre içerisinde on binler belki de milyonlarla ifade edilecek.
Ayrıca Türkiye’nin orada askerleri var.
Dahası Erdoğan’ın AB ve ABD’ye rüşvet olarak sunduğu Kabil Havalimanı’nın işletilmesi projesi de hala tedavülde. Gerçi Pazartesi günü itibariyle Türkiye’nin bu projeden çekildiğine dair teyit edilmeyen haberler geldi ama Afganistan meselesi her yönüyle Türkiye’yi ilgilendiren bir başlık.
Dolayısıyla Afganistan uzun süre gündemimizde olacak.
Erdoğan fırsat kollayıp Suriye’de olduğu gibi Afganistan’da da krizi lehine çevirmeye çalışacaktır. Malum olduğu üzere uzun zamandır “Taliban ile aralarında inanç noktasında bir fark olmadığı yönünde” demeçler veriyor.
Kuvvetle muhtemel Taliban ile dünyanın geri kalanı arasında arabulucu rolüne soyunmak isteyecek. Öte yandan Taliban’dan kaçan Afganlıları tıpkı Suriyelilerde olduğu gibi Avrupa’ya karşı bir çeşit silah olarak kullanacaktır.
Aslına bakılırsa Erdoğan’ın başka seçeneği de yok.
Çünkü Kabil Havalimanını işletme seçeneği şimdiden masadan kalkmış görünüyor. Erdoğan bu öneriyi Joe Biden ile arayı düzeltmek ve ABD’den gelecek yaptırımları önlemek için yapmıştı. Türkiye, Taliban ile konuşup havalimanı için devreye girebilir fakat bu durum Erdoğan’ın beklentilerini karşılamaktan uzak.
Arabuluculuk seçeneğinde ise Katar gibi dişli rakipler var. Kaldı ki Erdoğan’a olan güvensizlik nedeniyle ‘arabuluculuk’ gibi hassas bir rolü ona vermek istemeyeceklerdir.
Sonuç itibariyle Afganistan krizinde Erdoğan’ın seçenekleri az. Eğer arabulucu rolünü alabilir, üzerine de mültecileri silah olarak kullanabilirse Erdoğan’ın lehine bir sonuç çıkabilir.
Ancak şunu da unutmamak gerekiyor; uzunca bir zamandır Erdoğan’ın şahsi iktidarına fayda sağlayan gelişmeler Türkiye’nin aleyhine oluyor.
Daha uzun süre Afganistan meselesini konuşacağımız için bu aşamada konuya bir virgül koyup gündemdeki başka bir meseleye bakmakta fayda görüyorum.
‘TERAZİ’DEN YANSIYANLAR
Yazının bu bölümünde anlatacaklarım basit, sadece muhataplarını ilgilendiren teknik bir mesele gibi gözükebilir. Ancak gerçekte ülkedeki en temel konulardan birinin prototipi olması bakımından önemli.
Malum olduğu üzere Ergenekon operasyonları hala tartışma konusu.
Benim de aralarında olduğum bir grup bu operasyonların Türkiye’nin derin devleti ve kirli tarihi ile yüzleşme fırsatı olarak görüyor.
Başka bir kesim ise yargılamada kendilerine göre zayıf buldukları noktalar üzerinden savunma inşa ederek davaların kumpas olduğunu iddiasında.
17 Aralık 2013 büyük yolsuzluk ve rüşvet operasyonu sonrası oluşan anormal konjonktür Ergenekon için fırsat oldu. Cezaevleri boşaltıldı, Ergenekon iktidar ortağı olurken taraftarları da medyada tek kale maç yapmaya başladı.
Bu durum 7 yıldır bu şekilde sürüyor. Televizyon ekranlarında darağaçları kuruluyor ve infazlar yapılıyor.
Aykırı bir görüşe, savunmaya ya da ‘son söze’ yer yok.
Sedat Peker’in itirafları, ifşaatları sonrası yeniden gündem olan gizli tanık “Terazi” ve uyuşturucu baronu Zindaşti meselesi de bunlardan birisi.
İktidar medyası ve Ergenekon muhiplerine göre davanın savcısı Zekeriya Öz, uyuşturucu baronu Zindaşti’yi “Terazi” kod adıyla gizli tanık yaptı ve “milli orduya kumpas” kurdu.
Bu o kadar çok tekrar edildi ki artık nakarat haline geldi.
Peki gerçekte durum ne? Gizli Tanık Terazi uyuşturucu baronu Zindaşti mi? Zekeriya Öz ile rüşvet ilişkisine girdi mi?
Havuz ve Ergenekon medyasının iddiası bu yönde. Zekeriya Öz ile röportaj yapma imkanı olsa ve bu soruları sorsak iyi olurdu ama şu anda bu mümkün değil.
Bu durumda biz de dava dosyalarına, soruşturma evraklarına ve iddianamelere bakarak bazı temel sorulara cevap bulabiliriz.
Ben de öyle yaptım ve mahkeme evrakında Terazi’nin izini sürdüm. O dönemin bazı güvenlik bürokratlarına ulaştım.
Tahmin edeceğiniz gibi Kuddusi Okkır’ın trajik ölümüne Ergenekon savcılarının neden olduğu ya da Sedat Peker’in annesinin cenazesine katılma izni verilmediği yönündeki haberler gibi bu mesele de yanlış biliniyor.
Gerçekler anlatılanlardan farklı.
SAVCIYI ZİNDAŞTİ’YE GÖTÜREN MEKTUP
Peki olayın aslı ne?
Gizli Tanık Terazi kim ve Ergenekon ile alakası var mı?
Tarihlere, isimlere ve mahkeme kayıtlarına boğmadan en yalın haliyle özetleyeyim.
2012 yılı Mart ayı.
İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi aralarında eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay’ın da bulunduğu 11 kişiyle ilgili “Ergenekon Soruşturmasını Etkilemeye Teşebbüs ettikleri” iddiasıyla ilgili düzenlenen iddianameyi kabul etti.
Eski bakan Seyfi Oktay, avukatlar Ali Hadi Emre, Tülay Bekar, Kudbettin Kaya ve Hüseyin Yıldırım’ın da bulunduğu 11 sanığın Ergenekon tutuklularının tahliyesi için hakim ve savcıları kuşatmaya aldığı iddia ediliyordu.
İddianamede de hangi hakimin nasıl tesir altına alınmaya çalışıldığı, kimlerin bu yöntemle tahliye ettirildiği detaylı anlatılıyor. Hatta Gürbüz Çapan’ın tahliyesi sonrası Seyfi Oktay’a teşekkür ettiği konuşmanın tapeleri de mevcut.
Mahkemeleri etkilemeye çalışan ekibin ilişkileri Veli Küçük’e kadar uzanıyor.
Gelelim bu olaydaki Zindaşti ve Zekeriya Öz ilişkisine.
Söz konusu davanın sanıklarından avukat Ali Hadi Emre’nin ofisinde yapılan aramada müvekkili Naci Şerifi Zindaşti’ye ait bir mektup bulunuyor. İddiaya göre Zindaşti mektubunda Ali Hadi Emre’nin yargıyı etkileme çalışmalarını ihbar etmekle tehdit ediyor.
Bu mektup üzerine soruşturma savcıları Zindaşti’nin ifadesine başvuruyorlar. Zindaşti avukatı Hadi Emre’nin hakimleri maniple etmek için yaptığı girişimleri, UYAP üzerinde yapılan müdahaleleri anlatıyor.
Verdiği ifade kendi davası ve avukatı ile ilgili.
Ancak “artık devlete güvenmediğini, narkotiğe muhbirlik yaptığı halde tutuklanmış olması nedeniyle artık ifade vermek istemediğini’ söylüyor.
Bahsedilen soruşturma kapsamında İstanbul 10. ve 14. Ağır Ceza Mahkemesi başkanları Zafer Başkurt ve Erkan Canak ile ilgili rüşvet soruşturması açıldı. Söz konusu soruşturmayı yürüten Adalet Bakanlığı müfettişleri bu kapsamda geniş bir çalışma yaptı.
Zindaşti’nin verdiği ifade de bu kapsamda.
Zindaşti bu olaydan 9 yıl sonra gazeteci Said Sefa’ya verdiği röportajda savcı ile yaptığı bu görüşmeyi anlattı ancak gizli tanık olduğu iddialarını reddetti.
TERAZİ NE ANLATMIŞTI?
Peki Gizli Tanık Terazi neler anlatmıştı?
Terazi, 21 Ekim 2010’da verdiği ifadede avukatlar Ali Hadi Emre ve Kudbettin Kaya’nın uyuşturucu davalarını lehlerine sonuçlandırmak için hakimler Zafer Başkurt ve Erkan Canak’a rüşvet verdiklerini anlattı.
Mesela 2007’de İtalya’dan gelen bir gemide yakalanan 40 kilo kokain için davanın 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne düşmesi sağlanmış. Avukat Kudbettin Kaya sanıklardan 2 milyon lira alırken bunun bir kısmını hakimlere vermiş.
Para alınınca tahliyeler yapılıyor.
Hatta başka bir davada sanıklar vaat ettikleri parayı ödemeyince hakimler tekrar tutuklama kararı çıkartıyorlar.
Bu noktada şunun altını çizmekte fayda var: Bir takım suç yapılanmaları para ve kadın kullanarak yargıyı etkileme amaçlı örgüt kuruyorlar. Rüşveti veren, kadını gönderen bunu itiraf ediyor, soruşturmayı yapanlar rüşvetleri kayıt altına alıyor, bakanlık müfettişleri soruşturma yapıp ilgili hakimleri tayin ediyor.
Tıpkı 17 Aralık polisleri gibi burada da suçlanan rüşveti tespit edip belgelendirenler suçlanıyorlar.
Gerçekte Zindaşti’nin verdiği ifade avukat Ali Hadi Emre ve ekibinin yargıyı etkileme çalışmaları ile ilgili.
Yasal olarak – kendisi ya da savcılar açıklamadığı sürece – gizli tanığın kimliğini açıklamak yasak.
Ancak en azından şunu söyleyebilirim: Gizli Tanık Terazi, Zindaşti değil. Dahası “Terazi” kod adıyla ifade veren kişi erkek değil.
Son günlerin popüler ismi AKP’li Aliye Uzun’un tanıdığı-çalıştığı isimlerden birisi mi bilmiyorum ama konunun muhatapları Gizli Tanık Terazi’nin “piyasada” popüler olduğunu söylüyorlar.
Yani ‘Terazi’ üzerine kurduğunuz senaryolar ve söylemler gerçeği yansıtmıyor. Benden söylemesi…
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***