15 Temmuz’da ilk soruşturmayı açan, dönemin Ankara Cumhuriyet Başsavcısı, Yargıtay Üyesi Harun Kodalak, darbe girişiminden oğlunun haberdar ettiğini açıkladı. Böylece “15 Temmuz’u ilk kimden duydun” geleneği bozulmadı; enişte, yenge, kayınço derken listeye oğullar kızlar da eklendi.
Anadolu Ajansı’na 15 Temmuz gününü anlatan Kodalak, o gün, mesai bitiminden sonra evine geçtiğini belirterek, 21.00 sularında dönemin Ankara Cumhuriyet Başsavcıvekili Necip Cem İşçimen ve iki polis müdürü ile buluştuklarını, bu buluşmada yaklaşık bir hafta sonra yapılması planlanan operasyona ilişkin konuşmaların geçtiğini söyledi. Kodalak, TBMM Darbe Girişimini Araştırma Komisyonunun tutanaklarına göre, Başbakanlık müsteşarının gelişmelerle ilgili haberinin olmadığı saatlerde neden buluştukları konusunda ise bir yorum yapmadı.
“BİLGİM YOKTU, ÖNGÖRDÜM”
Kodalak, 21.45 sıralarında kendisini oğlunun aradığını ve darbe girişiminden haberdar ettiğini belirtirken, Ankara Cumhuriyet Başsavcısı olarak Gülen cemaatinin’ darbe girişiminde bulunacağı yönünde bir bilgi almadığını, ancak bunu öngördüğünü, devlet büyüklerine de sözlü ve yazılı rapor olarak aktardığını’ söyledi.
“MÜCADELEYE 15 TEMMUZ’DAN ÖNCE BAŞLADIK”
Cemaat ile mücadeleye 15 Temmuz’dan önce başlanıldığını hatırlatan Kodalak, “KPSS soruşturması yaptık, devam ediyorduk. Dördüncü, beşinci dalgalarını yapmıştık. O an itibarıyla biz 460 ya da 470 küsur tane rütbeli askeri tespit etmiştik, ‘FETÖ’cü askeri. Nereden? KPSS soruşturmasında eşlerinden tespit etmiştik.” ifadelerini kullandı.
“UYAP’I KAPATTIK”
Kodalak, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Darbe gerçekleşse gereğini yapacaklar. O manzarayı görünce aklımıza şey geldi, dedik ki hemen adliyeye bilgi işlem elemanı gönderelim, UYAP sistemini kapatalım. Çünkü bunlar bir şekilde başarılı olacak olursa ilk yapacakları iş UYAP sistemine müdahale edip oradan korsan yakalama kararları çıkarmak.
“İDDİANAMEDEN ÇOK DAHA FAZLASIDIR”
Gülen cemaati ile mücadeleye göreve geldiği ilk günden itibaren başladığını, örgüte ilişkin soruşturmaları planladıklarını anlatan Kodalak, darbe girişiminden önce Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesinde açılan ‘FETÖ sivil çatı davası’nın iddianamesinin tarihi bir belge olduğunu söyledi.
Dönemin Ankara Cumhuriyet Savcısı Serdar Coşkun tarafından hazırlanan iddianamede, başta Fethullah Gülen olmak üzere tepe yöneticilerinden 72-73 ismin bulunduğunu bildiren Kodalak, “Büyük bir tarihi belgedir. İddianameden çok daha fazlasıdır. 15 Temmuz öncesi çatı iddianamesi tarihi bir belgedir. Yargı belgesinin ötesinde tarihe mal olmuş bir belgedir.” diye konuştu.
“TÜM DAVALARDA İDDİANAMENİN GİRİŞ KISMI AYNEN KULLANILDI”
Kodalak, 15 Temmuz’dan sonra, Türkiye’de Gülen cemaatine karşı açılmış tüm davalarda bu iddianamenin giriş kısmının aynen kullanıldığını bildirdi.
Söz konusu davanın iddianamesinden örnek veren Kodalak, “Hava Kuvvetleri yapılanmasının, Türkiye Cumhuriyeti ordusu pilotlarının yüzde 95’i ‘FETÖ’cüdür o dönemde. Biz bunu ispatladık. Bu; bilgi, belgelere dayalıdır. Bizde olduğu gibi onlarda da vardı. Dolayısıyla tabii ki bizim iddianamemizin, bu soruşturmamızın onların klasik darbe hevesini hızlandırdığına inanıyorum.” dedi.
AMACINI AÇIK ETMİŞTİ
AKP’nin kullanışlı savcılarından Harun Kodalak, önceki yıllarda verdiği röportajda 15 Temmuz’dan kısa bir süre önce cemaate yönelik hazırlanan ‘Çatı İddianamesi’nde, silaha yönelik bir delil bulamadıklarını itiraf etmiş, “Bu argümanları doyurucu çok belge ve bilgi bulamadık. Ama 15 Temmuz gecesi bizim kamuoyuna çok inandıramadığımız silahlı terör örgütü unsurunu kendi kendilerine deşifre ettiler.” diyerek sözde darbenin ne amaçla yapıldığını açıklamıştı.
BAŞKA BİR SAVCI DA GERÇEKLEŞMEMİŞ OLAYLARI YAZMIŞTI!
Gazeteci Ahmet Dönmez’in yayınladığı Akıncı Dava Dosyasından alınan bir belge diğer bir çok ‘resmi’ 15 Temmuz tezini çürüttüğü gibi Başsavcılığın hızı konusundaki soru işaretlerini de kuvvetlendirmişti. Belgeye göre Savcı Serdar Coşkun imzalı ve 16 Temmuz 2016 saat 01.00 tarih ve saatli tutanakta henüz gerçekleşmemiş olaylar var. Bazı olaylar ise ya hiç yaşanmamış veya yaşanandan farklı yazılmış. Daha sonra Yargıtay üyesi yapılarak ödüllendirilen Coşkun’a birisi süfle vermiş gibi görünüyor.
Coşkun ismi, Harun Kodalak’ın bahsettiği Çatı İddianamesinin altındaki imza olması hasebiyle önemli. Aylardır hazır olduğu bilinen ama sümenaltında bekletilen iddianamenin 15 Temmuz’dan iki gün önce apar topar işleme konması da manidar. Kodalak diyorki: “İddianameyi yazdık ama teknik bir sorunumuz vardı. İddiamızı destekleyecek bilgi ve belge bulamamıştık.” Bir cerrah “Kalp nakli için ameliyata başladık ama elimizde kalp yoktu. Allahtan yan masadaki hasta öldü, biz işimizi yapabildik” demesinden bir farkı yok bu açıklamanın.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***