YORUM | M. NEDİM HAZAR
“Rahman olan” diyor kutsal metin, “Kur’an’ı öğretti, insanı yarattı” dedikten sonra ekliyor:
“Beyanı öğretti.” Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır şöyle açıklıyor ‘beyanı öğretmeyi’: “Ona beyanı öğretti, yani kendini, vicdan ve gönlünde meydana gelen duygu ve anlayışlarını, başkalarına açık ve güzel bir şekilde ifade etmek, maksadı anlatmak ve anlamak demek olan konuşma ve dil nimetini belletti ki, ilmin elde edilmesi ve Kur’ân öğretimi nimeti de bununla meydana gelir. Hz. Âdem yaratıldıktan sonra kendisine eşyanın isimlerinin öğretilmesi sayesinde meleklerin bilemediklerini bildi, onların ulaşamadıklarına ulaştı. Peygamberlerin nübüvvete nâil olmaları, Allah tarafından tebliğ yapabilmeleri, kitaplar getirmeleri, ümmetlerin onlardan istifade edebilmeleri hep beyan ilmi, dil nimeti sayesinde olduğu gibi, Kur’ân’a ve Kur’ân’ın tefsir ve tercemesi nimetine ulaşmamız ve ondan faydalanma derecemiz dahi o nimetten aldığımız hisse oranındadır.”
BU YAZIYI YOUTUBE’TA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️
Epey yıllar önce Şişli’de bir apartman katına misafir olmuştum. Daha holden içeri giriyordum ki, salondan gelen bir ses kulak zarımı, tüm dinleme ünitelerimi ışık hızıyla geçip yüreğimin derinliklerine dikine dikine girmeye başlamıştı. Anlattığı şey kadar sesinin rengi, tonu, kelimelere nefesinin dokunuşunu hissettirmesi de mest etmişti etrafında onu dinleyenleri. Yanlış hatırlamıyorsam bir hadis-i şerifi naklediyordu ve şöyle tamamlamıştı konuşmasını: “Ben dünyaya insanların kalbini yarıp içine bakmak için gönderilmedim!”
İsminin Yusuf Ziya Özkan olduğunu sonradan öğrendiğim bu cennet sesli adam ile tanışmak da kısmet oldu ama daha öncesinde milli şair Mehmed Akif Ersoy’un şiirlerinin okunduğu bir kasette çıktı yine karşıma. Akif’in bazen harp düzeni alan sert kelimeleri onun tatlı sert ses tonuyla daha bir hizaya giriyor, Milli Mücadele’nin coşkusu Yusuf Ziya Özkan’ın sesiyle daha bir ritim kazanıyordu sanki.
Sonra tanışmak nasipmiş, tanıştım. Gördüm ki, o ses en az o kadar naif bir ruhun oktavlanmış hali. Samanyolu TV’nin her döneminde neredeyse her konumunda bulundu. Ama en çok da kutsal gecelerde, mübarek saatlerde onun sesini arar olmuştuk.
Hele de Ramazanlarda…
Evin en yaramaz çocukları bile bir anlık bir suskunluk yaşıyor ve başlarını ekrana çeviriyorlardı Yusuf Ziya Bey sesiyle belirince… Sözü güçlü kılan şeylerin başında şüphesiz anlam ve içerik geliyor. Ama bana inanın, tarz, tonlama, ses rengi ve samimiyet de en az öz ve içerik kadar mühim. Hatta bazı zaman çok daha önde…
Tüm zamanların tüm hakikatleri sanki onun sesi ile daha bir güzelleşiyor, daha bir anlam kazanıyor ve hak ettiği yere yerleşiyordu sanki. İnanın bazı zamanlar onun etkileyici tonlaması ve nezaketi karşısında konuşmaya sıkılıyor ve utanıyordu insan.
Onunla karşılanan iftar, onunla uğurlanan sahur farklı bir haz veriyordu izleyiciye. Hani geçen size geçmiş Ramazanlar ile günümüzü karşılaştırırken, bugünün Ramazanlarını da küçümsememek gerektiğini söylemiştim ya! İşte sadece bir tek Yusuf Ziya Özkan’ın sesi bile geçmiş zaman Ramazanlarını kıskandırır inanın bana. 40-50 yıl öncenin insanları onun sesinden habersiz idrak ettiler mübarek ayları. Biz şanslı nesiliz bu nedenle.
Geçtiğimiz akşam, yine Samanyolu TV’de iftar vakti çıktı gül renkli sesi olan adam. Yürek tellerinin en ince tonundan en ağırına kadar yaptığı bir bestekâr ustalığındaki geçişler ile yaptı iftar duasını. Bizi mest etti, içimizi hafifletti, yüreğimizi serinletti.
Sonra aradım teşekkür için. Öğrendim ki hastaymış. Bu sene affını istirham ettiği için geçen senelerin kayıtlarını kullanıyorlarmış zaman zaman. Üzüntüyle beraber bahtsızlığımıza da yandım. Ama sizlerin de bunu bilme hakkınız olduğuna inanıyorum…
Ben şuna inanıyorum: Eğer olacaksa cennette bir anons sistemi filan yahut isteğimiz, merak ettiğimiz, görmeyi arzuladığımız şeyler bir tablo gibi anında çıkacaksa karşımıza öte tarafta, bunun seslendiricilerinden birisi Yusuf Ziya Özkan olacaktır. Ben öyle düşünüyor ve inanıyorum. Sesinin her kıvrımıyla öteleri, Rabbani kudreti ve keremi hatırlatan bir insanın cennette perforeci olmasından daha normal ne olabilir ki? Hak ve hakikatin dublajcısına dualarımızla…
*Perfore, seslendirme demektir.
NOT: Sevgili okur bu yazıyı Eylül 2008’de yazmıştım. Bugünlerde Covid-19 sebebiyle tekrar yoğun bakımda olan Yusuf Ziya Özkan için dualarınızı istirham ediyorum.
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***