Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı’ndan (AFAD) Batı Karadeniz’deki sele ilişkin yapılan açıklamada, sel nedeniyle Kastamonu’da 25, Sinop’ta 2 kişinin hayatını kaybettiği, Bartın’da kaybolan bir kişiyi arama çalışmalarının sürdüğü bildirildi.
Onlarca kişinin hayatını kaybetmesine neden olan durumla ilgili konuşan Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, felaketin bölgede etkili olan aşırı yağışlar nedeniyle yaşandığını dile getirdi. Felakete Kastamonu’nun Bozkurt ilçesinde HES’lerin (Hidroelektrik santrali /su elektrik stansiyası) patlamasının neden olduğu iddialarına karşı çıkan ve “Meteorolojik olarak bakıldığında belki 50-100 yıldır yaşanmayan bir afetle karşı karşıyayız.” diyen Bakan Pakdemirli, şöyle konuşmuştu:
“Sosyal medyada ve çeşitli haber kaynaklarında Kastamonu Bozkurt’taki HES’le ilgili problem olduğu söyleniyor. Burada HES’le alakalı bir problem yok. ‘Regülatör kapakları, taşkın esnasında açılıyor, ondan patladı’ diyorlar ama böyle bir durum söz konusu değil. Genelde HES’ler bu işin sebebi yerine genelde bana göre mağduru oluyor. HES’ler taşkınlardan negatif etkileniyor. Taşkına sebebiyet verebilecek bir regülatör değil, günlük bir regülasyon amacı var. Ama su seviyesi oldukça yüksek. Mevcut taşkın tesislerimizin de üstüne çıkan gayrinizami ve doğalın dışında su akışı var.” sözleriyle yanıt verdi.
Diğer yandan uzmanlar, konunun sel felaketinin de ötesinde teknik nedenlerden ötürü yaşandığını dile getiriyor.
İnşaat mühendisi Kubilay Kaptan: Üstü örtülen büyük bir suç var
İnşaat mühendisi Doktor Kubilay Kaptan, Bakan Pakdemirli’nin “HES’ler de mağdur durumdadır” ifadesine, Twitter hesabından yazdığı Twit zinciri ile tepki gösterdi.
Kaptan, “Bakan dedi ya, HESler de mağdur durumdadır diye. Üstü örtülen büyük bir suç var bence: Ezine Çayı üstünde iki adet HES barajı var. Biri Bozkurt’ta diğeri ise daha uzakta. Ezine’nin Karadeniz’e döküldüğünü de belirtelim. Olan şudur: Yağmur yağar. Barajın arka tarafında su birikmeye başlar. Yağmur devam ettikçe birikme devam eder. Artık sular baraj gövdesinin üst kotuna yaklaşmaktadır. İşte bu durum için barajlarda dolusavak dediğimiz su tahliye sistemleri devreye girer.”
“Gelin görün ki HES barajlarının büyük çoğunluğunda dolusavak yoktur, yapılmamıştır. Dolusavak olmadığı için baraj gövdesinin arkasında biriken sular kapaklar açılarak serbest bırakılır. Binlerce metre küp su büyük bir hızla, önüne gelini içine alarak Karadeniz’e doğru akmaya başlar.” diyen Kaptan, daha sonraki iletisinde “Karlarından olacaklar diye dolusavak yapmayanların ve bunu zorunlu koşmayanların, denetlemeyenlerin nelere yol açtıklarını görüşlerinize bırakıyorum.” ifadelerine yer verdi.
“Suçu boşuna aşırı yağışa atmayalım”
Paleosismoloji, deprem jeolojisi, aktif tektonik, sismotektonik, neotektonik, yapısal jeoloji uzmanı Doktor Ramazan Demirtaş da, sosyal medya hesabından Bozkurt’ta bulunan Ezine Çayı’ndaki selin nasıl afete dönüştüğünü değerlendirdi.
Twitter hesabından paylaşımda bulunan Demirtaş, “Taşkınovası yatak genişliği = 400m. Daraltılmış güncel yatak genişliği = 15 m. Su tırmanma yüksekliği = 7-10m. 400m genişlikteki yatağı 15 m genişliğindeki yatağa hapsedersek, su da 7-10 m yükselir, sonuç afet olur.”
Demirtaş ayrıca, “Anlayacağınız suçu boş boşuna metrekareye düşen 300-400 kg yağışa, aşırı yağışa, tarihte görülmemiş yağış gibi bahaneye atmayalım.. Suçlu doğrudan dere yatağını 400 metreden 15 metreye daraltan ve dere yatağını imara ve yapılaşmaya açan insanoğlunun ta kendisi.” sözleriyle Bakan Pakdemirli’nin açıklamasına karşı çıktı.
TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası: Beton lobisi
TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası’ndan konuya ilişkin yapılan açıklamada, “Ağır hasar ve can kaybının özellikle Kastamonu’nun Bozkurt ilçesinde yaşanmasının temel nedenlerinden birinin, Ezine Çayı üzerine geçmiş yıllarda plansız bir şekilde inşa edilen Nehir Tipi HES’lerden birinin sağanak yağış sonucu oluşan taşkından etkilenerek kapaklarının hasar görmesi ve taşkın sularının baraj gölünde bulunan suyla birleşerek hasar gören barajdan boşalması sonucunda ‘çarpan etkisiyle’ akış aşağısında bulunan Bozkurt ilçesinde aşırı tahribata neden olmuştur.” değerlendirmesinde bulunuldu.
“İktidarın uzun yıllardır beton lobisinin istemleri çerçevesinde arsa ve arazi rantı ve yağması üzerine şekillendirdiği imar, afet, planlama, yapı üretim ve denetim süreçlerinde uyguladığı politika ve yönetim süreçleri ülkemizde yaşanan her doğa olayının afete dönüşmesine neden olmaktadır.” denilen açıklamanın devamında şu ifadelere yer verildi:
“Ülkemiz son yıllarda yaşanan deprem, yangın, sel baskını, heyelan, müsilaj, kuraklık gibi doğa kaynaklı afetlere karşı savunmasız durumdadır. Bu durum ülkemizde yıllardır iktidarların beton lobisinin etkisiyle uygulaya geldiği bütünleşik afet yönetim sisteminden uzak, insanı odağına almayan, arsa ve arazi rantı politikalarına bağlı olarak doğa kaynaklı afet tehlike ve riskleri açısından sorunlu dere yatakları, fay zonlarının üstü, heyelanlı alanları plansız bir şekilde imara ve talana açmasının bir sonucu olduğu görülmektedir.”
Açıklamada ayrıca, “Stratejik bir temelden yoksun olarak yürütülen her konuda olduğu gibi doğa kaynaklı afetlere karşı da ülkemizde bugün yürütülen politikalarla başarı sağlanabilmesi mümkün değildir. Bunun önlenmesi için tüm doğa kaynaklı afetleri kapsayan bütünleşik afet yönetim sistemini temel alan bir yaklaşım geliştirilmedir. Buna ilişkin çalışmalar acilen başlatılmalıdır. Aksi takdirde doğa kaynaklı afetler ülkemizde ağır tahribatlara neden olmaya devam edecektir.” uyarısında bulunuldu.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***