Amerika Birleşik Devletleri’nin Afganistan Özel Temsilcisi Büyükelçi Zalmay Halilzad, Katar’ın başkenti Doha’ya gitti.
Halilzad’ın Taliban’a, ‘askeri kazanım peşinde koşmaması, iktidarı ele geçirme gayreti içerisinde olmaması, güç kullanarak iktidarı ele geçirse bile hükümetinin tanınmayacağı’ yönünde mesaj vereceği belirtildi.
ABD Dışişleri Bakanlığı, Halilzad’ın, ‘Afganistan’da hızla kötüleşen duruma yönelik ortak bir uluslararası cevabı formüle etmeye yardımcı olmak için’ Taliban’ın siyasi ofisinin de bulunduğu Katar’a gittiği bilgisini paylaştı.
Ziyaret, Taliban’ın Afganistan’ın kuzeyinde ilerlemesi ve gözünü kuzeyin en önemli ticaret merkezi ve en kalabalık nüfusuna sahip Mezarı Şerif şehrine dikmesinin arifesinde gerçekleşiyor.
Amerikan ve NATO güçleri, 20 yıllık savaşın ardından ay sonu itibarıyla Afganistan’daki tüm güçlerini çekmiş olacak.
Taliban, kuzeyde 1 haftada 5 kentin merkezini ele geçirdi
Militanlar, bir haftadan kısa bir sürede ülkenin 34 vilayetinin 5’inin merkezini ele geçirdi.
Halihazırda güneydeki Helmand kentinin merkezi Leşkergah ve komşusu Kandahar’ın kent merkezinin kontrolü de olmak üzere diğer 3 vilayetin kontrolü için Batı destekli ordu güçleriyle savaşıyor.
Doha anlaşması, Taliban’ın Kabil hükümetiyle ateşkes ve barış için müzakere etmesini gerektiriyor. Ancak örgüt müzakere masasına dönmeyi reddediyor.
ABD Dışişleri Bakanlığı, Büyükelçi Halilzad’ın ‘Taliban’a saldırılarını durdurması ve Afganistan’da istikrar ve kalkınmanın tek yolu olan siyasi bir anlaşmayı müzakere etmesi için baskı yapacağını’ bildirdi.
Trump yönetiminin Taliban’la yaptığı barış anlaşmasının mimarı olan Halilzad’ın, müzakerelerin yeniden nasıl başlatılacağını ve örgütün saldırılarının durdurulmasının nasıl sağlanacağını görmek için kilit oyuncuların yanı sıra çok uluslu örgütlerle de görüşmelerde bulunması bekleniyor.
ABD elçisinin, muhtemelen Afganistan’ın komşularından ve bölge ülkelerinden, güç kullanarak iktidara gelen bir Taliban hükümetini tanımama taahhüdü isteyeceği belirtiliyor.
Taliban’ı, Afganistan’da iktidardayken Pakistan, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri, resmi hükümet olarak tanıyan üç ülkeydi.
Kabil hükümetini temsilen Ulusal Uzlaşı Konseyi Başkanı Abdullah Abdullah liderliğindeki bir heyetin de önümüzdeki günlerde Doha’ya gidebileceği belirtildi.
Taliban, Mezar-ı Şerif’i kuşatıyor
Kuzeydeki Kunduz, Tahar, Şibirgan, Seripul ve Semengan şehirlerinin merkezinde kontrolü ele geçiren Taliban, gözünü kuzeyin en büyük ve en kalabalık şehri Mezar-ı Şerif’e dikmiş durumda.
Taliban’ın 1996-2001 yılları arasındaki 5 yıllık iktidarı boyunca Kuzey İttifakı’nın başkenti olarak kullanılan Mezar-ı Şerif, Özbekistan sınırına yakın noktada bulunuyor ve ele geçirilen diğer vilayetlerden kaçanlar da bu kente yerleşmeye çalışıyor.
Taliban, 1997’de saldırdığı tarihi kentte halk direnişi ile karşılaşmış ve günler süren sokak çatışmalarında binlerce savaşçısını kaybetmişti.
Ancak örgüt, 1998’de bir daha saldırmış ve Mezar-ı Şerif’in kontrolünü ele geçirmişti.
Hz. Ali’nin kabrinin burada bulunduğuna inanılan ve adını buradaki Mavi Türbe’den alan Mezar-ı Şerif, Mevlana’nın doğum yeri olan Belh vilayetinin merkezi konumunda.
Uzmanlara göre, tarihi ve ticaret merkezi olan Mezar-ı Şerif’in düşmesinin, hükümetin ülkenin kuzeyinde neredeyse hiç kontrolünün kalmayacağı değerlendirmesinde bulunuyor.
BM’den “Afganistan’da savaş suçları ve insanlığa karşı suçlara varabilecek ihlaller” uyarısı
Bu arada Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiseri Michelle Bachelet, Afganistan halkı için feci sonuçları önlemek adına devletlere harekete geçme çağrısında bulunarak, ülkede savaş suçları ve insanlığa karşı suçlara varabilecek ihlal raporlarının ortaya çıkmaya devam ettiği uyarısında bulundu.
Yüksek Komiser Bachelet, yaptığı açıklamada, “Artan şiddeti, insan hakları ihlallerini ve suistimallerini durduramamak, Afganistan halkı için feci sonuçlar doğuruyor.” ifadesini kullandı.
Şehir savaşlarının çok sayıda sivilin ölümüyle sonuçlandığını bildiklerini anlatan Bachelet, Afganistan’da 9 Temmuz’dan bu yana yalnızca Leşkergah, Kandahar, Herat ve Kunduz’da en az 183 sivilin öldüğünü ve aralarında çocukların da bulunduğu 1181 kişinin yaralandığını bildirdi.
Bachelet, bu rakamların sadece kendi belgeleyebildikleri rakamlar olduğunu, gerçek sivil kayıp sayısının çok yüksek olduğunu vurguladı.
Taliban’a “operasyonları durdur” çağrısı
Çatışan taraflara daha fazla kan dökülmesini önleme, savaşmayı bırakma çağrısı yapan Bachelet, “Taliban, şehirlerdeki askeri operasyonlarını durdurmalı. Tüm taraflar müzakere masasına dönmedikçe ve barışçıl bir çözüme varmadıkça pek çok Afgan için zaten vahim olan durum çok daha kötü hale gelecektir.” uyarısı yaptı.
Tüm devletleri, ülkede düşmanlıkları sona erdirmek için ikili ve çok taraflı olarak etkilerini kullanmaya çağıran Bachelet, ülkede savaş suçları ve insanlığa karşı suçlara varabilecek ihlal raporlarının ortaya çıkmaya devam ettiğine dikkati çekti.
Katar’ın başkenti Doha’da gerçekleşen barış toplantılarına değinen Bachelet, uluslararası toplumun Afganistan’da gerilimi azaltmak, çatışmaları sona erdirmek ve barış sürecini yeniden canlandırmak için ellerinden gelen her türlü avantajı kullanma gibi bir görevi olduğunu hatırlattı.
“Taliban teslim olan hükümet üyelerini öldürüyor”
Bachelet, halihazırda Taliban’ın ele geçirdiği ve çatışmaların devam ettiği bölgelerde, yargısız infazlar, eski ve mevcut hükümet yetkililerine ve aile bireylerine yönelik saldırılar ve evlerin, okulların, ve kliniklerin askeri üs olarak kullanıldığı ve tahrip edildiğine dair raporlar aldıklarını aktardı.
BM’nin ayrıca, Taliban’dan güvenliklerini garanti altına alan mektuplar aldıktan sonra teslim olan, Afgan güvenlik güçlerinin savaş dışında kalmış üyelerinin infaz edildiğine dair raporlar aldığını belirten Bachelet, “bu son derece rahatsız edici durumun” uluslararası insan hakları hukukunun ciddi bir ihlali olduğunu vurguladı.
Bachelet, Taliban’ın kontrol ettiği bölgelerde, özellikle kadınları hedef alarak insan haklarına ciddi kısıtlamalar getirdiğine dair erken belirtiler konusunda endişesini dile getirdi.
Bachelet, şunları kaydetti: “İnsanlar haklı olarak Taliban’ın iktidarı ele geçirmesiyle, son yirmi yılda elde edilen insan hakları kazanımlarını sileceğinden korkuyor. Kadınlar, azınlıklar, insan hakları savunucuları, gazeteciler ve özellikle savunmasız olan diğer kişilerin özel korumaya ihtiyacı var. Etnik ve dini azınlıklara karşı vahşetlerin yeniden ortaya çıkması gibi gerçek riskler var.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***