HABER ANALİZ | YAVUZ ALTUN
2001 yılında ABD güçleri Afganistan’da hava saldırıları başlattığında, Taliban tamamen çaresiz kalmıştı. ABD’nin saldırıları durdurması karşılığında Üsame bin Ladin’i teslim etmeyi bile teklif ettiler fakat George W. Bush yönetimi bunu kabul etmeyip Afganistan’a asker çıkarmaya karar verdi. 2002 yılına girildiğinde, Taliban’a karşı savaşan ve ABD’nin desteklediği Kuzey İttifakı ülkenin büyük kısmını kontrolü altına almış, Kabil’de yeni bir hükümet kurulmuştu.
Ancak ABD’nin 20 yıl sonra ülkeden çıkışı o kadar da kolay olmadı. Her ne kadar önceki başkan Donald Trump döneminde Katar’da Taliban’la anlaşma sağlansa da, ABD güçlerinin, özellikle de hava kuvvetlerinin, ülkeden çekilmeye başlamasıyla, Taliban kısa sürede ülkenin büyük bölümünü kontrolüne aldı. ABD’nin askerlerini ve birlikte çalıştığı Afganları sorunsuz bir biçimde ülkeden çıkarma girişimi de böylece zora girdi. Başkent Kabil’de yönetimi ele geçiren Taliban, ABD’ye ve diğer yabancı devletlere nakil işlemlerini tamamlamak için bu ay sonuna kadar süre verdi. Şimdi istihbaratçılar harıl harıl Taliban’dan ek süre koparmak için uğraşıyor.
Dün nakillerin yapıldığı Kabil Havalimanı yakınlarında intihar saldırısı yaşandı. En az 12 ABD askerinin ve onlarca sivilin hayatını kaybettiği terör eylemlerini IŞİD’in Horasan kolu üstlendi. Hâlihazırdaki panik ortamının bu türlü saldırılara davetiye çıkaracağı belliydi. Akşam saatlerinde Washington’da bir basın toplantısı düzenleyen Başkan Joe Biden, “intikam alınacak” sözü verse de, hemen herkes Afganistan’dan çekilme operasyonunun şimdiden bir fiyaskoya dönüştüğü görüşünde. (Taliban, akşam üzeri yaşanan patlamaların, ABD askerlerinin silahlarını imha etmesi sebebiyle olduğunu duyurdu.)
Medyaya sızan bilgiler hayrete düşürecek cinsten. Önce Politico, ABD’li yetkililerin ülkeden çıkaracakları Amerikan ve Afgan vatandaşlarının bilgilerini Taliban’la paylaştığı haberini geçti. Biden’ın basın toplantısında güvenlik bürokratları bu hamleyi “en güvenli yol” olarak savundu. The New York Times’a göre, Afganistan’dan yapılan tahliyeler problemli başlasa da, birkaç hafta içinde 100,000’e yakın insanın güvenli bölgelere taşınabilmiş olması büyük başarı. Nitekim, güvenlik yetkilileri patlamalara rağmen Kabil Havalimanı’ndan dün de uçuşların devam ettiğini söyledi.
Bu arada İngiliz The Times gazetesi de, bir zamanlar İngiliz elçiliği olarak kullanılan binaya giren Taliban militanlarının ortalığa saçılmış hâlde dosyalar bulduklarını, bu dosyalarda elçilikle çalışan ya da elçiliğe başvuran Afganların iletişim bilgilerinin yer aldığını ifşa etti. 20 yıldır ülkede faaliyet gösteren diplomatların ve askerlerin bu “acemilikleri” Batı medyasının en çok konuşulan konuları arasında.
ABD’de geçen yıl seçimlerde Trump’ı mağlup etmeyi başaran Joe Biden, “daha profesyonel bir dış politika” sözü vermişti. Trump’ın “dış politika gafları” seçim kampanyasının önemli bir kısmını oluşturuyordu. Afganistan fiyaskosu, Demokrat Parti içinde çatlak sesler oluşmasına sebep olurken, başta Trump olmak üzere Cumhuriyetçi Parti’nin bu açık başarısızlık üzerine tepineceği de belli oldu. Trump’ın çalışma ofisi, hemen bir video hazırlayarak, Afganistan hezimetini Biden’ın üzerine boca etti.
Trump’s new ad, “Surrenderer-In-Chief,” is absolutely devastating to Biden.
Watch. pic.twitter.com/sGj9QaR89u
— Benny (@bennyjohnson) August 24, 2021
Her ne kadar ABD’nin çekilmesi için görüşmeler Trump döneminde başlatılsa da, Joe Biden’ın da uzun zamandır çekilme taraftarı olduğu biliniyordu. Çevresindeki isimlerin aktardığına göre Biden, buradan çekilmenin hayal kırıklığı yaratsa da, iç politikada ciddi bir fatura çıkarmayacağı görüşündeydi. 2022 Kasım’ında gerçekleşecek ara seçimlerde Cumhuriyetçi Parti’nin yeniden Senato ve Temsilciler Meclisi’nin kontrolünü ele geçirme planları vardı ve Afganistan konusu ellerine iyi bir koz verdi. Ancak bu havanın seçimlere kadar sürüp sürmeyeceği tartışmalı.
Bu arada Joe Biden’a olan seçmen desteği de, bu ay içinde yüzde 50’nin altına düşmüştü. Tek etken dış politika değil. Covid-19’un Delta varyantıyla geri dönüşü ve aşılamanın beklendiği orana ulaşmaması, Biden’ın elini zayıflatan gelişmelerdi. Bununla birlikte yüksek bürokrasideki atamalar konusunda Biden’ın yavaş davranması ve pek çok koltuğun uzun süre boş kalması da eleştiriliyordu.
Şimdi Afganistan’da yaşanan durum, 1980’de İran’daki devrimden sonra ABD elçiliğindeki rehine krizine benzetiliyor. Bazı yorumculara göre bu kriz, dönemin ABD Başkanı Jimmy Carter’ın ikinci dönem seçilememesinin önemli sebeplerinden biriydi. Öte yandan Vietnam’dan çekilme sırasında yaşananların, o dönem politik olarak fazla etkisi olmaması da, yorumcuların üzerinde durdukları konular arasında.
Afganistan’daki durumun nereye varacağı da, aynı şekilde merak konusu. Taliban, ülkede kontrolü sorunsuz biçimde ele geçirmiş gibi mesajlar verse de, otoritesine karşı gelen Penşir Eyaleti’yle ilişkilerin nasıl yürüyeceği belirsizliğini koruyor. Taliban yönetimi burayla bir barış anlaşması imzalayabileceklerini duyurdu ancak oradaki silahlı güçlerin lideri Ahmed Mesud, Taliban’a karşı direnişin süreceğini söyledi. Taliban’ın baskıcı yönetiminin ilerleyen dönemde daha fazla silahlı direnişle karşı karşıya kalabileceği de uzmanların dile getirdiği hususlardan.
Öte yandan Suriye ve Irak’taki toprak hâkimiyetini tamamen yitiren IŞİD de, terör saldırıları yoluyla Afganistan’da istikrarsız ve kontrolsüz bölgeler oluşturup buraların yönetimini ele geçirmeyi deneyebilir. IŞİD’in hem militanlarını eğitmek hem de para kaynakları oluşturmak için bu bölgeyi kullanmak isteyebileceği de dillendiriliyor.
Bütün bu gelişmeler ışığında, Afganistan’ın “barışı” çok da yakın görünmüyor.
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***