CHP Milletvekili Gürsel Tekin, sığınmacılardan en çok onları ucuz iş gücü olarak kullanan işverenlerin memnun olduğunu belirtirken, radikalliği besleyeceği, vatandaş olmaları halinde hepsinin AKP’ye oy verecekleri iddialarına katılmadığını söyledi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 16 Temmuz 2021 günü geçtiğimiz günlerde sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı paylaşımda Suriyeli sığınmacıları gündeme getirerek “Suriyeli kardeşlerimizi, huzur içinde kendi ülkelerine göndereceğiz. İktidar olduğumuzda, Allah’ın izniyle iktidar olduğumuzda, Suriye konusunu, Suriye sorununu, Suriyelilerin sorununu da 2 yıl içinde çözeceğim. Kararlıyım ve biz bunu yapacağız” demişti.
Bu açıklamadan iki gün sonra Kılıçdaroğlu’ndan yeni bir açıklama geldi.
Bu sefer de “Dünyaya sesleniyorum: Beni Erdoğan’la karıştırmayın. Kuvay-i Milliye geleneğinden geliyorum. Kimse kaçtığı yere askerimi bekçi; ülkemi de mültecilere açık hapishane yapamaz! Ben haram yemedim. Geliyoruz ve şimdiden söyleyeyim, çok çetin müzakereler sizi bekliyor” diye konuştu.
Kılıçdaroğlu’nun her iki açıklamasını destekleyenler kadar eleştirenler oldu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan da Kılıçdaroğlu’na “‘Kuvay-i Milliye geleneğinden geliyorum’ diyor ama Kuvay-i Milliye ruhundan haberi yok. Biz bu ülkede iktidarda olduğumuz sürece bize sığınan Allah’ın kullarını biz katillerin kucağına atmayız. Bu kadar açık söylüyorum” yanıtını vermişti.
Sığınmacı sorunu tartışılıyor
Mülteci sorunu aslında bütün partilerde tam anlamıyla üzerine mutabık olunan bir konu değil. Aynı parti içerisinde bile mülteci politikasının ne olması gerektiği konusunda farklı sesler yükselebiliyor.
Kılıçdaroğlu’nun açıklamasıyla mülteci tartışmalarının merkezine oturan CHP’nin İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin de İstanbul’da yaptığı mahalle ziyaretlerinde sık sık sığınmacılarla ve yabancı göçmenlerle bir araya geliyor ve bu buluşmalara dair görüntüleri sosyal medyasından yayınlıyor.
Tekin, göçmenlere dair izlenimlerine ve CHP’nin bu konudaki politikasına dair Independent Türkçe’nin sorularına şu yanıtları verdi.
“Herkes özgürlüğe koşuyor”
– Son yıllarda sığınmacı sayısındaki artışı neye bağlıyorsunuz?
Türkiye, Afrika’dan ve Asya’nın farklı noktalarından yoğun göç alıyor. 2019’da El Ezher’de okuyan Sudanlı bir gencin tercümanlığında 30 yaş altındaki çok sayıda yabancı göçmen ile bir araya geldiğimizde şu sonuca vardım: Herkes özgürlüğe koşuyor. Bu ülkelerden bütün kaçışlar özgürlüğe kaçıştır.
Sırf ekonomik nedenler olsa zengin Arap ülkelerine de giderler. Bu nedenle herkes daha özgür olduğunu düşündüğü Batı’ya gitmek istiyor bunun için de Batı’ya göç etmenin koridoru olarak gördüğü Türkiye’ye geliyor.
“Yaşam hakları güvenceye alınmadıktan sonra kimseyi gönderme şansınız olmaz”
– CHP lideri Kılıçdaroğlu, Suriyeli sığınmacıları geri göndermekten bahsetti. Bazı insanlar bunun mümkün olmadığı görüşünde. Sizce sığınmacıları geri göndermek mümkün mü?
İnsan haklarına uygun bir şekilde yaşam hakları güvence altına alındıktan sonra herkes gönderilebilir. Yaşam hakları güvenceye alınmadığı sürece kimseyi gönderme şansınız olmaz. Genel başkanımızın ifadesi de bu şekilde. Herkesin yaşam hakkı güvenceye alındıktan sonrası için söylenmiştir. Yoksa insanları ateş hattına gönderelim şeklinde bir cümle sarfetmedi.
İstanbul’da sığınmacıların yoğun olduğu 50 mahalle var
– Herkes Suriyeliler’den bahsediyor ama Türkiye’de Afgan, Afrikalı, Orta Asyalı ya da farklı Asya ülkelerinden sığınmacılar da var. Hadi diyelim Suriye’de güven sağlandı bir kısmı gitti diğer ülkelerdeki insanlar döner mi?
Türkiye’de şu an kaç milyon sığınmacının ya da göçmenin olduğu net değil. 4 milyonu Suriyeli iki milyonu farklı ülkelerden altı milyon civarı insan olduğu tahmin ediliyor.
Sadece İstanbul’da yabancıların yoğun yaşadığı 50 mahalle var ve her birini ziyaret ettim. Burada restoranları,emlakçıları ve marketleri var yerleşik hale gelmişler.
Afrika ve Asya’nın farklı ülkelerin gelen insanların geliş nedeni savaştan ziyade sefaletten ve baskıcı yönetimlerden kaçış. Takdir edersiniz ki ülkelerinde bu şartlar değişmedikçe dönmeleri zor.
“Sığınmacıların yarısı her halükarda Türkiye’de kalır”
– Diyelim ki Türkiye’ye göç veren ülkelerdeki şartlar düzeldi. Sizce Türkiye’de yaşayan yabancıların ne kadarı ülkelerine döner?
Bir rakam vermek kolay değil. Ancak yaşam hakları güvenceye alınması ve transferleri konusunda yardımcı olunması halinde yarısı gider kalan yarısı ise her halükarda kalıcı olur. Çünkü ekonomik durumu iyi olan yabancılar da vatandaş oldu. Kaç yabancının vatandaş olduğunu bilmiyoruz.
Dolayısıyla Suriye, Irak, Afganistan, Orta Asya, Pakistan, Bangladeş her ülkeden gelenlerin durumumlarının ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekiyor
“İşini gücünü kaybedenler öfkeyle besleniyor”
– Sığınmacılarla yerli insanlar arasında uyum sorunları veya gerginlik yaşanabileceğini düşünüyor musunuz?
Bu coğrafya çok insanlara misafirlikler yapmıştır. Bu tartışmalar sığınmacılar ilk geldiğinde yoktu tersine yardımlaşma vardı. Ancak maalesef ekonomik kriz ile çok insan işini gücünü kaybetti. İşini gücünü kaybedenler öfkeyle besleniyor.
Örneğin son günlerde tartışılan Afganlılar ucuz işçi olarak çalışıyor. Sanayide bir Türk işçi 200 – 250 lira yevmiyeye çalışırken sığınmacılar en fazla 150 liraya çalışabiliyor. Bir sorun da gündelik çalışanların durumu.
Türkiye’de gündelik çalışan en az 1- 1,5 milyon insan var. Bunların çoğu da tarımda mevsimlik işçi olarak çalışıyordu. İşveren gündelik 200 liraya çalışan yerli işçi yerine 100 liraya çalıştırdığı Afgan, Suriyeli işçiyi seçince gündelik çalışan birçok insan işinden oldu bu tabii ki bir öfkeye yol açtı.
Sığınmacılardan en çok işverenler memnun. Çünkü ucuz iş gücü olarak kullanıyorlar
– Peki sığınmacılardan en çok kim memnun?
İşveren çok memnun. Çünkü ucuz iş gücü olarak kullanıyor. Ayrıca bir Türk vatandaşını çalıştırdığında bir iş cinayetinde ağır tazminat ödüyor. Ama kaçak çalıştırdığı bir mültecide iş cinayetine kurban gittiğinde hiçbir sorumlululuk taşımayabiliyor. Maalesef bugün İstanbul’daki kimsesizler mezarlıkları böyle iş kazalarında ölmüş sığınmacı işçilerle doludur.
“AK Parti’ye oy veren muhafazakar semtlerde tepkisel sesler daha çok yükseliyor”
– Seçime doğru sığınmacı tartışmasının artmasını bekliyor musunuz?
Evet bunu görüyorum. Gittiğimiz bölgelerde özellikle daha önce AK Parti’ye oy veren dar gelirli ve muhafazakar semtlerde “Bunları göndersinler” türü tepkisel sesler daha çok yükseliyor. Bunun nedeni insanların ekonomik krizde işlerini kaybetmeleri.
“Sığınmacı konusunu seçimde oy amaçlı kullanmak insani değil”
– Seçime doğru mültecilerle alakalı vaatler de artar mı?
Her şeyden önce sığınmacı konusunu seçimde oy amaçlı kullanmak insani değil. Ancak yapılması gereken işler var ve bu sadece Türkiye’nin değil Avrupa Birliği’nin de görevi. Bütün külfeti Türkiye’nin üzerine bırakamazlar. Bıraktım oraya Türkiye’ye üç kuruş veriyorum bu doğru bir yöntem değil.
– Kendisini laik olarak nitelendiren kesimlerde en büyük kaygı, gelen sığınmacıların Türkiye’de radikalizmi besleyeceği ve muhafazakarlığı güçlendireceği iddiası. Siz böyle bir ihtimali gözlemlediniz mi?
Katılmıyorum. Tabii ki az sayıda olsa da marjinal gruplar var. Bunları bazı mahalle ziyaretlerinde görüyorum. Ama sayıları çok değil. Bu insanların çoğu zaten baskıcı muhafazakâr yapılardan kaçmışlar. Türkiye’de değişim dönüşüm de sağlanır.
“Vatandaş olsalar bile hepsi AK Parti’ye kaymaz”
– Yine muhaliflerin iddiasına göre sığınmacıların vatandaşlık almaları halinde gelecekte AK Parti’nin yeni oy deposu olacağı iddiasına ne diyorsunuz?
Bir kısmı dönüşebilir ama tamamının AK Parti’ye kayacağını düşünmüyorum. Çünkü yaşanan ekonomik sıkıntılar onları da yordu. İlk geldiklerinde sorunlar daha azdı. Yardımlar belki yetiyordu ama artık yetmiyor. Bundan dolayı onlar da zorlaşan hayat şartlarının etkisiyle bir değişim dönüşüm istiyorlar.
“Göç edenlerden ziyade asıl burada doğan çocuklarına dikkat edilmeli”
– Peki size göre sığınmacı konusunda en çok neye dikkat edilmeli?
Göç edenlerden ziyade asıl göç ettikten sonra burada doğan çocuklara dikkat edilmeli. Neredeyse 800 bin ile bir milyon arası çocuk göç ettikten sonra burada doğdu. Bunlar ne doğru beslenebiliyorlar ne eğitim alamıyorlar. İyi bir entegrasyon, eğitim, barınma ve beslenme imkanı sağlanamaz ise ileride ciddi bir sorun.
Örneğin Fatih’te ziyaret ettiğim 800 kişilik bir okulun 340’ı yabancıydı. Burada ciddi sıkıntı vardı. Çünkü iyi şartlarda yaşayamayan yabancı çocuklar ile Türk çocuklar arasındaki sorunlar ailelere de yansıyabiliyordu. Bu çocukları kazanmamız gerekiyor.
KAYNAK: INDEPENDENT TÜRKÇE – ALİ KEMAL ERDEM
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***