YORUM | Dr. YÜKSEL NİZAMOĞLU
Türkiye’de doksanlı yıllardan itibaren Encümen-i Daniş denildiğinde genellikle “derin devletin bir organizasyonu” olduğu iddia edilen yapı akla gelir.
“Encümen-i Daniş” aslında ilk defa Tanzimat Dönemi’nde “Fransız Bilim Akademisi” örnek alınarak büyük ümitlerle kurulan bir bilimsel kurumun adıdır.
Görkemli bir şekilde açılışı yapılan Encümen-i Daniş, Osmanlı’da bilim hayatının gelişmemesindeki en önemli nedenlerden biri olan “sürekli olamama” tezini doğrular şekilde kısa bir süre faaliyet gösterdikten sonra tarihe karışmıştır.
BİLİMLER AKADEMİSİ
Avrupa’da “bilimler akademisi” niteliği taşıyan kurumların geçmişi 17. yüzyıla kadar götürülmekte; Fransa’da Académie Française‘in 1635’de, Académie des Sciences’ın 1667’de, İngiltere’de Royal Society’in 1662’de kurulduğu, onları İsveç’te 1710’da kurulan Collegium Curiosorum ve Rusya’da 1727’de kurulan St. Petersburg Akademisi’nin takip ettiği görülmektedir.
Osmanlı Devleti önce askeri alanda başladığı yenilik hareketlerinde Batılı anlamda askerî mektepler denebilecek Mühendishaneleri açmıştı. II. Mahmut devrinde de Harbiye’nin yanında sivil alanda mektepler açılarak yeniliklere devam edildi.
Tanzimat döneminde ise eğitim faaliyetlerini yönlendirmek amacıyla 1845’te oluşturulan Maarif Meclis-i Muvakkatı’nın hazırladığı layihada bir Encümen-i Daniş kurulması isteniyordu. Bu düşüncenin hayata geçirilmesi ise Meclis-i Maarif-i Umumiye’nin teklifi benimsemesiyle 1851’de gerçekleşti.
ENCÜMEN-İ DANİŞ
Encümen-i Daniş’in kuruluşu Takvim-i Vekayi’de yayınlanarak kamuoyuna duyuruldu. Ahmet Cevdet Efendi (Paşa) tarafından hazırlanan metinde medeniyet dünyasında ilerlemenin ancak eğitimle mümkün olabileceği, bunun için de ilim adamlarının teşvik edilmesi, onların da halkın anlayacağı tarzda eserler kaleme alarak ilerlemeye katkı yapacakları ifade edilmekteydi.
Padişah iradesine göre Şeyhülislam Ataullah Efendizade Mehmet Şerif Efendi birinci, Hayrullah Efendi de ikinci başkan tayin edilmiş, hükümetin telif ve tercüme işleri için ayırdığı 50.000 kuruşluk bütçe de eser telif ya da tercüme edenlere verilmek üzere encümene tahsis edilmişti.
Encümenin görevlendirildiği konulara bakıldığında kendisinden büyük beklentilerin olduğu anlaşılmaktadır. Tacettin Kayaoğlu’nun tespitlerine göre encümen; Darülfünun’da okutulmak üzere gerekli telif eserleri kaleme almak, Arapça, Farsça ve Batı dillerinden ihtiyaç duyulan eserleri tercüme etmek, halkın cahilliğini gidermek için onların seviyesine uygun eserler telif ve tercüme etmek, Türkçede çeşitli fenlere dair ihtiyaç duyulan eserlerin çoğalmasını sağlamak, Lisan-ı Türkî’nin gelişmesine katkıda bulunmak gibi görevler üstlenmişti.
Nizamnameye göre encümenin dahili ve harici olmak üzere iki çeşit üyesi olacak; dahili üyeler kırk kişiden oluşurken harici üyeler ihtiyaca göre serbestçe belirlenecekti. Encümende Mustafa Reşit Paşa, Sadık Rıfat Paşa, Derviş Paşa’nın da aralarında bulunduğu bürokratların yanında on beş kadar ilmiye kökenli kişi yer almaktaydı.
Bürokratların çoğunluğu oluşturması, devletin batılı anlamda reformlarını ilmiyeye de yansıtmak istemesiyle açıklansa da bu kişilerin çalışmalara yeterince vakit ayıramamaları, encümenin beklenen çalışmaları yapmasını engellemiştir. Nitekim Cevdet Paşa da bazı “liyakatsiz kişilerin” encümende yer almasını tenkit etmiştir.
Encümen-i Daniş’in mimarları Mustafa Reşit Paşa ve Ahmet Cevdet Paşa’dır. Encümenin açılışı duyurulduktan kısa bir süre sonra Divanyolu’nda daha sonra İstanbul Kız Lisesi yapılan ve günümüzde ise Cağaloğlu Anadolu Lisesi olarak kullanılan binada padişah Abdülmecid’in de katıldığı bir açılış töreni yapıldı. Törenin sonunda da Ahmet Cevdet Efendi ve Sadaret Müsteşarı Keçecizade Fuat Efendi’nin (Paşa) hazırladığı Kavaid-i Osmaniye adlı eser padişaha takdim edildi.
HAMMER’DEN REDHOUSE’A
Encümenin harici üyeleri arasında Osmanlı tarihi yazarı Avusturyalı Joseph von Hammer-Purgstall, İngilizce-Türkçe sözlüğüyle tanınan James Redhouse ve Fransızca-Türkçe sözlük yazarı Thomas-Xavier Bianchi gibi müsteşrikler yer almaktaydı.
Encümenin bastıracağı eserler için Meclis-i Maarif’in onayını alması gerekiyor, nizamnamede eser sahiplerinin nasıl ödüllendirileceği de açıklanıyordu.
Encümen-i Daniş’in ilk ve en önemli icraatlarından birisi Ahmet Cevdet’in Hammer’in eserinde geldiği 1774’ten başlayarak 1826’ya kadar Osmanlı tarihini anlatan Tarih-i Cevdet’i kaleme almasıdır. Cevdet Paşa bu eseri ağdalı ifadeler yerine sade bir dille yazmıştı. Paşa daha sonra bu üslubun edipler tarafından beğenilmese de sonradan halkın daha kolay anlamasını sağlamak amacıyla bu sade dilin yaygınlaştığını, dolayısıyla kendisinin bu alanda öncülük yaptığını belirterek kendisini övmüştür.
Encümen-i Daniş Amerika’da bazı akademik kurumlarla iletişim kurmuş hatta onların talep ettiği kitapları da göndermiştir. Kısa süren faaliyet döneminde Kavaid-i Osmaniye ve Tarih-i Cevdet dışında İbn-i Haldun’un Mukaddime’sinin de tercüme edilerek yayınlandığı görülmektedir.
Ayrıca Avrupa tarihi, Yunan ve Makedonya Tarihi gibi konularda bazı tercümeler yapılmıştır. Sonuçta on tarih, üç edebiyat-gramer, birer tane de coğrafya, jeoloji, ekonomi-politik alanlarında eserler yayınlanmıştır.
Encümenin en büyük hedeflerinden birisi de “Tarih-i Umumî” yazılmasıydı. Bunun için ilkçağlardan Hz. Musa’ya kadar, Hz. Musa’dan Peygamberimiz devrine kadar, Hicretten Osmanlıların kuruluşuna kadar ve Osmanlılardan o güne kadar olmak üzere tasnif yapılmış hatta yazacak kişiler de belirlenmişti.
Encümen, Arap harflerinin en büyük problemi olan sesli harflerin gösterilmesi için teklifte bulunmuş hatta bu işaretler 1855 Devlet Salnamesinde özellikle yabancı isimlerin kolay okunması amacıyla kullanılmıştır.
ÖNEMİ ANLAŞILAMADI
Büyük ümitlerle kurulan Encümen-i Daniş’in kapanma nedeni ve zamanına dair bilgi bulunmamakta, 1862-1863 salnamesinde yer almadığından hareketle bu yıllarda faaliyetinin sona erdiği anlaşılmaktadır.
Böylesine önemli bir teşebbüsün başarısızlıkla sonuçlanmasında; ülkede henüz bilimsel çalışmaların öneminin anlaşılmaması, üyelerin çoğunluğunun devlet adamlarından oluşması, bağımsız bir yapısının olmaması ve ilimle uğraşacak kişilerin ikinci planda kalmaları etkili olmuştur.
Ayrıca encümenin faaliyette bulunduğu yıllarda Kırım Savaşı, Kuleli Vakası, Darülfünun’un bir türlü açılamaması, ekonomik kriz nedeniyle Avrupa’dan ilk borcun alınması ve tasarruf amacıyla bütçede yapılan kesintiler gibi nedenler de başarısızlıkta etkili oldu.
Bunlara devrin önde gelen devlet adamları Mustafa Reşit Paşa ile Âli Paşa arasındaki çekişme de eklenince encümen kendisinden beklenen görevleri yerine getirememiş, 1858’de M. Reşit Paşa’nın vefatıyla en büyük hamisini de kaybetmiştir.
Encümen-i Daniş kısa bir süre yaşasa da en azından ilmi araştırma zihniyetinin gelişmesinde önemli bir aşama teşkil etmişti. Sonraki yıllarda yeniden açılması için teklifler yapılmışsa da sonuç alınamamıştır.
Örneğin 1890 yılında Mehmed Salahi Bey Abdülhamit’e, Avrupa’daki akademileri örnek vererek tekrar faaliyete geçmesini teklif etmişti. M. Salahi Bey’e göre; Abdülhamit bunu yaparsa adı sonsuza kadar tarihin parlak sayfaları arasında yer alacak, halifeliğinin de şanı yükselecekti. Ancak bu teklif padişahtan karşılık bulamayacaktır.
Kuruluş layihası “Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu? (Zümer süresi, 9. Ayet)” ayetiyle başlayan Encümen-i Daniş kısa süre yaşasa da İkinci Meşrutiyet devrinde açılan Tarih-i Osmanî Encümeni ve Atatürk tarafından kurulan Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumu’na ilham kaynağı olmuştur.
Türkiye’de bütün bilim alanlarını kapsayan bir bilimler akademisi niteliği taşıyan TÜBA ise Encümen-i Daniş’ten yıllar sonra 1993’te kurulmuştur.
Sonuçta Encümen-i Daniş Osmanlı tarihinde iyi bir başlangıç olsa da kısa bir faaliyet döneminden sonra tarihe karışmış ve “bir hoş seda” olarak kalmıştır.
***
Kaynakça: T. Kayaoğlu, Türkiye’de Tercüme Müesseseleri, İÜ SBE Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 1996; F. Arslan, “Encümen-i Daniş ve Osmanlı Aydınlanması”, MKÜ SBED, 2009, S. 11; A. Akyıldız, İlk Türk Akademisi Encümen-i Daniş’in Kuruluşu ve Faaliyetleri, Ankara, TÜBA, 2018; M. Z. Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, İstanbul, MEB, 1971, C. 1; A. Uçman, “Encümen-i Daniş”, TDV İA, C. 11.
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***