Ölüye Saygı ve Adalet Paneli’nde konuşan İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin, İzmir HDP İl binasından öldürülen 20 yaşındaki Deniz Poyraz’ın bedenine işkence yapıldığını söyledi. “1990’larda da suç işliyorlardı ama inkar ediyorlardı. Ama şimdi işledikleri suçları gizleme gereği bile duymuyorlar.” diyen Keskin, kendini hiç bu dönemde olduğu kadar yalnız, çaresiz ve dayanıksız hissetmediğini belirtti.
Ölüye Saygı ve Adalet İnisiyatifi, “Hukukçular Cenazelere ve Mezarlıklara Yönelik Saldırıları Konuşuyor” sloganıyla Ölüye Saygı ve Adalet Panelleri’nin 3’üncüsünü online olarak düzenledi. Avukat Gulan Çağın Kaleli’nin moderatörlüğünü yaptığı panelde, İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Eren Keskin, hukukçu Dr. Dilek Kurban, avukat Serhat Çakmak konuşmacı olarak yer aldı.
“SUÇ COĞRAFYASINDA YAŞIYORUZ”
Panelde ilk olarak söz alan İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin, Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana yaşanan katliamlar ve ölülere yönelik işlenen suçlar, 1990’lı yıllar itibari ölülere yönelik saldırılar ile kadın ve LGBTİ+ ölümleri ve cenazelere yönelik saldırılara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
“Bu coğrafya bir suç coğrafyası” diyen Keskin, 1915 Ermeni soykırımını gerçekleştiren zihniyetin Cumhuriyet’in kurucu zihniyeti olduğunu ifade etti. Bugünü anlamak için Cumhuriyet’in kuruluş dönemi hukukuna bakmak gerektiğini söyleyen Keskin, “Kanunların yapıldığı dönemin Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt demiştir ki ‘bütün herkes duysun ki bu coğrafyanın tek belirleyeni Türk milletidir. Bunun dışında kalan herkes Türke hizmetçi olmak zorundadır’ diyor. Bu, devletinin kurucu kılıfı oldu ve çok fazla suç işlendi” dedi.
1990’lı yıllarda yaşanan “faili meçhul” cinayetlerde çok fazla arkadaşlarını ve büyüklerini kaybettiklerini dile getiren Keskin, HDP İzmir il binasında katledilen Deniz Poyraz’ın katledildikten sonra bedenine işkence edildiği bilgisine ulaştıklarını vurguladı.
ULUSLARARASI HUKUK KURALLARI DA ÇİĞNENDİ
Keskin, ASALA üyesi Levon Ekmekçiyan, Dargeçit davası, Nahide Opuz davası, LGBT+ davaları, Samatya cinayeti davası gibi olaylara ilişkin detaylı bilgiler paylaşarak, yaşananları ve dava süreçlerini anlattı. Türkiye’nin Birleşmiş Milletler (BM) Bütün Kişilerin Zorla Kaybedilmeden Korunmasına Dair Uluslararası Sözleşme’yi imzalamadığını dile getiren Keskin, böylelikle davalarda zaman aşımı nedeniyle cezasızlığın hedeflendiğine dikkat çekti.
Türkiye’de nefret suçu diye bir suçun olmadığını, 122’inci maddede tanımlanan ayrımcılık suçunun olduğunun altını çizen Keskin, Türkiye’nin hem kendi hukukunu ne de taraf olduğu uluslararası hukuk kurallarını çiğnediğini kaydetti. Keskin, Avrupa Birliği’nin de Türkiye’nin işlediği suçların yanı sıra taraf olmasına rağmen bu kuralları çiğnemesine sessiz kaldığını söyledi.
Keskin, “Kendimi hiç bu dönemde olduğu kadar yalnız, çaresiz ve dayanıksız hissetmedim. 1990’larda da suç işliyorlardı ama inkar ediyorlardı. Ama şimdi işledikleri suçları gizleme gereği bile duymuyorlar. Öte yandan bazı kadın cinayetleri var ki sessiz kalınıyor. Ekin Van bütün uluslararası sözleşmelere aykırı şekilde katledildi ve çıplak bedeni teşhir edildi. Bu muhalefetin çifte standardını da ayrıca tartışmak gerekiyor” diye konuştu.