“26 Haziran 2021 İtibariyle Türkiye’de Değişik Boyutlarıyla İşkence Gerçeği”
Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) ve İnsan Hakları Derneği (İHD, İşkence Görenlerle Dayanışma Günü kapsamında ortak bir açıklama yaparak, Türkiye’de işkence uygulamalarına yönelik “26 Haziran 2021 İtibariyle Türkiye’de Değişik Boyutlarıyla İşkence Gerçeği” isimli bilgi notunu kamuoyu ile paylaştı.
“Her Şeye Karşın İşkencesiz Bir Dünya Mümkündür” başlıklı açıklamada, “Türkiye’nin de altına imza attığı bu Sözleşme, insanın sahip olduğu onur ve değeri korumak için işkenceyi mutlak olarak yasaklar. İnsanlık ailesinin ortak kazanımı olan ve modern insan hakları hukukunun en temel kurallarından birini oluşturan bu yasak, normlar hiyerarşisi açısından üstün kural, başka bir deyişle buyruk kural niteliğindedir. Dolayısıyla hiçbir koşulda istisnası olmaz” ifadeleri kullanıldı.
Sözleşmenin 2. maddesinin 2. paragrafındaki, “Hiçbir istisnai durum ne harp hâli ne de bir harp tehdidi, dâhili siyasî istikrarsızlık veya herhangi başka bir olağanüstü hâl, işkencenin uygulanması için gerekçe gösterilemez” cümlesine atıf yapılan açıklamada, “Bu açık ve net belirlemeye karşın işkence, hâlen dünyanın pek çok ülkesinde devletler tarafından toplumlara karşı insanlık dışı bir cezalandırma ve yıldırma aracı olarak kullanılmaktadır.
Türkiye ‘İşkenceye Karşı Sözleşme’yi 1988 yılında kabul etmiş, Anayasa ve Ceza Kanunu’nda işkenceyi yasaklamıştır. Maalesef ülkemizde de işkence ve diğer kötü muamele sadece askeri darbeler döneminde değil tüm cumhuriyet tarihi boyunca sistematik bir devlet pratiği olarak varlığını korumuştur. Ancak, ekonomiden toplum sağlığına kadar ülkenin tüm meselelerini güvenlik sorunu haline getiren mevcut siyasal iktidarın, her geçen gün daha da artan baskı ve kontrole dayalı yönetme tarzı sonucu, günümüzde tüm ülke adeta işkence mekânı haline gelmiştir.
Ekte yer alan dosyada paylaşılan veriler mutlak yasağa ve insanlığa karşı bir suç olma vasfına rağmen işkencenin Türkiye’nin en başat insan hakları sorunu olduğunu ortaya koymaktadır. Bu veriler ‘İşkenceye sıfır tolerans’ sözünün tarihsel ve olgusal olarak koca bir yalandan ibaret olduğunu göstermektedir” ifadeleri kullanıldı.