Sayın Hocam!
Siz “saray müftüsü” biz de sizin dahi “bu kadar da değil!” diyeceğinize emin olduğum suçlamalarla sözde “vatan haini”. Öyle ilan edildiğimizden beri konuşamadık, görüşemedik. Gerçi ben bu süreçte sizin bazı yorumlarınız ve fetvalarınız özelinde yazılar kalem aldım, cevaplar beklediğimi yazdım ama ya haberiniz olmadı ya da cevap vermeye değer görmediniz. Sağlık olsun.
Sağlığınızı soracaktım. Medyaya yansıyan haberlerden öğrendiğim kadarıyla sağlık sorunları yaşıyormuşsunuz. 1934 doğumlu olduğunuza göre 87 yaşındasınız. Tabii haliyle ihtiyarlığın getirmiş olduğu hastalıkların olması normal. “Kime uzun ömür verirsek yaratılışını tersine çeviririz” ayeti ile anlatılan hakikat her fani gibi sizde de hükmünü icra etmektedir. Umarım hem bedeni hem de ruhi sağlığınız yerindedir.
Sayın Hocam!
Bir ayı aşkın süredir milyonlarca kez izlenen videoları ile ortaya çıkan Sedat Peker’in anlattıklarını izlemişsinizdir. Ben izlemedim ama onun video konuşmaları ile yaptığı ifşaatlar üzerine yapılan yurt dışındaki özgür gazeteci ve akademisyenlerin yaptığı yorumları okudum, programları izledim. Belki siz de böyle yapmışsınızdır. Sözün özü sizin gibi birinin bundan haberdar olmaması düşünülemez.
Bu videolar ve dile getirilen iddialar, ifşaatlar özelinde Türkiye’de neredeyse konuşmayan kimse kalmadı. Erdoğan, onun kamuoyuna beyanat vermeye izin verdiği bazı bakanlar, bürokratlar, gerçek gazeteciler, sözde gazeteciler, akademisyenler ve daha kimler kimler. Tarlada çift süren çiftçiden, rahmetli babanız gibi demirci örsünün başında pulluk bıçağı yapan demirciye, elinde iğnesiyle yorgan diken yorgancıdan köy kahvelerinde ömür tüketen insanlara kadar herkes bir şeyler söyledi.
Gerek konvensiyonel gerekse sosyal medyadan merakla takip ettim bu kişileri. İzledim, dinledim, okudum demiyorum sadece takip ettim. Gözlerim merakla ve sürekli birisini aradı. Kulaklarım onun sesine kilitlendi. Kim biliyor musunuz bu kişi? Sizsiniz Sayın Hocam! Hayrettin Karaman.
Neden mi? Sebebi çok basit. Sedat Peker’in AKP iktidarı dönemine ait yaptığı ifşaatlarının hemen hepsi hırsızlık pardon yanlış oldu yolsuzluk üzerine kurulu. İhaleler, cinayetler, adam kaçırmalar, silah kaçakçılığı, uyuşturucu, mafya ile sıkı ilişkiler ve daha akla hayale gelmedik hemen her meselede karşımıza çıkan sey yolsuzluk. Malum sizin 21 Aralık 2014’de “Yolsuzluk Başka Hırsızlık Başka” başlığı ile Yeni Şafak gazetesinde yayınlanan bir köşe yazınız vardı. Siz o yazıda yolsuzluğa hırsızlık denemeyeceği, yolsuzluğun da ayıp, suç, günah olduğu halde tarif ve hükmü bakımında hırsızlıktan farklı olduğunu söylüyordunuz.
Türkiye kamuoyunda çok büyük tartışmalara vesile olan ve ihtimal artık mafyanın diline bile pelesenk olmuş üstü kapatılamayan pisliklerin yapılmasında büyük etkisi olduğuna inandığım bu yaziniza geri dönecek değilim. Aslında dönmek lazım da yeri burası değil. Söz uzar ama şunları da sormadan geçemeyeceğim. Sizden öğrendiğimiz kıyas-ı içtihadî var ya, bu metot hırsızlık ile yolsuzluk mukayesesinde kullanılamaz mı acaba? Ya da usul-ü fıkhın imkanları içinde maslahat ve istihsan metodları işe yaramaz mı? Veya Şatıbi’nin makasıd teorisi. Sizin gâî yorum, makasıdî yorum diye bizlere anlattığınız metotlara ne dersiniz? Gerçekten ‘yolsuzluk hırsızlık değildir’ derken bu metotları kullanarak mı bu sonuca varmıştınız?
Neyse, ben devam edeyim kaldığım yerden. Neden sizi arıyorum medyada. Çünkü Sedat Peker videolarında ortaya dökülen ve sizin yorumunuza göre hırsızlık olmayan yolsuzluklar hakkında ne düşünüyorsunuz diye merak ediyorum. Bu yolsuzlukları yapanlara toplumun kâhir ekseriyeti hırsız dese de sizin görüşünüze ittibaen hırsız demeyelim ve yolsuz diyelim. Pekâlâ sizin milleti soyup soğana çevirip bugününü ve geleceğini çalan bu yolsuzlara karşı söyleyeceğiniz bir çift lafınız olmayacak mı? Ulema halkın temsilcisi diye anlattınız bize. Sizin gibi bir ulemanın gerçekten söyleyeceği sükuttan başka bir şey yok mu? Yoksa bazen sükut konuşmadan daha etkilidir diyerek susarak mı konuşuyorsunuz?
Malum siz kamuya açık şekilde AKP iktidarını, Erdoğan’ı destekleyen bir siyasi duruşa sahipsiniz veya sahiptiniz. Çoktan beri yazı yazmadığınız ve TV ekranlarına çıkmadığınız için şu an itibariyle nerede durduğunuzu bilmiyorum. Belki hala aynı yerde duruyorsunuz belki ortaya dökülen bu kadar erâciften sonra duruşunuzu değiştirdiniz, inanın bilmiyorum. Bilmediğim için de size soruyorum, hala aynı siyasi görüşü ve aktörlerini benimsiyor ve destekliyor musunuz? Arkasında mısınız İslamcı ideolojinin, Erdoğan ve şürekasının? Yoksa bu erâcif karşısında siz de bir çokları gibi küçük dilinizi mi yuttunuz; yuttuğunuz için mi sesiniz çıkmıyor? Ya da “Ben bile bu kadar ileri gideceklerini hayal edemezdim, uyuşturucu kaçakçılığı da ne yahu?” mu diyorsunuz? Yoksa Mustafa Öztürk’ün son yaptığı konuşmalardan birinde dediği gibi “İslamcı hayalim için kendimden ve herkesten özür diliyorum” diyenler arasında mısınız yoksa?
Farkında mısınız Sayın Hocam, AKP’nin 19 yıllık iktidarı sonrası ülkeyi getirdiği yer Sedat Peker gibi bir suç örgütü liderini bile isyan ettirdi. Yıllar öncesinin hırsızlık pardon hep unutuyorum yolsuzluk operasyonlarında “çalıyorlar ama çalışıyorlar” diyen halk da “çalışmalı ama çalmamalılar” diyormuş şimdilerde. ‘Pislik denizi’ gibi ülke diyormuş bazıları. ‘Denizde müsilaj siyasette AKP!’ benzetmesi yapılıyormuş duyduğuma göre.
Hepsinden daha önemlisi; sizin kendisi için oy istediğiniz Erdoğan ve ailesi başta olmak üzere bütün bu yolsuzlukları yapanlar için “Eğer onlar Müslümansa ben değilim” diyen insanlar varmış ve sizin ömrünüzü adadığınız İslam diniyle aralarına mesafe koyuyorlarmış. Malum bu sözü ilk defa sizin de yakında tanıdığınız Hilmi Yavuz söylemişti. Bir şey daha: Ali Erbaş’ın ‘Sıfırı Müslümanlar bulmasaydı, batının aydınlanması belki de çok gecikecekti.’ demesine karşılık ‘Sıfırlamayı kim buldu?’ diye soruyorlarmış. Sahi siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Sıfırlamayı kim buldu?
Size soracağım daha çok sorular var ama burada keseyim Sayın Karaman. Duymak istediğiniz yalanlarsa gerçeği kabullenmenin zor hem de çok zor olduğunu bilen bir insanım. Ben sizin nerede durduğunuz merak ediyorum. İngilizce comfort zone denilen konfor bölgesinden ayrılmayı istemeyen insanlar misali yalanlara mı yoksa ne kadar acıtıcı ve incitici de olsa doğru, gerçek ve hakikata mı kulak veriyorsunuz? Bunu görmek istiyorum. Bu sebeple olsa gerek parti müftülüğünden iktidar, rejim, saray ve devlet müftülüğüne tırmanmış bir insan olarak gerçekten sizin görüşünüzü merak ediyorum.
Saygılarımla
Ahmet Kurucan / TR724