YORUM | M. NEDİM HAZAR
Ahmet Altan’ın enfes yazılarından birinin başlığıydı Rubicon.
AKP iktidarı her şeyi murdar ettiği gibi, medyanın hafızasını da sıfırladığı için artık bu yazıya ulaşmak kolay değil ne yazık ki!
Altan, bahse konu yazısında vaktiyle İtalya’da akan, bugün artık kaybolmuş bir nehir olan Rubicon’dan bahsediyordu. Altan’ın aktardığına göre Romalı komutanların bu nehri ordularıyla birlikte geçmeleri ve imparatorluğun başkentine askerleriyle gelmeleri “ölümcül” bir suçmuş. Roma’yı kendi kuvvetlerinden de korumak zorunda olduklarına inanan Romalılar bu kesin kuralı koymuşlar… Her devletin, kendi görevlilerine karşı da korunması gerektiğini o zamanlardan sezmişler.
Şöyle anlatıyor Ahmet Altan: “Jul Sezar, milattan önce 49 yılında ordusuyla birlikte nehri geçti ve tarihçilerin iddialarına göre askerleri nehri geçerken yanındaki komutanlarına ‘zarlar atıldı’ dedi.
“‘Atılan zarlar’ beş yıl boyunca tarih sahnesinde yuvarlandı ve beş yıl boyunca bir iç savaş yaşadı Roma, o iç savaş Sezar’ın galibiyeti, imparatorluğunu ilanı ile bitti ve herkesin bildiği gibi Sezar senatörlerin bıçak darbeleriyle ölümüne giden yola da o iç savaşla yürüdü.”
İşte o zamanlardan bu yana “Rubicon’u geçmek” deyimi, “büyük suçu işlemek” ve geri dönüşü olmayan noktayı aşmak anlamına geliyormuş insanlığın sözlüğünde.
Cümle Altan’ın: “Ve aradan geçen iki bin yıla rağmen ‘Rubicon’u geçenler’ hiç bitmiyor.”
Sedat Peker videolarını izlerken aklıma hep bu nehir geldi.
Acaba Peker için Rubicon geçilmiş miydi?
Peker videolarının uzman yorumcular da bu konuda fikir birliği içinde değiller ne yazık ki!
Hatta Peker’in ne anlattığını, Peker’in şahsından çok yorumundan dinlediğim bazı yorumcuların bu konuda enteresan bir yanılgı içinde olduğunu da gördüm.
Örneğin biri “Vites küçülttü” derken, diğeri Perinçek meselesini önemsizleştirdi vs. diye topa giriyor.
Gerek buradaki yazılarımı, gerekse sosyal medya paylaşımlarımı takip edenler, iki hafta önce bilgi kaynaklarımın Peker’in Erdoğan ile anlaşmak üzere olduğunu bana ilettiklerini yazdığımı hatırlayacaklardır.
Hatta şu yazıda geçen haftaki durumun kritik olduğunu da belirtmiştim.
Şahsen Peker’in yaptığı şeylerin etkisine bakılacak olursa, kendisini (yanlış anlaşılmasın küçümsediğimden değil) çok çok aşan bir role üstlendiğini söylemek mümkün. Sağı solu tehdit eden bir mafya babasının bu kadar derinlikli ve uzun projektörlü bir eylem planı içerisinde olması pek mümkün gelmiyor bana.
Bu sebeple, daha ilk videosundan başlayarak, belli bir amaca yönelik olduğunu düşünmemizi sağladı.
Şurada ise Peker’in anlattıkları kadar anlatmadıklarının da önemli olduğunu yazmaya çalıştım.
“Kızlarımı üzdüler, bana pislik dediler” gibi iki temel sebepten dolayı bu kadar büyük yangın çıkaracağını düşünmek için sanırım Can Dündar gibi romantik bir gazeteci olmak gerekiyor. Kendisi de sürecin en ciddi mağdurlarından olan Dündar’ın süreci okuyamadığının ispatı olarak şu videoyu buraya bırakıyorum.
Bu hafta en beğendiğim yorumlardan biri ise gazeteci Ahmet Dönmez’den geldi. Dönmez diğer yorumcuların ıskaladığı bir yönü güzel yakalamıştı. (BKZ).
Dönmez, Peker’in artık pazarlık yapılacak eşiği aştığını söylüyor bahsi geçen yorumunda. Detayları linkteki videodan öğrenebilirsiniz.
Kızım için, gururum için türü boş teranelerin aksine ben Peker’in iki sebepten ötürü artık pazarlık masasına oturmayacağını düşünüyorum.
Bunları anlatmadan Tayyip Erdoğan ile ilgili bir tespitimi paylaşmak isterim.
Tayyip Erdoğan’ın az da olsa iyi, usta ve hatta benzersiz yönlerinden biri karşısındaki kişilerin fiyatını bilmesi olduğunu düşünüyorum. Ki bunu daha önce de yazmıştım lakin başta da söylediğim gibi AKP bir felaket gibi ülkenin hafızasını da felç ettiği için o yazıma bulamadım.
Tayyip Erdoğan çok usta bir satın alıcı.
Kimi parayla, kimi imkanla, kimi makamla, kimi de korkuyla satın alacağını çok iyi biliyor. Daha önemlisi çevresindeki herkesin fiyatını da bilecek bir yeteneğe sahip. Numan Kurtulmuş’tan Soylu’ya, Deniz Baykal’dan Donald Trump’a kadar geniş bir satın alma portföyü var bu yüzden.
Peker olayı patlak verdiğinde bu sebeple başlarda rahattı. Ve belli ki hiç alttan almadı ama hesaplamadığı bir şey oldu, Peker için Erdoğan’ın satın alma efektif kuru pek geçerli değildi.
Peker sıklıkla “İşkence mi, vız gelir! Hapis mi, bırakkkk! Ölüm mü, bize şerbettir!” söylemi Erdoğan uzayındaki tehdit ordinatını yerle bir ederken, Peker hem anlattıkları ile artık Rubicon’u geçtiğini düşünüyor, hem de Erdoğan’ın vadedeceği şeylere zaten sahip olduğuna inanıyor. Ve daha önemlisi Peker’in hayat boyu tekrar eline geçemeyecek olan meşruiyet şartları oluşmuş durumda.
Peker, tam olarak toplumun her kesiminden kabul edilme durumunu hissetti ve bunun tadına vardı. Bunun değerinin paha biçilmez olduğunu çok iyi anlamış durumda.
Dolayısıyla Rubicon’u geçmekte bir an bile tereddüt etmedi.
Bundan sonraki gelişmelerin çok daha şiddetli ve şiddet içerikli olacağını düşünüyorum.
Bu kadar mazlumun ahının başka türlü çıkmayacağını da tahmin ediyorduk elbette!
Kaynak: Tr724