Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kadınlara yönelik şiddete izin verilmeyeceği açıklamasına rağmen bugünkadın hakları savunucuları aleyhinde dava ve bunu protesto edenlere sert polis müdahalesi gündemdeydi.
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, 20 Mart’ta Cumhurbaşkanlığı Kararı’yla Türkiye Cumhuriyeti’nin hayata geçirilmesine katkı verdiği ve Avrupa Konseyi kapsamında imzacısı olduğu İstanbul Sözleşmesi’nden çekmesi sonrasında başlayan tartışma devam ediyor.
Erdoğan’ın Resmi Gazete’de yayımlanan kararı öncesinde, konu ilk gündeme geldiği dönemden itibaren İstanbul Sözleşmesi’nin geçerli kalması için kadın hak örgütlerince verilen mücadele ise dava konusuna dönüştü. Ankara Kadın Platformu’nun çağrısıyla 12 Ağustos 2020 tarihinde İstanbul Sözleşmesi’nden geri çekilme tartışmalarına karşı yapılan eylem “suç” kabul edildi. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın hazırladığı iddianame doğrultusunda, bu eylem nedeniyle 33 kadın hakkında açılan dava bugün Ankara 28. Asliye Ceza Mahkemesi’nde ilk duruşmayla başladı.
Kadın hak savunucuları ise, hem geçen yılki eylem nedeniyle dava açılmasına hem de geri çekilme tartışması gündemden düşmüşken Erdoğan’ın kararıyla İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçilmesine tepki gösterdi.
Erdoğan ve AKP yönetiminin “Gerekirse Ankara Sözleşmesi hazırlarız” gibi ifadelerle İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçilmesiyle Türkiye’de kadına yönelik şiddete izin verilmeyeceği iddiasına karşın polis şiddeti niteliğinde görüntüler yaşandı. Duruşma nedeniyle Ankara Adliyesi, polis barikatları ve polis ekipleriyle çevrelenmişti. Adliye önünde yapılacak basın açıklamasına izin verilmediği gerekçesiyle hem aralarında milletvekilleri de olan kadınlara hem de basın mensuplarına sert şekilde müdahalelerde bulunuldu. Polis müdahalesinde biber gazı sıkılması, darp edilme sahneleriyle birlikte sekiz kadın gözaltına alındı. Gözaltındakiler ifadeleri alındıktan sonra serbest bırakıldı.
Ankara 28. Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada ise, sanık konumundaki 33 kadın, duruşma öncesinde avukatlar ve kadın hak örgütlerine yönelik sert polis müdahalesi nedeniyle savunma yapmama kararı aldı. Basın mensupları ve Uluslararası Af Örgütü temsilcisi ise duruşma salonuna alınmadı. Avukatlar; avukat ve kadınları darp eden, yargılanan kadınları içeri almayan polisler hakkında Mahkeme Heyeti’nden suç duyurusunda bulunmasını istedi. Ancak Mahkeme Heyeti “Kendiniz gider suç duyurusunda bulunursunuz” diyerek talebi reddetti. Mahkeme, kadınlar ve avukatlarının savunma yapılmaması kararı üzerine davayı 26 Kasım’a erteledi.
Emniyet Genel Müdürlüğü’nün talebi doğrultusunda kadınlar hakkında “2911 sayılı gösteri ve yürüyüş kanununa muhalefet” suçlamasıyla 1 yıl 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezası talepli iddianame dava konusu.
Kadınlar: “İstanbul Sözleşmesi bizim, vazgeçmiyoruz”
Ankara Barosu’nun temsilcileri ise davayı ve yaşananları takip etti. HDP Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu, İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm ve Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel de adliyedeydi.
Bu arada kadınlar, “Biz yargılanmak değil yargılamak için buradayız” mesajıyla Türkiye’de kadına, çocuklara yönelik her türlü şiddetin takipçisi olmaya ve İstanbul Sözleşmesi’ni savunmaya devam edecekleri mesajını da verdi. Duruşma bitiminde, “Katilleri, tecavüzcüleri koruyan erkek devlet, bugün kadınlara barikat kurdu” tepkisiyle birlikte Ankara Adliyesi’nin koridorlarında “Yaşasın kadın dayanışması”, “İstanbul Sözleşmesi yargılanamaz” sloganları atıldı.
Suçlanan isimlerden birisi olan ve bugün de Ankara Adliyesi önünde gözaltına alından Ankara Kadın Platformu üyesi Buse Uçer, gözaltı aracında iken sosyal medya aracılığıyla açıklama yaptı. Uçer, “Geçen sene gerçekleşen eylemimizde tam da bu adaletsizliğe dikkat çekmek istemiştik. Bugün burada İstanbul Sözleşmesi’ni savunduğumuz için yargılanıyoruz. Devlet bu sözleşmenin 11’inci maddesine göre şiddetle ilgili istatistikleri toparlamak ve tedbirlerle ilgili bu verileri kullanmak zorundadır. Oysa devlet kadın cinayetleri hakkında gerçek verileri bizle paylaşmamakta, ortada olan delileri dahi toparlayamamaktadır. Sözleşmenin uygulanması için o gün ben de pek çok kadın gibi gözaltındaydım. Bu davada yargılanmaktan onur duyuyorum” dedi.
Gözaltına alınanlar da serbest bırakıldıktan sonra arkadaşlarıyla birlikte sosyal medyada “İstanbul Sözleşmesi bizim, vazgeçmiyoruz” videolu mesajı paylaştı.
EŞİK: “1 Temmuz’a kadar itiraz etmeliyiz, Danıştay karar almalı”
Bu arada Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK), İstanbul Sözleşmesi’nden Türkiye Cumhuriyeti’nin Avrupa Konseyi nezdinde resmi olarak geri çekilmesi süreci 1 Temmuz’da sona ereceği için bu tarihe kadar tüm toplumsal kesimlerin bu hukuksuz gidişe itiraz etmesi çağrısında bulundu.
EŞİK’ten yapılan açıklamada, “Her gün en az 3 kadın erkekler tarafından öldürülürken; kadınlar toplum yaşamından soyutlanırken; yoksullaşır ve ev içi işlere mahkum edilirken; çocuk istismarcıları için af girişimleri gündemdeyken; şu andan başlayarak 1 Temmuz’a kadar, toplumun her kesiminin bu hukuksuz gidişe itirazını yükseltmesini, tek kişi kararının geri alınması için hükümete çağrı yapmasını, Sözleşme’de kalma ve etkin uygulama talep ve kararlılığını dile getirmesini talep ediyoruz .1 Temmuz tarihi bütün Türkiye için yakın gelecekte dönüm noktası olarak adlandırılacak bir tarihtir. Bu hukuk dışı karardan geri dönülmesi için her bireyin ve kurum/kuruluşun yapabileceği ne varsa ortaya koyması günü bugündür. Biz kadınlar ve LGBTİ+’lar, hep birlikte sislerin içinde kaybolmadan, sizi de demokratik ve yaratıcı bir yöntem, söylem ve eylemlilik sürecine, İstanbul Sözleşmesi’ne sahip çıkmaya, birlikte değiştirmeye çağırıyoruz” denildi.
“İstanbul Sözleşmesi mor çizgimizdir” mesajı verilen açıklamada, Danıştay’a yapılan Cumhurbaşkanlığı Kararı’nın iptali ve yürütmesinin durdurulmasıyla ilgili başvurular konusunda adım atılmamasına da tepki gösterildi. Açıklamada, “Öldürüldük, sokak ortasında öldüresiye dövüldük. İşsiz kaldık, daha da yoksullaştırıldık. Evde, işte, sokakta, emeğimiz yok sayıldı. Kadın ve LGBTİ+ hareketi açık hedef haline getirildi” diyerek hayati bir öneme sahip olan İstanbul Sözleşmesi tek kişinin kararıyla feshedilmek istendiği belirtildi. Kararın yok hükmünde olduğuna vurgu yapan EŞİK, “Bu gerekçe ile kadın örgütlerinin ve demokratik kitle örgütlerinin açtığı sayısız dava var. Soruyoruz: Danıştay yürütmeyi durdurma kararı vermek için ne bekliyor?” açıklaması yaptı.