14 Haziran’da NATO Zirvesi’ne katılacak olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve ABD Başkanı Joe Biden, Brüksel’de ikili bir görüşme yapacak.
Biden’ın 1915 olaylarını “Ermeni Soykırımı” olarak tanımasının ardından yapılacak bu görüşme, S-400 ve YPG gibi sorunlar nedeniyle zaten gergin olan Türk-Amerikan ilişkilerinin geleceğini de belirleyecek.
ABD’den son dönemde gelen mesajlar, Biden yönetiminin insan hakları konusunun yanı sıra Türkiye’nin NATO’yu zayıflatacak eylemlerden kaçınması uyarısını da içeriyor.
2 hafta sonra gerçekleşecek Erdoğan-Biden görüşmesi öncesinde, Ankara ile Washington arasındaki diplomatik trafiğin arttığı gözleniyor.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken ile Cumhurbaşkanı Başdanışmanı İbrahim Kalın ve ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan bu trafiği yöneten yetkililer olarak öne çıkıyorlar. Şubat ayında Brüksel’de ilk yüz yüze görüşmeyi gerçekleştiren Çavuşoğlu ve Blinken en son 21 Mayıs’ta telefonda görüştüler.
Biden yönetiminden Ankara’ya üst düzey ilk ziyaret ise 26-27 Mayıs’ta yapıldı. Nisan ayında ataması yapılan ABD Dışişleri Bakanlığı’nın iki numarası Bakan Yardımcısı Wendy Sherman, Türkiye’de gerçekleştirdiği temaslarda muhataplarıyla hem Türk-Amerikan ilişkilerini hem de 14 Haziran’da gerçekleşecek Erdoğan-Biden görüşmesinin hazırlıklarını ele aldı.
‘S-400 ve YPG’ye destek parantez içinde kalsın’
Blinken ve Sherman, “çok önemli bir NATO üyesi olan Türkiye ile işbirliğine önem verdiklerini” vurgularken, ilişkilerdeki sorunlu alanların yönetimine ilişkin de mesajlar verdiler.
Bu mesajların başında Türk-Amerikan ilişkilerinin uzun süredir başını ağrıtan sorunların parantez içine alınması ve mevcut statükonun korunması geliyor. Türkiye, ABD’nin IŞİD’le mücadele kapsamında ana omurgası YPG tarafından oluşturulan Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDG) verdiği destekten uzun süredir rahatsız.
Biden yönetiminin son haftalarda üst düzey diplomat ve askeri yetkililerinin Kuzey Suriye’ye gitmeleri ve SDG ile görüşmeler yapmaları dikkat çekiyor. Türkiye, Biden-Erdoğan görüşmesi öncesine gelen bu temaslara bir tepki vermemeyi tercih etti.
Washington açısından Türkiye’nin Barış Pınarı Operasyonu’nun ardından 2019 Ekim ayında yapılan anlaşma geçerliliğini sürdürüyor ve yeni bir askeri operasyon olmaması konusunda da Ankara ile bir mutabakat olduğu kaydediliyor. Bu statükonun korunması ABD açısından büyük önem taşıyor.
Ankara’ya yaptırım da uyguladığı S-400 konusunda da Washington, benzer bir tavır takınıyor. Hürriyet Gazetesi’ne konuşan Sherman, “Yaptırımlardan kurtulmak için ne yapmaları gerektiğini biliyorlar. Bu konuda gerçekten bir çözüm bulmayı umarım” ifadeleriyle sorunun çözümünde topun Türkiye tarafında olduğunu kaydetti. Washington, bu konuyu Ankara ile teknik veya siyasi olarak konuşmayacağını, mevcut durumun korunması yani Rusya’dan yeni bir silah sistemi alınmaması ve S-400’lerin aktive edilmemesi durumunda yeni bir yaptırım kararının çıkmayacağının altını çiziyor.
ABD’nin gündeminde yer almayan bir konu da İran’a uygulanan ambargoyu delmekle suçlanan Halkbank’a karşı yürütülen dava süreci.
İşbirliği alanlarına odaklanma süreci
ABD, ikili sorunlu alanlar yerine Türkiye ile devam eden bölgesel işbirliği alanlarına odaklanma politikasını güçlendiriyor. Bu alanlar arasında Suriye, Afganistan ve Libya önde geliyor. Blinken’ın Çavuşoğlu ile yaptığı son telefon konuşmasında Suriye ve Afganistan’ın ele alındığı biliniyor.
ABD’nin yeni atadığı Libya Özel Temsilcisi Richard Norland da 26 Mayıs’ta Ankara’da temaslarda bulunmuş ve devam etmekte olan siyasi süreç hakkında Türk makamlarıyla görüş alışverişinde bulunmuştu.
Washington, her üç bölgesel konuda da Türkiye ile işbirliği yapmaktan memnun olduğunu, özellikle Afganistan’da hükümet ve Taliban’ın nihai anlaşmayı sağlamak üzere düzenlenmesi öngörülen İstanbul Konferansı çalışmalarında oynadığı rolü çok değerli bulduğunu kaydediyor.
Libya’da Türk askerinin çekilmesine yönelik baskılara karşın “yabancı güçlerin kademeli çekileceğini, bir günde tamamen çekilmenin beklenmemesi” mesajını veren ABD, asıl sorunun Rusya’ya ait paralı Wagner Grubu’nun varlığı olduğunu vurgulamaya devam ediyor. SDG’ye destek konusu dışında Türkiye ve ABD, hem İdlib’teki durum hem de anayasa komitesi çalışmalarının hızlandırılması gerekliliğinde aynı çizgide buluşuyorlar.
Washington, bölgesel konulardaki işbirliğinin artırılmasının Türkiye ile daha sağlıklı bir diyalog ve ilişki kurulması açısından değerlendiriyor.
Türkiye’ye uyarı
Trump yönetiminin aksine NATO’yu dış politikasının merkezine alan Biden yönetimi, Türk hükümeti ile yapılan temasların hemen hepsinde bazı Türk dış politika uygulamalarının ittifakın bütünlüğü ve caydırıcılığı açısından sorun yarattığı uyarısını yapıyor.
Bunların başında Rusya’dan S-400 hava savunma sistemlerin alınması ve Türk topraklarına yerleştirilmesi geliyor.
“NATO üyesi Türkiye’nin anlamasının önemli olduğu şey dayanışma içinde kalmamızın kritik önemde olduğudur. Bu dayanışmayı, (silah) sistemlerinin birlikte çalışmasını ve güvenliği desteklemeyecek sistemlerin gündeme getirilmesi -bilinçli ya da değil- dünya güvenliğini de zayıflatacaktır,” diyen Sherman, NATO’nun dünyanın en önde gelen güvenlik kurumu olduğunu tüm üyelerin üzerine titremesi gerektiğini kaydetti.
Amerikalı diplomat, “Rusya’ya gelirsek, NATO’yu dünyanın en önde gelen güvenlik kurumu olarak görmek istemiyorlar. Bu nedenle, Rus sistemlerini almak NATO’ya karşı bir eylem gibi görünüyor,” görüşünü de dile getirdi.
Biden ve Erdoğan’ın 14 Haziran’da gerçekleşecek NATO Liderler Zirvesi marjında bir araya gelecek olmaları ve toplantıda Genel Sekreter Jens Stoltenberg’in sunacağı NATO 2030 çalışmasının da değerlendirilecek olması da dikkat çekici bir unsur olarak görülüyor. NATO 2030 çalışması, Rusya’yı gelecek 10 yılda ittifaka en büyük tehdit olarak değerlendiriyor ve kuvvet yapılanmasının bu tehdide göre düzenlenmesini içeriyor.
İnsan hakları ve demokrasi vurgusu güçleniyor
Biden-Erdoğan görüşmesi öncesinde ABD’den verilen mesajlarda giderek artan bir ölçüde insan hakları ve demokrasi vurgusu gözleniyor. Blinken, 21 Mayıs’ta Çavuşoğlu ile yaptığı görüşmenin ardından Twitter üzerinden yaptığı açıklamada, Sözcüsü Ned Price da yazılı açıklamasında insan hakları ve demokrasinin korunmasına vurgu yaptılar.
Ankara’ya yaptığı temaslar sırasında kadın dernekleri ve sivil toplumla da bir araya gelen ABD Bakan Yardımcısı Sherman, “Çok boyutlu bir dış politikamız var. Ama Başkan Biden ve Bakan Blinken, insan hakları ve demokrasi konusunu dış politikanın odağına koydular,” diyerek Washington’un bu konuyu Türkiye’nin dikkatine getirmeye devam edeceği mesajını verdi.
İnsan hakları ve demokrasinin geleceği açısından Türkiye’ye ilişkin kaygılar olduğuna dikkat çeken Bakan Yardımcısı, sivil toplumun yanında olmaya devam edeceklerini de Twitter’daki hesabından yaptığı açıklamayla vurgulamayı tercih etti.
‘Ekonomik öngörülebilirlik önemli’
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 26 Mayıs’ta ABD’nin önde gelen şirketlerinin yöneticileriyle yaptığı görüşme ve verdiği mesajlar, Türkiye’nin 14 Haziran gündeminde ekonomik işbirliğinin güçlendirilmesi ve ticaret hacminin 100 milyara dolara çıkarılmasının da yer aldığını gösteriyor.
ABD’den gelen mesajlar da ekonomik işbirliğinin geliştirilmesi konusunda benzer görüşlerin olduğunu ancak Türkiye’nin atması gereken adımlara dikkat çekiyor. Ankara temasları sırasında işadamları ve şirket yöneticileriyle de görüştüğünü kaydeden ABD’li diplomat, “Herkes Türkiye’nin ekonomik büyümesine ilişkin muazzam bir potansiyel görüyor ama iş dünyası öngörülebilirlik istiyor. Kuvvetli parasal politikalar ve hukukun üstünlüğünü arıyorlar” ifadelerini kullandı.
İlişkilerde yeni dönem kapısı açılır mı?
Türkiye’den verilen mesajlar, Erdoğan-Biden görüşmesinin Türk-Amerikan ilişkilerinde yeni dönemin kapılarını açması beklentisini içeriyor. Erdoğan, bu mesajı ilk kez, 26 Nisan’da yani ABD Başkanı Biden’ın “soykırım” ifadesini kullanmasından sadece iki gün sonra yapmıştı. 26 Mayıs’ta Amerikan şirketleriyle yapılan görüşme de tekrarladığı basına yansıdı.
ABD’li yetkililerden ise şu ana kadar yapılan açıklamalarda, 14 Haziran görüşmesine böyle bir beklenti dile getirilmedi. Erdoğan-Biden zirvesinin hazırlıklarını da Ankara ziyaretinde ele alan Sherman, iki liderin buluşmasının ilişkilere olumlu yansıyacağını belirtmekle beraber, “Başkan’ın (Joe Biden) herkesin farkında olduğu insan hakları ve demokrasiye ilişkin kaygıları ve Türkiye’nin nasıl bir yörünge izleyeceğine ilişkin konuları da dile getireceğinden eminim” ifadelerini de kullandı.
Amerikalı diplomat, Erdoğan-Biden görüşmesini, “Bu görüşme, bizim kilit bir NATO müttefiği ile dünyada küresel düzeni korumak için birlikte yaptığımız çalışmaları da içeren işbirliğimizi yansıtıyor. Ama aynı zamanda bazı stres noktalarını ve gerilimleri içeren bir işbirliğini de yansıtıyor. Bu yüzden müttefiklerin doğrudan ve açıkça birbirleriyle konuşmaları büyük önem taşıyor” sözleriyle değerlendirdi.
KAYNAK: BBC TÜRKÇE