HABER ANALİZ | HASAN CÜCÜK
Euro 2020 bir yıl gecikmeli başladığında, statlarda az da olsa seyirci görmenin mutluluğunu yaşayacaktık. Seyircisiz futbol, gazı kaçmış gazoz gibi. Maçın heyecan desibeli doğal olarak yükseliyor. Açılış maçında Türkiye’nin İtalya karşısında mahkum oyunu moralleri bozarken, 24 saat bile geçmeden sahada yaşananlar bize çok daha önemli bir şey olduğunu gösterecekti. Futbolun bir savaş değil, centilmence bir mücadele olduğunu Danimarka’nın yıldızı Christian Eriksen’in yaşadıkları ortaya koydu.
TÜRKİYE SAVAŞA HAZIRLANIYORDU
Türkiye’nin 5. Avrupa şampiyonası macerası bilindik bir başlangıçla start aldı. Daha önce katıldığımız 4 turnuvanın da açılış maçını kaybetmiştik. Gelenek İtalya karşısında da bozulmadı. Euro 2000’de ilk maçımızda rakibimiz yine İtalya’ydı. Conte ve İnzaghi’nin gollerine Okan Buruk’la karşılık verip, maçtan 2-1 mağlup ayrılmıştık. Bu kez iyi bir başlangıç umuyorduk.
Maç öncesi hava, abartının çok ötesindeydi. Futbol maçına değil, sanki Roma’yı fethe gidiyorduk. Hamasi demeçleri abartılı tarihi görseller destekliyordu. Fırtınalar dinecek, Türk ordusuna selam durulacaktı. Simon Kuper’in “Futbol asla sadece futbol değildir” klişesini en yanlış anlayan ülke olduğumuzu gösterdik. Popçu Kıraç’ın “Haydi” parçası, mide bulantısı tarzındaydı.
“Sen de askersin, sen de Mehmet’sin / Kalbinde en derinde hissedeceksin / Haydi haydi gün bugün / Tüm dünyayı titreteceksin / Haydi!” Allah aşkına şu sözlerin bir spordalı olan futbolla ne ilgisi var? Yensek ne olacak yenilsek ne olacak? Yenince İtalyan, yenilirsek Türk vatanı mı düşecek? Hatta onların abartılı yaklaşımıyla, Kudüs, Kahire, Şam, Bağdat mı düşecek? “Hasta mısınız?” sorusu anlamını çoktan yitirdi. Sağlamın kalmadığı günler yaşıyoruz.
FUTBOLCULAR ASKER MİYMİŞ?
Maça değinmeyeceğim. Hepimiz izledik. Zaten maç sonrası TR724 YouTube kanalında görüş ve yorumlarımızı yaptık. Bir taraftan hamaset, diğer taraftan ’toptan gömme’ vardı. Yahu arkadaşlar, hele bir sakin olalım. Futbol sadece bir oyun. Bir spor. Ötesi yok bunun. Savaş, hiç değil.
Türkiye maçından tam 21 saat sonra B Grubu’nda Danimarka – Finlandiya maçı vardı. Galatasaray’ın 2000’de UEFA Kupası’nı kaldırdığı Parken Stadı’nda oynanacak maç öncesi Kopenhag sokakları şenlikliydi. 25 bine yakın taraftar tribünden yerini alacaktı. Şehrin önemli meydanlarına kurulan dev ekranlarla futbol şöleni yaşanacaktı.
Maç öncesi tüm göstergeler Danimarka’yı işaret ediyordu. Finlandiya, tarihinde sadece bir kez Danimarka’yı yenmişti. Yine ilk kez uluslararası bir futbol turnuvasında boy gösteriyordu. Saha ve oyun üstünlüğü bariz Danimarka’dan yanaydı. Nitekim maç beklendiği gibi başladı. Skorun değişmesini önleyen isim, Bayer Leverkusenli Lukas Hradecky oldu. Dakikalar 42’yi gösterdiğinde ise, daha önce benzerlerine çokça şahit olduğumuz acı bir manzarayla karşılaştık. Danimarka’nın yıldızı Christian Eriksen, taç çizgisinin yakınında yere yığıldı. Sonrası tam bir can pazarıydı.
Basit bir yere yığılma olmadığını kaptan Simon Kjaer’in ilk müdahaleyi yapıp, sağlık görevlilerini canhıraş çağırmasıyla gördük. Milyonlar ekran başında nefesini tutmuş, saha içine odaklanmıştı. Dakikalar ilerledikçe endişe artıyordu. Futbolcular etrafını duvarla örüp, Eriksen’in yaşadıklarının kayda alınmasını engelliyordu. Andreas Christensen ve Thomas Delaney başta olmak üzere ağlayanları görenler, “Aman Allah’ım yoksa” demekten kendini alamıyordu.
MAHREMİYETE VERİLEN ÖNEM
Danimarka adeta nefesini tuttu. Maçı yayınlayan DR televizyonu stadın helikopterden çekilmiş görüntülerini verdi. Spikerler suskunluğa büründü. Sağlık ekibinden gelecek tek bir olumlu işarete kilitlenildi. Simon Kjaer, saha kenarına inen Eriksen’in kız arkadaşı Sabrine Kvist Jensen’i sakinleştirdi. Nihayet 10 dakika sonra Eriksen, ambulansa taşınırken ajanslara düşen bir fotoğraf karesi süreklere su serpti. Kopenhag Devlet Hastanesi ile stadın arasının sadece birkaç km olması ve saha içindeki ilk müdahalenin başarılı olmasıyla Eriksen yeniden hayata tutundu.
Sahada futbolcular, tribünlerde seyirciler ve basın mensuplar tam bir insanlık dersi verdi. Öncelik insan sağlığıydı. Danimarka basını rahatsız edici tek bir fotoğrafı bile yayınlamadı. Sahaya yığıldığında foto muhabirleri ünlü olma adına deklanşöre basmadı. Kişi mahremiyetine saygıda kusur edilmedi. Sadece BBC rahatsız edici bir kareyi paylaştı. Sonra özür diledi.
Eriksen’in sağlık durumuyla ilgili hiçbir spekülatif bilgi paylaşılmadı. Kerameti kendinden menkul kişiler, mikrofonu eline alıp tek kelime etmedi. Tam bir saat boyunca stat içine sabitlenmiş bir kamere görüntüsü yayınlandı. Spikerler sessizliğe büründü. Nihayet ilk resmi açıklama Danimarka Futbol Federasyonu (DBU) tarafından yapıldığında, bu kez sevinç gözyaşları döküldü. “Eriksen uyanık ve bilinci yerinde” sözleri bir saatlik korku dolu beklentiyi sonlandırdı. Eriksen’le telefonla konuşan arkadaşları, maçın oynanması yönünde karar aldı.
‘HAYATININ EN ÖNEMLİ MAÇI’
DR televizyonunda yorumculuk yapan Danimarka futbolunun iki efsanesi ve Euro 92’nin kahramanlarından Peter Schmeichel ve Flemming Polvsen’in iyi haber sonrası, gözyaşlarından konuşamaması bir ülkenin hissiyatının ekrana yansımış haliydi
Maç oynandı ama ne Danimarka’nın yenilmesi ne de Finlandiya’nın ilk kez katıldığı Avrupa şampiyonasına galibiyetle başlamasının bir önemi vardı. Maçın kazananı Eriksen’di. Danimarka Milli Takımı Teknik Direktörü Kasper Hjulmand’ın ifadesiyle, “Eriksen hayatının en önemli maçını kazandı. Gerisinin hiçbir önemi yok.”
Bir ülke bir saati aşkın nefesini tuttu, bir olumlu haberi bekledi. Sadece Danimarka mı? Elbette hayır. Milyonlarca kişi Eriksen için dua etti. Geçmek bilmeyen dakikalar, neyse ki korkulan şekilde bitmedi. Geçmiş olsun Eriksen. Seni en kısa zamanda yeniden sahalarda görmek dileğiyle.
Kaynak: Tr724