DEVA Genel Başkanı Ali Babacan, sosyal medya üzerinden randevulaştığı Twitch yayıncısı Ahmet Sonuç’un programına konuk oldu.
Üç saatten uzun süren ve binlerce kişinin takip ettiği yayında Babacan, geçmişine yönelik eleştirilere de cevap verdi. Babacan, “Eğer geçmişle ilgili özeleştiri yapmak gerekirse, konuşmadığım konularla ilgili ‘keşke konuşsaydım’ diyorum. İki tür siyaset var; umut siyaseti, korku siyaseti. Hükümet şu an insanları etrafında ancak korkutarak tutabiliyor… Ekonomi politikaları konusunda dönemin başbakanıyla sık sık ters düştük. Yanlışları en çok dillendiren bendim. Bugün herhangi bir Bakan’ın, Cumhurbaşkanı’nın karşısında bir şey açıklaması mümkün mü?” dedi.
Babacan’ın açıklamaları şöyle:
“Erken seçime her an hazırız, sorun yok. Ama hükümet ister mi ben ondan emin değilim. Ülke şu anda derin bir ekonomik kriz içindeyken, Merkez Bankası’nın rezervleri eksi 60 milyar dolara düştü.
Biz rezervi 2002’de 27 milyarla dolarla teslim aldık. 27 milyarı 136 milyar dolara çıkardık. Bunu benim ekonomi bakanı olduğum dönemde yaptık. Taraflı Cumhurbaşkanı, bakan el ele verdi iki yılda 130 milyar doları cayır cayır sattılar, rezerv eksi 60 milyar dolara düştü. Onun için dolar kurunu kontrol edemiyorlar şu anda.
Ülkenin hazine borcunu 2 yılda ikiye katladılar. Bunların hepsi maalesef son iki yılda oldu. Varlık Fonu kurdular 65 milyar lira zararda, sadece Türk Lirası olarak borca girmiş durumda.
Ayrıca 12 milyar dolar dışarıya borçlandılar, dolayısıyla gerçekten sıkıntı büyük. Bu kadar enflasyonun yüksek olduğu işsizliğin yüksek olduğu, yoksulluğun olduğu, yoksulluk intiharlarının olduğu bir ülkede böyle bir dönemde seçime gider mi Cumhurbaşkanı ben emin değilim.
Kaybedeceğini bile bile seçime gitmez diye düşünüyorum. Bir süre daha bu ülkeyi düzeltmek için sorunları çözmek için çaba gösterecektir diye tahmin ediyorum. Ama bu çabanın da asla sonuç vermeyeceğini kesinlikle biliyorum. Seçim tarihi için bir faktör de biliyorsunuz hükümetin küçük ortağı Sayın Bahçeli. Onun ne yapacağı hiç belli olmuyor.
Kanal İstanbul’un çevre etki analizi doğru düzgün yapılmadı. Cumhurbaşkanı ‘ben inadına bunu yapacağım’ diyor. Cumhurbaşkanı bunu deyince ‘çevre raporunu yaz getir ben inadına bunu yapacağım’ dediğinde çevre raporu nasıl gelir önünüze, uyduruk bir şey gelecek. Halbuki bağımsız, tarafsız çevre etki analizinin yapılması gerekiyor Kanal İstanbul’un. Bugün Kanal İstanbul’un maliyeti en az 20 milyar dolar. Halbuki su çok kıymetli bir kaynak. Bizim toprağımızın suyla buluşması gerekiyor.
Kanal İstanbul’un maliyeti en az 20, 60 milyara kadar giden tahminler var. Türkiye’deki tarımsal sulama projelerinin tamamını topladığınızda 22 milyar dolar ediyor. Yani Kanal İstanbul’u şöyle 3-4 yıl bir öteleseniz o parayla Türkiye’deki tarım arazilerindeki her bir noktaya suyu götürebiliyorsunuz.”