HDP’ye dair kapatma iddianamesinde, İmralı Heyeti üyelerinin AKP iktidarının bilgisi dahilinde Kandil’e gidip, örgüt yöneticileri ile gerçekleştirdiği görüşmeler manipüle edilerek suç sayıldı.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) kapatılması talebiyle yeniden hazırlanan ve Anayasa Mahkemesi (AYM) tarafından kabul edilen iddianamenin detaylarında dikkat çekici noktalar mevcut. Hazırladığı yeni iddianamede ilk kapatma iddianamesinin AYM tarafından iade edilme gerekçelerini eleştiren savcılık, AYM’nin “Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne” aykırı olduğu ileri sürülen, ancak soruşturma ve kovuşturma konusu olması dışında bir gerekçeye yer verilmeyen eylemler ile HDP’nin bu eylemlerin odağı haline gelmesi arasındaki ilişkinin kurulamadığı yönünde işaret ettiği eksikliklere yanıt verdi. Savcılık, bu ilişkileri yeni hazırladığı iddianamede “tereddüt hasıl olmayacak” şekilde tespit ettiğini öne sürdü.
İddianamede kendi görev tanımlamasına dair Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 160. Maddesinde yer alan “..maddi gerçeğin araştırılması için şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayıp, muhafaza altına alarak, yapacağı değerlendirme sonucuna göre topladığı delilleri de ekleyerek kamu davası açmakla görevlidir” hatırlatmasında bulunan savcılık, buna rağmen iddianamenin içeriğinde siyasetçiler lehine tek bir delile yer vermedi.
EKSİK HUSUSLARI GİDERMİŞ!
AYM’nin “iddianamenin iadesi” kararına katılmayan savcılık, dosyanın sürüncemede kalmaması için önceki iddianamede yer verilen ancak suç tarihleri parti üyeliğinden önceki döneme ait bir kısım partili hakkında bu kez siyasi yasak talep etmedi. İddianamede isimleri yer alan 520 siyasetçiden 451’i hakkında siyaset yasağı isteniyor. Bu isimler arasında HDP’li olmayan, partiden istifa eden ya da başka partilerin Genel Başkanları olan siyasetçiler de var. Bu siyasetçiler hakkında hazırlanan fezlekeler ve açılan davalar iddianamede yer aldı.
İddianamede isimleri yer alan ancak haklarında siyaset yasağı istenmeyen siyasetçiler şunlar: “Bengi Yıldız, Asiye Kolçak, Gülçin İsbert, Arife Çınar, Yüksel Mutlu, Gültekin Koçdemir, Ahmet Saymadi , Ali Aslan, Çiçek Arıç, Fatma Doğan, Muzaffer Tunç, Abdurrahman Doğar, Ahmet Aday, Kadriye Özgüç, Semra Güneş, Serdar Batur, Zeliha Kocaman, Zübeyde Zümrüt, Melike Göksu, Aydın Oruç, Cihan Amaç, Gülseren Öner, Halil Akbaş, İbrahim Halil Kılıç, İbrahim Kasun, Mehmet Selim Özbek, Murat Balyeci, Zeliha Karınca, Songül Salman, Mehmet Sait Bor, Şükrü Kagır, Yunus Gürbey, Miryekta Adıbelli, Metin Göze , Filiz Akılçağı, Mehmet Şirin Dinar, Ramazan Efendioğulları, Mustafa, Abdulhamit Keskin, Mikail Gözek, İsmail Demir, Fahri Pıçak, Abdurrahman Abıc, Bahar Ekinci, Ergün Koç, Ferhat Temel , Kemal Çakmak, Nevzat Can, Osman Azak, Remzi Boztaş, Sabri Batur , Sadık Turan, Türkan Poyraz, Meşhet Sırımsı ,Özgür Aras, Sevtap Akdağ Karahalı, Sait Taycı, Hürriyet Kaytar, Helin Yılmaz, Yüksel Budak, Erhan Basut, Halide Türkoğlu, Songül Erden , Kemal Koç, Erkan Yılmaz , Mahmut Arık, Selvi Güngörmüş, Perihan Ağaoğlu, Leyla Dağhan.”
LEHE DELİL TOPLANMADI
PKK/KCK yapısının anlatıldığı iddianamede, “İddianamenin ana eksenini, davalı siyasi partinin PKK/KCK terör örgütünün amaçları doğrultusunda yürütülen faaliyetlerin odağı olup olmadığı oluşturmaktadır. Bu nedenle terör örgütü ile davalı HDP arasında organik bir bağ olup olmadığının ortaya konulması hedeflenmiştir” denildi. Savcılık buna gerekçe olarak da HDP’nin “örgütsel faaliyetlerini siyasal faaliyetler olarak kamufle ettiğini” öne sürdü.
HEP, DEP, DEHAP, HADEP ve DTP’nin kapatılma süreçlerinin de hatırlatıldığı iddianamede siyasetçilere fezlekelere yer verildi.
TAHİR ELÇİ’YE İLİŞKİN SÖZLER
HDP eski Milletvekili Tuğba Hezer Öztürk hakkında katledilen Diyarbakır Barosu eski Başkanı Tahir Elçi için Van’da yapılan eyleme katılması ve burada “Bizler bugüne kadar direniş savaşçılarını da unutmayacağız,” sözünü sarf etmesi nedeniyle açılan dava, iddianamede yer aldı. Hezer’in Elçi’ye atfen sarf ettiği bu sözle örgüt mensuplarını övdüğü ileri sürüldü.
HDP’li vekil Remziye Tosun’un, İran’da idam edilen siyasi tutuklu Ramin Hossein Panahi’ye dair açıklamalarına ilişkin hazırlanan fezleke de “HDP’nin suç odağı haline geldiği” suçlamasının deliller arasında gösterildi.
HDP’DE SİYASET YAPMAYAN İSİM DE İDDİANAMEDE
Yine 2007 genel seçimlerinde Van bağımsız milletvekili seçilip, daha sonra Demokratik Toplum Partisine (DTP) geçmiştir. DTP’nin kapatılmasıyla Barış ve Demokrasi Partisine geçen Özdal Üçer’in 2008 yılında sarf ettiği “Birez Öcalan”, “Kardeş Öcalan” sözleri de iddianamede HDP’ye yönelik “odak olma” fiillerinin delili olarak sunuldu. Üçer’in 2008’den 2011 yılına kadar hakkında açılan, derdest olan ve davaya dönüşen tüm yargısal süreçler iddianameye eklendi.
Eski HDP milletvekili Leyla Zana’ya da yasak istenen iddianamede, Zana hakkında sunulan deliller ise Kobanê Davası’nda yer alan tanık Kerem Gökalp’in ifadesi, hakkındaki dava ve soruşturmalar oldu.
HDP’li vekil Dılşat Canbaz’ın “Hukuk, Kadın Haklarını ve Mücadeleyi Konuşuyor ” paneline katılmasına ilişkin fezleke yer verildi. Devrimci Parti Genel Başkanı Elif Torun Öneren hakkında da siyasi yasak istendi.
İHRAÇ EDİLEN VEKİL DE EKLENDİ
HDP’den ihraç edilen Bağımsız Mardin Milletvekili Tuma Çelik’i de savcılık üst düzey yönetici kabul ederek, hakkında açılan davaları ve fezlekeleri maddi deliller arasında sıraladı. İddianamede “…partide üst düzey görev alan Tuma Çelik’in Anayasa’nın 68. maddesinin dördüncü fıkrasına aykırı eylemlerinin niteliği ve yoğunluğu dikkate alındığında, davalı siyasi partinin Anayasa’nın 69. maddesinin altıncı fıkrasında belirtilen fiillerin odağı haline gelmesinde sorumluluk taşıdığı” kaydedildi.
İMRALI SÜRECİ
Savcılık iddianamesinde 2013-2015 yıllarını kapsayan müzakere sürecinde yaşananlar, HDP’li siyasetçilerin İmralı devletin bilgisi dahilinin Kandil’e gidip, örgüt yöneticileri ile görüşmeler kriminalize edilip, suç kategorisine sokuldu.
Savcılık iddianamede bu süreçte İmralı’da devlet heyeti ile PKK Lideri Abdullah Öcalan arasında geçen görüşmelere dair notlar da yer aldı. Ancak bu notlarda Öcalan’ın devlet heyeti ile diyalogları yerine Kürt siyasetine yönelik önerilerini örgütsel bağlantı olarak yer verildi.Savcılığın bu görüşme notlarından seçtiği bazı bölümler şöyle:
“* 9 Mart 2014 tarihli görüşme notunda; “…BDP’nin yeniden yapılandırılmasını aslında seçim sonrasında yapacaktım. Ama siz de diyorsunuz ya, seçim öncesi farklı gelişmeler olabilir, şimdi her ihtimale karşı ben bunları açıklayayım. BDP’nin yeniden yapılandırılması… Kandil de bahsetmişti… BDP’nin ismen de değişmesi lazım, Demokratik Bölgeler Partisi olması lazım. İsminin de, programının da böyle olması gerekir. Bizim sekiz boyutumuz var. Hukuk, ekoloji, sosyo-ekonomi vb. Bu sekiz boyut yeniden programlatılabilir. Tüzük buna göre hazırlanır. Parti Meclisine seçilmenin şartı milletvekilliğine ve belediye Başkanlığına aday olmamaktır…”,
* 24 Nisan 2014 tarihli görüşme notunda; “…İki yönden reforma şiddetle ihtiyaç vardır: …1- Esas olarak temsil etmeye ve iradesi olmaya çalıştığımız Kürt toplumu, halkı ve ulusu için Türkiye koşullarında, onun devletsel, hukuki, siyasal, sosyal ve ekonomik gerçekliğinde en doğru mekânsal konumlanma ve iradeleşmenin partisel ifadesi Bölgesel Demokrasi Partisi veya Demokratik Bölgeler Partisi biçiminde olabilir… 2- İkinci önemli reform önerim, BDP’nin kendini yenilerken, Türkiye’nin geneline hizmet etmek durumunda olan HDP içinde resmen olmasa da ‘de facto’ olarak motor bir güç biçiminde yer almasıdır…”
DEVLET HEYETİ İLE GÖRÜŞMELER
Devlet heyeti, İmralı, Kandil ve HDP heyeti arasında yapılan kimi görüşmeler iddianamede İmralı ve avukat görüşü olarak lanse edildi. Savcılık, buna dair “…HDP’nin daha kurulduğu ilk anda, PKK terör örgütü ve liderini referans olarak kabul ettiği, örgüt liderinin de ‘HDK-HDP doğru bir projedir, isimlendirme de doğrudur’ diyerek, Genel Başkanı, kurucuları, kurulma süreci, süreçte rol alan aktörlerin kimlikleri ile niteliklerinin örgüt lideri tarafından belirlendiği, bu belirlemelerin, başta 18/08/2013 ve 27/10/2013 tarihli kongreler ile 17/08/2013- 14/10/2013 tarihleri arasındaki avukat görüşmeleri olmak üzere ayrıntıları ile iddianamenin tamamına yansıdığı, örgüt liderinin çatı partisi projesinin 2004 yılından itibaren HDP’nin kuruluş sürecine kadar devam ettiği, sadece adı değişen siyasi partilerle sürecin nasıl devam ettirildiği net şekilde ortaya konulmuştur” yorumunda bulundu.
Öcalan’ın avukatlarına yönelik 2011 yılında yapılan operasyonların temelini oluşturan Öcalan–avukat görüşmeleri de iddianameye eklendi. Bu görüşmelerden bazıları şöyle:
“* 15 Haziran 2011 tarihli görüşme notunda; “…Seçim sonuçlarıyla bloğa ilişkin önerilerimizin haklı olduğu ortaya çıkmış oldu. Zaten 13 yıldır bu doğrultuda tespitlerim, önerilerim oluyordu. Türkiye’nin böyle bir güç birliğine, bloğa (Emek, Demokrasi ve Özgürlük Blok’una) ihtiyacı olduğunu sürekli vurguladım ama gereği yerine getirilmedi. Blok aslında şu anki haliyle tam istenen düzeyde de değildir… Bu çatı partisinin bütün bileşenlerin üyelerinden oluşan 100 kişilik bir meclisi olabilir. Bu meclisin içinden de 24 kişilik bir yürütme kurulu olur, gölge kabine gibi çalışır ve ülkenin tüm sorunları için çözümler geliştirir. Çatı partisinde de Eş Başkanlık sistemi uygulanabilir…”
* 27 Temmuz 2011 tarihli görüşme notunda; ‘…BDP, işte Türkiye sol güçleri, demokratik toplum, bilmem blok, parti kur, cephe kur, yap… Ama yeter ya! Onlara da çok öfkeliyim… Örgütleşmeyi bilmiyorlar, bir kongre düzenlemeyi bilmiyorlar…’”
SOYLU’NUN GARE İDDİASI!
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun HDP’li Dilan Dirayet Taşdemir’e ilişkin “Gare’ye gittiği” yönündeki açıklamalarının kaynağı da iddianameye eklendi. Tanık ifadesinin 13 Şubat 2021’de alınmış olması da dikkat çekti.
HDP ÖNÜNE GETİRİLEN AİLELER
İddianamede Diyarbakır’da HDP il binasında oturan annelerinde ifadelerine yer verildi. Savcılık, örgüte katıldıktan sonra dönen ve HDP il binaları üzerinden gittiğini iddia eden tanıkların beyanları ve isimlerinden bir tablo oluşturdu. Tablo da yer Abdullah Orhan isimli şahsın 2012 yılında HDP Yüksekova İlçe Başkanlığı, Azad Kom isimli şahsın HDP Yüksekova Başkanlığı üzerinden 2010 yılında örgüte katıldığı öne sürüldü. A.K.’nin “… 2010 yılında Yüksekova HDP binasında PKK propagandası yapan kişi 7 Mart 2010 tarihinde Özgürlük Meydanında yanına çağırdı. Propagandasından etkilenerek 8.3.2010 günü İran Pasajı isimli işyerinin üst katında bulunan HDP İlçe binasına gittim. Deniz isimli şahıs burada beni karşıladı. Beni örgüte götürmek istediğini, her şeyin istediğim gibi olacağını, araba, para vereceği gibi vaatlerde bulundu. Daha sonra gel seninle birlikte Şemzinan’a (Şemdinli) gidelim dedi. Türkiye-Irak sınırındaki Kanireş kampına gittik…” ifadeleri yer aldı. Ancak bu iddialarda belirtilen 2010 ve 2012 yıllarında HDP henüz kurulmamıştı. HDP 2013 yılında kurulmuştu.
İDDİANAMEDE TÜRK VURGUSU
İddianamenin “Genel Değerlendirme” kısmında ise HDP’li siyasetçilerin yaptığı basın açıklamalarına, çözüm sürecinde PKK Lideri Abdullah Öcalan ile yaptıkları görüşmelerde geçen diyaloglara ve PKK’nin HDP’ye yönelik açıklamalarına yer verildi.
Genel Değerlendirme başlığı altında, ırkçı ifadelere yer veren savcılık, “(…) birliği korumak, dirliğe ulaşmanın tek yolu olarak görülmüş, ortak bir çatı altında farklı dil, din, etnik köken, kültürü aynı ortak potada buluşturmayı, yoğurmayı, kendine özgü ortak kültürde farklı tüm sosyal sınıfları buluşturmayı, büyük, güçlü, vakur, saygın, Türk ulusunu oluşturmayı başarmışlardır” değerlendirmesi yaptı.
İMRALI TUTANAKLARI MADDİ DELİL OLDU!
PKK’nin gerçekleştirdiği 11 kongre, 7 konferans ve 10 genel kurul kararına ilişkin dokümanlar ile 2000-2011 yılları arasında PKK Lideri Abdullah Öcalan ile avukatları arasındaki görüşme notları ve çeşitli soruşturmalardan elde edilen dokümanlar, 2013 ila 2015 yılları arası görüşme notları iddianamenin hazırlanmasına esas alınan maddi deliller arasında sıralandı.
ÖCALAN İLE GÖRÜŞMELER
“Genel Değerlendirme” kısmında “İmralı Görüşmelerine” dair de suçlama yapılırken, görüşmelerin iktidarın bilgisi dahilinde yapıldığına değinilmeden HDP’nin eş genel başkanlarının milletvekillerinin ve merkez karar organlarını temsilcilerinin PKK Lideri Abdullah Öcalan ile periyodik olarak görüştüğüne yer verildi. Savcılık, bu görüşmelere dair “Halkların Demokratik Partisi genel başkan, eş başkan, milletvekilleri ile merkez karar organı temsilcilerinin, örgüt lideriyle periyodik aralıklarla görüşmeleri, kendisine hitap şekilleri, övgüsüne mazhar olabilmek için sarf ettikleri çaba, her sözünün emir gibi telakki edilmesi, gelişmelere göre faaliyet raporu verilmesi noktasında duydukları sorumluluk dikkate alındığında, görünürde demokratik zeminde siyasi parti faaliyeti kapsamında ‘Kürt halkına özgürlük’ söylemi kullanılmaktaysa da, bunun gerçek amacı gizlemek için yapıldığı aşikârdır” yorumun da bulundu.
Savcılık, 2019 yılında seçimle gelen ve yerlerine kayyım atanan belediyeleri ve eşbaşkanlarını da dava dosyasına ekledi. Savcılık iddianamenin değerlendirme kısmında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Herri Batasuna kararına atıf yaptı ancak AİHM Büyük Daire’nin Selahattin Demirtaş hakkında verdiği kararda yer alan Kobanê çağrısının şiddet içermediği kararını görmedi.