CANAN COŞKUN
[email protected] / @canancoskun
Gezi Parkı davası, eylemleri organize ve finanse ettiği iddiasıyla yargılanıp Şubat 2020’de verilen beraat kararının istinaf mahkemesi tarafından bozulmasının ardından bugün yeniden başladı.
Mahkeme, işadamı Osman Kavala’nın oy çokluğuyla tutukluluk halinin devamına karar verdi. Mahkeme başkanı Sercan Karagöz, karara muhalefet ederek Kavala’nın tahliye edilmesi yönünde görüş bildirdi.
Kim takip etti?
İstanbul 30’uncu Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapılan duruşmayı CHP milletvekilleri Sezgin Tanrıkulu ve Ali Şeker, Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, TİP İstanbul Milletvekili Ahmet Şık, HDP milletvekilleri Serpil Kemalbay, Oya Ersoy ve Züleyha Gülüm ile CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu da izledi.
Uluslararası gözlemciler ve konsolosluk yetkilileri de salonda izleyici olarak yer aldı. Duruşma tarihinden önce avukatlar, davayı izleyecek kişilerin sayısının çok olması nedeniyle mahkemeden duruşmanın adliyenin büyük salonlarından birinde yapılmasını istedi. Ancak boş salon olmaması nedeniyle duruşma yaklaşık 25 kişilik salonda yapıldı. İzleyiciler salona sığmadı, birçok kişi duruşmayı ayakta durarak takip etti.
Bakanlar Komitesi’nden Kavala çağrısı
Tutuksuz sanıklar mimar Mücella Yapıcı, şehir plancı Tayfun Kahraman ve avukat Can Atalay duruşma salonunda bulunurken davanın tek tutuklu sanığı Osman Kavala da Silivri Cezaevi’nden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla duruşmaya katıldı.
Duruşma başlarken mahkeme başkanı Sercan Karagöz, dosyaya dün Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nden gelen bir belgenin eklendiğini söyledi. Hakimler ve Savcılar Kurulu aracılığıyla mahkemeye yollanan belgede, Kavala’nın 7-9 Haziran 2021’deki komite toplantısına kadar serbest bırakılmaması halinde organizasyonun elindeki en uygun yöntemleri kullanmaya hazır olduğu belirtildi.
Duruşmada ilk olarak sanıklara İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3’üncü Ceza Dairesi’nin bozma kararına karşı diyecekleri soruldu.
‘Cezaevinde tutulmam gerekli görüldü’
Osman Kavala: “Gezi protestolarının bir komplo olduğu kurgusu iktidarca benimsendiği ve siyaseten kullanıldığı için, bu anlatıya ters düşen beraat kararlarının bozulması benim için şaşırtıcı olmadı. Gene bu anlatı gereği, bir komplo olarak Gezi protestolarını planladığım, yönettiğim ve finanse ettiğim algısının canlı tutulması için; aleyhime hiçbir delil olmamasına rağmen Gezi davasından beraat etmiş olmama rağmen, AİHM’nin tutuklanmamın hak ihlali olduğuna hükmetmesi ve derhal serbest bırakılmamı talep etmesine rağmen, cezaevinde tutulmam gerekli görüldü.
‘Bayrak yarışı gibi’
Suçlamalar değişiyor, bayrak yarışlarında bayrağın elden ele geçmesi gibi farklı yargıçlar ve mahkemeler yere düşürmeden tutukluluğumu birbirlerine geçiriyorlar. AİHM kararının etrafından dolanmak için icat edilmiş olduğu aleni hale gelmiş olan casusluk suçlamasıyla ilgili hiçbir bulgu olmadığını iddianameyi hazırlayan savcı da biliyor, hatta itiraf ediyor. Bir taraftan bu durumu, casusluk faaliyetlerinin çok gizli yürütülmüş olmasıyla açıklıyor. Aynen Arthur Miller’ın McCarthy döneminde kaleme aldığı ‘Cadı Kazanı’ adlı oyunda, savcının doğası gereği görülemeyecek bir faaliyet olduğundan cadılık suçlaması için delil ve tanık aranmasına gerek olmadığını söylemesi gibi.”
‘Gezi direnişi bizim nezdimizde yargılanıyor’
Diğer ifadelerden bazıları şöyle:
Mimar Mücella Yapıcı: “Bozma ilanını reddediyorum. Beraatimi talep ediyorum. Ben iki kere beraat etmiş, beraati kesinleşmiş biriyim. Bu kararın derhal geri alınmasını talep ediyorum.”
Avukat Can Atalay: “Bu iddianame ve iddianamemsi metinler Fethullahçı çete ile yeni bir suç ortaklığıdır. Biz Gezi’yi savunmaya devam edeceğiz.”
Tayfun Kahraman: “Dosyada hiçbir şekilde hukuki olarak değerlendirilebilecek bir iddia yok. Gezi direnişi ve direnişe katılanların tümü bizim nezdimizde yargılanıyor. Türkiye’nin demokrasi tarihinin en temel şartlarından biri olan bu sürecin bizler nezdinde yargılanması kabul edilemez. Beraat kararında ısrarcı olmanızı bekliyoruz.”
‘Bir hukuk garabeti, bir utanç…’
Yapıcı, Atalay ve Kahraman’ın avukatı Fikret İlkiz: “Gezi davasının bugün içinde bulunduğu duruma bakarsanız birleştirmelerle bir mahkumiyet kararı verilmesine ilişkin bir karar asla hukuki değildir. Gezi demeden siyasal demeç vermediğiniz bir durumda bu dava hukuk garabetidir, bir utançtır.”
‘Uzatılmış tutukluluk’
Kavala’nın avukatı Köksal Bayraktar: “Yargının tarafsızlığından ve bağımsızlığından bahsediyoruz. Gerçekten istinaf mahkemesi bağımsız ve tarafsız mı? Beraat kararı alınmış, diyor ki ‘Çarşı’yla bunu karşılaştırın.’ Birleştirme kararı hukuka aykırı bir karardır. Çarşı davasında 35 sanık var. Bu kadar yoğun bir mesainin içine bir de o davayı getireceksiniz. Bir zamanlar DEV-YOL ve DEV-GENÇ davaları vardı. Yıllarca sürdü. Onlar bile sıkıyönetim döneminde tutuksuz yargılandılar. Ama benim müvekkilim tutuklu. (…) Her gün hastalıkla yüz yüze yaşamaktadır. AİHM, bu tutukluluğun dayandığı eylemde şiddete başvurma yöntemi görülmemektedir diyor. Uzatılmış tutukluluk terimini kullanıyor AİHM. Bu terim içinde kast vardır, objektiflikten uzaklaşma vardır.”
Dosyalar henüz birleşmedi
Sanıkların ve avukatların beyanlarının tamamlanmasından sonra mahkeme yaklaşık iki saat karar arası verdi. Mahkeme ara kararında Osman Kavala’nın oy çokluğuyla tutukluluk halinin devamına karar verdi. Başkan Karagöz, karara muhalefet şerhi koyduğunu açıkladı.
Gezi Parkı davasıyla birleştirilmesi istenen çArşı davası dosyasının da mahkemesinden istenmesine hükmedildi. Birleştirme kararı verilip verilmeyeceği önümüzdeki günlerde değerlendirilecek.
Bir sonraki duruşma 6 Ağustos’ta yapılacak.