Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin verilerine göre, Türkiye’de 43 gazeteci cezaevinde.
Gazeteci davalarının sayısı ise binlerle ifade ediliyor.
1 Mayıs eylemlerini takip eden gazetecilerin Emniyet Genel Müdürlüğü genelgesi gerekçe gösterilerek Anayasa’ya aykırı biçimde görüntü almalarının polis tarafından engellenmeye çalışıldığını, zorla telefonlarına, kameralarına el konulup görüntüler sildirildiğini belirten Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, ülkede basına yönelik engellemelerde bir eşiğin daha atlandığını belirtti.
TGC Genel Sekreteri: ‘‘Türkiye’de özgür basından söz edemiyoruz’’
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Genel Sekreteri Sibel Güneş, Türkiye’de basın özgürlüğünün iyileşmesinden söz edilemeyeceğini söyledi.
Güneş, ‘‘Türkiye maalesef Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde demokrasi ve basın özgürlüğü bakımından kan kaybetmeye devam ediyor. Demokratik toplumlar açısından en önemli kavramlardan biri, halkın haber alma hakkı için mücadele eden özgür basındır. Türkiye’de özgür basından söz edemiyoruz. Covid-19 tedbirleri kapsamında iktidar partisi ve ortağı büyük kongreler yaparken bir yandan gazetecilik faaliyetini engellemek için her türlü çabayı gösteriyorlar. 12 bine yakın meslektaşımız işsiz kaldı, gazeteciler sadece haber yaptıkları için haklarında açılmış on binlerce dava ile mücadele etmek zorunda. 43 gazeteci de şu anda cezaevinde. Medyanın yüzde 95’i iktidarın kontrolunda, yüzde 5’lik bağımsız kurumlar ise Basın İlan Kurumu ve RTÜK tarafından sıkıştırılıyor’’ dedi.
Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütünün Nisan ayında yayınladığı Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde bir önceki yıl 154. sırada yer alan Türkiye, 2020’de bir basamak yükselerek 153. sırada yer aldı.
Önderoğlu: ‘‘Adli kontrol kararlarıyla gazetecilerin zihinleri hapsediliyor’
RSF Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, Türkiye’nin savaş koşulları yaşayan, rejim çelişkileri içinde bulunan ve yolsuzluklarla sarmalanmış ülkelerde aynı kategoride yer aldığını ifade etti.
VOA Türkçe’ye değerlendirmelerde bulunan Önderoğlu, ‘‘İktidarın medya özgürlüğü durumumuzla ilgili gerçekle bağı kalmamış durumda. ‘İfade özgürlüğü hiç bu kadar geniş olmadı’ denilen Türkiye, Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde 180 ülke içinde 153. sırada. Yani savaş zemini olan, rejim çelişkileri içerisinde veyahut yolsuzlukla boğuşan ülkeler arasında yer alıyor. Evet, Türkiye’de geçen yıl önceki yıllara göre gazeteci tutuklamalarına belki daha az başvuruldu. Fakat başvurulan başka bir baskı biçimi var. O da gazetecilerin adli kontrol ile pasaport yasağı ile yurtdışına çıkış yasağı ile serbest bırakılması. Bu da gazetecilerin zihinlerinin hapsedilmesi neden oldu. Bu kesinlikle daha iyi bir durum değil. Dört duvar arasında bulunuyorsunuz fakat iş yerinizde, evinizde ya da sokakta görev yaparken sizin zihniniz özgür değil. Bu da bir tutukluluk kadar vahim bir durum olsa gerek’’ dedi.
Faruk Eren: ‘‘Rahatsız eden her habere dava açılıyor, vahim bir durumla karşı karşıyayız’’
DİSK Basın İş Genel Başkanı Faruk Eren de gazetecilere karşı sistematik bir şekilde açılan davaların Demokles’in kılıcı vazifesi gördüğü görüşünde.
VOA Türkçe’nin ulaştığı DİSK Basın İş Genel Başkanı, ‘‘Hem biz meslek örgütleri hem de bu alanda çalışan STK’lar gazeteci davalarını izliyor. Ama hiçbiri tabloyu tam ortaya çıkartamıyor. Çünkü o kadar çok dava var ki kaç dava olduğunu neredeyse hesaplayamıyoruz. Çünkü biz Ankara’yı İstanbul’u İzmir’i örgütlü olduğumuz yerleri takip ediyoruz. Ama Anadolu’da bir çok yerde yerel basına yönelik baskılar da var. Yalnızca ‘saray rejimini’ değil, küçüklü büyüklü yerel iktidarları rahatsız eden her habere dava açılıyor. İnternette çok kolay erişim engelleme yasakları veriliyor. Gazetecilik açısından çok vahim bir durumla karşı karşıyayız’’ dedi.
Güneş: ‘‘Demokratik toplumlarda gazeteciler iktidarları eleştirdiğinde hedef gösterilmez, saldırıya uğramaz, hastanelik olmazlar’’
Son yıllarda birçok gazeteci fiili olarak saldırıya uğradı. Gazeteci örgütleri, aralarında Sabahattin Önkibar, Murat İde, Levent Gültekin, Ahmet Takan, Yavuz Selim Demirağ’ın da bulunduğu gazetecilere yönelik saldırılara karşı yargının caydırıcı tutum almadığı görüşünde.
TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş, ‘‘Demokratik toplumlarda gazeteciler kamu yararına olan faaliyetler nedeniyle iktidarları eleştirdiğinde hedef gösterilmez, nefret söylemi hedefi haline gelmezler. Gazeteciler, evlerinin ya da işyerlerinin kapısında bazı gruplar tarafından yönlendirilen kişilerin saldırısına uğramaz, hastanelik olmazlar. Bu saldırıları yapanlar yakalandıklarında serbest bırakılmazlar ve cezasızlıkla ödüllendirilmezler. İktidar ve ortağının son yıllarda giderek artan bir hedef gösterme eylemi söz konusu. Mızrağın artık çuvala sığmadığı bir dönemdeyiz. Bu grupların bir takım partilere üye olduğunu bütün kamuoyu biliyor. İktidarın söz ettiği gibi demokratik bir ülkede yaşıyorsak gazetecileri hedef göstermekten vazgeçsinler. İktidar ha bire adalet ve yargı reformu açıkladıkça gazetecilere yönelik adaletsizlikler büyüyor’’ dedi.
Erol Önderoğlu da ‘‘Türkiye’de belki ilk kez iktidar sistemli şekilde saldırıya uğrayan gazetecilerin durumuna sessiz kaldı. Ve özellikle 31 Mart 2019 yerel seçimlerinden sonra bir salgın gibi başlayan bu şiddet ne yazık ki yargıda gerekli cezayı görmüş değil. Tabii ki iktidarın bu kayıtsızlığı yargıya da cezasızlık olarak yansıyor’’ diyerek durumu eleştirdi.
Özgür Gündem davasında yeniden yargılanan Önderoğlu: ‘‘Hapse dönebileceğimizi düşünüyoruz’’
RSF Türkiye Temsilcisi, 2016 yılının Haziran ayında Özgür Gündem gazetesiyle dayanışmak için düzenlenen ‘‘nöbetçi genel yayın yönetmeni’’ kampanyasına destek verdiği için Türk Tabipleri Birliği Başkanı Şebnem Korur Fincancı ve Ahmet Nesin’le birlikte tutuklanmıştı. Yapılan yargılamada beraat eden Önderoğlu, istinaf mahkemesinin beraat kararını bozması üzerine 3 Şubat’ta aynı davada yeniden mahkemeye çıktı.
Erol Önderoğlu, ‘‘Fincancı ve Nesin’le birlikte 17 Temmuz 2019’da beraat etmiştik. Mahkeme başkanı dava sonrasında ‘artık Türkiye’nin yeni bir sayfa açması gerekir’ mesajıyla sempati göstermişti. Türkiye’nin yeni bir sayfa açtığını düşünüyorduk. Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan ne zaman (TTB Başkanı olarak yaptığı açıklamalar nedeniyle) Şebnem Korur Fincancı’yı kamuoyu önünde hedef gösterdi, dosyamız istinaf mahkemesinde tekrar görüşüldü ve beraat kararlarımız iptal edildi. İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi’nde 14 yıl altı ay hapis istemiyle yargılamaya devam ediyoruz. Gelinen noktada ne diyebilirim? İktidarın talimatlarıyla etki edebildiği bir yargı sisteminden biz ne bekleyebiliriz? Hukuk devletinden bu aşamadan sonra ne bekleyebiliriz? Doğrusunu istersen bir şey beklemiyoruz. Türkiye herhangi bir olumlu şey beslediğinizde ertesi gün sevincinizin kursağınızda kaldığı bir ülke durumunda. Bu saatten sonra mahkum edilmeyi ve tekrardan hapishaneye dönebileceğimizi düşünüyoruz’’ dedi.
Faruk Eren de Özgür Gündem gazetesine nöbetçi yayın yönetmeni olarak sembolik destekte bulunanlar hakkında yeniden dava açılmasını, iktidarın gazetecilere verdiği ‘‘baskıları arttıracağız’’ mesajı olarak yorumluyor.
Önderoğlu, Fincancı ve Nesin’in yargılanacağı davanın ikinci duruşması 6 Mayıs’ta yapılacaktı. Yargılama geçtiğimiz hafta pandemi koşulları nedeniyle 30 Eylül tarihine ertelendi.