YORUM | CEMİL TOKPINAR
Bugün yazıya, “Şevval oruçlarına başladınız mı?” sorusuyla giriş yapmayı uygun buldum.
Neden?
Doğrudan nefislerimize seslenmek için.
Kimileriniz, “Başlamadık, ama başlayacağız” diyebilirsiniz.
Bir kısmınız, “Günler uzun, Ramazan oruçlarını zor bitirdik, bu yıl tutamayacağız” diye düşünebilirsiniz.
Kimileri de, “Tutsam mı tutmasam mı?” ikileminden henüz kurtulamamış olabilir.
Bazıları da, “Başlamak ne demek? Bitirdik bile” müjdesini verebilir.
Gerçekten de böylesi ibadet âşıkları vardır.
Merhume validem öyleydi. Ramazan Bayramının ikinci günü Şevval oruçlarına başlardı.
Ben de uyarmadan edemezdim.
“Anne böyle yapmasan daha iyi olur” derdim. “Çünkü misafirler geliyor, ikramda bulunuyoruz. Onları yemeye teşvik ediyorsun, ama kendin yemiyorsun. Onlar da oruçlunun karşısında yiyip içmeye utanıyor olabilir.”
Aslında Şevval orucuna hemen Ramazan bayramının ikinci günü başlamak caizdir. Ama yukarıda anlattığım gerekçeden dolayı bunu uygun bulmuyorum. En iyisi Ramazan bayramının ilk üç günü geçtikten sonra başlamaktır diye düşünüyorum.
Evet, oruç âşıklarına bundan başka diyeceğimiz bir şey yok. Allah oruçlarını kabul etsin.
Gelelim ilk üç gruba. Bilhassa “Şevval oruçlarını tutmayı düşünmüyorum” diyenlere.
Teşvik için namazda olduğu gibi oruçta da olağanüstü uygulamaları olan Peygamber Efendimizin (s.a.v.) şu hadis-i şerifine kulak verelim:
“Kim Ramazan orucunu tutar ve ona Şevval ayından altı gün ilâve ederse, sanki yıl orucu tutmuş olur.” (Müslim, Sıyâm: 204; Tirmizî, Savm: 53; Ebu Dâvud, Savm: 58)
Demek ki, Ramazan ayı ve bayramından sonra Şevval ayı içinde “altı gün orucu” adıyla bilinen orucu tutmak sünnettir.
Şevvâl ayının ilk gününde yani Ramazan Bayramının birinci gününde oruç tutulması tahrimen mekruhtur, yani harama yakındır. Bayramın diğer günlerinde ve Şevvâl ayında kaza veya nafile oruç tutulabilir. Ancak bayramlar bir yönüyle ikram etme ve ikram alma günleri olduğu için Şevval ayının ilk üç gününden sonra başlanması daha şık olur.
Oruç ayı Ramazanın tamamlayıcısı durumunda olan Şevvâl ayında tutulacak altı günlük oruç, bir Müslümana bir yıllık oruç sevabı kazandıracaktır.
Bu altı günlük orucun hiç ara vermeden peş peşe tutulması mecburiyeti yoktur; Şevval ayı içinde olmak şartıyla aralıklarla da tutulabilir.
BİR SENE ORUÇ TUTMAK GİBİ
Şevvâl ayında tutulacak altı günlük oruçla, bir yıl oruç sevabının nasıl elde edileceği hususunu ise âlimlerimiz şöyle açıklamaktadırlar:
Dinimizde, bir iyilik yapana on sevap verileceği yolundaki hadis esas alındığında, bir Müslüman otuz günlük Ramazan orucuna ilâveten Şevvâl ayındaki altı günlük oruçla otuz altı gün tutmuş olmaktadır. Bu otuz altı günlük oruç, hadiste ifade edilen on sevap ile çarpıldığı zaman 360 gün elde edilir. Böylece kamerî yıl hesabıyla bütün bir yıl oruçla geçirilmiş gibi olur.
Tabiî ki bu açıklama, verilecek sevabın en asgarîsini ifade etmektedir. Çünkü Ramazan ayındaki salih amellere bin katlı sevap verildiğine dair ulemanın beyanları vardır.
Eğer şartlar müsaitse Şevval orucu tutanlar, dost ve akrabalarını iftara davet ederlerse, hem bu orucu tutmak isteyenlere hatırlatıp teşvik etmiş olurlar, hem de iftar sevabı kazanırlar.
Bu arada “Sebep olan yapan gibidir” sırrınca herkes insanları telefonla ve sosyal medya hesaplarıyla Şevval oruçlarına teşvik ederse fazladan sevap kazanmış olur.
ŞEVVAL ORUCUNUN MÜKÂFATI
Büyük âlim, fazıl ve velilerden Süfyanı Sevrî Hazretleri Şevval orucuyla ilgili yaşadığı ibretli bir hadiseyi şöyle anlatıyor:
Ben Mekke-i Mükerreme’de üç sene oturdum. Mekkelilerden bir kimse her gün Harem-i şerife gelir, tavaf eder, namaz kılar ve sonra bana selam verip giderdi. Ben bu kimse ile tanıştım. Bir gün o kimse beni yanına çağırdı. Bana şöyle dedi:
“Ben öldüğüm vakitte kendi elinle beni yıka, namazımı kıl ve defneyle. O gece beni terk etmeyip kabrimde gecele. Münker ve nekir meleklerinin suali anında bana tevhidi telkin et.”
Ben de o kimsenin istediklerini yapmayı kabul ettim. Bana emrettiğinin aynını yaptım. Kabrinde geceledim. O gece uyku ile uyanıklık arasında iken:
“Ya Süfyan! Beni korumaya ve senin telkinine ihtiyaç kalmadı” diye bir ses işittim.
O zaman merak edip sordum:
“Ne sebeple bu lütfa eriştin?”
Bana cevap olarak:
“Ramazan-ı şerifin orucunu tutup Şevval’den altı gün daha eklemem sebebiyle” dedi.
O zaman ben uyandım. Yanımda kimseyi göremedim. Abdest aldım, namaz kıldım, uyudum; böylece üç kere aynı rüyayı gördüm. Bildim ki bu Rahmanîdir; şeytandan değildir. O zaman da kabrin yanından ayrıldım ve “Ya Rabbi! Beni Ramazanın orucuna ve Şevval’den altı gün oruca muvaffak kıl” diye dua ettim. Allahü Teala Hazretleri beni de muvaffak kıldı.
SÜNNET ORUÇLAR HANGİLERİDİR?
Sünnet olan Şevval orucu vesilesiyle diğer sünnet oruçları da kısaca hatırlatalım ki, oruçla ilişkimiz sadece Ramazan’dan ibaret olmasın. Bunları şöyle sıralayabiliriz:
1: Muharrem ayının 9 ve 10’uncu veya 10 ve 11’inci günleri oruç tutmak sünnettir. Bu oruca Aşûre Orucu denir.
Hadîs-i şerîfte, “Aşûre orucunun geçmiş yılın günahlarına keffâret olacağı” (Tirmizî, Savm: 47)) belirtilmiştir. Bu oruç, aşûre günü olan Muharremin onuncu gününe, öncesinden veya sonrasından bir gün ilâve ile birlikte tutulmalıdır. Çünkü sadece Muharremin onuncu günü oruç tutmak mekruhtur. Ancak sadece onuncu gün müsait olan terk etmek yerine bir gün de tutabilir.
2: Her kamerî ayın 13, 14 ve 15’inci günü tutulan oruçlar sünnettir. Bu günlere eyyâm-ı bîz (aydınlanma günleri veya dolunay günleri) denir. (Tirmizî, Savm: 44)
3: Her haftanın pazartesi ve perşembe günleri oruç tutmak sünnettir. (Tirmizi, Savm: 44; Nesai,Sıyam: 36, 70; İbn Mace, Sıyam: 42)
Resûl-i Ekreme (s.a.v.) pazartesi günü oruç tutmak hakkında sorulunca, şöyle buyurmuştur:
“Bu, benim doğduğum, Peygamber olarak gönderildiğim ve bana Kur’an indirilen gündür.” (Müslim, Sıyam:197)
4: Hz. Dâvut (as)’ın yaptığı gibi, bir gün oruç tutup bir gün iftar etmek de menduptur. Bu tarz tutulan oruca “Savm-ı Dâvud” denir.
Resûlüllah Efendimiz (s.a.v.), “Allah indinde en makbûl oruç, kardeşim Dâvud`un orucudur. Bir gün yer, bir gün tutardı.” (Gazali, İhya, 1/673) buyurarak, ümmetini bu şekilde oruç tutmaya teşvik etmiştir.
5: Şaban ayı, oruç tutmak bakımından, en sevaplı ve faziletli aylardan biridir. Resûlüllah Efendimiz (s.a.v.), hiçbir ayda, Şaban ayındaki kadar çok oruç tutmamıştır. Sebebi kendisine sorulunca şöyle izah etmişlerdir:
“Bu ay, Receb ile Ramazan ayı arasında insanların kendisinden gafil oldukları bir aydır. Hâlbuki o, içerisinde amellerin Rabbü`l-Âlemîne arz olunduğu bir aydır. Binaenaleyh, ben, amelimin, oruçlu olduğum halde Allah’a arz olunmasını dilerim.” (Nesâî, Sıyâm: 70; İbn Ebû Şeybe, el-Musannef, nr. 9858)
6: Zilhicce ayının ilk dokuz günü oruç tutmak da hadiste teşvik edilmiştir.
Bu günlerin kıymetini anlatan Sevgili Peygamberimizin (s.a.v.) muhteşem müjdesi şöyledir:
“Allah’a ibadet edilecek günler içinde Zilhicce’nin ilk on gününden daha sevimli günler yoktur. O günlerde tutulan her günün orucu bir senelik oruca, her gecesinde kılınan namazlar da Kadir Gecesine denktir.” (Tirmizi,Savm: 52; İbn-i Mâce,Sıyam: 39)
7: Ayrıca belirli bir günle ilişkili ve düzenli olmayan oruçların olduğunu Aişe Validemizin (r.a.) rivayet ettiği şu hadisten öğreniyoruz:
“Resûlullah (a.s) sabah (namazından sonra) eve geldiğinde, ‘Yiyecek bir şey var mı?’ diye sorardı. Biz, ‘Hayır yok’ dediğimizde, ‘O halde ben de (nafile) oruç tutarım’ derdi.”
Oruç ibadeti, Ramazan dışında çok ihmal edildiği için mümkün mertebe sünnet oruçlardan tutmaya çalışalım ki, başkalarına da örnek olmuş ve teşvik etmiş olalım.