Organize suç örgütü lideri Sedat Peker’in hiçbir adli sicil kaydı bulunmadığı ortaya çıktı. Peker’in adli sicil kaydı sorgulamasında “Yukarıda kimlik bilgileri bulunan şahsın adli sicil kaydı yoktu” sonucu çıktı.
Öte yandan Peker’in arşiv kaydında ise sadece Kelebek Operasyonundaki mahkumiyet kararı bulunuyor.
DW’nin haberine göre, suç örgütü lideri olduğu iddiasıyla kırmızı bültenle aranan Sedat Peker’in, Mehmet Ağar ve oğlu Tolga Ağar üzerinden ortaya attığı iddialarla ilgili yargıdan henüz bir ses çıkmadı. Bu iddiaların araştırılmasına ilişkin herhangi bir inceleme veya soruşturma olmadığı öğrenildi. 15 Temmuz’dan sonra toplumun muhalif kesimlerini “hedef gösterdiği” üç davada beraat, bir soruşturmada ise takipsizlik alan Peker’in adli sicil kaydının “temiz” olduğu ortaya çıktı. İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığının yürüttüğü “suç örgütü” soruşturması kapsamında aranan Sedat Peker, operasyondan aylarca önce kendisine “bilgi gelmesi” üzerine yurt dışına kaçtığı basına yansımıştı. Bu operasyon konusunda “Pelikancılar” ve Mehmet Ağar’ı suçlayan Peker’in Youtube hesabı üzerinden yayınladığı üç video, gözleri bir yandan da bu tartışmaya çevirdi.
Yaptığı değerlendirmede “Hukuk sisteminin zayıfladığı, devlet kurumsal yapılarının çözüldüğü ve siyasetin içinde belirli şahısların mafyatik insanlarla olan ilişkilerinin geliştiği bir sürece” işaret eden Eski MİT Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş’e göre Susurluk dönemindeki yapıyı aşan bir durum ortaya çıkmış durumda. Peker’in 1990’lı yıllardan itibaren günümüze kadar gelen gelişmelerden örnekler verdiğini anımsatan Öneş, yaşanan kavgayı “Bu konuşma olayı; hukuk sisteminin zayıfladığı, devlet kurumsal yapılarının çözüldüğü ve siyasetin içinde belirli şahıs ve grupların mafyatik veya suç örgütü ile bulaşık insanlarla olan ilişkilerinin geliştiği bir süreçte yeniden bir ortaya çıkış olarak görülebilir. Burada suç örgütleri arası veya belirli bir gruplar arasındaki bir alana hâkimiyet kurma ve karşılıklı birbirlerini tasfiye olayının da etkisini görüyorum” şeklinde özetledi.
“Bu tamamen tarafsız ve bağımsız yargı sisteminin ortadan kalktığı, güvenlik sistemindeki zafiyetlerinin oluşması ve maalesef bazı örnekler, siyasette bu grupların kullanma ihtimalinin de ortaya çıktığını gösteriyor” diyen Öneş, son dönemde bazı gazeteci ve siyasetçilere yönelik saldırıların arkasında bu grupların kullanılıp kullanılmadığının da araştırılmasını istedi.
“Susurluk’u aşan bir durum”
Öneş, “Çakıcı ve Mehmet Ağar ekibinin yeniden alan hâkimiyeti kazanması, yeniden Susurluk dönemine mi geçildiğini gösteriyor? sorusu üzerine ise “Susurluk dönemindeki yapıyı aşan bir durumun ortaya çıktığını düşünüyorum. Susurluk döneminde devlet içindeki kirlenmiş yapılar olduğu kadar, bunları temizlemek isteyen kurumsal yapılar da vardı. Ama devlet içinde gene siyasi bağlantıları olan dar çerçevede olmasına rağmen illegal yapılarını yürütebilen bu tip örgütsel yapılar ortaya çıkmıştı. Bugün böylesine yapılarla ilişkilerin siyasetçiler tarafından sergilendiği bir dönemi de ortaya çıkarıyoruz. Siyasetin açıkça Peker ve Çakıcı grubuyla olan ilişkileri ortada. Böylesi yapılar için af yasası çıkarıldı. Onun için Susurluk dönemini aşan bir durum var, diyorum” yanıtını verdi.
Çakıcı-Ağar yapısının şuan hangi siyasi kanada yakın olduğuna ilişkin soruya da cevaplayan Öneş, “Erdoğan iktidarının çürümekte olduğunu herkes görüyoruz. Bunun telaşının AKP üzerinde de olduğunu değerlendirebiliyoruz. Ama buna rağmen özellikle siyasi ve ekonomik istikrarsızlığın olduğun bir ortamda, hukuk sisteminden uzaklaşılan bir ortamda, bu tip yapılarla ilişkilerin geliştiğini de görebiliyoruz. O bakımdan bunu Bahçeli veya AKP iktidarının bağlantısının ağırlıklı olduğu şeklinde değil, gelişmeleri gören bilenlerin bir ittifakı olan sonuçlar olarak bakıyorum” görüşünü aktardı.