Hükümetin “tam kapanma” adını verdiği Corona virüsü salgınına karşı 29 Nisan’da başlayan ve 17 Mayıs Pazartesi sabahına kadar sürecek olan yeni kısıtlamalar, ülke çapında vaka sayılarında önemli bir düşüşü de beraberinde getirdi. Günlük 60 binleri aşan vaka sayıları 30 binlerin altına düştü. Ancak bu düşüşe rağmen, Türkiye hala nüfusa oranla Corona vakalarının yüksek olduğu ülkeler arasında.
17 günlük yeni kısıtlamalar Türkiye’nin salgınla mücadelesinde gerçekten bir dönüm noktası olabilir mi? Birçok muafiyet içeren son kısıtlamalar, salgının kontrol altına alınması için yeterli mi? Corona’yla mücadelenin neresindeyiz? İzmir Tabip Odası Başkanı Lütfi Çamlı, geçmişte yaşanan deneyimler nedeniyle vaka sayılarındaki düşüşle ilgili resmi rakamlara temkinli yaklaşılması gerektiği düşüncesinde: “Veriler çok net bir şekilde paylaşılmasa da biz hastanelere baktığımızda yoğun bakımların ve servislerin hala dolu olduğunu söyleyebiliriz. Arkadaşlarımızdan gelen geri bildirimler bu şekilde.”
“Bunun neresi tam kapanma?”
VOA Türkçe’ye konuşan Çamlı, toplumsal hareketliliğin azalmadığını söyledi: “Bu alınan kısıtlama tedbirlerinin aslında Türk Tabipleri Birliği’nin ya da tabip odalarının önerdiği kolektif korunmayla yakından uzaktan alakası olmayan tedbir olduğunu görüyoruz. Bizler hayati, zorunlu, acil sektörler dışında fabrikalar ve işyerlerinde çarkların durmasını önermiştik. Oysa DİSK’in araştırmalarına göre çalışanların yaklaşık yüzde 60’ı fabrikalarda, işyerlerinde çalışmaya devam ediyor. Çarklar dönüyor. Bunun neresi tam kapanma? Tam kapanma olarak hayata geçirilen şey aslında sokağa çıkma yasağına döndü.”
“Hedef turizm sezonunu açmak değil, pandemiyi kontol altına almak olmalı”
Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un 17 Mayıs itibariyle günlük vaka sayılarını 5 binin altına indirme ve 1 Haziran itibariyle turizm sezonunu açma hedefini de eleştiren Çamlı, “Diyelim ki 5 binin altına indi. Bu, her şeyin kontrol altına alındığı ya da normalleştiğimiz anlamına gelir mi? Geçen sene Nisan ayında vaka sayılarımız 4 bin 700’e çıktığı için ciddi, radikal tedbirler almak zorunda kalmıştık. Ya da Kasım, Aralık aylarında vaka sayılarımız alınan tedbirler sonrasında Ocak ortasında ancak beş binlere düşebilmiştik. Fakat her iki vaka azalmasından sonra kontrolsuz, kademesiz açılımların gündeme gelmesiyle, beş binlere inen sayı 1,5 ay içinde 60 binlere çıktı. Buradan şunu anlıyoruz, pandemiyi yönetenlerin pandemiyi kontrol altına almak değil, pandemiyi idare etmek gibi bir çabaları var. Hala ekonomik kaygılar toplum sağlığının önüne geçebilmekte. Burada hedef 5 binin altına inip Haziran’da turizm sezonunu açmak değil pandemiyi kontrol altına almak olmalı” dedi.
“Hızlı bir aşılama olmazsa vaka düşüşleri buharlaşıp gidebilir”
İzmir Tabip Odası Başkanı, salgınla mücadelede asıl başarının aşılamanın hızlandırılması ve toplumsal bağışıklığın sağlanmasıyla mümkün olabileceğinin de altını çizdi: “Bu kısıtlamalar yapılırken beraberinde toplumsal bağışıklığı sağlayacak bir aşılama da çok gündeme gelmiyor. Ciddi bir aşı sıkıntısı olduğunu duyuyoruz. Örneğin Mayıs ayında bu ülkeye aşı gelecek mi nereden gelecek kaç doz gelecek bu belli değil. Sadece birtakım vaatler var ve bu vaatlere artık çok da inanamıyoruz. Çünkü sayın bakanın açıklamalarını eğer biz kabul etseydik şu an ülkede, elimizde herhalde 150 milyon doz ya da 200 milyon doz aşı olacaktı. Eğer hızlı bir aşılama hayata geçmezse, bu kısıtlamada elde edebileceğimiz bir takım vaka düşüşlerinin de buharlaşıp gideceğini söyleyebiliriz.”
Aşıya erişim sorunu
Pandemiyle mücadelenin çok kötü yönetildiğini vurgulayan Manisa Tabip Odası Başkanı Şahut Duran, önceki dönemlerde bütün ikazlara rağmen alınan erken açılma kararlarının yaşanan olumsuz tabloyu doğurduğunu belirtti: “Mart ayında ve daha önceki erken açılımlar, yapılan genel kurullar, birçok alanda yapılan hatalar, hastalığın pik yapmasına neden oldu. Pandemideki pikin hem sağlık sisteminde hem de üretimde hayatı felç etme düzeyine gelmesi tehlikesinden sonra bu önlemler alındı. Geçmişte de ancak sıkışınca, kamuoyuna mesaj vermek amacıyla arada bir yasaklamalar oldu. Bu son yasaklama da öyle. Tam kapanma değil. Sokaklarda, caddelerde kapanmanın herhangi bir etkisini görmüyoruz. Araçlar yollarda, halk yine bir arada. Marketler kalabalık. Fabrikalar, kalabalık ortamlarda son hızla üretim içinde.”
Pandemiyle mücadelede toplumsal hareketliliğin azaltılmasının ve aşılama yüzdesini artırmanın etkili olabileceğini kaydeden Duran, sırası gelen kişilerin aşıya erişimde sıkıntı yaşadıklarını belirtti: “Haziran ayına yüzde 70’lik bir aşılama oranı hedefleniyordu. Şu anda sanırım yüzde 15’lerde. Hedefin çok çok altında bir durum söz konusu. Maalesef şu anda Sinovac aşısı yok denecek düzeyde, Sinovac aşılarının ancak ikinci dozu yapılabiliyor. O da zar zor. BioNTech aşısıyla ilgili olarak da ilk dozlar yapıldı. Tam ikinci doza gelindiğinde yine sıkıntılar oldu. Tam ne olduğu belli değil. Vatandaşlar, aşıya ulaşmayla ilgili sıkıntılar olduğunu iletiyorlar. İkinci dozu yaptıramayanlar ya da birinci doz aşı randevusu alıp yaptıramayanlar var. Şu an tahminimizce Rusya’dan gelecek Sputnik aşısına bel bağlanmış durumda.”
Hasta profili gençleşiyor
Aşılama süreci, hastalıkla ilgili veriler, yasaklamalardaki farklı uygulamalar gibi nedenlerle toplumun her kesiminde ciddi bir güvensizlik oluştuğunu ifade eden Manisa Tabip Odası Başkanı, bunun da hastalığa ve tedbirlere karşı duyarsızlığa yol açtığını ve pandemiyle mücadeleyi zorlaştırdığını söyledi.
Hastaneye yatan ve hayatını kaybeden hasta profilinin de değiştiğini söyleyen Duran, “Aşılanmış olan, tehlikesi küçük olan 65 yaş üstü evlere kapatıldı. Riski yüksek olan, hastalığı yayan kesim hem aşısız hem de iç içe yaşamak zorunda kaldı. Ekonomik desteğin olmadığı bir ortamda insanlar yasakları da delerek hayatlarını idame ettirmeye çalışıyor. Hastanelere yatanların profiline baktığımızda nispeten genç ve aşılanmamış kesimler. Durumu ağır olanların çoğu da hakkı olup da aşıyı yaptırmayan yaşlı kesim. Yani çalışan kesim, mecburen dışarıda olması gereken, bir türlü kapanamayan riskli bir kesim var. Hem aşılanmamış hem de kapatılmamış, desteklenmemiş bir kesim. Maalesef bu kesimde hastalık daha fazla gelişiyor. Hastaneye yatışlar ve ölümler de önceki dönemlere göre göre daha genç nüfusa kaymaya başladı” diye konuştu.
Salgınla mücadelede sağlık çalışanlarının önemini vurgulayan Duran, bu kesime büyük oranda aşılama yapıldığını ancak maddi ve manevi olarak büyük sıkıntılar yaşadıklarını belirtti. Kamudaki sağlık çalışanlarına uygulanan performans sisteminin çalışma ve gelir adaletini zedelediğini kaydeden Manisa Tabi Odası Başkanı, istifa, emeklilik ve izin yasaklarının da sürdüğünü hatırlattı. Duran, salgında iş yükü ağırlaşan sağlık çalışanlarının motivasyon kaybı yaşadıklarını da sözlerine ekledi.