“İsrail’e karşı, yeri geliyorsa askeri müdahaleye bile tevessül edilebilmeli bu zulüm devam ederse, Lafla zulüm önlenmiyor”
Saadet Partisi Genel Başkanı Prof. Temel Karamollaoğlu, “İnsanlar, kendilerini Müslüman olarak tanıtanların, İslam’ın özünü teşkil eden ahlâki değerlerden yoksun kalmalarını bir tehdit olarak görmeye başladılar. ‘Müslümanlık buysa ben Müslüman değilim’ diyen insanlar çıkmaya başladı. Hem yalan söyleyecek hem denetlenmeyecek hem kamu malına zarar verecek. Yolsuzluğu, israfı, rüşveti kural haline getirecek nerdeyse. Fakirin garibanın derdiyle dertlenmeyecek. Adalet umurunda bile olmayacak, ondan sonra da diyecek ki ‘Ben Müslüman’ım, İslam’ı ihya etmek istiyorum.’ Yok ya! Böyle Müslümanlık olmaz. Müslümanlık, önce bu kaidelere uymakla olur” dedi. Millet İttifakı’nın genişlemesi tartışmasıyla ilgili olarak “İttifaklar seçim sathı mailine girdikten sonra konuşulur” diyen Karamollaoğlu, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün adaylığının şu anda gündemde olmadığını söyledi.
Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, T24 ekranında Murat Sabuncu’nun hazırladığı, ‘Türkiye’de hayat nasıl bayram olur?’ söyleşi serisinin konuğu oldu. Sabuncu’nun sorularını yanıtlayan Karamollaoğlu, video söyleşide İsrail’in Kudüs’te Filistinlilere saldırısından ittifaklara, Oğuzhan Asiltürk ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasındaki görüşmeden muhafazakâr kesimin kaygılarına kadar pek çok konuda açıklamalarda bulundu. Karamollaoğlu’nun açıklamaları özetle şöyle:
“İsrail’e askeri müdahaleye bile tevessül edilebilmeli”
İsrail’in Kudüs’te Filistinlilere yönelik saldırılarını değerlendiren Karamollaoğlu, “Filistin’deki problemler sadece İsrail’i kınamakla çözülemez, mutlaka zecri (zorlayıcı) tedbirler alınmasına ihtiyaç var. En azından ekonomik ambargolar uygulanmalı İsrail’e karşı. Yeri geliyorsa da askeri müdahaleye bile tevessül edilebilmeli. Bu zulüm devam ederse” dedi. Murat Sabuncu’nun “Askeri müdahale derken Türkiye’den mi bahsediyorsunuz?” sorusu üzerine Karamollaoğlu, “İslam âlemini ve bütün dünyayı dikkate alarak söylüyorum. Türkiye hem İslam âleminin, İslam İşbirliği Örgütü’nün üyesidir aynı zamanda Türkiye, Birleşmiş Milletler’in üyesidir, NATO’nun üyesidir. Türkiye, bu noktada ciddi bir kampanyaya başlamalı, sadece lafla geçiştirilmemeli. Lafla zulüm önlenmiyor” yanıtını verdi.
“İttifaklar, koalisyon değildir, seçim süresince geçerlidir”
İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in DEVA ve Gelecek Partisi’nin de isimlerini vererek Millet İttifakı’nın genişleyebileceği sözlerini anımsatan Murat Sabuncu’nun “Millet İttifakı’nın genişleme perspektifi nasıl buluyorsunuz” sorusu üzerine Temel Karamollaoğlu, “İttifaklar, koalisyon değildir. İttifaklar seçim süresince geçerlidir. Seçimden sonra ille de bunların bir araya gelecekleri ve koalisyon hükümeti kuracakları anlamına gelmez. İki; eğer kurarlarsa her parti kendisi hangi noktalara çok büyük ağırlık veriyor, onu ortaya kor, ekonomide de, eğitimde de, dış politikada da bir konsensüs sağlanan bir partinin, hükümetin politikası ortaya çıkar. Bunun da bilinmesine ihtiyaç var” dedi
“AK Parti’nin çuvallaması neticesinde ortaya çıkan tablo”
AKP’nin sorunları çözemediğini ifade eden Karamollaoğlu, şunları söyledi:
“AK Parti’nin son zamanlarda tabiri caizse, biraz kabaca olacak ama çuvallaması neticesinde ortaya bir tablo çıktı. AK Parti, problemleri çözemiyor. Neden çözemiyor? 19 yıllık tecrübe bir kenara itildi. O tecrübeyi taşıyan bir kişi var o da Sayın Cumhurbaşkanı. Onun dışında etrafında iki-üç kişi var ama o kadrolar bütünüyle AK Parti’yi terk etti. 17 yıl beraber olduğu kadrolar, işte DEVA Partisi, işte Gelecek Partisi. ‘Artık biz sayın Cumhurbaşkanı’nın yürüttüğü politikaları taşıyamıyoruz, vatandaşın karşısına çıkıp sorularına cevap veremiyoruz, bundan dolayı da biz ayrılıyoruz’ dediler. Ama bu demek değildir ki, yarın ittifaklar olduğu zaman ille de herkes aynı ittifakın içinde yer alır. Zaman gösterecek, bundan dolayı ben sürekli olarak söylüyorum, diğer siyasi parti başkanı arkadaşlar da aynı şeyi söylüyorlar artık. Çünkü ittifaklarda politika konuşulmuyor.”
“Geçici de olsa birtakım müşterek kararlara ihtiyaç var”
Millet İttifakı’nın amacının güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçişin sağlamak olduğunu vurgulayan Karamollaoğlu, seçimin kazanılması halinde uygulanacak süreci anlattı. Karamollaoğlu, “İktidara gelince Cumhurbaşkanı yetkileri kullanmaya başlayınca, bazı konularda birtakım müşterek kararların alınmasına da geçici de olsa ihtiyaç var. Yani ekonomi böyle mi yönetilmeli, salgın böyle mi yönetilmeliydi, dış politikada nelerin yapılmasına ihtiyaç var, eğitim nasıl düzeltilecek, bütün bunlarla ilgili kısa da olsa bir politika belirlenmesine ihtiyaç mutlaka olacak. Ama bu geçici bir süre için” dedi.
“Abdullah Gül’ün adaylığı şu anda gündemde değil”
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın 2018’de Abdullah Gül’ün muhalefetin ortak Cumhurbaşkanı adayı olmasının gündeme geldiği süreçle ilgili olarak “Teklif yapılan ortamda ben de vardım. Görünür değildim ama göbeğindeydim” sözlerini hatırlatan Murat Sabuncu’nun “Tekrar böyle bir öneri gelir mi? Yoksa yeni adaylar üzerine mi konuşulur?” sorusuna yanıt veren Karamollaoğlu, şu görüşleri dile getirdi:
“Bence, bu konu çok abartılıyor. O zaman böyle bir teklif bendenizden geldi. Sayın Kılıçdaroğlu, ‘Uygun olur, yani tek bir adayla çıkarsak Cumhurbaşkanlığı’nı kazanma ihtimali yüksek olur’ diye. Ama Sayın Akşener de ‘Ben daha önceden deklare ettiğim için, arkadaşlarımıza da bir bakıma söz vermiş olduğum için adaylığımı sürdüreceğim’ dedi. Şimdi bunu alıp, öyle bir televizyonlarda yorumlamaya kalkıyorlar ki, bunların hiçbir tanesi doğru değil. Sayın Gül aday olur mu, olmaz mı, ittifakların içinde tekrar konu gündeme getirilir mi getirilmez mi, şu anda gündemde değil ki bu konu. O zaman böyle bir teklif yapılmıştı, o zamanki yaklaşımlar belliydi. Buradaki maksat şu benim gördüğüm; hem DEVA Partisi Genel Başkanı Babacan’ı hem de Gelecek Partisi’ni yıpratabilmek için. Yani, ‘O dönemde siz hem AK Parti’nin içindeydiniz hem de böyle bir teklife sıcak baktınız, olur mu?’ Zaten ayrılmaya karar vermişlerse neden olmasın ki? Ama bunu sanki bambaşka bir konuymuş gibi takdim etmeyi doğru bulmuyorum ama seçime yakın mutlaka görüşmeler yapılacak ve mutlaka müşterek bir adayla çıkmak konusunda çaba sarf edilecek. Anlaşılabilir de anlaşılmayabilir de. Bunu çok abartmamamız gerekir kanaatindeyim.”
“Cumhur İttifakı kapalı bir kutu gibi”
Saadet Partisi Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Oğuzhan Asiltürk ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yaptığı görüşmeyi anımsatan Murat Sabuncu’nun “Bu görüşmeyi nasıl yorumlamamız lazım?” sorusuna yanıt veren Temel Karamollaoğlu, bu görüşmenin çok abartıldığını, Erdoğan’ın Asiltürk’e nezaket ziyaretinde, Asiltürk’ün de Erdoğan’a iade-i ziyarette bulunduğunu belirtti. Karamollaoğlu, Asiltürk- Erdoğan, görüşmesiyle ilgili şunları söyledi:
“Bunu alıp, ‘Tamam bir araya geldiler, anlaştılar, bir ittifak sağlanacak, bunun içine girecek…’ Böyle bir konu şu anda bizim gündemimizde değil. Yine diyorum, seçime yakın bu konular görüşülebilir. Elbette biz, Oğuzhan Bey’in yaklaşımına da kanaatlerine de saygı duyarız ama nihayetinde bizim bir parti kadromuz var, bu partinin bir Genel İdare Kurulu var, Başkanlık Divanı var, il başkanlarımız var. Böyle bir karar verilirken, bu dönem bunun daha geniş bir şekilde istişare edilmesi, hem elbette siyasetçiler olarak bizim kendi önceliklerimizi dikkate almamız hem de ülkemizin geleceği için en faydalı yaklaşım nedir, bu konuda karar vermemiz icap eder. Ama şu anda Cumhur İttifakı kapalı bir kutu gibi. ‘Biz dışardan kimseyi almayız. Gelip bize teslim olacaklar. Kendi amblemleriyle vesaireleriyle de bu ittifakın içinde yer alamazlar.’ Sayın MHP liderinin ifadelerinden bu anlaşılıyor. Bu da mantıklı bir yaklaşım olarak gözükmüyor zaten. Bu temaslar devam ediyor, yapılacak da. ‘Biz, bu temasları hiç yapmayacağız’ demeyiz. Biz, bütün siyasi partilerle temas kurarız, prensipleri görüşürüz, esas olan prensipler üzerinde ittifak yapmaktır.”
Karamollaoğlu’ndan ittifak için 5 şart
Karamollaoğlu, ittifak için şartlarını da şöyle sıraladı:
“Bir; ortam. Biz, Türkiye’de görüşme ortamının sağlanmasını önemli görüyoruz. İki; mutlaka fikir ve düşünce hürriyeti olmalı. Üç; adalet tesis edilmeli. Dört; bütün atamalarda liyakate önem verilmeli. Beş; yönetim şeffaf olmalı, denetlenebilir olmalı.”
“Bugünkü sisteme rıza göstermemiz mümkün değil”
Murat Sabuncu’nun MHP’nin Cumhurbaşkanlığı sistemini daha kalıcı hale getiren anayasa taslağını hatırlatması üzerine Karamollaoğlu, “Bizim bugünkü sisteme rıza göstermemiz mümkün değil. Bana geçmişte de sormuşlardı; siz, yeri geldiği takdirde AK Parti ile sayın Cumhurbaşkanı ile ittifak kurabilir misiniz? Elbette kurabiliriz ama söylediğim şartlarda. Bu şartlar yerine gelmediği müddetçe bizim kimseyle ittifak kurma ihtimalimiz yok” dedi.
“Ne alakası var, bunlarla bizim düşüncelerimizin veya İslami bir anlayışın?”
Sabuncu’nun yoksulluk, yolsuzluk, yasaklar ve mafya düzeninin Türkiye’nin gündeminde olduğunu hatırlatarak, “Böyle bir noktaya gelinmesi özellikle gençlerde, Türkiye’deki insanlarda, dini referans veren siyasi partiler konusunda bir soru işareti yaratmaz mı” sorusuna yanıt veren Karamollaoğlu, Şunları söyledi:
“Şuna dikkatinizi çekerim AK Parti, ‘Ben inançlı bir partiyim’ demiyor. Başkaları ona bu yaftayı yapıştırıyor. Bizden koparken çok açık üç tane husus ortaya koydular. Bir; dediler ki ‘Biz artık İslam Birliği diye bir davayı gütmüyoruz’, ‘Milli Görüş gömleğini çıkardık’ dedikten sonra onun ne manaya geldiğini anlatmak için. ‘Artık, İslam Birliği diye bir derdimiz yok, biz artık Avrupa Birliği’nin bir üyesi olmak için gayret göstereceğiz.’ İki; ‘Dış politik da artık biz ABD ve İsrail’i stratejik müttefik kabul ediyoruz’ dediler. Kendileri söyledi. Biz, söylemedik ki. Ve bunu da gerçekleştirdiler. Üç; ‘biz bugünkü faizci kapitalist sistemi de ekonomik model olarak benimsedik’ dediler. Ve bu üç konuda 18 yıldır taviz vermediler, hâlâ da taviz vermiyorlar. İslam Birliği ile ilgili olarak en ufacık bir adımları yok. G-8’de iki dönem başkanlık yaptılar, bir kere gündeme gelmedi. Irak’a saldıran ABD’ye Meclis izin vermemesine rağmen destek verdiler. AB’nin bakanlığını kurdular, üyesi olmak için her şeyi yaptılar. AB konusunda şimdi tereddüt içindeler. Neden? Çünkü; AB diyor ki, ‘sen benim üyem olmak için harekete geçtiğinde adalet arıyordun, şimdi sen zulüm işliyorsun. Fikir ve düşünce hürriyetine önem veriyordun, şimdi sen fikir ve düşüncelerinden dolayı insanları hapse atıyorsun.’ Onun için AB tavır koymaya başladı, ABD ve İsrail de, maalesef Suriye politikası dahil Türkiye’nin politikalarını etkilediler, bizi perişan bir hale getirdiler. Bütün bu ülkelerle olan bağlarımız koptu bizim. Ve faizci kapitalizmi öyle bir uyguladılar ki Türkiye’de devlete ait güçlü bir fabrika bırakmadılar. Ne alakası var, bunlarla bizim düşüncelerimizin veya İslami bir anlayışın? İslami düşüncenin temelinde, adalet gelir, fikir ve düşünce hürriyeti gelir, yönetimde şeffaflık gelir, hesap verilebilirlik gelir, denetlenmek gelir. Fakirin yoksulun derdiyle dertlenmek gelir. Dürüstlük gelir. Biz şimdi bunların hangisi buluyoruz?”
“Böyle Müslümanlık olmaz!”
Muhafazakâr kesimin, AKP kaybederse başta başörtüsü olmak üzere çeşitli konularda sorunlar yaşayacağı endişesine dair tartışmayı da değerlendiren Karamollaoğlu, şöyle devam etti:
“Ben olmayacağını düşünüyorum ama bu endişe tamamen yersiz değildir. Çünkü bazı çıkışlar, bazı ifadeler insanlarda ister istemez bu endişeyi doğurabiliyor. Ama ben Türkiye’nin o dönemi aştığını, artık İslami inanca sahip olanların bir tahakküm altına sokulmayacağına inanıyorum. Bizim şu anda karşılaştığımız manzara farklı bir manzara. İnsanlar, kendilerini Müslüman olarak tanıtanların, İslam’ın özünü teşkil eden ahlâki değerlerden yoksun kalmalarını bir tehdit olarak görmeye başladılar. ‘Müslümanlık buysa ben Müslüman değilim’ diyen insanlar çıkmaya başladı. Hem yalan söyleyecek hem denetlenmeyecek hem kamu malına zarar verecek. Yolsuzluğu, israfı, rüşveti kural haline getirecek nerdeyse. Fakirin garibanın derdiyle dertlenmeyecek. Adalet umurunda bile olmayacak ondan sonra da diyecek ki ‘ben Müslüman’ın İslam’ı ihya etmek istiyorum.’ Yok ya. Böyle Müslümanlık olmaz. Müslümanlık, önce bu kaidelere uymakla olur. Güzel ahlâk olmadan olmaz. Peygamber efendimizin bir hadis-i şerifi ‘komşusu açken tok yatan bizden değildir’ buyuruyor. ‘Müslüman komşusu’ demiyor, komşusu hangi inanca sahip olursa olsun. Başka yerlerde de bizim için toplumda paylaşım esas. Paylaşmadan, fakirin, yoksulun derdiyle dertlenmeden de bu iş olmaz. Onun için burada yanlış anlamalar var. Ve ben şuna inanıyorum; hakikatten bugün, İslam’a karşı geçmişte tavır sergileyen o kadar çok insan, İslami değerlerin ne olduğunu anlayınca tavır değiştirdiğine şahit oldum. ‘Biz böyle bilmiyorduk’ diyorlar. Ve bunun yaygınlaşacağını ümit ediyorum, inanıyorum da.”