T24 Ekonomi
Sabancı Üniversitesi Finans Kürsü Başkanı Prof. Dr. Özgür Demirtaş, bütün dünyanın gündeminde akıbeti, riskleri, imkânları tartışılan, Türkiye’de de alım-satım işlemlerinde kullanılmaması yönünde düzenleme konu olan kripto paraların geçmişi, bugünü ve geleceği üzerine kapsamlı bir değerlendirme yaptı. Demirtaş, dünyada 9 binin üzerinde kripto para bulunduğunu, bunların yüzde 90’ına yakınının batacağını, ancak gelinen noktanın, ‘internet gibi bir devrim’ olduğunu vurguladı.
Blok zincirleriyle (blockchain) dünyaya yayılan kripto paralarla merkeziyetsiz borsalar ve merkeziyetsiz finans yapılanmaları oluştuğuna işaret eden Demirtaş, devletlerin kripto varlıklardan vergi almasının doğal olduğunu, ancak ‘fahiş vergi oranlarının paranın kaçmasına neden olacağını‘ anlattı. Türkiye’nin kripto paralar konusundaki fırsatı değerlendirmesi gerektiğinin altını çizen Prof. Demirtaş, söz konusu değerlendirmeleri; 19 Nisan’da Fatih Altaylı‘nın Habertürk’te sunduğu Teke Tek programına bağlanarak yaptı. Kripto paralar konusunda yoğun ilgi gören Demirtaş’ın konuşmasının deşifresini, T24 okurlarına -bazı tekrarlar dışında- aynen sunuyoruz.
‘Bu bir devrim’
Fatih Altaylı: Hocam hoşgeldiniz, sonunda sizi Teke Tek’e getirebildik. Ekonomi konusunda gelmediniz ama; kripto paralar konusuna geldiniz. Buyrun sizi dinliyoruz. ”Bir şeyler söyleyeceğim” dediniz. Ben size karışmıyorum… Özgür Demirtaş: Sizin çok net sorularınız var. ‘Bitcoin’in arkasında ne var, arkasında bir şey olmayan para birimine güvenilir mi, çok fazla elektrik harcamıyor mu bu, bunu en fazla kullanan ülkeler hangileri, neden o ülkeler bunu kullanıyor, ne gibi regülasyonlar getirilirse iyi olur, birçok proje var, her birini birbirinden ayıran özellikler nelerdir‘ gibi sorularınız var; ki bunlar çok fundamental, yani çok temel sorular, çok da önemli sorular, 100 kişiden 99’u için kesinlikle yanıtlanması gereken sorular.
Biz tamamıyla araştırma nedenli girdik bu işe ve ne zaman girdik, 2016-2017 yıllarında. Çünkü bu mining teknolojisini merak ediyorduk birincisi, bir de finansla birebir alakalı olduğu için buradan bir akademik yayın çıkarabilir miyiz, diye bakıyorduk. Ama; sonra benim için hikâye çok farklı bir şekilde evrildi.
Bakınız, şu anda dünyada 9 binin üzerinde token ve coin var. Öncelikle size şunu söyleyeyim, bu bir devrim. İnternet nasıl bir devrimse, bu da aynen onun gibi bir devrim, ancak 9 bin tane coin içinde, tokeni içerisinde yüzde 90’a yakını da batacaktır. Bunu da net bir şekilde söyleyeyim.
Bunların batacak olmasının nedenleri başka, geri kalan bazılarının son derece promising, yani gelecek vaat edici olmasının nedenleri başka, toplamda bu teknolojinin bir devrim olmasının nedeni başka.
Tane tane söyleyeyim şimdi; birincisi, biliyorsunuz devletlerin, üç tane görevi vardır, yani dünyada ülke sayısı kadar devlet var. Bu devletlerden bizim istediğimiz şudur; 1- Sosyal devlet ol, yani fakir bırakma ülkende, vergi topla, topladığın vergilerle eğitim, sağlık yap. 2- Beni güvende hissettir. Ben vergi veriyorum, iç düşmanlara, dış düşmanlara karşı beni güvende hissettir polis ve askerle. 3- Onaylama işlemlerini gerçekleştir. Ben araba alıp satarsam, ev alıp satarsam tapu kadastrodan, evlenirsem / boşanırsam, davam olursa belge onayla devlet olarak.
Üç tane isteğimiz var bizim devletten. Şimdi bakın çok net soru-cevaplar. Bizim kendi devletimizde bahsetmeyelim söz meclisten dışarı olsun. Dünyadaki bilmem kaç devlet için ey sekiz milyar insan, bu üç görevden devletler hangisini ne kadar iyi yapıyor?
Bir; sekiz milyar insana soralım, kardeşim dünyada fakirlik bitti mi, bitmedi. Demek ki devletler bu görevi yapamıyor.
İki; kardeşim kendinizi güvende hissediyor musunuz? Vallahi sekiz milyar insandan, 7,7 milyarı kendini güvende falan hissetmiyordur. Amerikalılar da dahil. E bu da gitti. Geriye kaldı tek bir görev. Kardeşim onaylama yap. Yani ben Özgür olarak, Fatih Bey’ye araba satacaksam, notere gidiyoruz. Noter aracılığı ile onaylama yap. Fatih Bey bana ev satacaksa Tapu Kadastro’ya gidiyoruz. Onaylama yap. Efendim Ayşe, Mehmet ile evlenecekse evlendirme dairesine gidiyoruz. Onaylama yap. Yani bari bunları yap, diyoruz biz devlete. Ancak orada da mutlu mu insanlar? Orada da değil. Bir sürü hata, bir sürü yanlışlık, bir sürü yolsuzluk; özellikle Ortadoğu ülkelerinde, Afrika ülkelerinde ve gelişmekte olan ülkelerde.
Blockchain ne yapıyor?
Üç tane görevi var, üçünde de batmış bu devletler. Şimdi blockchain diyor ki; o ilk ikisine bir şey yapamam. Güvenlik askerle alakalı. Efendim sosyal devlet bambaşka bir konuyla alakalı, ama diyor ben bu onaylama, yani authentication işlemini halledebilirim, diyor. Öyle bir hallederim ki diyor, insan hatası olmaz, yolsuzluk, dolandırıcılık olmaz, diyor. O yüzden blockchain bir devrim. Yaptığı şey de şu; şimdi ben diyelim ki Fatih Bey’e bir araba satacağım, notere gidiyorum. Fatih Bey’e diyor ki noter:
‘Bu model arabayı bu yıldaki model arabayı, bu renkteki arabayı, bu şase numaralı arabayı Özgür Demirtaş’tan almayı kabul ediyor musun?‘
‘Ediyorum’ derse Fatih Bey, biz paraları değişiyoruz. Bir de notere harç veriyoruz. Ev satacaksak tapuya gidiyoruz, Tapu Kadastro vergisini veriyoruz. Niye verdik biz notere harç? Veya Tapu Kadastro’ya?
Veya Özgür, Fatih Bey’e 70 lira para gönderecek bankadan, bankaya gidiyor. Özgür, Özgür mü diye bakıyor banka. Özgür, Özgür. İşte kimlik numarası vs. Veya online giriyorsunuz şifre doğru mu? Özgür’ün hesabında Fatih Bey’e gönderecek 70 lira var mı, yok mu diye bakıyor banka. Sonra Fatih Bey, Fatih Bey mi diye bakıyor. Sonra Fatih Bey’in IBAN numarası gerçekten Fatih Bey’e mi ait diye bakıyor. Her şey okeyse Özgür’ün hesabından 70 lirayı alıyor, Fatih Bey’in hesabına koyuyor. Ama bu işlem için Özgür Bey 2 lira veriyor, Fatih Bey de 2 lira veriyor.
Niye biz bu bankaya bu parayı verdik? Niye Tapu Kadastro’ya vergiyi verdik? Niye notere o harcı verdik? Nedeni basit; çünkü bunlar karşılığında bu merkezî otoriteler, bizim işimizi halletti. Şimdi blockchain diyor ki; bir; insanların birbiri arasındaki bu ilişki çok yavaş. İki; kayıtlar tek bir yerde tutuluyor; çok tehlikeli. Üç; insan denen yaratığın olduğu yerde dolandırıcılık, yolsuzluk ve yalancılık oluyor.
Üçünü de çözüyorum ben, diyor. Nasıl çözüyorum diyor? Burada diyor, bizim niye Tapu Kadastro’ya veya notere ihtiyacımız var? Özgür Bey tapuyu alıp Fatih Bey’e versin, Fatih Bey de bu kabul etsin gitsin. Olmaz, niye, çünkü Fatih bey şunu bilmiyor; ya bu gerçekten 3+1 mi? Balkon doğru yerde mi? İskânı var mı? Metrekare gerçekten doğru mu? Oturma izni var mı? Onu Tapu Kadastro’da hallediyoruz, o yüzden oraya gidiyoruz.
Ancak bütün bu size söylediğim sistemler, aslında algoritmaya, yani yazılıma dökülebiliyor. Blockchain de diyor ki, şöyle bir işlem yapacağım: 500 milyon tane bilgisayar, buna siz de, ben de dahiliz Fatih Bey, özel bilgisayarlar kurabilirsiniz, diyor. Bunlar böyle, tanesi 20-30 bin liraya falan yapılabilecek aletler. Grafik kartı dediğimiz kartlar var. Bilgisayarlarınızı kurun, diyor. Bu bilgisayarlarla elektrik harcıyorsunuz, bir de o bilgisayarı almak için para harcıyorsunuz.
Bu 500 milyon tane bilgisayar internete bağlanıyor. Diyelim ki, Etherium blockchain’inden bahsedelim, bir sürü blockchain var. Bu blockchain’in üzerinde bir tapu kadastro işlemi gidecek değil mi? Örneğin Özgür’ün ve Fatih Bey’in tapu kadastro işlemi. Biz buna veya noter işlemlerine vergi veriyorduk? Ama burada bu olmuyor. 500 milyon bilgisayar aynı anda noter ne yapıyorsa , banka ne yapıyorsa, Tapu Kadastro ne yapıyorsa onu yapıyor, 500 milyon PC onaylamaya çalışıyor. Nasıl ki banka Özgür, Fatih Bey’ye 70 lira gönderirken gönderebilir mi, gönderemez mi diye bakarken Özgür’ün kimliği, IBAN numarası, Fatih Bey’in kimliği, IBAN numarası ve Özgür’ün hesabında 70 lira gönderecek para var mı diye bakıyordu; burada da algoritmalar aracılığıyla bunlara bakıyorlar.
Sistem nasıl çalışıyor?
Peki 1 dakika. Şimdi Özgür 2 lira, Fatih Bey 2 lira vermişti, Fatih Bey 70 lira alsın diye. Ama işlemi blockchain üzerinden yaptığımız zaman 2 lira değil de 0.0001 lira vererek yapıyoruz. Şimdi oÖzgür mutlu; Fatih Bey’e çok ucuza parayı gönderdi. Fatih Bey mutlu; parayı çok daha hızlı ve çok ucuza aldı. Özgür Bey ve Fatih Bey mutlu da, bu 500 milyon insan, Özgür Bey’in ve Fatih Bey’in kara kaşına kara gözüne mi bu elektrik paralarını harcadı, bu makineleri kurdu?
Hayır. Bunun karşılığında o makineler de bizim bu kripto para birimi dediğimiz parayı kazanıyor. Biz buna kazıma diyoruz. Ancak bu sistem yani proof of world dediğimiz, yani bir işlem yaptığınızı kanıtlayarak bunu doğruladığnız sistem, eski bir sistem. Artık bu hızı bir şekilde değişiyor. Bu makineler çok büyük elektrik harcıyorlardı, doğru ancak orada şuna bakmak lazım; sevgili Erkin Şahinöz çok doğru söyledi; evet bir bitcoin, bir etherium çok fazla elektrik harcıyor çünkü proof of world var, dedi. Bilgisayarlar çalışıyorlar Özgür ile Fatih’in araba satış işlemi, Tapu Kadastro işlemi, noter işlemini halletmeye ama; bir sürü elektrik harcanıyor. Ancak bunun karşılığında ileride sistemden artıya kalacak; mesela bankalar, noterler, Tapu Kadastro, evlendirme dairelerinin fazladan harcadığı elektrik de yok olacak ama. Haydi diyelim ki o elektrik bu kadar değil ama; işin güzel tarafı biz artık bunu eski nesil teknoloji olarak addediyoruz, ‘proof of state‘ dediğimiz bir şey geliyor. 500 milyon bilgisayar aynı anda sisteme bağlanacağı yerde; insanlar ceplerindeki kripto paralarla Özgür’ün Fatih Bey’e para gönderdiği sıradaki kontrol edilmesi gereken şeyleri kontrol ediyorlar. Proof of state dışında yepyeni teknolojiler de çıkıyor. Uzun lafın kısası, devletin üç görevinden birini devralmaya adaydır blockchain. O yüzden de bir devrimdir.
Bitcoinle ilgili şehir efsaneleri
Gelelim kripto paraya. Dedik ki, 9 bin tane şu anda para birimi var. Bunların birçoğunun bir problemi çözdüğünü biz biliyoruz. Bu arada bitcoinle ilgili birkaç tane şehir efsanesi var bir kere. Hemen onları düzelteyim. ‘Kara para aklamak için kullanılıyor…’ Birinci şehir efsanesi bu. Doğru, kesin kullanılıyordur bu arada. Ama; şimdi ben size şunu sorayım, bitcoin 2009’da çıktı. Yani şunu mu diyoruz biz, 2009’dan önce kara para kullanılmıyor muydu? Kara para aklaması ondan önce de kayıt paralarla yapılıyordu. (Bitcoin) çok küçük bir porsiyonu, yani bir başka deyişle, bitcoinden önce kâğıt paralarla yapılıyordu dolandırıcılık. Kâğıt para olmadan önce altınla yapılıyordu. Altınla yapılmadan önce taşla, kayayla yapılıyordu. Şimdi demek ki bu şehir efsanesini yok ettik.
Şimdi ikinci şehir efsanesine gelelim:
“Bitcoin ve türevleri izlenemiyor…”
Bu tamamıyla yanlış. Bal gibi de izlenebiliyor. Şöyle söyleyeyim; cüzdanlar var. Cüzdanın kime ait olduğu belli değil, ancak; sizin o cüzdana kripto para koyabilmeniz için kripto parayı bir yerden almış olmanız lazım. İyi de, kripto parayı almış olmanız için de kâğıt parayı bir borsaya koymanız lazım. Şimdi o cüzdanların kime ait olduğu belli değil, IBAN’ların kime ait olduğu belli bankalarda. O cüzdanların kime ait olduğu belli değil ama bu demek değil ki, kime ait olduğunu bulamayız. Bal gibi de bulabiliriz. Buna dair şirketler var ABD’de. 5 dakikada bütün hareketlerinizi sererler önünüze. Yapılacak şey şu; siz bir borsaya kâğıt para gönderiyorsunuz. Gönderdiğiniz kâğıt para ile kripto para alıyorsunuz. Sonra o kriptoyu da kendi cüzdanınıza çekiyorsunuz. O cüzdanın size ait olup olmadığını bilmiyorlar, ancak o kriptonun hangi yerden geldiğini biliyorlar, oradan da kimin onu aldığını biliyorlar. Birçok exchange’te de KYC -know your costumer-, yani müşteri bilgileri kayıtlı. O yüzden burada da bir şey yok. Ancak bunun istisnaları var mı, var. Bazı para birimleri var; monero gibi, bazı çözümler var, kirli çözümler. Tornado cash gibi. Buralarda para aklama hizmeti yapılabilir ama; bunlar çok ufak ve adli makamlar bunları çok kolay yakalayabilirler.
O yüzden “Efendim bitcoin kara para aklıyor” şehir efsanesidir.
İkincisi “Bu takip edilemez…” de şehir efsanesidir.
Gelelim üçüncüye, “Ya bununla alışveriş yapılmaz ki…” Bir dakika, bitcoinle zaten birçok insan alışveriş yapılması gerektiğini düşünmüyor. Bitcoin daha çok varlığınızı park etme yeridir. Çünkü çok volatil (oynak) bir şey. Volatil bir şey olduğu için şu anda bir şey yapamazsınız ama; bundan 10 yıl sonra ne olur onu bilemiyoruz elbette ki. Bu varlığı park etme yeridir ve bunun bu kadar büyümesinin ana sebeplerinden biri de dünya devletlerinin hırsızlığa girişmesidir. Diyeceksiniz ki “Ya Özgür Bey 1 dakika sen ne diyorsun, devletler, hırsızlık falan filan…” Sözüm meclisten dışarı, bütün dünya devletleri için bahsediyorum. “Ne demek istiyorsun” diyeceksiniz, anlatayım Fatih Bey. Şimdi sizin cebinizde 100 lira para var diyelim ki. 100 lirayla ne yapabilirsiniz veya 100 dolar? İşte Bursa’da güzel bir iskender kebap, yanına da bir tane işte üzüm şurubu içersiniz.
100 liraya bunu yapıyorsunuz, sonra bir şey oluyor, ekonomi sıkışıyor. Ekonomi sıkışınca da merkez bankaları bağımsız olsun diyoruz ya biz, o da şehir efsanesi, o da gitti artık. Politikacılar ne yapıyor? Ekonomide problem var, nasıl çözeceğiz bu işi? Politikacının ekonomideki problemi çözmesinin yolu şu; eğitim sistemini iyileştirecek. Ondan sonra hukuk devletini güçlendirecek. Efendim yargıyı bağımsız yapacak, kurumları bağımsız yapacak. Politikacı da diyor ki, “Ya kim uğraşır bununla kardeşim?” Diyor ki; “Telefonu aç, at sen oradan 3 milyar dolar para, 3 milyar dolar para bas.”
Sonra ne olacak? Sonra “Bunu sisteme kredi olarak ver, şöyle bir ekonomi canlanıversin” diyor. Bakın ne oluyor biliyor musunuz? Fatih Bey’in cebindeki 100 lira yerine, Fatih Bey birden bire bir bakıyor ki 200 lira var. Şimdi ilk tepkisi ne Fatih Bey’in?
Seviniyor. Özgür ne yapıyor? Seviniyor. 100 lira vardı, 200 lira var. “Şimdi ben bir iskender yerine iki porsiyon iskender yiyeceğim, iki tane de şerbet içeceğim” diyor. Üstüne de tatlı belki. Bakın ilk hafta olay böyle gidiyor, ama sadece Fatih ve Özgür Bey’in cebinde 200 lira olmadı ki; bir sürü insanın cebine para girdi. Ne oluyor? Yiyemeyenler de iskender yemek istiyor. İyi de hayvan sayısı sınırlı. O kadar et yok, o kadar et olsa da o kadar iskenderin üstüne dökecek tereyağı yok, ne oluyor? Fiyatlar artmaya başlıyor sonra, birden bire siz 200 liranızla ancak 100 liranızla yiyebileceğiniz kadar iskender yemeye başlıyorsunuz. Yani bir şey değişmiyor sizin için belli bir süre sonra. Sonra daha kötüsü oluyor, ne oluyor biliyor musunuz? İskenderin fiyatının 100 liradan 200 liraya çıktığını görenler, Iskender yemeyecekleri varsa da iskender yemeye başlıyorlarlar. Niye? Çünkü şimdi yemezlerse hiç yiyemecekler. Talep öne çekiliyor, enflasyon artıyor. Yani bir başka deyişle, devletlerin para basması, aslında Fatih Bey’in ve Özgür’ün cebinden para çalma olarak ortaya çıkıyor. Alım gücünü çalıyor yani devlet.
Ve bakın, bu hırsızların en büyüğü de Amerika Birleşik Devletleri’nin devleti. Şu anda adamların bastığı para 7,7-7.8 trilyon dolar. Bunu basmaya da devam ediyorlar. Bu bitcoinin, daha doğrusu satoshi, kim veya kimlerse bunlar, bir kişi olmayabilir, bunların yazdığı ‘White paper‘da da açıkça belirtiliyor ki, sonraki tartışmalarda da açıkça belirtiliyor ki, 2008 krizinde bu basılan paralar, halka da gitmiyor bu arada, büyük şirketlere, büyük yapılara gidiyor. Buralara giden paralara beraber, halk kendini yalnız hissediyor.
‘Kripto paraların sahibi kimse değildir’
Dolayıysa bitirecek olursak, bu bitcoin ve türevlerinin çıkmasının nedeni, arzın sabit olmasıdır, arzını kimsenin değiştiremez, Ahmet’in, Mehmet’in, o devletin başkanının, şu devletinin başkanının yataktan sağdan mı kalktı, soldan mı kalktı, ne düşünüyor, morali nasıl, onunla bağlantılı falan değildir. Sahibi de kimse değildir. Zaten gücünü de buradan alıyor. Biz tabii alışmışız arkasında hep bir güç olsun, arkasında bir güç olmadan olmaz. İşte arkasında ABD’den daha büyük güç olan para birimi var mı, yok. Nükleer bomba adamlarda, teknoloji adamlarda, ama bakın ona rağmen bu kadar para basmaya hiç kimse dayanmaz. Bunu söyleyebilirim.
Fatih Altaylı: Şimdi dediniz ya “Devletin üç temel kuralı vardır, bu görevlerden bir tanesine talip” diye. O talip olduğu kesim de sosyal devlet olma ve güvenlik dışında, onay mekanizması. Peki ama bitcoin veya benzeri kripto paralar, sizin söylediğiniz noktada henüz değiller. Devletler ekonominin kontrolünü, daha doğrusu vatandaşların cebinden enflasyon yoluyla, para çalabilme gücünü ellerinden kaçırmamak için bu hizmetlerin tamamını bitcoine devretme konusunda asla istekli olmayacaklardır. Yani, evet bununla ilgili finansal değiş-tokuşu belki bitcoinle yapacağız ama devlet burada tapu harcı almaktan, tapu işlemleri yapmaktan artık “Bu bitcoin sistemi içerisinde yürüsün, blockchain üzerinde yürüsün” asla demeyecektir. Keza ben, evlilik aktimi blockchainle yapacağım, dünyadaki 10 bin kompitür benim karımla evlendiğimi bilecekler ve boşanmam da yine 10 bin kompitürle bağımsız olacağı için biraz zor olabilir ama buraları yapmayacaklar. Yapılmadığı zaman işin bir ayağı eksik kalıyor ve devletler de ellerindeki bu paradan kaynaklanan para basma ve paranın değeriyle oynayabilme yetkisini ellerinden kaçırmak istemedikleri için bu bitcoinlere karşı asla ve asla yapıcı ya da bunlarla ortaklaşa yeni bir sistem arayışına girmeyeceklerdir, diyorum ben. Burada devleti devre dışı bırakacak sistem nasıl olacak? Yani bu bir devletsiz ütopik bir dünya hayali mi?
‘Devletler ne kadar beklerse, alt etmeleri o kadar zorlaşır’
Özgür Demirtaş: Süper bir soru. Şimdi açık ve net söyleyeyim size. Bunu sektörün en önde gelenlerine sorsanız hep kaçamak yanıtlar alacaksınız, çünkü neden biliyor musunuz? Kimse bunun asıl yanıtını bilmiyor, ancak fikir yürütebiliriz. Bakalım, ben birkaç fikir yürüteyim. Şu anda devletler var devletleri yöneten hükümetler var dünyada. İnsanlar da oy veriyor, bu hükümetleri seçiyor. Hepiniz katılacaksınız ki dünyadaki sekiz milyar insana “Kardeşim, hayatınızdan memnun musunuz?‘” deseniz yüzde 90’ı memnun falan değil. Geçmişe göre daha memnun, krallık dönemlerine göre ama; yine de tam memnun değil. Size şöyle söyleyeyim Fatih Bey, yani bu dünyadaki insanlar kralları, monarşileri, diktatörleri devirmiş insanlar. O yüzden ben bir tık daha ümitliyim. Bakınız, eğer bugün bundan üç yıl önce devletler, hareket etmeli diye düşünürdüm ben olaya. Etmediler. Beklediler. Ne kadar beklerseniz, bu işi alt etme olayınız o kadar zorlaşır. Şu anda Fatih Bey, bunların toplam büyüklüğü 2 trilyonun üzerini geçti. Bakın 2 trilyon dolar. Yani bunu siz biraz daha beklerseniz, 5 trilyon dolar olacak.
Şimdi siz 5 trilyon dolarlık yapıyı sallamaya çalıştığınız zaman ayrı bir kriz çıkarırsınız. Yani o yüzden sorunuza şöyle yanıt verebilirim; haklısınız, devletler kesinlikle bunun olmasını istemeyeceklerdir, ancak bunu iki yıl önce de, üç yıl önce de, dört yıl önce de istememeleri gerekiyordu, hareket etmediler. Bu bir, iki yılda hareket ettiklerini varsayacak olursanız, büyük bir backlash; yani büyük bir tepki ile karşılacaktır dünya devletleri ve bu olay yeraltı mekanizmasına bile gidebilir. Öyle olacağını zannetmiyorum.
Üçüncüsü, yani bitcoini kapatmak gibi bir şey yok. Yani devlet, Amerikan Devleti, Rus Devleti ile anlaşsa, bitcoini kapatamaz. Fiyatında çok büyük bir çöküntüye sebep olabilir, ancak “Ben kardeşim bunun kapanmasını istiyorum, bu algoritmanın durmasını istiyorum” diyemez. Bunu diyebilmesi için internet altyapısını tamamıyla kaldırması lazım veya dünyadaki bütün enerji kaynaklarının kuruması lazım.
Onu yapamaz, kanun dışı ilan edebilir mi? İşte bakın alım-satımda kullanılması yasaklandı değil mi? Ancak bu da çok acı bir şey. Neden biliyor musunuz? O zaman bu işten zengin olan insanlar, bu işin serbest olduğu yerlere göç etmeye başlarlar. Yani bu işin zenginlerine akıllı bir ülke çıkar der ki, “Kardeşim, cüzdanında bin tane bitcoinden fazla olanlara vatandaşlık veriyorum, gelin harcayın paranızı.” Bedava zengin çekmek. Devletler, foreign direct investment deriz buna, doğrudan / direkt yatırım çekmek için bin tane takla atıyor kendi ülkelerine.
Yani o yüzden dediğinizde doğruluk payı var. Devletlerin bu konuda isteksizliği ama şunu da unutmayalım, devletler kadınlara oy hakkı vermede de isteksizdi. Bu devletler zencilerin otobüsün önünde oturması konusunda da isteksizdi. Yani bu devletler, efendim, kadınların oy hakkı diyoruz, Avrupa isteksizdi. Devletler, farklı ırklara -örneğin Almanya 2. Dünya Savaşı- hak verme konusunda da isteksizdi, ama halk o devletleri aldı, böyle sıktı, vermedi zaten devletler o hakkı, onlardan alındı. Şimdi bu konu o kadar böyle manevi tarafı olan bir konu değil, katılıyorum ama, gün geçtikçe devletler için zorlaşıyor. İhtimaller var mı? Yok diyemem, ama gün geçtikçe zorlaştığını söyleyebilirim. Bir de, en fazla nerede kullanılıyor demiştik? Nijerya var, Vietnam var, Peru var, Türkiye var. Amerika gelmiyor bu ülkeler arasında. Ama bakın unutmayın bu sıralama da yanlış şey verebilir insanlara. Bu büyüklük sıralaması değil; cüzdan sıralaması. Yani 50 dolarlık hesap açmışlar bir sürü ülkede, o ülke de birinci sıraya oynayabilir burada, ama öteki taraftan kripto cüzdanları Türkiye’dekinin yüzde 1’idir de, Türkiye’de tutulan kriptonun 100 katını tutuyordur birileri ayrı mesele, onu da söylemek isterim.
‘Fahiş vergi koyarsanız para kaçar’
Şimdi gelelim, yani ben şeyi çok isterim, Türkiye’nin bu fırsatı kullanması gerektiğini düşünüyorum. Peki nasıl kullanacak bu fırsatı? Şimdi bir kanun maddesi yayınlandı. Biraz yanlış anlaşıldı. “Eyvah, yasaklandı mı” falan dendi ama ben de hukukçulardan okuduğum kadarıyla, alanım olmadığı için bilmiyorum, ama tabii anladım bir şeyleri, anladığım gibiymiş ama yine de ihtiyatlı davrandım, dedim ki alım-satımda kullanılmayacak ve bankalar dışında para gönderilmesini istemiyor devlet. Yani “Sen git bankana, banka hesabından Türk Liranı bitcoin alıp satabileceğin borsaya gönder” diyor, “Al-sat, ne yapıyorsan yap” diyor, “Tekrar TL’ye mi döneceksin, bankaya geri gönder” diyor. Tabii bunu bir ilkokul öğrencisine bile sorsak “Sence bunu niye yapmak istiyorlar” diye, “Ne kadar para girdi, ne kadar para çıktı, onu ölçmek için kontrol altında tutmak istiyor.” Tabii bunu niye böyle tutmak istiyor? Büyük ihtimalle vergilendirme için.
Bir de ne diyor? “Alım-satımlarda kripto para kullanma” diyor. “Arabayı, patlıcanı, domatesi bununla satma” diyor. Şimdi bakınız ilk regülasyona bir şey demiyorum çünkü bence devletin vergi almasında hiçbir problem yok, hatta vergi olması şu anlamda güzel bir şey; tanıdığını gösterir, çerçevesini çizer, insanları daha korunaklı bir şekilde ortaya koyar. Burada hiçbir problem yok; fahiş olmadığı sürece vergiler. Fahiş vergi koyarsanız, para zaten toplayamazsınız, para kaçar, ama normal bir vergi.
İkinci kısma da çok katılamadım. Onun da nedenleri var bu arada devlet açısından. Neden bir Bitcoin ile veya Etherium ile alışveriş yapılmasın? Şundan ötürü, bunun muhasebesini nasıl yapacaksınız? Araba galerisi, Bitcoin’i sattı, şimdi Bitcoin’i muhasebede nereye koyacak? Gelir olarak koyacak ama Bitcoin olarak mı tutacak o parayı, yoksa Bitcoin’i satış olduğu sıradaki dolar cinsinden mi tutacak? Vergiyi nereden verecek, kurumlar vergisini? Bunlar zor olmakla beraber çözülebilecek konular.
Peki, vergi konusu kesinlikle yapılmalı, ama benim Türkiye için kaçabilecek fırsat olarak gördüğüm şey ne? Örnek vereyim size, inşallah olmaz böyle bir şey ama, Yunanistan, örnek, “Ben bütün adalara, sahil şeridine, Bitcoin’le ödeme yapan tüm turistlere -devlet üzerinden de bu geçeceği için- yüzde 10 indirim yapıyorum” dedi. Yani şimdi pandemi var ama inanın pandemiden sonra turizm patlaması yaşanır böyle bir ortamda. O yüzden benim regülatörlerden ve devlet yetkililerinden şöyle bir ricam var: Bir; vergi toplanması kesinlikle okey, sadece iyi düşünülmesi lazım. İki; alışverişlerde kullanılmaması, yani bu karar yapıldı ama bir daha düşünülmeli. Üç; en önemlisi böyle bir kanun maddesi çıkarmadan önce devlet bir ajansla anlaşırsa, o ajans o konunun maddesi Resmî Gazete’de yayımlandıktan bir dakika sonra YouTube’a veya internete bir açıklayıcı video koymalı. Bu nedir, ne değildir?
Bunu neden söylüyorum? O kadar fazla negatif haber çıkıyor ki, örneğin Marketwatch, finans çevrelerinde çok fazla izlenen bir kanal. Mesela Bitcoin düştü, Bitcoin’in düşmesinin Türkiye ile hiçbir alakası yok, tamamıyla teknik bir nedeni var, futures piyasalarında yapılan bir hareket. Yüksek kaldıraçlı pozisyonları önlemek için yapıldı bu olay. Hiç alakası yok ama yani Marketwatch boşuna yazdı biliyor musunuz? “Türkiye, bitcoini yasakladığı için.” Hayda, halbuki öyle bir olay yok. Yani bakın durduk yere adımız kötü çıktı. Bu negatif şeyi de çözmek lazım.
‘Merkeziyetsiz borsalar kuruldu’
Bir de son olarak, şunu söyleyeyim, vergilendirme konusunda ben anlıyorum bürokratlar burada ne kadar para girdi ne kadar çıktı, onu algılamaya çalışıyorlar. Tamamdır. Yani 100 lira para gönderdi adam, 140 lira çekti, kârı ne kadarmış 40 lira, 40 liradan ne alayım? Vergi oranı kadar vergi alayım diyecek herhalde devlet, ama şimdi burada şöyle bir problem var, devlet zannediyorsa ki sadece bu merkezî borsalar var yanılır, neden biliyor musunuz? Merkeziyetsiz borsalar kuruldu artık. Merkeziyetsiz borsanın ne olduğunu söyleyeyim size. Şu anda Türkiye’deki birçok insan parayı bankadan TL olarak borsaya gönderiyor. Borsada kendi hesabı var, şifresiyle giriyor, o Türk Lirası’yla kripto para birimini alıyor, başka borsalara gönderiyor, alıyor, satıyor sonra TL’ye dönecekken tekrar geri geliyor, çok güzel. Merkezî borsa da o kişinin adını, soyadını, kimlik numarasını tutuyor zaten, burada problem yok. Ancak ben şunu söyleyeyim, olay bunun çok ötesine geçti. Bu iki yıl önceki olay. Şunu söyleyeyim. UniSwap gibi, sushiSwap gibi birçok merkeziyetsiz borsa var. Nasıl olduğunu söyleyeyim, bir tane elektronik cüzdan var, siz internete gidip Bitcoin’i, Etherium’u anında tek bir tuşla değiştirebiliyorsunuz. Değişim yaptığınız web sitesinde çalışan yok, binası yok, faks numarası yok, telefonu yok. Dolayısıyla yine cüzdanların işlenmesi lazım.
Peki vergi olayını Amerika nasıl halletmiş diyeceksiniz? Beyan usulü ile. Şimdi Türkiye’de bu iş olmaz diyeceksiniz, kimse beyan etmez. Ama işte yavaş yavaş bizim de insanlarımıza güvenip beyan usulüne geçmemiz lazım. Yanlış beyanda bulunmada cezayı artırmak lazım. Yani bu sürekli olarak, beyan usulüne geçersek Türkler zaten beyan etmez, diyerek nereye kadar gidebiliriz? Beyan usulüne geçebilirsek çok daha kolay olacaktır.
Bir de son olarak size şunu söyleyeyim, burada inanılmaz projeler var, biz burada Bitcoin’i Etherium’u konuşuyoruz, onlar blockchain’in kendisi. Bakın öyle projeler var ki, iki projeden bahsedeyim size, inanamayacaksınız. Internet of things Fatih Bey nedir? Nesnelerin interneti.
Bakın şimdi diyelim ki, şu anda nesnelerin internetini nasıl sağlayabilirsiniz? İşte AT&T gibi Amerika’da büyük telekomünikasyon firmaları var. Gideceksiniz, onlarla anlaşacaksınız, diyeceksiniz ki “Benim fabrikam var kardeşim, içeride de 40 tane alet var. Bu aletlerin birbiriyle haberleşmesini istiyorum.” Veya diyecekseniz ki “Benim mutfakta kahve makinem var, tost makinesi, bir de buzdolabı var, bunlar birbiriyle haberleşsin istiyorum.” Veya diyeceksiniz ki “Benim evcil hayvanım var köpek veya kedi, kaybolur diye korkuyorum, bir tek varlığım, tek arkadaşım da bu, tasmasına bir şey takacağım, onu internet of things’ten izleyeceksiniz.” Veya “Çocuğum var okula göndereceğim ama korkuyorum, çantasına bir şey koyacağım, onu takip edeceksiniz.“
Ancak, bu işlemler çok pahalı. Şimdi yeni bir proje var, o proje ne yapıyor? Çok ilginç, ben de her gün 3-4 tane white paper okuyorum, çünkü teknoloji kısmına âşığım yani. Mesela Helium adı verilen bir proje var mesela, ne yapmış adamlar? Blockchain üzeriden küçük makinelerle, insanların modemlerini kullanarak normal telekomünikasyon firmalarının yüzde 1 fiyatına istediğiniz şeyi track (izleme) edebiliyorlar, istediğinizi. Düşünebiliyor musunuz? Bir sigorta şirketi var, diyelim ki koca bir holdingi sele karşı sigortaladı. Şimdi sigorta şirketi sele karşı niye sigortalar? Fabrikada eğer sel olursa, bütün alet, edevat kapılır gider, değil mi? Ama o makineleri ne yapması lazım? Coğrafî düzeyde track edebilmesi lazım. Bu proje bunu sağlıyor mesela.
Sonra bambaşka bir proje daha. Sonsuza kadar internette bir şeyi korumayı sağlayan bir proje. Mesela sizler için bu çok önemli. Özellikle çok ünlü bir gazeteci, çok ünlü bir TV programcısı, ne yapmak ister? Programları sonsuzda kalsın ister. Hiçbir yönetim kendisini sansürlemesin ister. 10 yıl, 20 yıl değil, 100 yıl, 300 yıl da değil; ReView, “Ben blockchain üzerinden öyle bir şey geliştirdim ki, sen bende bütün bilgini sonsuzluğa kadar tutabileceksin” diyor. Ben algoritmalarına da baktım, tutuyor algoritmalar. Yani öyle acayip şeyler var ki, daha yeni bir şey yazıyorum supply chain / tedarik zinciri; Norveç’ten bize somon geliyor, somon hangi derinlikten geldi, hangi sıcaklıktan geldi, kaç kez buzdolabı değiştirdi… Biliyorsunuz tedarik zincirlerinde büyük problem var, adamlar mesela bu sefer o Blockchain’de onu çözüyor. Bu iş inanılmaz bir yere gidiyor ve dünyanın en zeki insanları da oraya doğru çekilmeye başlandı. Devletler eğer bunu yasaklayacaksa vallahi hemen yapsınlar, çünkü ne kadar beklerlerse, karşıdaki yapı o kadar büyüdüğü için antibiyotiği tutmaz bu işin ve ben de isterim ki devletler yasaklayamasın, çünkü çok önemli bir teknoloji.
Fatih Altaylı: Hocam son bir şey daha sorayım; hâlâ ve hâlâ sizin de söylediğiniz gibi, bunun karşılığı, hard currency dediğimiz hakiki para. Değeri hâlâ 50 bin dolar, 52 bin dolar ve dediniz ki işte takibi kolay, çünkü bankada bunun karşılığı bir para yatıyor. Ama esas buradaki maksat, bütün bu para işinden kurtulmak değil mi? Buraya doğru gidişat ne zaman olacak? Ne zaman biz bunun değerini dolarla veya başka bir bildik bir para birimiyle ölçmeyeceğiz?
Özgür Demirtaş: Bu çok güzel bir soru Fatih Bey. Bakın şimdi benim masamda bu vardı, bununla anlatayım; mürekkep. Bir tane mürekkep var diyelim burada. Şimdi bu mürekkebin değeri ne kadar bilmiyoruz, şimdi girsek mürekkep e-ticaret sitesine 40 lira mı diyecek? Niye 40 lira bu? Çünkü bunu bu firma bunu bu kadara satıyor. Maliyete kârı koymuş, o kadara satıyor.
Peki bu mürekkep, kaç elma? Şimdi bir dakika. Elma cinsinden de olabilir bu olay. Şimdi o zaman da şuna bakacağız biz bu mürekkep 40 lira, 40 lirayla kaç elma alabiliyorum ben? Diyelim ki 20 elma, o zaman bu mürekkep 20 elma demekmiş. Bakın demek ki ben dünyada her şeyin her şeye göre değerini ölçebilirim. Zaten herhangi bir değer rölatiftir, bağıldır. Mesela ben sizinle bir kere tanışıyorum. Siz çok uzunsunuz mesela. Bilmiyorum 1,90 varsınız herhalde değil mi? Sizin boyunuz 1,90 da nereye göre? Ayağınıza göre yani. Taban altınıza göre 1,90. e sŞimdi Habertürk kanalının kaçıncı katındasınız bilmiyorum. Deniz seviyesine göre siz daha uzunsunuz. Bakın her şey bağıldır, birbirine göre ölçülür.
Dediğiniz doğru. Şu anda Bitcoin’in ve birçok kripto para biriminin değeri, dolar bazında ölçülüyor. Ancak herkes için böyle değil bu işin içinde olan insanlar için 1 Bitcoin eşittir, 1 Bitcoin. Hatta batkn birçok para fonu kurulmaya başlandı. Para fonları neye göre kendi performanslarını belirler oldular biliyor musunuz? Kaç Bitcoin’le başladık biz alım satım yapmaya? Şu anda kaç Bitcoin’deyiz? Dolarla ölçmüyorlar artık. Bu tabii ki bir geçiş süresi. Bugünden yarına olacak bir şey değil ama emin olun üç yıl, dört yıl öncesine göre ‘1 Bitcoin eşittir 1 Bitcoin‘ anlayışına alışan sayısı daha arttı. Onu söyleyebilirim size.
Bu arada şunu da söyleyebilirim. Bitcoin’in teknolojisi, çok eski bir teknoloji. İlk çıktığı için daha fazla önde. Bitcoin parayı park etme yeri olarak görüldü. Bambaşka projeler var, az önce anlattığım projeler, bir problemi çözdüğü için orada. Bu arada 9 bin tane para biriminden de dediğim gibi bunların çoğu batacaktır. Ben bundan iki yıl önce de, üç yıl önce de, dört yıl önce de aynı şeyleri söylüyordum. Şu anda da aynı fikirdeyim ama, bir kısmı da tutunamayacaktır diye diye düşünüyorum.
‘Bitcoin dünya ticaretine yeter mi?’
Fatih Altaylı: Peki hocam çok basit bir şey söyleyeceğim. ABD dedi ki, “Ben artık doları kaldırıyorum Bitcoin kullanacağım.” Bugün Amerikan ekonomisini boyutuna baktığınız zaman, Amerika’nın yıllık GDP’si (gayri safi yurtiçi hasıla) 20 trilyon dolar. Elimizde de 21 milyon tane sabit Bitcoin var değil mi? O zaman Amerika böyle bir karar alırsa yarın, 1 Bitcoin’in değeri şöyle bir hesaplayayım, 952 bin dolara mı denk gelecek?
Özgür Demirtaş: Şu anda ben size hemen söyleyeyim. Hatta canlı fiyatını söyleyeyim bakın. Şu anda biz bu konuşmayı yaparken, 1 trilyon 53 milyar dolar değeri.
Şimdi şöyle, ben anladım sizin sorunuzu. Siz şunu soruyordunuz, “Ya bu Bitcoin dünya ticaretine yetmez” diyeceksiniz. Ama bu sefer kesirlere böleceksiniz. Şimdi 1 pasta, pastanın boyutu önemli değil mi, yeter mi yetmez mi konusunda. Ama dilimler yetmez diye bir şey yok. İstediğiniz kadar dilimlere bölebilirsiniz bunu.
Şimdi mesela Satoshi denen bir olay var, milyonda 1’i. Satoshi ile o zaman sizin söylediğiniz gibi olur, değeri çok artar. O zaman siz tabii ki bir domatesi Bitcoin’le alamazsınız ama satoshi ile alabilirsiniz.
Bu arada ben, yakın vadede domates biber patlıcanın kriptoyla alınacağını düşünmüyorum. Onlar, reklam değeri olan hareketler. Elon Musk‘ın yaptığı da reklam değeri olan bir hareket. Ancak unutmayın Bitcoin bunun için bayağı bir yavaş. Ancak bambaşka para birimleri var, über hızlı yani. Siz herhangi bir kredi kartınızı bir yere dokundurup işlem yapıncaya kadar zaten parayı gönderebileceksiniz öbür taraftan ve diyelim ki 100 milyon adet var o para biriminden. Dolayısıyla sorunuzun yanıtı şu; 28 trilyon dolarlık bir ABD ekonomisi ama burada 1 trilyon dolar toplam değere ulaşmış bir para birimi, toplam 21 milyon adet var ama tekrar söyleyeyim, Satoshi’lere bölerseniz, çok daha fazla. Hatta eğer problem olursa araya bir layer/katman kurulur büyük ihtimalle, 1 satoshi de gerektiği zaman 10’a bölünür, 100’e bölünür.
‘Önemli olan parayı park etme’
Yani bunun teknik yolu bulunacaktır, ancak, konu oraya gelsin keşke. Bir de unutmayın, alışverişte kullanılma olayı, parayı park etme nosyonundan daha önemli. Aslında önemli olan şey parayı park etme. Bakın bir örnek vereyim size; bunca insan dünyada niye oturdukları ev dışında başka bir ev daha alıyorlar? Domates değil ki. İkinci evi yiyor mu bunlar? Yoo, yatırım için. Ya kardeşim, kirasına göre Türkiye’deki, Amerika’daki, Avrupa’daki evler, kendini 30 yılda amorti ediyor. Kendini 30 yılda amorti eden şey alınır mı? Haydi oturacağın ev, eşin istiyordur, çocukların büyüyecektir, anıların vardır bilmem ne ama; ikinci evi, üçüncüyü, dördüncüyü, beşinciyi niye alıyor bu insanlar? Türkiye de üç yılda bir araba alıyor millet, niye alıyor bunu?
Ana sebebi yine iskender kebapta saklı. Çünkü para ceplerinde kaldığı sürece değer kaybediyor. Parayı altına, arabaya, eve koyarak en azından alım gücünü korumaya çalışıyorlar enflasyona karşı. Ekonomiden hiç anlamayanlar da bunu yapıyor. Çünkü hissediyor bunu. Ama bakın ekonomiden biraz anlayanlar da enflasyondan paralarını korumaya çalışıyorlar, ama bunu daha kompleks yatırım araçları kullanıyorlar. Mesela, ben çok ev yatırımı olan bir insan değilim, eşi çok mesela sever. Eşim ev, ev, ev, ev der ama ben tabii matematikçi olduğum için aklıma uymuyor. Bana kalsa ömrümün sonuna kadar kirada yaşarım ben. Bu insanlar neden bu evleri alıyor? Parasının değerini korumak için. Amerika’dan bahsedeyim, Türkiye’yi geçiniz, bambaşka bir örnek daha kötü anlamda. Amerika da dahil hani şu enflasyonun yüzde 1-2 olduğu yer, 1900 yılına gidin ve 100 dolar banknotla bir süpermarkete girin bu Amerika’nın en bilinen şeyi ne, adamlar çok standart, 100 yıl önceki peynirleri aynı kapta hâlâ satılıyor. Gidin kaşar peynirleri alın. Tam 1900 yılında 100 dolarla bütün araba dolacak kaşarla. Sonra şuna bakın; aynı 100 dolarla, aynı ailenin ürettiği, aynı marka peynirden bugüne kadar alıyorsunuz? Ben size söyleyeyim. Yüzde 1’ini bile alamazsınız.
Bitmiş, şimdi o zaman 100 doları olan Amerikalılar ne yaptı? Onunla ev aldı. Gayrimenkul fiyatları böyle artıyor. Arazi aldı, altın aldı. Ama bunun asıl sebebi biz bir problemi, başka bir problem yaratarak çözmeye çalıştık. Sonra da iklem krizini görüyorsunuz Amerika’da veya İspanya’da veya Portekiz’de. Halbuki buradaki problem cepteki paranın alım gücünün düşmesi. Eğer bilseniz ki cebinizdeki parayla bugün de, yarın da üç yıl sonra da üç aşağı beş yukarı aynı şeyler alacaksınız, böyle garip hareketlere girmezsiniz.
‘Nakit kral’dı, şimdi öyle olmadığı için ‘Bitcoin is the King‘ demeye başladı insanlar
Fatih Altaylı: Hocam, Bitcoini iyi anlatsınız ama ben hala şüpheciyim. Ben eşinizden yanayım. Fena ikna etmediniz yine yani, çok sorularıma biraz daha iyi yanıt aldım ama yine de çok ikna olmuş değilim.
Özgür Demirtaş: Bakın sizi güldüreyim Fatih Bey. Sizinle nasıl aynı kafada olduğunuzu şimdi Neslihan söylüyor, diyor ki “Ev almadın, ev almadın, ev almadın.” Ya diyorum ev almayacağım 30 yılda (amorti edecek), ben finans dersi veriyorum. Utanıyorum yani bana sorsalar. En sonunda ben ona dedim ki “Gel, biraz şu yatırımlardan yapalım” dedim. Bana her sabah soruyor “Garanti mi, kesin olur mu?” “Neslihancığım bak, kesin olsa getirisi bu kadar olmaz, beklenen getirisi bu kadar olsa kesin olmazdı zaten.” Yani kesin diyorsan babaanne gibi gideceksin, yüzde 1 faizden koyacaksın bu kadar dolarını. Evet o kafa yapısından çıkmak lazım.
‘Bankalar kripto paraları kabul edecek mi?’
Fatih Altaylı: Özgür Hocam şimdi şeyi merak ediyorum, kripto paraların bu gün yatırım değeri elde edebiliyor olması açısından, evet kendi kazandırdığı değer çok yüksek gözüküyor ama bir süre sonra bu spekülatif artışlar haliyle azalacaktır. Bu da meselenin sorunlarından bir tanesi. Diyelim ki benim 1 milyon dolar olan Bitcoinim var. Ben bir ev almak istiyorum ve krediyle almak istiyorum bu evi. Gidiyorum bilmem ne bankasına, “Arkadaş benim bu kadar kripto param var, sen bunu ipotek et ve bana kredi ver.” bunu istediğim zaman bunu dünyada hiçbir banka kabul etmiyor şu an. Ne zaman böyle bir şey gerçekleşebilir? Gerçekleşme ihtimali var mı? Kripto para bir yandan da mevcut bankacılık sisteminin düşmanı. Düşmanını nasıl benimseyecek? Nasıl bir bankacılık sistemine evrilecek bu iş, evrilecek mi ya da?
Özgür Demirtaş: Şimdi çok güzel soru. Burada ekranımı paylaşabiliyor olsaydım sizinle birtakım şetler paylaşabilirdim. Sorunuza net yanıt veriyorum Fatih Bey. Bu ne zaman olacak diyorsunuz, bu oldu. Var bu ama bu bizim bildiğimiz bankalar üzerinden değil; şimdi isim vermeyeyim burada. Bir yapı oluştu, buna biz, merkeziyetsiz finans diyoruz.
Şimdi bakın merkeziyetsiz blockchain içinde merkeziyetsiz finans oluştu ve sıkı durun, fiziksel dünyada finans dediğimiz zaman ne var içinde? Ben söyleyeyim. Banka var, banka ne yapyor? Milletten mevduat topluyor, ona kredi veriyor. İki; sigorta şirketleri var onlar, ne yapıyor, milletten prim topluyor bir milyon kişiden. Bunun 100’ünün başına kötü bir şey geliyor Allah korusun, onlara sonradan ödeme yapıyor. Üç; borsalar var fiziksel olarak, onlar ne yapıyor, alıcı ile satıcıyı bir araya getiriyor. O işlemden bir pay alıyor. Dört; para yönetim şirketleri var, fon şirketleri. O şirketler paranızı alıyor, sizin adınıza yönetiyor. Çok kâr getirisi sonrasını kendisine alıyor.
Dört tane şey var. bu dördünün dördü de blockchain üzerine taşınmış durumda. Sizin sorduğunuz soru bu dördünden ilki konusunda. Yani benim bir kriptom var, nasıl benim Türk Liram varsa, ben gidip bankaya diyorum ki “Al kardeşim ipotek, bana kredi ver“, evim varsa “Al kardeşim bunu ipotek, bana para ver.“
Siz de soruyorsunuz ki kriptom var benim, ben bunu verip, ekstra bir borç alabilir miyim? Bu merkeziyetsiz finansın ilk bacağı. Dijital hale geldiler. Şimdi isim vermeyeyim. Sahipleri yok. Elektrik yok, su yok, faks yok, telefon yok, sizin şu anda 1 milyon TL karşılığı olan Bitcoininiz mi var? Etherium var ya Bitcoin’den sonraki en büyük para birimi. Etherium Blockchain’inin en büyük özelliği, üzerinde akıllı kontratlar yazılmasıdır. Hani Tapu Kadastro, noterlik bilmem işlemleri var ya, onları bilgisayar kodu haline getirebiliyorsunuz ve Etherium Blockchain’i üzerinden yapıyorsunuz bunu. Size az önce söylediğim merkeziyetsiz finans, yani merkeziyetsiz sigorta şirketi, merkeziyetsiz borsa, merkeziyetsiz banka ve merkeziyetsiz fon şirketlerinin çoğu Etherium üzerinde şu an.
Çok güzel. Peki bunlar ne yapıyorlar? Gidiyorsunuz Bitcoininiz mi var? Etherium üzerinde kullanabilecek hale getiriyorsunuz onu bir kaç tuşla. Onu oraya koyuyorsunuz. Yani mevduat olarak koyuyorsunuz. Size bir de faiz veriyor onun üzerinden, onu ipotek ediyorsunuz. Onu ipotek ettikten sonra kredi çekebiliyorsunuz. 1 milyon dolarlık oraya para koyarsanız eğer, siz onun yüzde 80’i kadar para çekebilirsiniz maksimum. Yani 800 bin dolarlık para çekersiniz. Hatta bu o kadar yapılmaya başlandı ki şimdi izin verirseniz beni bekleyin, izleyicilere canlı olarak bütün ekranlarıma bakarak söyleyeyim, şu anda sistemdeki büyüklüğü size söyleyeceğim. Sadece birindeki büyüklüğü söyleyeceğim ve şaşıracaksınız bu rakamı duyduğunuz zaman. İsim vermeyeceğim için söylüyorum. Bu merkeziyetsiz finansta şu anda toplam para 60 milyar dolar. 1 yıl önce 1 milyar dolar bile değildi. Sadece bir tane merkeziyetsiz bankada şu anda 15 milyar dolarlık depozito var.
Dolayısıyla bankalara ben buradan sesleneyim. Elinizi çabuk tutun siz regülasyonlar aracılığı ile korunduğunuz için kendinizi güvende hissediyorsunuz. Ancak bunlar fake, sahte korunmalar. Yani birileri sizi kanunla koruyor diye korunmuş olmuyorsunuz. Teknolojiden geri kalmayın. Yani mevduat topla, kredi ver olayı algoritmik bir olaydır. Şimdi olmasa bile ileride algoritma dönüşebilir.
Sigorta, şu an sigortayı büyük şirketler yapıyor doğru mu? İnsanların birbirini sigortaladığı döneme doğru gidiyoruz. Örnek vereyim Fatih Bey, benim şu anda arabam var, sigorta yaptırmak istiyorum. Ve diyorum ki benim bu model bir arabam var sürücü geçmişimde, gidiyorum dört tane, beş tane sigorta şirketi var, Türkiye’den bahsetmiyorum, Amerika’da bir sigorta şirketine, en iyi fiyatı veren sigorta şirketine sigortamı yaptırıyorum. Sadece fiyat önemli değil; işimi hallediyor mu o da önemli. Artık ne olacak biliyor musunuz bundan 40 yıl sonra? Konuşmayı anar insanlar. Ben diyeceğim ki internete, blockchain üzerinde, şu model arabam var. Sürüş geçmişim yine blockchain üzerinde budur. Sahtekârlık yapamam orada. Beni sigortalamak isteyenler kimler? Herkes bana teklifte bulunacak Fatih Bey. Senin 100 bin dolara sigortalarım arabanı, şu kadar fiyata, aylık 2000 dolara, biri diyecek ki aylık 1500 dolara, biri diyecek ki aylık 800 dolara. Ben de gideceğim en ucuza yapacağım. Peki nereden bileceğim bu adamın kaza olursa bana para vereceğini? O parayı ipotek olarak sisteme koyacak çünkü adam sigorta süresi boyunca. Garanti, yani sigorta şirketinin keyfini beklemeyecek. Şimdi herhangi bir sigorta şirketi bu modelle yarışabilir mi?
Kripto paralar nerede tutuluyor, sahibi kim?
Fatih Altaylı: Peki bunu çok soruyor vatandaşlar. Her 100 kişiden 20, 30’u bu soruyu soruyor. Diyorlar ki kripto için yatırılan paralar nerede tutuluyor? Bu paraların sahibi kim diyorlar? Sistemin ne kadar anlaşılmadığı bu sorudan belli aslında.
Özgür Demirtaş: Ama çok güzel soru. Ben soruyu neden beğendiğimi söyleyeyim size. Temel soruları niye beğeniyorum biliyor musunuz? Çünkü Fatih Bey, toplumdaki en büyük problemler, temel soru sormamamızdan kaynaklı. Yani biz ayıp olmasın diye, aman bilmediğimi düşünmesinler diye, temel soruyu sormadığımız, havalı gözükmek için de 18. stepteki soruyu sorduğumuz için temel soruyu sormuyoruz, yanıtını almıyoruz. Sonraki bütün düğmeler de yanlış ilikleniyor.
Şimdi bakın soru şu, bu paralar nereye gidiyor? Şimdi tabii bu sorunun altında yatan nedeni konuşmak lazım. Bir kere paranın bir yere gittiği yok. Bunun nedeni şu, insanoğlu, 30 bin yıldır bir otorite altında çalışıyor. Bir; doğduğu zaman mağaradaki babası ve annesi, ondan sonra köyü varsa köyün ağası, eğer Ortaçağ’da yaşıyorsa, kralsa, monarşiyse yani sürekli otorite var. Kişiler şunu düşünemiyor, bütün aksiyonlarımdan ben sorumluyum diye düşünemiyor.
Şimdi gelelim soruya. Şimdi Türk Lirası’nı bir yere yatırdım, kayboldu. Hemen ne yaparsın? Bankaya telefon açarsın. Kardeşim benim burada param vardı diye. Bitcoin’i yatırdım. Cüzdanımın şifresini unuttum. Nereye telefon açacağım? Yok öyle bir şey bitti. Çünkü bu merkeziyetsiz sistemde banka sensin. Sigorta şirketi sensin. Borsa sensin. Dolayısıyla yaptığın her şeyden de sen sorumlusun.
Şimdi siz hisse senetlerinden bahsedeyim. Takasbank denen olay var Amerika’da, bu Elon Musk’lar falan da amiyane tabirle buna gıcık kapıyorlar. Herhangi bir şeyi siz sattığınız zaman o para değişik ülkelerde değişik şeyler var. Bir gün sonra veya gün sonra o işlem yapılmış gibi gözüküyor. Ancak blockchain ekosisteminde buna gerek yok, anlık her şey zaten. Her şeyi anlık olarak kaydediyorum. Ben parayı verdim. Bitcoin’i satmak isteye bir kişi var, bir de almak isteyen bir kişi var. Çok basit ben parayı verdiğim zaman Bitcoin’i aldım. Para bana bunu kim sattıysa ona gitmiş oldu.
Merkezi bir otoriteden de geçmedi bu olay. Ama eğer ben borsadan bir hisse senedi alsaydım, Türkiye’deki borsadan veya Amerika’daki borsadan, o bir merkezî yapıdan geçerek gidecekti. Burada ise öyle bir şey yok. Özellikle merkeziyetsiz borsalarda yok. Çok detaya girmeden şunu söyleyeyim. Devlet regülatörleri büyük hata yapabilirler eğer merkeziyetçi borsaları düşünürlerse. Tekrar söylüyorum, merkeziyetsiz borsalar kuruldu. Nasıl çalıştıklarını söyleyeyim. Diyelim ki Fatih Bey’in elinde Apple hissesi var ve bunu satmak istiyor. Nasıl satıyorsunuz bunu? Borsaya giriyorsunuz, Apple’ı almak isteyen ve satmak isteyenler var. Apple’ınızı satıyorunuz dolarınızı alıyorsunuz. Erdem Bey de almak istiyor, doları veriyor, Apple’ı alıyor. Ama borsada bir piyasa yapıcı var. Şimdi bir an için böyle bir şeyin olmadığını düşünün. Bir leğen veya bir havuz var. Leğenin içine biri, 5 milyon dolar para koymuş. Bir de 5 milyon dolarlık Apple hissesi koymuş. Niye koymuş?. Fatih Bey gidiyor, elinde Apple hissesi var leğene atıyor, o kadarlık dolar çekiyor. Erdem Bey de Apple almak istiyor, gidiyor doları atıyor, Apple’ı çekiyor. Peki anladık da bu leğeni oraya kim koydu? Biz bunlara ‘liquidity provide‘ diyoruz, yani likidite sağlayıcıları. Bunlar da, nasıl bizim alım-satımlarımızdan bir ücret alıyorlar, bu adamlar da leğenden para kazanmış oluyorlar.
Böylece borsa sizsiniz, banka sizsiniz, sigorta şirketi sizsiniz, fon şirketi sizsiniz. Sonunda şunu söyleyeyim; özellikle Türkiye ve Afrika için blockchain gelişmekte olan ülkelere de fayda sağlar ama; en çok faydayı da gelişmekte olan ülkelere sağlar. Gelişmişlere değil. Bakın Lübnan.
Bakın neden? Enflasyonu olan ülkelerde o para birimlerine güven azaldı. Türkiye’de ne kadarlık altın ithalatı var biliyorsunuz. Biz o kadar altını ne yapıyoruz Fatih Bey? Sabah kahvaltısında altın mı rendeliyoruz? Hintliler gibi sütlacın üzerine altın mı döküyoruz? Taksak desek o kadar altını, bu vatandaşların tüm cildinin altınla kaplanması lazım.
80 milyon insan, neden altın alıyoruz biz? Niye o kadar araba alıyoruz biz? Almamızın nedeni yatırımımızı, yani alım gücümüzü korumak istememiz. Bu yüzden gelişmekte olan ülkelere çıkmış bir şey bu. Niye Nijerya’da ya da Lübnan’da o olaylar olduğu zaman, insanlar kripto paraya koştu? Güvenmiyorlar çünkü. Güven yok. Gelişmiş ülkelerde de katkısı var ama; daha teknolojik olaylarla katkısı var. O yüzden bence regülatörlerin bundan yararlanmanın kapısını açmaları lazım.
Yıllarca ne yaptık hatırlayın Türkiye’de? Bizde biliyorsunuz yasak vardı değil mi? Ve bizim şimdi isim vermeyelim, arabalarımız vardı camını böyle açıyorduk (döndürerek açılan camı gösteriyor), yan ayna yoktu. Alman arabası fiyatına satılıyordu. Niçin yaptık biz bunu?
Fatih Altaylı: Yerli ekonomiyi korumak için. Yerli üreticiyi.
Özgür Demirtaş: Peki korudu mu? Sonuç sıfır.Tam aksine açacaksın kardeşim. İyi olan kazansın diyeceksin.
Fatih Altaylı: Peki hocam şimdi bir şey soracağım. Bunun cevabını bulamıyorum. ABD’de sizin de söylediğiniz gibi, 1 trilyon civarında bir Bitcoin var. Amerika gizli gizli bunları toplasa ve hepsini topladıktan sonra dese ki ‘Artık Bitcoin yok, ben bunları sakladı’ dese ne olur?
Özgür Demirtaş: Şimdi bununla ilgili komplo teorileri var. Ben bilim insanı olarak kanıtlayamadığım teoriyi söyleyemem, inanamam. Komplo teorilerini de o yüzden sevmiyorum. Hiçbir komplo teorisinin yanlış olduğunu bulamam ama; herhangi bir komplo teorisinin yanlış olduğunu ispatlama yükü bilim insanları üzerinde değil. O komple teorisinin doğru olduğunu ispatlama yükü, onu iddia edenler. Bilimsel olarak biz böyle çalışıyoruz. Gelelim bu Amerika’nın olayına. Bazı bu kara para aklama olaylarından dolayı falan, FBI’ın elinde bayağı bir Bitcoin birikmiş durumda zaten. Bu bilgi var zaten elimizde ama, Amerika böyle bir şey yapar mı? Vallahi yani filmlerden izlediğimiz, böyle çok çevik olarak addedilen Amerikan devleti böyle bir şey yapsa şaşırır mıyız? Şaşırmayız, ama görüldü ki bu Trump’lı günlerden, o kadar da abartıldığı kadar değil. Koca kurumsal devlet, bir tane adamın elinde oyuncak oldu.
Çin yapabilir, yapamasınlar inşallah bu arada. Çünkü yapmaları çok tehlikeli olur. Neden? Ben istemem yani, ben hiçbir yerde çok fazla kripto para birikmesini istemem. Adaleti bozar o. Şöyle söyleyeyim size, neden Çin yapmaz biliyor musunuz? Çünkü bunlar, bir rüya içerisindeler. Bütün devletler, kendi para birimini çıkarmayı konuşuyorlar. İşte toplandık, bu arada da Ay’a insan gönderiyorlar sanki. Bunlar zaten açık kod olduğu için herhangi bir ülkenin kendi para birimini çıkarması 48 saat zaten. Ama öyle bir lanse ediyorlar ki basına, işte gruplarımız toplandı, işte hazineden bilmemeler toplandı, işte gizli toplantılar yapılıyor. Ne yapacaksın? Para çıkaracağım. Kardeşim neredeyse üniversite mezunu adam zaten oturuyor, yurt odasında kripto para çıkarıyor artık. Çünkü niye? Sizden önce çıkmış kripto para birimlerinin yazılımları open source, açık. Gidip kopyalasan bile, adını başka bi şey koysan bile var.
Bunun gibi bir sürü proje var özellikle merkezi finansta. İşte Çin ve diğer ülkeler kafayı buna taktılar. Biz kendi para birimimizi çıkaralım diye. İşe yarar mı, yaramaz. Çünkü neden yaramaz? Dijital Yuan ile Yuan arasında ne fark olacak? Bir fark olmayacak. Zaten biz bu devletlerin paralarından niye sıkıntılıyız? Adamlar zevkine göre sıkıştıkları zaman para basıyorlar. E sıkıştığı zaman para basıyor, sıkıştığı zaman vergi affediyor. Çalışkan parasını biriktirmiş, o parasının alım gücünü düşürmek istemeyen insanların suçu ne? Başta Amerika, hadi onların nükleer bombası var bilmem neyi var, hadi Avrupa’nın biraz geçmişi var, e peki diğer ülkelere ne oluyor? Afrika ülkeleri oluk oluk para basıyor. Biliyorsunuz bir noktadan sonra artık para basılamamaya başlıyor. Venezuela örneğini verelim çok acı bi örnek. Bu arada onu verince de kızıyorlar, hem sağcılar hem solcular kızıyor. Solcular kızıyor niye o örneği verdin Amerika’dan dolayı öyle oldular onlar diye; sağcılar kızıyor, onlar niye kızıyor anlamadım…
Fatih Altaylı: Onlar her şeye kızıyor.
Özgür Demirtaş: Venezuela’nın bu durumda olmasının tek bir nedeni yok, hiçbir şeyin tek nedeni olmaz ki kardeşim. Nedenlerinden biri Amerikan ambargosudur. Daha ne kadar söyleyeyim? Ama başka nedenleri de devlet başkanlarının diktatör olmasıdır ve Venezuela için çalışan ne kadar aklı selim adam varsa onların ülke dışına çıkmasına sebep olmasıdır.
Fatih Altaylı: Son bir şey soracağım. Ne zaman maaşlarımızı Bitcoin, Eherium ya da bunların alt birimi gibi bir şeyle almaya başlarız? Çünkü o gün gelmeden bu işin olduğu söylenemez. Ne zaman biz maaşlarımızı böyle aldık, o zaman bu iş olmuş demektir. Ne zaman bir tahmininiz var mı?
Özgür Demirtaş: Batı dünyasında ben bu tip haberlerin bir yıla kadar sıklıkla geleceğini düşünüyorum. Ancak korumalı olmak isteyen Afrika ülkelerinin, gelişmekte olan ülkelerin, öcü diye bunu engellemeye çalışacakalarını, kanunlar koyacaklarını düşünüyorum. Ancak hiçbir şey fark etmez, Bitcoinle ödeme yapmayı durdurursan seneye, adam parasını Euro cinsinden Dolar cinsinden alır, onu Bitcoin’e dönüştürür. Önemli olan alttaki problemi çözmek. Eğer bu kadar para basma olayı olmasaydı kimin Bitcoin’le mitcoinle işi olur? Buraya gelmesini ana sebebi devletlerin kendisidir efendim.
Özgür Demirtaş kimdir?
Özgür Demirtaş, Ankara’da dünyaya geldi. Üniversite yerleştirme sınavlarında Türkiye’de ilk 50 öğrenci arasında yer alarak, 1998’de Boğaziçi Üniversitesi Elektrik Elektronik Mühendisliği Bölümü’nü tamamladı. Boston College’daki çalışmalarını 2003’te tamamlayarak 27 yaşında finans alanında doktorasını kazandı. Aynı sene, Baruch College City University of New York’ta Yardımcı Doçent pozisyonunda göreve başladı. “Öğretim alanında”, 2003 yılında Finans bölümü içerisinde, 2004 yılında ise İşletme Fakültesi’nde en iyi öğretim üyesi seçildi. 2005 yılında, tüm ana bilim dalları ve fakülteler arasında en iyi öğretim üyesi seçilerek “Üstün Öğretim Madalyası”na layık görüldü. Aynı zamanda New York University (NYU) Stern School of Business’ta en yüksek öğretim değerlendirmelerini aldı. 2007 yılında doçent unvanını kazanarak City University of New York’ta kalıcı bir akademik pozisyon elde etti. 2010 yılında, öğretim alanında, ABD, İngiltere, Kanada ve İskoçya’da 1 milyon profesör arasında yapılan 10 milyonu aşkın öğrencinin değerlendirmeleri sonucunda, ilk 20 içerisinde gösterildi.
Çalışmaları dünyanın önde gelen akademik dergilerinde (Management Science, Journal of Financial Economics, Journal of Monetary Economics, Journal of Financial and Quantitative Analysis, Review of Finance ve Journal of Business & Economic Statistics) yayımlandı. 35’in üzerinde akademik yayın yaptı. Aynı zamanda özel yatırım fonları hakkındaki kitabı Academic Press tarafından basıldı.
2004 yılından başlamak üzere, araştırmaları City University of New York tarafından 6 sene boyunca ödüllendirildi. 2012 yılı Eylül ayında ABD’deki kalıcı pozisyonunu terk ederek, Sabancı Üniversitesi’ne Finans Kürsü Başkanı olarak katıldı. Sabancı Üniversitesi bünyesinde yaptığı çalışmalar ile Marie-Curie Avrupa Araştırma Fonu’nu kazandı.
Prof. Dr. Özgür Demirtaş, Sabancı Üniversitesi altında kurulan Finans Mükemmeliyet Merkezi (Center of Excellence in Finance) Kurucu Başkanlığı, Türkiye’nin önde gelen bankalarından Akbank’ın Yönetim Kurulu üyeliği ve Türkiye’nin ilk finansal okuryazarlık derneği FODER’in Kurucu Yönetim Kurulu üyeliklerini üstlenmiştir. Birçok büyük şirket ve holding için danışmanlık yapmaktadır. Türkiye, ABD ve Avrupa’da onursal konuşmacı olarak etkinliklere ve panelist olarak düşünce kuruluşlarının faaliyetlerine katılmaktadır. Aynı zamanda başta biyoteknoloji sektörü olmak üzere birçok sektörde melek yatırımcıdır.
(Sabancı Üniversitesi internet sitesinden alınmıştır).