YORUM | ADEM YAVUZ ARSLAN
Malum olduğu üzere ülkede tek gündem suç örgütü lideri Sedat Peker’in videoları.
Bugüne kadar 7 kez kamera önüne geçen ve toplamda 50 milyondan fazla izlenen (Pazar günü yayınlanan son videosu ilk gün on milyondan fazla izlendi) videolarında çok şey anlattı.
Verdiği isimler, detaylar ve itiraflar kıymetli.
Tabi ki konuşanın bir suç örgütü lideri olduğunu unutmamak gerekiyor. Yani her söylediğine peşinen doğruymuş muamelesi yapılamaz.
Ancak ilk gençlik yıllarından bu yana – kendi tabiriyle – derin devletin içinde olan Peker’in ifşaatları değerli.
Zira bizzat içinde olduğu kirli işleri anlatıyor.
Günlerdir gerek yazılarla gerekse de videolarla Peker’in anlattıkları ve dahi anlatmadıkları üzerine çok şey söyledik, bundan sonra da söyleyeceğiz.
Ancak bu aşamada ben 7. videoda yer alan bir bölüme özellikle dikkatinizi çekmek istiyorum. Çünkü çok önemli olmasına rağmen popüler diğer konuların arasında kayboldu, gerekli ilgiyi göremedi.
Peker bir kaç cümle ile geçiştirdi ama tarif ettiği, anlattığı şey Derin Devlet (bu arada Ergenekon isminin derin devletin tamamını kapsamadığını, bugünden geriye doğru bakınca aslında Ergenekon isminin tüm yapıyı tanımlamadığını daha net görebiliyoruz) denen kirli yapı.
Özellikle de Uğur Mumcu ve Kutlu Adalı cinayetleriyle Kürt işadamlarının infazına dair söyledikleri üzerine uzun uzun durmak lazım.
Bu aşamada gelin 10 yıl öncesine gidelim.
PEKER 10 YIL ÖNCE DE DERİN DEVLETİ TARİF ETMİŞTİ
Yaklaşık beş bin hakim savcının 15 Temmuz kumpası bahane edilerek, fişleme notlarıyla ihraç edilip tutuklanmadığı, yerlerine AKP ve MHP teşkilatlarından avukatların atanmadığı yıllardı.
Savcılar bırakın ekranda itiraf edilen suçları, yıllarca üzeri örtülen faili meçhuller gibi dosyaları aralayabiliyor, üzerlerine gidebiliyorlardı.
Onlardan birisi de özellikle Kürtlere yönelik infazları kapsayan faili meçhuller dosyasıydı.
Ankara merkezli yürütülen soruşturmada savcı Hakan Yüksel, Sedat Peker’in 4,5 saat boyunca ifadesini almıştı.
Peker uzun uzun cinayetlerin arkasında devletin olduğunu anlattı.
Hatta o dönemlerde şimdiki gibi ‘devleti kutsayan’ bir dil kullanmıyordu. Peker 1990’lı yıllarda Kürt işadamlarının ölüm emrinin MGK tarafından verildiğini duyduğunu anlatmıştı.
İfadesinde “Zaten o dönem herkes bu cinayetlerin kimler tarafından işlendiğini de çok açık biliyordu” dedi.
Bir adım daha giderek “Bu herkesin bildiği bir gerçek, siz bilmiyor muydunuz?” mealli şaşkınlık ifadesinde bulundu.
Bu ifadeyi hatırlatmamım nedeni Peker’in son videosu.
Sedat Peker son videosunda Mehmet Ağar ve Korkut Eken merkezli olarak derin devletin işlediği cinayetlerden bazılarına dair ipuçları verdi.
İlki Kuzey Kıbrıs’ın kokain ve kara para merkezine dönüştürülme süreçlerine dair yazılar kaleme alan gazeteci Kutlu Adalı’nın öldürülmesi oldu.
Peker, Adalı’nın Ağar ve Eken’in organizasyonu ile öldürüldüğünü iddia etti.
Aslında sadece iddia etmekle kalmadı, cinayet için kendisinden yardım istendiğini o da kardeşi Atilla Peker’i görevlendirdiğini itiraf etti. (Peker’in bu anlatımları sistemin daha önce de başka cinayetlerde kullanıldığının delili sayılabilir.)
Peker videolarında konuları hızlı hızlı geçiyor ama açtığı başlıkların her biri için ayrı ayrı yayınlar yapmak lazım. Çünkü gazeteci Adalı cinayeti ‘Ergenekon’un Kıbrıs operasyonları’ kapsamında çok önemliydi.
Aynı şekilde HDP Eşbaşkanı Pervin Buldan’ın eşi Savaş Buldan ve diğer Kürt işadamlarının öldürülmesi sürecine dair anlattıkları da uzun uzun ele alınmalı. Çünkü Peker’in “Ağar’ın işleri” olarak tanımladığı şeyler MGK’da pişirilip ‘devlet’ eliyle yapılan kirli operasyonlardı.
Peker’in esas bombası ise Uğur Mumcu cinayeti ile ilgiliydi.
Gazeteci Mumcu’nun PKK-uyuşturucu-silah ticareti ilişkisine dair yazılar yazarken öldürüldüğünü, arkasında Mehmet Ağar’ın olduğunu, saldırıdan sonra da olay yerine ilk gidenin Mehmet Ağar olduğunu anlattı.
Bu ifşaatlar Türkiye’nin yakın tarihinin yeniden yazılması demek.
Özellikle Uğur Mumcu cinayeti bağlamında. Peker ‘devlet olarak bilinen kişilerin’ vatan-millet söylemiyle ortamı hazırladığını ve kirli işlerini yaptırdığını ortaya koymuş oldu.
Dediğim gibi, Peker’in açıklamalarındaki diğer cazip başlıklar arasında kayboldu ama bu bölüm çok önemli.
Çünkü Türkiye’nin kirli tarihine dönük doğru bir adresleme yaptı. Dahası Türk derin devletini, çalışma usullerini ve kapasitesini bilenler için Peker’in anlatımları tutarlı.
2011 yılında çıkardığım ve Hrant Dink cinayetindeki derin devlet izlerini anlattığım “Bi Ermeni Var: Hrant Dink Operasyonun Şifreleri” kitabımda anlattıklarımı Peker on yıl sonra teyit etmiş oldu.
Özetle MGK birilerini ‘tehdit’ olarak kabul edip planlar yapıyor, devletin tüm birimleri kullanılarak istihbarat üretiliyor, daha sonra ‘ortam hazırlanıyor’ ve elemanlık ilişkisi bulunan tetikçiler devreye sokuluyor.
Azınlıklara, Kürtlere ve şu anda Gülen Cemaati mensuplarına yapılan bu. Adına ne derseniz deyin MGK’yı perde olarak kullanan bu yapı kirli işlerini ‘devlet’ zırhında yürütüyor.
Dediğim gibi, Peker’in açıklamaları-ifşaatları üzerine daha çok şey söylenecek. Kim ne söylerse, neresinden tutarsa tutsun ‘ilk düğme’ olarak iliklenmesi gereken yer tam da burası: MGK-Derin Devlet
Bu yapı merkeze alınarak yürütülecek soruşturmalarla sadece Uğur Mumcu ya da Savaş Buldan cinayetleri değil, faili meçhul bırakılan tüm cinayetlerin – Karlov suikastı dahil – ardındaki yapıya ulaşılabilir.
Bugünkü tartışmaların merkezinde olan Mehmet Ağar Emniyet Genel Müdürü olduktan sonra Mumcu ailesini ziyaret etmiş ve cinayetin ardındaki karanlık yapıyı (derin devleti) ima ederek “bir tuğla çekersem duvar yıkılır” demişti.
Bu tuğla aslında Ergenekon operasyonları sırasında çekilmişti.
Ancak 2013 sonrası AKP ile omuz omuza veren kesimler koşup o yıkılan duvara omuz verdi. Sonrasında yaşananlar ise herkesin malumu. Artık ‘mafyalaşan bir devlet ve devletleşen bir mafya’ var.
İktidarda ise organize bir suç örgütü.
Peker’in ifşaatları o meşhur tuğlanın bu kez çekilmesi için tarihi bir fırsat sunuyor.
Kaynak: Tr724