YORUM | MAHMUT AKPINAR
Sedat Peker’in videoları gündemi sarsmaya ve ilgiyle izlenmeye devam ediyor. Bir suç örgütü reisi gayet iyi halkla ilişkiler (PR) yapıyor. Toplumun dikkatini çekmeyi başarıyor. Videoları aynı gün içinde milyonlara ulaşıyor.
Peker’in konuşması, söylemleri, üslubu ilginç, hatta sempatik geliyor insanlara. Kahvaltıda son videosunu izlerken 14 yaşındaki kızım Peker’i birisini taklit eden komedyen sanmış: “Bu kadar uzun konuşması komikliğini azaltıyor!” dedi. Muhtemelen kendisine muhatap kitle seçtiği kırk yaş altı Peker’i hayranlıkla dinliyor. O’nu bir rol model, belki de kirli ilişkileri deşifre eden, kötülere savaş açan “Robin Hood” görüyor.
Organize suç örgütleri bir amaca yönelik, çok failli ve örgütlü şekilde suç işlemeyi hedefleyen yapılardır. Mafya örgütlerinin, çetelerin işlediği suçlar bireysel suçtan farklıdır. Bir hiyerarşisi vardır. Türüne göre amacını gerçekleştirmek için şiddet, cebir, tehdit, cinayet, gasp, haraç almak, uyuşturucu ve kadın ticareti, kaçakçılık, rüşvet, sahtecilik gibi yasadışı faaliyetler içinde olan yapılardır. Organize suçlar toplum barışı için ciddi tehdit oluşturan, ülkedeki hukuku işlemez ve işlevsiz hale getiren, yasalara, devlete güveni sarsan çok ciddi bir problemdir.
Peki mafyalaşma, çeteler hangi sebeplerden ortaya çıkar?
Hızlı ve çarpık kentleşme, işsizlik, hızlı nüfus artışı, ekonomik geri kalmışlık, eğitim eksikliği gibi sebeplerin tamamı mafyalaşmayı etkileyen faktörlerdir. Ama mafyalaşmayı besleyen, etkin ve görünür kılan başlıca 3-4 sebep sayılabilir.
1: Devletin zayıflığı, etkisizliği: Eğer devlet yeterince güçlü değilse, güvenlik ve asayiş gibi temel fonksiyonlarını yerine getiremiyorsa, boşluğu çeteler doldurur. Devlet meşru zor kullanma tekelini elinde bulunduran yegane güçtür. Eğer son dönemde Suriye’de olduğu gibi devlet çöktü ise bu boşluğu çeteler, illegal örgütler doldurur. İnsanlar da bunlarla muhatap olmaya mecbur kalır.
Osmanlı devletinin yıkılmasını müteakip bizde benzer durum yaşandı. Ülke işgal edildi, eski devlet dağıldı, yeni devlet de kurulmadığı için kaos oluştu ve bu boşluğu çeteler doldurdu. Daha sonra bu çetelerin çoğu Kuvayı Milliye çatısı altında Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk silahlı birimlerine dönüştü. Bir yönüyle Türkiye Cumhuriyeti’nde devlet-çete ilişkisi devletin kuruluşuna kadar gitmektedir.
Ancak daha sonra çetelerin doğuşunda devletin zayıflığı hiçbir dönem söz konusu olmadı. Türkiye’de devlet, münhasıran ordu, polis gibi silahlı birimler her dönem güçlüydü. 1980 öncesi sağ-sol çatışmalarının zirvede olduğu dönemde bile devlet zafiyeti yoktu. Kenan Evren’in ifadesiyle “şartların olgunlaşmasını” bekledikleri için illegal yapılara ve şiddet üreten örgütlere devlet seyirci kaldı.
2: Hukukun işlememesi, yargının adalet dağıtmaması: Bu faktör çetelerin ve organize suç örgütlerinin doğmasında çok önemlidir. Eğer vatandaş yargı mekanizmasında adaleti bulamaz, hakkını alamazsa hakkını meşru yolların dışında arar ve organize suç örgütlerine yönelir. Mahkemeler yetersizlikten veya etki altında kalmaktan adalet dağıtamaz olunca, bu boşluğu irili-ufaklı suç örgütleri doldurur.
Bu faktör Türkiye’de her dönem organize suç örgütü üreten sebeplerin başında geldi. Yargı ve yargıçlar pek çok dönemde politize oldu, militanlaştı. Hukuku değil politik görüşleri, ideolojileri dikkate aldı. Ayrıca yargının hantal yapısı nedeniyle geciken adalet büyük mağduriyetler oluşturdu. İnsanlar mafya/çeteler üzerinden hak aramayı daha pratik buldu. Bu nedenle ticaret hukukunun alanına giren konularda, çek senet, arsa arazi, ihale işlerinde pek çok organize suç örgütü türedi.
3: Kirlenen siyaset ve bürokrasi: Bir ülkede hukukun üstünlüğü, denge denetim mekanizmaları, şeffaflık yoksa siyaset ve bürokrasi yozlaşır. Kamu otoritesini kullananlar bilgisini ve yetkisini organize suç örgütleriyle paylaşır. Bireysel suiistimal, iltimas, rüşvet her toplumda görülebilir. Ancak münhasıran siyaset kurumu kirlendiyse ve denetim yetersiz ise diğer bütün alanları da kirletir, suça bulaştırır. Suçlar bireysel olmaktan çıkar, organize ve yaygın hale gelir. Rantlar pervasızca paylaşılır. Namuslu olsa dahi memurlar ve bürokratlar siyasete karşı koyamaz, ya kirli çarkların içinde yer alır veya göz yumar.
Türkiye’de son dönemde mafya liderlerinin itibar görmesi, illegal iş yapanların kahramanlaştırılması, çetelerin, ihale şebekelerinin devlet korumasına alınması, yolsuzlukların soruşturulmaması, iktidarla çatışmadıkça suçluların takibata muhatap olmaması siyasetin kirlenmesiyle ve devletin, toplumun her alanını kirletmesiyle ilgilidir. Türkiye’de kirli ilişkiler her dönem vardı ama hiçbir dönemde bu kadar aleni ve yoğun olmamıştı.
Siyasetçiler organize suç örgütlerini ve sözlü emirlerle memurları “maşa” olarak kullanmayı daha güvenli bulurlar. Böylece yasaları (sözde) bizzat kendileri ihlal etmez, riski başkalarına yıkarlar. Ama bu ilişkilerde zamanla kantarın topuzu kaçar. Güvenlik üretmesi gereken kolluk güçleri korku yayan birimlere dönüşür. Adalet dağıtması gereken yargıçlar suç örgütlerinin “eleman”ı olur. Siyasetçiler ise bunların hepsinin üstünde şemsiye görevi görür.
Çeteleşmenin, mafyalaşmanın en önemli sebeplerinden birisi de toplumun verdiği primdir. Mafya liderlerine “kahraman” olarak bakılan, videolarının milyonlarca izlendiği, gençlerin çete reislerine özenti duyduğu, medya marifetiyle bunların model olarak sunulduğu toplumlarda organize suç örgütleri patlama yaşar.
Türkiye’de her dönemde mafya, devlet, siyaset ilişkileri oldu ama hiç bir dönemde çete liderine koruma verilmemişti, “yılın işadamı”, “hayırsever” seçilmemişlerdi. Dahası hiçbir dönemde çetelerle mücadele etmesi gereken güvenlik birimlerindeki polisler, askerler bir mafya lideri adına marşlar söylememişti.
“Temiz toplum”, “yolsuzlukla mücadele” diye iktidara gelen AKP toplumu ve devleti tarihin en kirli kanallarına çekti, yolsuzlukta, çeteleşmede bütün dünyaya ufuk çizdi.
Kaynak: Tr724