YORUM | MAHMUT AKPINAR
Sadece insanın değil, bütün hayvanların en güçlü güdüsü korkudur. En yırtıcı hayvanlar dahi bilmediği varlığı koklar, tespit etmeye çalışır, zarar görmeyecekse yaklaşır.
Abraham Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi’nde en altta yeme, içme gibi fizyolojik ihtiyaçlar vardır. Onlardan sonra güvenlik ihtiyacı gelir. İnsan akıllı, gelecek kavramına sahip canlı olduğu için güvenlik onda diğer canlılara göre çok daha öndedir. Eğer güvenli olmadığını düşünürse temel fizyolojik ihtiyaçlarını dahi öteler. İnsanoğlunun kendisini gerçekleştirmeye yönelik faaliyetleri, fikri çabaları, estetik ve sanat kaygısı, siyaset, makamını ve konumunu düşünmesi fizyolojik ihtiyaçlarını karşılayıp emin bir ortama kavuşmasından sonra etkin hale gelir. Karnını doyuramayan, kendisini güvensiz hisseden insan eleştiri yapamaz, siyaset üretemez, eser veremez, düşünce hürriyetini kullanamaz. Çok bilinçli ve çok az sayıda insan bunları yapabilmek için korku atmosferiyle mücadele etmek, risk almak gerektiğinin bilincindedir. Onların ise pek azı mücadeleye cesaret edebilir.
Bu nedenle çete reisleri, mafya babaları herkesin önünde birini fena şekilde döverek, kurşunlayarak kendi lehine korku iklimi oluşturur ve itaat sağlar. Şiddet kullanan 3-5 serseri, korku iklimi oluşturarak binlerce kimseye diz çöktürür. Birlik olunsa mafyanın darmadağın olacağını en başta çeteler bilir. O nedenle ilk baş kaldıranı, itiraz edeni ibreti alem için, acımasızca cezalandırarak insandaki korku duygusunu otorite inşası için kullanırlar.
Otoriter yönetimler, diktatörler de muhalafet oluşmasını engellemek, toplumu yıldırmak için bu korku iklimini oluşturmak zorundadır. Moğollar bunu bir strateji olarak kullanmış ve geniş coğrafyaları korku güdüsünü etkili şekilde kullanarak kontrol etmiştir. Teslim olmayan şehirlerde baş üstünde baş, taş üstünde taş bırakmayarak korku egemenliği oluşturmuştur. Acımasızca ve alenen yapılan işkenceler, zulümler insanların, kentlerin itirazsız teslim olmasını sağlamıştır. Kazıklı Voyvoda’dan Hitler’e, Pol Pot’a kadar pek çok zalim bu yöntemi etkili şekilde kullanmıştır.
Dün meydan meydan dolaşıp Erdoğan’ın otoriter yönetimi adına nutuklar atan: “Onları bayrak direklerinde sallandıracağız,” “Kanlarında duş alacağız,” diye muhaliflere tehditler savuran Sedat Peker bunları neden söylediğini tweet’inde izah etmiş, “Kanla ilgili söylemiş olduğum olayların hepsi söylendiği dönemde hükümetin lehinedir. Çünkü o zaman korku iklimi oluşturmak lazımdı,” demiştir.
Hatırlarsanız 15 Temmuz sonrası sadece Peker’in böyle açıklamaları yoktu. Koca koca generallerin, hava kuvvetleri komutanının işkence edilmiş, ağzı burnu dağıtılmış, kan içindeki fotoğrafları medyaya servis ediliyordu. İnsanlara yapılan işkenceler gazetelere basılıyordu. 15 Temmuz’u otoriterleşmek için kendisine “Allah’ın lütfu” haline getiren Erdoğan bu işkence, şiddet söylemlerini ve görüntülerini Peker’in vurguladığı “korku iklimi” için göstere göstere kullanıyordu. Çünkü toplumun kendisine mutlak itaat etmesini, onun söylemlerine itiraz etmemesini amaçlıyordu. Bu nedenle yaşlı dedelerden, bebekli kadınlara kadar masumları hapislere doldurmayı, mala çökmeyi, katliamdan geçirmekle tehdit etmeyi, gündüz vakti transporterlarla insanları kaçırıp aylarca işkence etmeyi korku atmosferi oluşturma stratejisinin gereği görüyordu. Üretilen 15 Temmuz hikayesine itiraz edenleri anında cezalandırıyor ve eleştirilerin büyümesini engelliyordu. Nitekim CHP dahil bütün muhalefet Erdoğan’ın söylemlerini satın alıp papağan gibi tekrar ederken, 15 Temmuz’u biraz sorgulayan Selahattin Demirtaş anında hapse atılacak ve çıkarılmayacaktı. Çünkü konuşmaya, sorgulamaya imkan vermek, üretilen hikayeye itiraz etmek kurulan korku iklimini dağıtacaktı.
Aradan 5 yıldan fazla zaman geçti ama hala Erdoğan ,15 Temmuz sonrası kurduğu korku iklimini sürdürüyor. Söylemlerinin sorgulanmayıp ısrarla tekrarlanmasını istiyor. Bazı aydınlar, sol, Kemalist kesimler de onun 15 Temmuz hikayesini aynen yayıyor, asla kritik etmiyorlar. İnşa edilen korku iklimi ortalığa saçılan onca hakikate rağmen sürüyor. Herkes mahallecilik nedeniyle kendine dokunmayan karanlık noktaları es geçiyor. Erdoğan rejiminin kendisine dokunan taraflarına itiraz ediyor ama başkalarını yakan yalanları yok sayıyor.
Sedat Peker AKP’nin kirli, karanlık noktalarına, uyuşturucu ticaretine, kara para trafiğine kontrollü şekilde mercek tutuyor. Ama Peker ve benzeri silahlı, kanlı çeteler asıl kabiliyetlerini 15 Temmuz ve sonrasında korku iklimi oluşturmak için kullandılar. 15 Temmuz zaten kirli olan iktidarın dibine kadar kirlenmesinin, bütünüyle denetimsiz hale gelmesinin yolunu açtı. Ülkeyi kanlı ve kirli ortamdan çıkaracak, yeniden demokratik, temiz toplum inşasına imkan sunacak asıl konu 15 Temmuz’un aydınlatılmasıdır. Biraz vatanseverlik duygusu olan, hukuk adalet kaygısı taşıyan herkes bu kara deliğe odaklanmalı.
Peker bu açıklamaları gerçekten “vatan için” yapıyorsa 15 Temmuz’da kendilerine verilen rolü, yaptıklarını kamuoyuyla paylaşmalıdır. Pazarlık sebebi yapmaksızın ve tüm çıplaklığıyla…
Kaynak: Tr724