HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, siyaset-mafya ilişkileri, yeni anayasa, seçim ittifakı ve Kobane Davası’nın aralarında bulunduğu gündemdeki konularla ilgili gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Organize suç örgütü lideri Sedat Peker’in iddiaları ile ortaya çıkan ilişkiler için “Susurluk’tan vahim” değerlendirmesi yapan Oluç, muhalefet olarak konunun üzerine gideceklerini söyledi. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin açıkladığı anayasa taslağını “ucube sistemi daha ucube hale getirme” arayışı olarak yorumlayan Saruhan Oluç, bu iktidar zihniyeti değişmediği müddetçe yeni anayasa çalışması yapılamayacağını söyledi.
Seçim ittifakı konularının seçimler gündeme geldiğinde konuşulacağını belirten Oluç, Türkiye’nin seçimlerden önce bir demokrasi ittifakına ihtiyacı olduğunu söyledi, “HDP olmadan herhangi bir ittifakın başarı elde etme şansı yoktur. HDP kilidi açacak pozisyondadır” dedi.
Gazete Duvar’dan Nergis Demirkaya’nın haberine göre, Diyarbakır kayyımının heykellerine de tepki gösteren HDP’li Oluç, “Sadece halkın iradesini gasp etmekle kalmıyorlar. Halkın alınteriyle yarattığı belediyelerde ki zenginlikleri de talan ediyorlar, yandaşlara dağıtıyorlar. İçişleri Bakanı İmamoğlu elini bağlamış, HDP’li belediyeleri ziyaret etmiş diye soruşturma izni vereyim mi vermeyeyim mi diye konuşuyor. Sen ne konuşuyorsun? Mardin, Diyarbakır, Siirt kayyımı için dava açıldı, bunlara soruşturma izni ver” çağrısı yaptı. HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç’un değerlendirmeleri özetle şöyle oldu:
“SUSURLUK’TAN DAHA VAHİM”
Sedat Peker’in iddiaları ne kadar doğru, yanlış bilemiyoruz ama vahim bir durum olduğu görülüyor. Susurluk’tan çok daha organize çalışan, çeşitli odaklar tarafından koruma altına alınmış olan suç ortamından söz ediyoruz. Büyük bir çürüme. Susurluk’tan kötü bir durum çünkü siyasetçi, organize suç örgütü, bürokrasi arasındaki ilişkiyi çok net olarak gösteren bir tabloyla karşı karşıyayız. Hem eroin hem kokain ticareti açısından Türkiye’nin kilit noktada olduğu, büyük paralar döndüğü anlaşılıyor. Bağımsız, tarafsız yargı olsaydı soruşturmalar yapılırdı. Yeni bir yaşam, temiz toplum talebi yükseltilmiş olurdu ama maalesef bağımsız yargı olmadığı için üzerine gidilemiyor. ‘Ellerini arkadan bağladı soruşturmasına izin mi versem’ diyen bir İçişleri Bakanı bu açıklamalar üzerine sesini çıkarmıyor. Meclis açılsın, biz de diğer muhalefet partileri de hazırlık yapmıştır. Bu konunun üzerine muhalefet mutlaka gidecektir. Başka türlü temiz toplum yaratmak mümkün değil.
“KENDİ YUMRUKLARI NE DURUMDA?”
Korku ikliminin bu kadar hâkim olduğu, toplumsal, siyasal muhalefetin bu kadar ağır baskı altında olduğu bir ortamda demokratik, özgürlükçü anayasa yapılamaz. Türkiye’nin eşitlikçi, demokratik anayasaya ihtiyacı var. Bu, Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi adı verilen ve dünyada örneği bulunamayan ucube sistemi daha ucube hale getirme, var olan sistemi daha otoriter, daha totaliter, daha otokratik sistem haline getirme arayışıdır. Biraz da siyaset gündeminde yer alma hevesidir. ‘Sıkılı yumruklarla bu tartışma yapılamaz’ diyor. Önce aynaya bakması ve kendi yumruklarının ne durumda olduğunu görmesi gerekiyor. Şu anda zaten Meclis’te hiçbir parti ve hiçbir ittifak kendi başına anayasa yapacak durumda değildir. Bu iktidar zihniyeti değişmediği müddetçe anayasa çalışması yapılamaz.
“KOBANÊ DAVASINDA HUKUK MÜCADELESİNİ SÜRDÜRECEĞİZ”
Kobanê davası ilk açıldığında tamamen siyasi intikam davası olduğunu söyledik. İlk duruşma da bunu açıkça gösterdi. Hakim her türlü savunma hakkını sınırladı. İçeri giremeyen avukatlar için başka bir salon ayarladık, oradan izleyebilirler, dedi. Avukatlık, izleme makamına dönüştürülebilir mi? Bu aslında bir tiyatro. Karar verilmiş, mahkeme başkanı sonucu açıklayacak heyet olarak görünüyor. MYK’da değerlendirdik, hukukçularla görüşmeler yaptık. AİHM kararında da açıkça belirtildiği gibi iktidar siyasi saiklerle HDP’ye dava açıyor. Hukuk mücadelesini süreceğiz. İkincisi, biz o dönemin araştırılmasını istiyoruz. 10-11 kez araştırma önergesi verdik. Siyasi olarak arkadaşlarımızın tutumlarına sahip çıkacağız, siyasi, hukuki ihtiyaçlar neyse hepsini karşılayacağız.
“HDP OLMADAN HERHANGİ BİR İTTİFAKIN BAŞARI ELDE ETME ŞANSI YOK”
Seçim ittifakı, seçimler gündeme geldiğinde konuşulur. Seçimlerin ne zaman, hangi koşullarda, nasıl bir seçim sistemiyle yapılacağı belli değil. Hiçbirinin belli olmadığı bir zamanda seçim ittifaklarını konuşmak doğru değil. Türkiye’de bir demokrasi ittifakı anlayışı var olmazsa bu otokratik sistemi, tek adam anlayışını değiştirme şansı olmayacaktır. O yüzden biz bunları değiştirmenin yolunun demokrasi ittifakı anlayışında ortaklık yaratmak olduğunu düşünüyoruz. HDP seçmeni partisine en bağlı seçmen görünüyor. Bütün kamuoyu araştırmaları bunu gösteriyor. HDP seçmeninin de aslında demokrasinin gerçekleşmesi için kararlı bir seçmen olduğu açıkça görünüyor. Bilinçli bir seçmendir. HDP seçmeni seçimler geldiğinde koşullara bakarak ne yapması gerektiğini bulacaktır. HDP olsa da olmasa da bulacaktır. Kendimize güveniyoruz. Türkiye’de siyasete biraz ilgisi olan, yorumlayan herkesin de çok açık bir biçimde gördüğü ve fark ettiği bir konu var; HDP olmadan herhangi bir ittifakın başarı elde etme şansı yoktur. Bugünkü sistem içinde HDP, kilidi açacak pozisyondadır. Bunun bilincindeyiz. Tartışmalarımızı bu olgunluk ve ciddiyetle yapıyoruz.
“ADAY TARTIŞMASI YIPRATMA OYUNU”
(2018 seçimlerinde Abdullah Gül’ün ortak adaylığı) Gül’ün adaylığı konusunda resmi bir teklif gelmedi, parti olarak bunun içinde bulunmuş değiliz. Bugün bir seçim tartışması, “Çatı aday mı? Herkes kendi adayıyla mı?” tartışması yapmıyoruz. Seçimin hangi koşullarda yapılacağı belirsizken bu tartışmayı yapmak iktidarın istediği bir şey. ‘Çalı taşlamak’ derler. Çalı taşlayarak arkasındakileri çıkartma. İktidarın kalemşörleri bunu yapmaya çalışıyor. Yıpratma oyunudur, erkendir. Koşullar belli olsun bakalım.
“DOĞRU BULDUĞUMUZ BİLDİRİLERİ İMZALARIZ”
İmzaya açılan bildiriler daha çok dış politikaya yönelik. İsrail’in yaptığını çok açık yanlış bulduk. Filistin konusunda hassasız. İsrail’in savaş politikası hiçbir şekilde haklılık taşımıyor. Önümüze geldi, konuşuldu, imzaladık. Doğru gördüysek imzalarız ama ‘milli mesele’ diye yanlış politikanın arkasına dizilmeyi yanlış buluruz. Bunun bedelini bütün toplum ve ülke ödüyor.
“İMAMOĞLU’NA DEĞİL, KAYYIMLARA SORUŞTURMA İZNİ VER”
Kayyım kendi heykelini dikse çok daha hayırlı olacak! Birincisi oraya diktikleri tuhaf figürlerin Diyarbakır’ın mimari kültürüyle alakası yok. Estetik değeri olmayan berbat şeyler için 4 milyonun üzerinde para ödediler. Belli ki yandaş birilerine para kazandırma kapısı. Geçmiş Diyarbakır kayyımı büyük yolsuzluklar yaptı, soruşturma izni vermedi, çünkü kendi atadı. Bütün kayyımlar yolsuzlukta, usulsüzlükte bir numara haline geldiler. Sadece halkın iradesini gasp etmekle kalmıyorlar. Halkın alın teriyle yarattığı belediyelerdeki zenginlikleri de talan ediyor, yandaşlara dağıtıyorlar. Kayyım yolsuzluğunun hırsızlığının sonuna kadar takipçisi olacağız. İçişleri Bakanı, ‘İmamoğlu elini bağlamış’, ‘HDP’li belediyeleri ziyaret etmiş’ diye soruşturma izni vereyim mi vermeyeyim mi diye konuşuyor. Sen ne konuşuyorsun? Mardin, Diyarbakır, Siirt kayyımı için dava açıldı, bunlara soruşturma izni ver. Diyarbakır kayyımının estetik anlayışı olmadığını daha önceki çeşitli fotoğraflardan da biliyoruz. Buna cevabı sandıkta halk verecek. Kayyımın halk tarafından kabul görmediğini bu iktidar görecek.