Havaların ısınmasıyla birlikte Van- Diyarbakır hattındaki göçmen hareketliliği de arttı. Sınırdaki güvenlik önlemlerine rağmen kaçak geçişler engellenemiyor. Van Barosu Göç ve İltica Komisyonu’ndan Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Avukat Mahmut Kaçan’a göre, göçmen kaçakçılığı bazı yetkililerin de içinde bulunduğu bir sektör halini aldı.
İran sınırından Türkiye’ye kaçak yollardan giren göçmenler, sık sık yaşadıkları trajik olaylarla gündeme geliyor. Bangladeş, Afganistan, Pakistan ve İran gibi ülkelerden gelen göçmenler, sınırdaki tüm önlemlere rağmen Türkiye’ye girebiliyor. Göçmenler Türkiye’ye girdikten sonra bazen araçlarla bazen de yürüyerek Diyarbakır’a kadar geliyor. Son yıllarda karayollarında yürüyen göçmenler sıkça görülmeye başlandı.
İçişleri Bakanlığı’nın verilerine göre 2020 yılında Türkiye’ye kaçak giriş yapan 122 bin 302 göçmen yakalandı. 2021 yılında ise 5 Mayıs itibarıyla bu sayının 36 bin 898 olduğu açıklandı. Özellikle İran sınırı, bir bölümüne duvar örülmesi, sınır karakollarının bulunması, insansız hava araçlarıyla 24 saat gözetlenmesine rağmen geçişler engellenemiyor.
10 yıla yakın süre Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği Van Saha Ofisi’nde çalışan Van Barosu Göç ve İltica Komisyonu’ndan Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Avukat Mahmut Kaçan’a göre, göçmen kaçakçılığı bir sektör haline geldi.
VOA Türkçe’ye konuşan Kaçan, göçmen kaçakçılığının büyük bir endüstri yarattığını söyledi. Geçen yıl 61 göçmenin öldüğü tekne kazasından sonra bir rapor hazırlayan Van Barosu bu konuya dikkat çekmişti. Van’da göçmen kaçakçılığına karışan askerlerle ilgili davaların bulunduğunu vurgulayan Kaçan, İran ve Pakistan sınırında da benzer durumların yaşandığını ifade etti.
Kaçan, “Son yıllarda sınır hattındaki göçmen kaçakçılığı giderek sektör haline geliyor. Daha önce çok küçük çaplı kaçakçılık faaliyeti yapan insanlar bile bu alanın, risksiz ve cezasız bırakılmasını da gözeterek, bu alana kaymış durumda. Çok kısa sürelerde büyük riskler alınmadan, büyük paraların döndüğü söyleyebiliriz. Sadece Türkiye’de değil İran, Afganistan, Pakistan gibi sınırlarda çalışan asker, polis ve diğer yetkili kişilerin bir kısmının da bu çarkın içerisinde olduğunu söyleyebilirim. Göçmen kaçakçıları ile çalıştıkları, göz yumdukları söylenebilir. Van’da sınır hattında çalışan birtakım askerlerin göçmen kaçakçıları ile işbirliği yaptığına dair soruşturma dosyaları var, davaya dönüşmüş dosyalar var. Bu verilerden hareketle bu tespiti yapıyoruz. Bu kadar güvenlik önlemleri rağmen, bu kadar çok insan, her yıl artan bir şekilde düzensiz yollardan Türkiye’ye giriş yapmayı başarabiliyorsa, başka bir nedenle açıklamak mümkün değil” dedi.
“Cezasızlık insan kaçakçılarını cezbediyor”
Kaçan’a göre göçmen kaçakçılığını cazip hale getiren en önemli etken, cezasızlık. Geçen yılki tekne faciasından sonra tutuklanan 9 kişiden 8’inin kısa sürede serbest kaldığına dikkat çeken Kaçan, bu olaydan 6 ay önce Adilcevaz’da meydana gelen ve 9 kişinin öldüğü tekne kazasıyla ilgisi olduğu gerekçesiyle yakalananların sadece 27 gün tutuklu kaldığını ifade etti. Kaçan, “Bu suçla gözaltına alınan insanların birçoğu, kısa süre gözaltında tutuluyor. Bu tutuklama süreleri neredeyse bir ayı geçmiyor. Özellikle bu suçun ağırlaştırıcı neden olarak görüldüğü, bir örgüt çerçevesinde işleniyor olması, suç işlerken insanların yaşamlarının ruh ve fiziki bütünlüklerine yönelik eylemler ağırlaştırıcı neden oluyor. Kamuoyunun gündemine gelen bu olayda, 61 insan hayatını kaybetti, tutuklama süresi on ayı bile bulmadı. Göçmen kaçakçılığı ile ilgili çok ciddi bir cezasızlık politikası yürütülüyor. Hal böyle olunca da bu alanda çalışan, suç üreten suç şebekeleri, bu motivasyonla suç işlemeye devam ediyorlar” diye konuştu.
“Türkiye’nin sığınma prosedürü şeffaf olmalı”
İçişleri Bakanlığı verilerine göre 2020 yılında yakalanan göçmenler arasında 50 bin 161 ile Afganlar ilk sırayı aldı. Afganistan’ı 17 bin 562 kişiyle Suriye, 13 bin 487 kişiyle de Pakistan izledi. Avukat Kaçan, Pakistan ve Bangladeş gibi ülkelerden gelenlerin Türkiye’yi transit geçiş için kullandığını belirterek, “Onların neredeyse tamamını ülkelerindeki ekonomik koşullar nedeniyle, daha iyi bir yaşam umudu ile yola çıkan ve yüzde 99’u Avrupa’nın herhangi bir bölgesinde ulaşmaya çalışan insanlar. Onların Türkiye’de iltica aramak gibi bir amaçları yok. Türkiye’yi transit olarak kullanıyorlar” diye konuştu.
Türkiye’nin İran, Afganistan, Irak, Suriye gibi ülkelerden gelenler için sığınma prosedürü uygulaması gerektiğinin altını çizen Kaçan, Türkiye’de göçmenleri sınır dışı etme eğiliminin hakim olduğunu söyledi. Sığınma prosedürünün şeffaf olması gerektiği anlatan Kaçan, şöyle konuştu: “Sınır hattında ya da şehir merkezine ulaşmış, sığınma arayan insanlarla ilgili, özellikle kontrol noktalarında ya da değişik yerlerde yakalanan sığınmacılar, sığınma talepleri alınmaksızın, haklarında sınır dışı kararı veriliyor. Uzun süre özgürlüklerinden mahrum bırakılarak sonra da toplu şekilde ülkelerine sınır dışı edildiklerini biliyoruz. Bu şekilde Türkiye’ye gelip sınır sığınma prosedürüne erişmiş çok az sayıda insan var. İçişleri Bakanlığı 400 bin civarında insanın sınır dışı edildiğini söylüyor. Bakanlığın verilerine dayanarak söylüyorum, bu kadar insandan kaç kişinin sığınma taleplerinin alındığının, kaçının sığınma prosedürüne dahil edildiğine dair bir veri yok. Dolayısıyla Türkiye’deki sığınma sistemi şeffaf, erişilebilir, etkin bir sistem olmak zorunda. Ancak böyle olmadığı için birçok sığınmacı hayatlarını riske ederek, ölümcül rotaları kullanarak Türkiye’ye geliyor.”
İçişleri Bakanlığı verilerine göre 5 Mayıs 2021 tarihi itibariyle 1 milyon 121 bin 151 kişiye oturma izni verildi. Bakanlık verilerine göre ikamet izni olanların arasında ilk üç sırayı Irak, Türkmenistan ve Suriye uyruklular alıyor.