2013 yılının yaz aylarında İstanbul’da başlayan ve Türkiye’ye yayılan Gezi direnişine yönelik üçüncü yargılama bugün İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başladı.
Gezi davasının bugün Yargıtay 16. Ceza Dairesi tarafından 18 Mart tarihinde bozulan 35 sanıklı yine Gezi sürecini konu alan Çarşı davası ile birleştirilmesi gündemde.
Tümü ‘‘hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs’’ iddiasıyla yargılanan 16 sanıklı davanın tek tutuklu sanığı olan Osman Kavala, Silivri Cezaevi’nden SEGBİS (Ses ve Görüntü Bilgi Sistemi) aracılığıyla katıldı.
Kavala: ‘‘Davaların birleştirilmesi beraat kararıyla inandırıcılığını kaybetmiş bir senaryoyu canlandırma teşebbüsü olacaktır’’
Bozma kararı hakkında konuşan Kavala, Gezi davasının Yargıtay 16. Ceza Dairesi tarafından bozma kararı verilen Çarşı davası ile birleştirilmesinin toplum nezdinde inandırıcılık yaratmayacağını savundu.
1298 gündür tutuklu olan Kavala, ‘‘Bozma kararının altında yatan gerekçe farklı davaların birleştirilmesinin önünü açmaktır. Hiçbir delile dayandırılmadan benim ve diğer sanıkların hükümeti devirmek için gizli bir yapılanma içinde olduğumuz iddia ediliyor. Eğer Çarşı davası ile birleştirilirse siyasi amaçlarla yapılan bu suçlama örneğinin çarpıcı öğesi ortaya çıkacaktır. Beraat kararının bozulması davaları birleştirmek amacındadır. Davaların birleştirilmesi, sekiz yıl önce algı için hazırlanmış ama mahkemelerin verdiği beraat kararıyla inandırıcılığını kaybetmiş bir senaryoyu canlandırma teşebbüsü olacaktır’’ dedi.
Kavala: ‘‘Gezi iddianamesi senaryosunun telifi FETÖ üyeliğinden yargılanan emniyet ve yargı mensuplarına ait’’
Duruşma savcısının kendisinin tutukluluğuna devam edilmesi ve davaların birleştirilmesi yönündeki talebinden sonra yeniden söz alan Osman Kavala, ‘‘Davaların birleştirilmesiyle, Gezi olaylarının hükümeti devirmeye yönelik bir komplo olduğu senaryosu temelinde 3,5 yıl önce başlayan yargı süreci yeni bir aşamaya girecek. Gezi İddianamesi senaryosunun telifi FETÖ üyeliğinden yargılanan emniyet ve yargı mensuplarına ait. İddianamenin ekinde bulunan 14 ve 15 Haziran 2013 tarihli yazılardan görüleceği gibi, Gezi olaylarının benim baş aktörlerinden olduğum bir komplo olduğu kurgusu Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı’nda üretilmiş. AİHM kararının etrafından dolanmak için icat edilmiş olduğu aleni hale gelmiş olan casusluk suçlamasıyla ilgili hiçbir bulgu olmadığını iddianameyi hazırlayan savcı da biliyor, hatta itiraf ediyor. Bir taraftan bu durumu, casusluk faaliyetlerinin çok gizli yürütülmüş olmasıyla açıklıyor. Arthur Miller’ın McCarthy döneminde kaleme aldığı ‘Cadı Kazanı’ adlı oyunda, savcının doğası gereği görülemeyecek bir faaliyet olduğundan cadılık suçlaması için delil ve tanık aranmasına gerek olmadığını söylemesi gibi’’ diyerek davaların birleştirilmesi talebine karşı çıktı.
Atalay: ‘‘Cumhuriyet tarihinin en yaygın halk tepkisini Fethullahçı çeteyle ilişkilendirilmesine izin veremeyiz’’
Kavala gibi bir başka heyet tarafından İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapılan yargılamada 19 Şubat 2020’de beraat etmiş olan Mücella Yapıcı iki kez beraat etmiş bir kişi olarak yine beraatini isterken, bir diğer tutuksuz sanık avukat Can Atalay, mahkemenin istinaf mahkemesinin bozma kararına uysa bile beraat kararı verme seçeneği olduğunu söyledi.
Atalay, ‘“Bozma kararına uymak zorunda olabilirsiniz ama bozma sonrası serbestlik ve uyma sonrası serbestlik ilkeleri gereğince beraat kararı vermeniz gerekir. Beraat kararı temyiz görmeden savcılık makamı temyiz etmeden kesinleşti. Yargıtay gökyüzünün altındaki her şeyi dosyadaymış gibi toplamaya çalışıyor. Kavala’yı ilk tutukladıklarında tek soruşturma vardı. Beraat edince cezaevi nizamiyesinden çıkamadan ‘Yok bunun hakkında 15 Temmuz vardı o soruşturmadan serbest bırakmıyoruz’ dediler. Sabahına bu ülkenin en üst makamı Cumhurbaşkanı Erdoğan kükredi. ‘El çabukluğu marifetiyle beraat ettirdiler, ben bu işi böyle bırakmam’ dedi. Bırakmasın. Yargıya bu kadar açıktan müdahale varken bu ülkede yaşayamayız. Türkiye’nin en onurlu direnişini, Cumhuriyet tarihinin en yaygın halk tepkisini Fethullahçı çeteyle ilişkilendirilmesine izin veremeyiz’’ dedi.
İlkiz: ‘‘Bu dava utançtır’’
Atalay ile birlikte Mücella Yapıcı ve Tayfun Kahraman’ın avukatlığını üstlenen Fikret İlkiz, davanın yeninden görülmesinin bir hukuk garabeti olduğunu ifade etti.
İlkiz, ‘‘Beraat kararına karşı bozma kararına direnme hakkınızı vermeyen bir hukuk içinde Üçüncü Ceza Dairesi bu hakkın önüne geçmek için karar verdi. Gerekseydi, İstinaf Ceza Dairesi duruşma açar, o dosyayı açar, Yargıtay’a gitmeden ya da yerel mahkemeye göndermeden önce değerlendirirdi. Siz ne hakla ‘ilk derece mahkemenizde tartışın’ diyorsunuz? Gezi davasının bugün içinde bulunduğu duruma bakarsanız birleştirilmelerle bir mahkumiyet kararı verilmesine ilişkin bir karar asla hukuki değildir. Bu dava hukuk garabetidir, bir utançtır’’ dedi.
Taksim Dayanışması: ‘‘Akıl ve hukuk dışı bu dava geri çekilmeli, Osman Kavala serbest bırakılmalıdır’’
Duruşma önce Taksim Dayanışması adalet sarayı önünde basın açıklaması yaptı. Taksim Dayanışması adına açıklamayı Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Akif Burak Atlar okudu.
Atlar, ‘‘Gezi direnişi hukuka ve gerçeğe aykırı iddialarla bir kez daha yargılanmak isteniyor. Daha önce iki kez verilen yargı kararlarıyla anayasal bir zeminde gerçekleştiği tespit edilen Gezi direnişi mesnetsiz iddialarla üçüncü kez karalamak isteniyor. Gezi’yi kirletemezsiniz. Suçla terörle darbeyle kalkışma ile anılan bir eyleme dönüştürmenizi asla izin vermeyeceğiz. Bu akıl ve hukuk dışı dava derhal geri çekilmeli, hukuk dışı ithamlarla yargılamak istenen arkadaşlarımız hakkındaki iddialar düşürülmeli, somut hiçbir delil olmadığı halde siyasi bir tutsak olarak tutukluluğu devam eden Mehmet Osman Kavala serbest bırakılmalıdır. Siz karanlığı savunun, biz Gezi’yi savunuyoruz çünkü biliyoruz ki Gezi birleştirir. Gezi umuttur. Umudu yargılayamazsınız’’ dedi.
Durakoğlu: ‘‘Gezi davasıyla bir gözdağı veriliyor; korku iklimine teslim olmayacağız’’
Duruşma öncesi VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu, bu davanın topluma gözdağı verme amacı taşıdığını dile getirdi.
Durakoğlu, ‘‘Bu dava aslında Türkiye’de toplantı ve gösteri yürüyüşleri ile ilgili olarak var olan özgürlükler alanının biraz daha daraltılması için bir gözdağı. Topluma bir şeyler anlatılmaya çalışılıyor ve bunun yargı eliyle yapılması planlanıyor. Bir başka deyişle yargı eliyle hukuksuzluk meşrulaştırılıyor. Gezi’nin bu topraklar üzerinde demokrasimiz açısından son derece gelişkin bir süreç olduğuna inanıyoruz. Bir demokratik protestonun dile getirildiğine inanıyoruz. Birileri Gezi’yi kriminalize ediyor. Biz bu Gezi’yi savunuyoruz. Bu korku iklimine teslim olmayacağız’’ diye konuştu.
CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Ankara’da görülmekte olan Kobani davası ile Gezi davasının birlikte değerlendirilmesi gerektiğini söylerken bu davalarla yargının siyaset mühendisliğinin aracı haline geldiğini iddia etti.
Temelli: ‘‘İktidar bu davalarla yargı eliyle muhalefeti susturmak istiyor’’
HDP İstanbul Milletvekili Sezai Temelli de Tanrıkulu gibi Kobani ve Gezi davalarının ikili bir işlev gördüğü iddiasında.
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Temelli, ‘‘İktidar birkaç açıdan topluma mesaj vermeye çalışıyor. Hukuk devletinin kalmadığını, evrensel hukuk değerlerini geçerli olmadığını bir istisnai hale göre, bir olağanüstü hale göre bir toplumu yönetme iddiası olduğunu siyasi muhalefeti de yargı eliyle susturacağını söylüyor. Gezi davasına da Kobani davasına da o yüzden kumpas davası diyoruz. Bu davaların yaşandığı dönem, çözüm süreci dönemidir. Dolayısıyla iktidar bir yanıyla da siyaseten bir hafızayı silme peşindedir. Ortada ne doğru dürüst bir iddianame vardır ne de adaletin tecelli edeceği bir mahkeme salonu kalmıştır. Talimatlı bir yargı vardır. Adalet sarayları adeta Beştepe sarayının büroları haline dönüşmüştür. Oradan gelen talimatlarla insanlar çok ciddi anlamda saldırı ile karşı karşıya kalmışlardır. Savunma hakkı yok sayılmaktadır’’ diye konuştu.