Gezi davası, aralarında Osman Kavala’nın da bulunduğu 9 kişi hakkında verilen beraat kararlarının bozulması üzerine bugün yeniden görüldü.
Davada oy çokluğu ile Osman Kavala’nın tutukluluğunun devamına karar verilirken, mahkeme başkanı devam kararına muhalif kaldı. 6 Ağustos’ta yapılacak duruşmadan önce, 15 Haziran ve 12 Temmuz’da, Kavala’nın tutukluluğunun devam edip etmeyeceği dosya üzerinden incelenecek.
İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmada, savcı ara mütalaasında iş insanı Osman Kavala’nın tutukluluk halinin devamını talep etmişti.
Kavala’nın mahkemedeki savunması
Kavala mahkemede tutukluluğuyla ilgili yaptığı savunmada, “Gezi iddianamesinin senaryosunun telifi FETÖ üyeliğinden yargılanan emniyet ve yargı mensuplarına ait.” ifadesini kullandı.
AİHM kararına rağmen tutukluluğunun sürmesine itiraz eden Kavala, “Bir insanın 21. yüzyılda 3 yıl 7 ay gibi uzun bir süre cezaevinde tek başına bırakılması, bu tahakküm, bu baskı ne kadar sürecek?” ifadesini kullandı.
Tutukluluğun sürmesi için ortaya somut kanıtlar konamadığını belirten Kavala, “Bozma kararında ne beni ne diğer suçlananları suçla ilişkilendirecek bir öge bulunmuyor. Asıl gerekçe farklı davaları birleştirmenin önünü açmak. Anladığım kadarıyla bu siyasi davalarda algı yaratmak için elverişli bir yöntem. Beraat kararının bozulması davaların birleştirilmesi için atılan bir adımdır. Davaların birleştirilmesi de 8 yıl önce algı yaratmak için hazırlanmış ama mahkemelerin verdiği beraat kararıyla inandırıcılığını kaybetmiş bir senaryoyu canlandırma teşebbüsü olacaktır.” dedi.
Osman Kavala savcının mütalaasına ilişkin ise özetle şunlara söyledi:
“Davaların birleştirilmesiyle, Gezi olaylarının hükümeti devirmeye yönelik bir komplo olduğu senaryosu temelinde 3,5 yıl önce başlayan yargı süreci yeni bir aşamaya girecek.”
“Gezi olaylarının benim baş aktörlerinden olduğum bir komplo olduğu kurgusu Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı’nda üretilmiş. Adalet dışı gerekçelerle gerçekleştirilen ve adaleti yanıltmak amacıyla kullanılan hukuksuz dinlemeleri yapanlar da aynı ekip. Gezi protestolarının bir komplo olduğu kurgusu iktidarca benimsendiği ve siyaseten kullanıldığı için, bu anlatıya ters düşen beraat kararlarının bozulması benim için şaşırtıcı olmadı.”
“Gene bu anlatı gereği, bir komplo olarak Gezi protestolarını planladığım, yönettiğim ve finanse ettiğim algısının canlı tutulması için; aleyhime hiçbir delil olmamasına rağmen, Gezi davasından beraat etmiş olmama rağmen, AİHM’nin tutuklanmamın hak ihlali olduğuna hükmetmesi ve derhal serbest bırakılmamı talep etmesine rağmen, cezaevinde tutulmam gerekli görüldü. Suçlamalar değişiyor, bayrak yarışlarında bayrağın elden ele geçmesi gibi farklı yargıçlar ve mahkemeler yere düşürmeden tutukluluğumu birbirlerine geçiriyorlar.”
“Casusluk suçlamasıyla ilgili hiçbir bulgu olmadığını iddianameyi hazırlayan savcı da biliyor”
“AİHM kararının etrafından dolanmak için icat edilmiş olduğu aleni hale gelmiş olan casusluk suçlamasıyla ilgili hiçbir bulgu olmadığını iddianameyi hazırlayan savcı da biliyor, hatta itiraf ediyor. Bir taraftan bu durumu, casusluk faaliyetlerinin çok gizli yürütülmüş olmasıyla açıklıyor. Arthur Miller’ın McCarthy döneminde kaleme aldığı “Cadı Kazanı” adlı oyunda, savcının doğası gereği görülemeyecek bir faaliyet olduğundan cadılık suçlaması için delil ve tanık aranmasına gerek olmadığını söylemesi gibi.”
“Sivil toplum kuruluşlarının casusluk için kullanıldığına dair demokrasi karşıtı bir komplo teorisine başvurarak, sözlük anlamından farklı bir casusluk suçu kavramı geliştiriyor. İddianamedeki casusluk tanımı, yasalarımızdakinden oldukça farklı. Muğlaklığı ve keyfi uygulamalara müsait olması bakımından Almanya’da Nazi döneminde casusluk suçlamaları için kullanılan “Landesverrat”, yani devlete ihanet kavramını hatırlatıyor.”
“O dönem Almanya’sında halkın vicdanına uygun biçimde hareket etmediği için cezalandırılması düşünülen kişinin eylemi yasalardaki suç tanımına girmiyor ise yargıcın görevi en kullanışlı yasayı seçerek o kişiyi cezalandırmaktı. Siyaset yargı sürecinin her aşamasında etkiliydi, halkın vicdanının ne olması gerektiğini belirlemekte, hatalı bulduğu mahkeme kararlarını düzeltmekteydi. Örneğin Nazi rejimini eleştiren rahip Martin Niemöller’in beraat kararı siyaset tarafından sakıncalı bulunduğundan, kendisi savaş bitene kadar toplama kampında tutulmuştu.”
Gezi davasına tepkiler sürüyor
Duruşma öncesi basına konuşan HDP milletvekili Sezai Temelli, Gezi olaylarıyla birlikte Kobani duruşmasının da bugün gerçekleştiğini hatırlatarak şunları söyledi: “Bugün Türkiye’de aynı anda iki önemli dava görülüyor, birisi Gezi duruşması , ikincisi Ankara’da görülen Kobani davası. İki dava da Türkiye’de rejimin ne hale geldiği göstermesi açısından önemli. İki dava da siyasi dava. Bu davalar HDP ve sivil toplumu susturmak içi hükümetin emriyle açıldı.
Taksim Dayanışma Grubu üyesi Akif Burak, davanın sürmesinin arkasındaki esas amacının Gezi olaylarını karalamak olduğunu ifade etti ve şu görüşleri dile getirdi: “Daha önceki iki yargı kararına dayanılarak anayasal gerekçelerle gerçekleştiği kanıtlanan Gezi direnişini üçüncü kez karalama girişimi var. Bu mantıksız ve yasal olmayan dava geri çekilmeli. Arkadaşlarımıza yönelik kurmaca suçlamalar geri çekilmeli. Hakkında hiçbir somut kanıt olmayan siyasi tutuklu Osman Kavala serbest bırakılmalı.”