Kudüs’te Filistinliler ile İsrail polisi arasında çatışmalar sürüyor. Filistin Kızılayı, çatışmalarda 300’den fazla Filistinlinin yaralandığını açıkladı. İsrail de 20’den fazla polisin yaralandığını duyurdu.
Çatışmalarda Filistinliler İsrail polisine taş attı. İsrail polisi ses bombası, plastik mermi ve göz yaşartıcı gaz kullandı.
Çatışmalar Mescid-i Aksa çevresinde yoğunlaşırken, gerginlik zaman zaman cami içerisine de taşındı.
İsrail Başbakanlık Sözcüsü Ofir Gendelman, olayları “planlı bir isyan” olarak tanımladı. Filistin lideri Mahmud Abbas ise Mescid-i Aksa’ya çevresindeki olayları, “uluslararası kamuoyunun önündeki yeni bir sınav” olarak niteledi.
Dün geceki olayların, İsraillilerin “Kudüs Günü” kutlamasına denk gelmesi gerginliği daha da artırdı. Birçok İsrailli, İsrail’in Doğu Kudüs’ü işgal ettiği, 1967’deki Altı Gün Savaşı’nın yıldönümüne denk gelen günü İbrani takvimine göre “Kudüs Günü” olarak kutluyor. Bu yıl bu takvime göre Kudüs günü 9-10 Mayıs’a denk geliyor.
Sabah namazını Mescid-i Aksa’da kılan ve ardından tekbir getirerek sloganlar atan Filistinliler, bazı noktalara barikatlar kurdu. İsrail polisi Filistinlilere bir kez daha müdahale etti.
Filistinliler, “fanatik Yahudilerin kutladığı Kudüs Günü’nde Mescid-i Aksa’ya baskın yapacağını” söyleyerek bölgede nöbet tuttuklarını söylüyor.
Olaylar üçüncü gününde
Cuma akşamından bu yana Eski Şehir içerisinde bulunan Harem-üş Şerif’te yaşanan olaylarda, yüzlerce Filistinlinin yaralandığı açıklanmıştı.
Doğu Kudüs’teki gerginlik, Nisan ayının son haftasında Filistinlilerin Ramazan geleneği olan, oruçlarını eski kentin Şam Kapısı’nın merdivenlerinde açmalarının engellenmesiyle başlamıştı.
Ayrıca Filistinliler, Şeyh Cerrah Mahallesi’nde 30’dan fazla ailenin evlerinden tahliye edilmesi planına tepki gösteriyor.
Filistin Kızılayı, yaralananların çoğunun plastik mermiyle yüz, göz ve göğüs bölgesinden yaralandığını belirterek, hastanelerde doluluk yaşanması nedeniyle bölgede sahra hastanesi kurulduğunu aktardı.
Mescid-i Aksa Vakfı Müdürü Şeyh Ömer Kisvani, Harem-üş Şerif’te yaşanan olayların durdurulması için İsrail polisinden avlulardan çekilme çağrısı yaptı.
İsrail polisi ise “düzeni sağlamak üzere güç kullandıklarını” ileri sürerek, Filistinlilerin ibadet sonrası “eylem yaptığını” savunuyor.
Türkiye’den ve dünyadan tepkiler
Filistin Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi (BMGK) ile UNESCO’ya, Mescid-i Aksa’da yaşananlar konusunda üzerine düşen sorumluluğu yerine getirme çağrısı yapıldı.
BM Orta Doğu Barış Süreci Özel Koordinatörü Tor Vennesland, Kudüs’te tırmanan gerilim ve şiddetten duyduğu endişeyi belirterek, tüm tarafları sorumlu davranmaya çağırdı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanlığı, İsrail’i kınayan açıklamalar yaptı.
Erdoğan, “zalim ve terör devleti” olarak nitelendirdiği İsrail’e karşı tüm dünyanın “harekete geçmesi” gerektiğini söyledi.
Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada da, “İsrail güvenlik güçlerinin Mescid-i Aksa’da ibadet eden Filistinlilere yönelik gerçekleştirdiği ve çok sayıda Filistinli sivilin yaralanmasına sebep olan saldırıları şiddetle kınıyoruz” ifadesi kullanıldı.
Avrupa Birliği (AB) de Mescid-i Aksa çevresindeki olaylarla ilgili bir açıklama yaparak, tarafları gerilimi düşürmek için acilen adım atmaya çağırdı.
AB’den yapılan açıklamada, Şeyh Cerrah’ta yaşayan Filistinli ailelerin tahliye edilmesinin “yasadışı” olduğu da kaydedilerek, İsrail’in bu adımının gerginliği tırmandırdığı da belirtiliyor.
Harem-üş Şerif’in önemi
Harem-üş Şerif, hem Müslümanlar hem de Yahudiler tarafından kutsal sayılıyor. Yahudiler için bölge Museviliğin en kutsal noktası ve Tevrat’ta adı geçen iki mabedin de geçmişte bulunduğu yer.
Mescid-i Aksa ise İslam’ın üçüncü en kutsal ibadet yeri olarak kabul ediliyor.
Bu bölgenin içinde olduğu Doğu Kudüs, 1967’deki Altı Gün Savaşı olarak da bilinen Arap-İsrail savaşından bu yana İsrail devletinin işgali altında bulunuyor.
Harem-üş-Şerif’in dini önemi göz önünde bulundurarak bölgenin yönetimi için bir dizi hassas düzenleme yapılmış durumda. Kısaca ‘statüko’ olarak adlandırılan bu düzenlemeler, bölgeye giriş-çıkışların idare edilmesinden, karar alım sürecine kadar bir dizi alanı kapsıyor ve 50 yıldır uygulanıyor.