MERSİN – Sınır ötesi operasyonları “akıl tutulması” olarak değerlendiren DAD Eş Genel Başkanı Musa Kulu, savaşla kirli ilişkilerin ve var olan sorunların örtülmeye çalışıldığını söyledi.
Türkiye’de Kürtlerin kazanımlarını yok etmek amacıyla 2014 yılında Milli Güvenlik Kurulu’nda (MGK) devreye konulan “çöktürme planı”yla birlikte startı verilen savaş konsepti, sınır ötesi operasyonlarıyla sürüyor. Kürtleri beka sorunu olarak gören AKP-MHP ittifakı da savaşı daha derinleştirip, kendi iktidarlarını sürdürmek için anti-demokratik uygulamaları devreye koyarak, toplumu kendi hegemonyasına alarak baskılamayı hedefliyor. Başta Kürt sorunu olmak üzere Alevi gibi sorunların savaş konseptiyle çözülemeyeceğine vurgu yapan Demokratik Aleviler Derneği (DAD) Eş Genel Başkanı Musa Kulu, sınır ötesi operasyonlarını “akıl tutulması” olarak niteledi.
Alevilik inancının savaşı reddettiğini dile getiren Kulu, “Alevilik ölümü ve savaşı ret etmiştir ve yaşamı kutsamıştır. Alevilik, tarihten bugüne bütün zulümlere karşı çıkmıştır” dedi. AKP-MHP’nin Türkiye’yi İttihat ve Terakki zihniyetiyle yönettiğinin altını çizen Kulu, “Türkiye Türkçü, Turancı zihniyetiyle yönetiliyor. İttihat ve Terakki zihniyeti güncellenmiştir. Bundan kaynaklı da Türklük dışındaki hiçbir ırk kabul edilmiyor” şeklinde konuştu.
ÇÖZÜM DEĞİL
Savaş konseptiyle ne Kürt ne de Alevi sorunun çözüleceğine dikkati çeken Kulu, “Tarihte, 28 Kürt isyanı direnişi bastırıldı ama bu sorunlar bitirilmedi. PKK ise 29’uncu isyandır ve hala devam ediyor. Hiç bitmeyecek. Çünkü, bir toplumun hafızasını, kimliğini, kültürünü ortadan kaldırırsanız şayet toplumsal refleks ile karşı karşıya kalırsınız. Bu durum tüm toplumlar için geçerlidir. Savaşın hiçbir zaman kazanını olmamıştır. İnancımız, canlı ve insanı öldüreni Cem’e almaz. Bundan kaynaklı inancımız hiçbir zorbalığı kabul etmez” diye konuştu.
DÜŞMANLAŞTIRMA
Alevilik inancının mazlumun yanında olduğunu dile getiren Kulu, “Bugün iktidarı elinde tutanlar, ülkedeki bütün kurumsal yapıları ortadan kaldırarak kafasındaki projeyi hayata geçirmeye çalışıyor. Bu proje de Türkçe ve İslamcılıktır. Bu zihniyet de kendi dışında hiçbir inanca ve topluma yaşama şansın vermeyen bir zihniyettir. Onun için toplumsal destek bulmak için de sürekli bir düşman üretilmesi gerekiyor. Bunun için direnen Kürtler ve Aleviler, düşmanlaştırılıyor. Her seferinde bu durum da güncelleniyor” ifadelerini kullandı.
AKIL TUTULMASI
Sınır ötesi operasyonlarına dikkati çeken Kulu, “Bütün emperyal güçler birbirine hizmet eder. Bununla da kendi suçlarını örtüyorlar. Onun için dünya Alevilere ve Kürtlere yapılan zulümlere sessiz kalmaları bundandır. Bu güçler birbirlerinin günahlarını gizlemekten başka bir şey değildir” dedi. Sınır ötesi operasyonlarını “akıl tutulması” olarak değerlendiren Kulu, “Uzayda Kürtler ve Aleviler kendilerine ait bir yaşam kursalar, Türkiye’deki bu zihniyet oraya da müdahale hakkı kendisinde bulur. Bunu hangi akılla, hukukla, mantıkla açıklarlar bilmiyorum. Böyle bir hak ne evrende ne de hiçbir dinde yoktur. Bu operasyonlar, ekonomik çöküntüyü örtmek ve toplumu konsolide etmek için yapılıyor. Bu tür saldırılar, sonuçta döner ülkedeki ekonomiyi, toplumsal barışı ve huzuru hepsini katleder. Çünkü, bu zihniyetin üreteceği başka bir şey yoktur” dedi.
DEMOKRASİ RAFA KALDIRILDI
2013 yılındaki diyalog sürecini anımsatan Kulu, “Bu süreçte 10 tane Alevi çalıştayı gerçekleştirildi. ‘Kürt sorunu çözeceğim’ dedi. Kardeşçe ortak vatan duygusunun tam da zirve yaptığı bir süreç yaşandı. Ancak, bu iktidarı elinde tutanlar, iktidarlarını kaybedeceklerinden kaynaklı bu süreci sonlandırdı. Demokrasi tamamen rafa kaldırılıp zorbalık devreye konularak, toplumu biat toplumu haline getirme çabası içerisine girdiler ve bu durum da en pervasız şekilde devam ediyor maalesef” diye konuştu.
SONUÇ ALINAMAZ
Savaş konseptinin sorunlara çözüm üretmediği gibi sorunları daha da derinleştirdiğine vurgu yapan Kulu, “Savaş konsepti, var olan sorunlara yeni sorunlar üretir. Bu savaşlar, hiç kimsenin hayrına değildir. Bu kaos ve çatışma ortamı, bir bütün olarak topluma ve ülkeye kaybettirir” diye konuştu. Geleceği ortak akılla inşa edileceğine dikkat çeken Kulu, “Bu ülkede, Kürtler ve Aleviler de vergi veriyor ama hiçbiri ne inancını ne kültürünü ne de dilini yaşayabiliyor. Bu ahlaki ve vicdani olarak kabul edilebilecek bir durum değil. Türkiye’de demokrasi, huzur, barış ve kardeşlik olacaksa Kürtlerin ve Alevilerin talepleri kabul edilmelidir. Her inanç ve ırk kendi özgünlükleriyle yaşamalıdır. Bu taleplerin de Anayasal güvenceye alınması gerekir. Bu sorunu çözemezseniz hiçbir sorunu çözemezsiniz. Asimilasyonla, zorla ve savaşla toplumları yok edemezsiniz ve sonuç alamazsınız” uyarısında bulundu.
HAKİKATTEN KAÇIŞ
Türkiye’de başta Kürt sorunu olmak üzere diğer sorunların çözümünün adresi diyalog olduğunun altını çizen Kulu, “Sorunların çözümünde tek bir yol vardır, o da karşılıklı konuşabilmektir. Başka da bir yol yoktur. Öldürmekle, bombalamakla dünyanın hiçbirinde sorunlar çözülmemiştir. Diyalog sürecinde toplum huzurluydu, ama bugün toplum huzurlu değildir. Umudun, huzurun ve barışın olmadığı bir ülkede asla yaşam olmaz. Ancak, diken üzerine yaşarsınız” dedi. Devlet bağlantılı çete lideri Sedat Peker’in itiraflarına da değinen Kulu, “İçlerindeki tetikçi çıktı, iki video yayımladı ve tüm gündemi değiştirdi. İktidar söyleyecek söz bulamıyor. Ancak, hakikat başka şeydir. Savaşlar, kirli işlerin üstünü örtüyor. Savaşta gücü elinde tutanlar, hakikati gizlemeye çalışmakta; ancak hakikatin görülmek için muazzam bir çabası vardır ve bir gün ortaya çıkar. Çete rejimi, hakikatten kaçışın sonucudur. Bugün Sedat Peker çıktı, yarın başka birileri çıkacaktır” dedi.
KÜRT SORUNU
Tarihten bugüne kadar ki tüm iktidarların Kürt sorunun çözemediklerinden kaynaklı iktidarlarını kaybettiğini hatırlatan Kulu, AKP-MHP iktidarının da diğer iktidarlar gibi kaybedeceğinin altını çizerek, “Kürt sorununu çözemeyen iktidarlar, kaybettiriyor; ancak Kürt sorunu hala yerindedir. Kürt sorunu çözüldüğünde ülkedeki ekonomi, huzur, demokrasi, kardeşlik de zirve yapacaktır. Başka bir yol da yoktur” diye konuştu. Ülkede huzur ve kardeşlik içerisinde yaşamak isteyen 7’den 77’e herkesin sözünü söylemesi gerektiğinin altını çizen Kulu, “Hakikati söylememiz lazım. Gerçeklik ve hakikatten kaçarsak, sadece kaybeden oluruz. Bu süreçte işlediğimiz en büyük suç susmak ve kayıtsız kalmaktır. Bu durum çocuklarımıza bırakacağımız en büyük kötülüktür” diye konuştu.
MA / Mehmet Şah Oruç
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.