Türkiye’de mafya-siyaset ilişkisinin odağında yer alan ülkücü mafya lideri Alaattin Çakıcı’yı tutuklu bulunduğu cezaevinde ziyaret eden ve tahliye olması için ‘Yeni İnfaz Yasası’nda gerekli düzenlemeleri yaptıran Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, CHP’yi mafyayla yoldaş olmakla suçladı.
90’lı yıllarda hem siyaset hem de istihbarat kurumlarıyla yakın ilişkileri olan organize suç örgütü lideri Alaattin Çakıcı ile defalarca görüşen Devlet Bahçeli, partisinin Meclis grup toplantısında mafyayı tanımadıklarını ileri sürdü. Bahçeli, “Biz mafyayı tanımayız, mafyadan da anlamayız. Çeteler, CHP’nin yoldaşıdır” dedi.
Değerli dava arkadaşım Alaattin Çakıcı uzun süredir Keskin T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda hakkında verilmiş cezasını çekmektedir. Kendisi hem ülkü hem de ülke sevdalısıdır. Bizim taş duvarlar ardında bulunan bir ülküdaşımıza vefa göstermemiz kadar doğal bir şey de yoktur.
— Devlet Bahçeli (@dbdevletbahceli) July 2, 2018
Bahçeli’nin açıklamalarından satırbaşları şöyle:
”Salgın hastalık bütün ezberleri bozmakla kalmamış, yeni bir dünyanın kapılarını aralamıştır. İnsan insan ilişkileri, insan toplum ilişkileri, ekonomik, ticari ve siyasal ilişki ağları sonuçları önümüzdeki yıllarda daha net görülecek sancılı ve sisli bir kulvara girmiştir.
KOVİD-19’LA MÜCADELE ÖVGÜSÜ
Bizim kafa yormamız gereken asıl konu salgın sonrası vasat bulacak dünya tablosunda Türkiye’nin yeri, konumu ve üstleneceği rolüdür. Bizim inancımızda karamsarlık yasaklı alandır. Devamlı suretle felaket tellallığı yapmak ne insan sevgisiyle ne de sorumluluk hissiyatıyla bağdaşacaktır. Türkiye’nin Kovid-19 salgınını başarıyla yönettiğini ifade etmek vicdan sahibi herkesin görevi olmalıdır.
Yapılan onca muhterem hizmeti karalamaya, insanüstü çalışmaları kötülemeye niyetlenmek namuslu siyaset hali, utanma duygusu olan siyasetçi vasfı olamayacaktır. Maalesef CHP’nin ve İP’nin, diğerlerinin sakat, şaibeli ve sarsak muhalefet argümanları arasında Covid-19 da yerini almıştır. Zillet ittifakı yeni ortak gördüğü bulaşıcı hastalıktan nem alacak kadar basiretini kaybetmiştir. Adaleti dilinden düşürmeyen CHP ve yandaşlarının nasıl bir adaletsizliğin içine düştüğü bizim için ortadadır. Salgından dolayı mağdur olan insanlarımızın sesini duymak esas olmalıdır. Mağdur olan tüm insanlıktır. Türkiye’yi yöneten irade tüm imkanları seferber ederek talepleri karşılamaktadır. CHP Genel Başkanı’nın tüm iddiaları boştur, dayanıksızdır. Kovid-19 hepimizin ana meselesidir. Yapıcı, olumlu ve olgun muhalefet etmek duruyorken yalanı siyaset rotası haline getirmek su katılmamış bozgunculuktur. Nitekim CHP yönetimi bozguncudur. Milletimizin 2023 Haziran ayında bozguncuları sandıkta bozuk para gibi harcayacaktır.
Sağlık Bakanımıza, sağlık personelimize, doktorlarımıza inanıyoruz. Tedbirleri gevşetmeden, birbirimize destek verip tutunarak aklın, tıbbın ve duanın ikramı ile Covid-19’u inşallah hayatımızdan çıkaracağız. CHP’nin aşı ile ilgili kirlenmiş söylemleri millet nezdinde değersizdir.
”MİLLİ MÜCADELENİN İLK ADIMI ATILMIŞTIR”
Tam 102 yıl önce Samsun’da milli mücadelenin ilk adımı atılmıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk harcı karılmıştır. Türk milleti Samsun’dan İzmir’e kadar inançla yürümüştür. 19 Mayıs, zalime, haine, alçağa, işbirlikçiye yıldırım gibi çarpan Türk’ün kudretli yüzüdür. 102 yıl önce durup teslim olanlara karşı kıyıma geçilmiştir. Biz de 19 Mayıs ruhuyla zillete, rezalete, ihanete cephe açıyoruz. 30 Ekim 1918’den itibaren önümüze kefen koydular. Türk düşmanları kazan kaldırmıştı. Haçlı emelleri karşımıza geçmişti. İhanete ortak olanlar saf saf karşımızda toplanmıştı. Türk milleti tıpkı bugünkü gibi pes etmedi, vazgeçmedi ve bu kararlılık bize bir milli devlet kazandı. Gerekirse 102 yıl önceki adamı tekrar atarız yeniden Kocatepe’ye karargâh kurarız. Yetmezse soluğu İzmir’de alırız önümüzde ne kadar hain varsa denize dökeriz. Dün başardık bir kez daha başarırız. Kendimize güveniyoruz.
En az dün kadar bugün de lazım olan aynı ruh ve duruşun Türk gençliğine kazandırılması önemlidir. Geleneksel bağların hızla koptuğu, dilini, tarihini, kültürünü ve çağını yeterince belirlememiş bir gençliğin milletimize katkı sağlaması beklemek fazla iyimserlik olacaktır. Sorumlulukların bilincinde olan gençliğin yetişmesi halinde cumhuriyetimizin bekası güvenceye kavuşmuş olacaktır.
”BUNLAR MİLLİ FELAKETTİR”
Başka kimlik arayışlarının artış göstermesi Türkiye’nin yıkımına açık çektir. HDP ile yapılmaya çalışılanlar da budur. Bunlar milli felakettir. Bu durum karşısında kalbinde Türkiye heyecanı ve sevgisi taşıyan herkes duruş ve tarafını belirlemek zorundadır. Türkiye’nin milli devlet biçimi, üniter yapısı konusunda taviz ve çözülmede çare arayışı Türk Milleti için hiçbir zeminde kabul etmeyecektir. Kimse sonu ağır olacak hesap hatalarına düşmeye heveslenmesin.
Kılıçdaroğlu’nun HDP’yi vazgeçilmez bir unsur olarak ifade etmesi yalnızca akıl tutulması ile ifade edilemez. Terörist Demirtaş’ın haksızlığa uğradığını söylemesi de dil sürçmesi değildir. CHP Genel Başkanı HDP ile yatmış PKK ile uyanmıştır. Bu pespayelik onun alnına kazınmıştır.
”BİZ MAFYAYI TANIMAYIZ, MAFYAYI TAKMAYIZ”
Türk milleti bu zillet diline müstahak değildir. CHP ile İP, HDP’nin acil servisine dönüşmüştür. CHP Genel Başkanı bize kalırsa önce kendine bakmalı, terör örgütüyle ittifak kuran bir partinin mafyadan dertlenmesi yüzsüzlüktür. Biz mafyayı tanımayız, mafyayı takmayız. Mafyadan da anlamayız. Çeteler, CHP’nin yoldaşıdır.
”PARKTA OLMASI GEREKEN ÇOCUKLAR KATLEDİLMİŞTİR”
İsrail Filistinli mazlumları her fırsatta katletmiştir. Netanyahu Lahey’de yargılanmak için yetecek insanlık suçlarını gözünü kırpmadan işlemiştir. Parkta olması gereken çocuklar katledilmiştir. Ana kucağındaki bebeklere mermiler isabet etmiştir. Terör devleti İsrail Kudüs’ü tutsak almıştır. Kudüs yaslı ve yaşlı gözlerle bizi beklemektedir. Kınama mesajları yayınlanıyor çocuklar ölmeye devam ediyor. İsrail’in kimseyi ciddiye aldığı yok. Böyle giderse yakında küresel ya da bölgesel bir savaş son çare olarak gündeme gelecektir. Sahillerde misket bombalarıyla öldürülen çocukların acısını dürüstçe kim yüreğinde taşıyor? Türkiye’den başka 1.5 milyarlık İslam aleminin bir umudu kaldı mı?
İsrail terörü hazmedilmesi imkânsız bir sınırdadır. Böyle giderse, vahşet durmazsa ya küresel ya da bölgesel bir savaş son tercih olarak karşımıza çıkacaktır. Bütün Müslümanların, herkesin sorunudur. İsrail yönetiminin yayılması politikaları yalnızca bölgesel barış ve istikrarı değil küresel sistemi de direkt tehdit etmektedir. Vahim bir süreç önümüzdedir. İslam ülkelerindeki çarpıklıklar İsrail’in eline koz vermektedir. ABD’nin bir önceki başkanı Trump’ı Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıması içinden çıkılmayacak bir hale gelmiştir. Kudüs’ün İsrail’in başkenti olarak ilanı BM kararlarının açık ihlalidir. ABD’nin soysuz politikası BMGK kararlarıyla tezattır. Trump ve yönetimi Ortadoğu’nun hassasiyetleriyle bomba tuzaklamıştır.
ERDOĞAN’A FİLİSTİN ÖNERİLERİ
Sayın Cumhurbaşkanımızın girişimleri ve dürüst siyasetini takdir ediyor ve MHP olarak biz de önerilerimizi şöyle sıralıyoruz:
1 – İsrail hunhar saldırılarına derhal son vermeli, işgal ettiği yerlerden geri çekilerek ateşkes rejimi tesis edilmelidir.
2 – Kudüs’te her dinin, her kültürün, her etnik yapının ortak paylaşım ve yönetimini esas alacak bir idare yapısıyla kalıcı ve kapsayıcı yeni bir siyasi denkleme ihtiyaç ertelenemez düzeydedir.
3 – Kudüs’e özel statü verilmeli, oluşacak bu statünün siyasi muhtevasını 3 semavi dinin mensupları ve temsilcileri eşgüdüm halinde ve mutabakat içinde belirlemelidir.
4 – Bölgede eşit, adil ve iki devletli sistemin kurulması için Birleşmiş Milletler harekete geçmeli, inisiyatif üstlenmeli, caydırıcılığını kullanmalıdır.
1967 öncesi sınırları dikkate alınarak başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız Filistin devleti uluslararası camiada tanınmalıdır.
5- Nihai amaç, huzur ve güvenlik içinde yaşayan, barış ve kardeşlikle perçinlenmiş Kudüs’ün tezahürüdür.
6- Birleşmiş Milletler veya İslam ülkeleri öncülüğünde oluşturulacak bir koruyucu gücün çatışma ve gerginlik alanlarına konuşlandırılarak saldırıların engellenmesi acilen gündeme alınmalıdır.
”ABD’NİN NATO ÜYELİĞİNİ TARTIŞMAYA AÇALIM”
Kudüs’e Birleşmiş Milletler veya İslam ülkelerinin katılımıyla teşekkül edecek bir koruyucu güç planlanmıyorsa, o zaman tarihin sesine kulak verilmeli, medeniyetler şehri Kudüs’ün ruhunu ve dokusunu bilen Türk milleti yeni bir nöbet için devreye girmelidir. Çağrı olursa biz gidelim, biz koşalım, Hızır gibi yetişelim, gücümüzün yettiği yere kadar girelim, nihai olarak akan kanı durduralım; huzur, istikrar ve güvenliği el birliğiyle, güç birliğiyle temin edelim. Kudüs’ün her karışında izimiz ve eserlerimiz vardır. Kudüs bizi bilir, biz Kudüs’ü biliriz. Şayet ABD bunun önünde engelse NATO üyeliğini derhal tartışmaya açalım, Küreciği de, İncirliği de boşaltalım.”