AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın AKP grup toplantısında, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in Rize’de karşı karşıya kaldığı provokasyon girişimi ile ilgili söylediği “Yine dua et ki gelin hanıma çok ileriye gitmeden ders verdiler. İkizdere yetmedi, Çayeli’ne gittin. Orada da gerekeni yaptılar. Daha neler olacak neler, bunlar daha iyi günler” sözleri TBMM Genel Kurulu’nda tartışmaya neden oldu.
İYİ Parti Grupbaşkanvekili Musavat Dervişoğlu, “Bugün Cumhurbaşkanını dinleyince karşı karşıya bulunduğumuz saldırılarla alakalı başka bir fail arama ihtiyacı kendiliğinden ortadan kalkmıştır. Bunu, Sayın Cumhurbaşkanının konuşması, bu konuşmayı yaparken kendisine ne kadar yakıştırdı bilmiyorum, ama ben bunu bir Cumhurbaşkanı konuşması olarak da görmüyorum, bunu bir siyasi partinin genel başkanının yaptığı konuşma olarak değerlendirmek mecburiyetinde olduğumu hissediyorum. Cumhurbaşkanı bir takım insanların suç işleme imtiyazına sahip olduğu izlenimi veriyor. Bunu geçmişte Sayın Cumhurbaşkanı çetelerle yapmış olabilir. Organize suç örgütlerinin liderleri ve yöneticileriyle yapmış olabilir. Birine suç işleme imtiyazı tanımanın neye sebep olduğunu da en iyi kendi bilir” diye konuştu.
CHP’Lİ ERKEK: ERDOĞAN’IN İFADELERİ SUÇU VE SUÇLUYU ÖVMEK
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkek, Erdoğan’ın bu sözlerinin suçu ve suçluyu övmek, şiddete teşvik olduğunu öne sürerek şunları söyledi:
“İYİ Parti Genel Başkanı Sayın Meral Akşener’e Rize’de yapılan saldırıdan daha vahimdir bugün söylenenler. AK Parti Genel Başkanı Sayın Erdoğan, Rize’de yapılan saldırıyı övmekle kalmamış, ‘daha neler neler olacak’ diyerek toplumu şiddete teşvik etmiştir. Bugün söylenen iadeler suçu övmektir, suçluyu övmektir ve maalesef insanları şiddete teşvik etmektir. Bu andan itibaren siyasetçilere, siyaset yapanlara, milletvekillerine yapılan her saldırıdan bizzat Sayın Cumhurbaşkanı sorumlu olacaktır. Türkiye bunu hak etmiyor. Bugün Saray Hükümeti devletin saygınlığına da, ciddiyetie de ciddi zarar veriyor. Muhalefete yönelik tüm bu baskılar ve saldırılar demokrasiye, hukuka yapılan saldırılardır. Muhalefete saldırarak gerçeklerin üzeri örtülemez. Hem Rize’de yapılan saldırıyı hem de bugün Ak Parti grup toplantısında Sayın Erdoğan’ın sözlerini ve ifadelerini kararlılıkla, şiddetle kınıyoruz.”
AKP’Lİ ÜNAL: AKŞENER’E SALDIRI SÖZ KONUSU DEĞİL
Muhalefetin Erdoğan’a gösterdiği tepkilere yanıt veren AKP Grup Başkanvekili Mahir Ünal ise, Erdoğan’ın sözlerini şöyle savundu:
“Cumhurbaşkanımızın Sayın Erkek’in ifade ettiği gibi şiddeti övmesi gibi bir durum sözkonusu değil, bu bir tespittir. Siz eğer bu ülkenin Cumhurbaşkanına, genel başkanına eli kanlı ve bütün dünyanın lanetlediği, sivilleri katleden bir şiddet devletinin başkanına, Netenyahu’ya benzetirseniz (Cumhurbaşkanı Erdoğan) orada bunun bir provokasyon oluşturacağını ifade etti. Orada yaşananları da hepimiz biliyoruz. Yaşananları onaylayan kimse yok. Yani orada saldırıyı gerçekleştiren İYİ Parti Erzurum Yakutiye İlçe Başkanı soru soran kişiye yaptığı saldırı kameralar önünde gerçekleşiyor. Orada bir saldırı ya da Sayın Meral Akşener’e yönelik saldırı söz konusu değil. Tam tersine Sayın Meral Akşener’in çevresindekilerin soru soranlara ve orada haklı protestolarını Cumhurbaşkanımıza ve Genel Başkanımıza yönelik Netenyahu benzetmesine duydukları tepkiyi dile getiriyorlar. Şimdi burada Sayın Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği ve herhangi bir teşvik, tehdit yada suça teşvik değil. Bir tespit. Ayrıca şu konuda da anlaşalım, bu Partili Cumhurbaşkanı, devlet, hükûmet, saray sürekli ifade ediyorsunuz.
Şimdi 2007 yılında bu millet ‘Cumhurbaşkanını ben seçeceğim’ demedi mi yüzde 69.1 ile? Bu Cumhurbaşkanı siyaset yoluyla seçilen ve bundan sonrada siyasetçi olarak siyasetini yapacak olan kişi demek. Geçmişte olduğu gibi kapının arkasında konuşulanları nezaketsizlik olmasın diye, kapının önünde konuşmayan Cumhurbaşkanları değil. Siyaset yapan, yaptığı siyasetin sorumluluğunu alan, hesabı görmek için de millete giden, vesayetin sigortası gibi davranmayan, bizzat milletten aldığı emaneti yine millete hesap vererek yerine getiren siyasetçi bir Cumhurbaşkanı var artık. Dolayısıyla Cumhurbaşkanı şöyle olmalıdır, böyle olmalıdır tanımları değil milletin onayladığı ya da bir sonraki seçimde onaylamayacağı bir Cumhurbaşkanı var karşımızda. Bu da siyasetin gereğidir. Bunun dışındaki her şey vesayettir. Soru çok basittir demokrasilerde. Devletle ilgili kararları kim verecek sorusunun cevabı, devletle ilgili kararları işte orada yazdığı gibi (Başkanlık Divanı’nın üzerindeki yazıyı göstererek) ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’, sözünün gereği olarak seçilmiş Cumhurbaşkanı verecektir. Bunun da hesabını milletine verecektir Sayın Cumhurbaşkanı.”