“Mutlulukları fotoğrafa yansıyor: Türk Hava Kuvvetleri Akademisi’nden 14 mezun, uçuş eğitim programını tamamlamalarını bir savaş uçağının önünde birlikte resim çektirerek kutluyorlar.
Aylar içinde, gruptan biri hariç tümü sokakları kan gölüne çeviren ve ülkeyi içinden çıkılmaz bir kargaşaya sürükleyen 2016 darbe girişimine katılmakla suçlanarak hapse girecekti…
Geçen Kasım ayında 13’ü – diğeri evlendiği için üstte değildi – anayasal düzeni bozmaya çalışmaktan suçlu bulundu ve ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı, askeri kariyerleri ve F-16 uçurma hayalleri suya düştü.”
Amerikan New York Times gazetesi yukarıdaki ifadelerle hayatlarının baharında ömür boyu hapis cezasına çarptırılan Türk Hava Kuvvetleri kursiyerlerinin içinde bulundukları durumu aktarıyor.
Darbe girişimini “Allah’ın bir lütfu” olarak değerlendiren AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sonrasında iki yıl boyunca olağanüstü hal ilan ederek 100 bin kişiyi tutukladığını ve 150 bin kamu çalışanını işinden attığını yazan gazete, ayaklanmadaki rolleri nedeniyle sekiz binden fazla askeri personelin yargılandığını, bunlar arasında çoğu 20’li yaşların başlarında olan ve verilen emirleri yerine getiren 600’den fazla stajyer, öğrenci ve askerin de bulunduğunu aktarıyor.
Hükümetin darbecilere yönelik söyleminin sert olduğunu ve sanıkların aileleri ile avukatlarının konuşmaktan korktuğuna da değinen gazete bu kişilerin kaderleriyle baş başa bırakıldıklarının altını çiziyor.
13 kişinin ömür boyu ağırlaştırılmış hapis cezasına çarptırılmasından sonra bazı ailelerin sessizliklerini bozmaya karar verdiğini belirten gazete, mahkum edilenler arasında yer alan 30 yaşındaki Alper’in annesi Kezban Kalın’ın, “Dürüst olmak gerekirse beraat etmelerini beklemiyorduk ama en azından serbest bırakılmalarını bekliyorduk. Ama ağırlaştırılmış cezaya çarptırıldılar” şeklindeki sözlerine yer veriyor.
Stajyer pilotlar ve ailelerinin başlangıçta sisteme güvendiklerini, kısmen tarihi darbelerle dolu olan Türkiye’de daha düşük rütbeli askerlerin hiçbir zaman bu şekilde sorumlu tutulmadıklarını düşündüklerini yazan gazeteye konuşan Alper’in babası emekli başçavuş Ali Kalın, “Darbe söz konusu olduğunda sorumlular generallerdir. Adaletsizliği vurgulamak istiyorum. Onlar ne yaptı?” diyerek kursiyerlerin masum olduğunu belirtiyor.
Gazete kursiyerlerin darbe ile ilişkilendirilmelerini de şu ifadelerle dile getiriyor:
“2016 yazında grup, 10 yıllık askeri eğitimin zirvesi olan F-16 savaş uçakları eğitimine başlamak için Ankara dışındaki Akıncı Hava Üssü’ne yeni gelmişti. 15 Temmuz’da İngilizce sınavına girmeleri için üsse çağrıldılar ve daha sonra bir terörle mücadele operasyonunu gözlemlemeleri için hazır bulunmaları söylendi.
Ancak Akıncı Hava Üssü‘nün, o akşam askerlere kilit tesislerin kontrolünü ele geçirme, parlamentoyu bombalama ve Erdoğan’ı yakalama emri veren askeri personel ve sivillerden oluşan darbecilerin karargahı olduğu ortaya çıktı.
Stajyer pilotlar, müfettişlere ve mahkemeye verdikleri ifadelerde, neler olup bittiğinden büyük ölçüde habersiz olduklarını belirtiyorlardı, ancak hükümet bu ifadeleri kabul etmiyor.”
Gazete devamında özetle şu bilgileri veriyor:
“Kursiyerler, askeri operasyonlar sırasındaki gibi cep telefonlarının ellerinden alındığını ve televizyonun yemekhaneden çıkarıldığını, gecenin çoğunu etrafta oturarak geçirdiklerini anlatıyorlar.
Üs, özel kuvvetler birlikleri tarafından ateş altına alındığında kursiyerlere, çoğunun sabah saat sekiz civarında yaptığı gibi, arabalarıyla evlerine gitmeleri söylendi. Alper Kalın eve korkmuş ve bitkin bir halde geldi ama ailesi onu sakinleştirdi.”
Ali Kalın açıklamalarının devamında gazeteye, “O kursiyerlere bir şey olacağını düşünmedim. Ateşli silah kullanmadılar. Hiçbir şeye karışmadılar – sadece Akıncı üssü görev yeriydi” diyor.
Gazete, on bir gün sonra, olaylarla ilgili ifade vermek için grubun üsse geri çağrıldığını ve hemen gözaltına alındıklarını, saatler içinde isimlerinin ordudan tasfiye edilen personel listesinde yer aldığını yazıyor.
Ebeveynleri ve kardeşlerinin onları karakollarda ve ordu üslerinde bulmaya çalıştıklarında hakaret ve tacizlerle karşılaştıklarını yazan gazete, “Başarılı askerlerin gururlu ebeveynleri olmaktan bir anda hain ve terörist olarak damgalanmışlardı” diye aktarıyor.
Gözaltına alınan 13 kişiden biri olan Ali’nin 25 yaşındaki kardeşi Sümeyra Soylu ise, “Duruşmaya gitmedim. Davacı olarak bilinen, sanıkların yakınlarına yüksek sesle küfreden bir grup insan vardı ve bizim onları asla duymamızı istemedi” diyor.
80 kursiyer pilotun üst düzey komutanlar ve darbeye liderlik etmekle suçlanan sivillerle birlikte Sincan’da bir spor salonu büyüklüğündeki bir mahkeme salonunda yargılandıklarını aktaran gazete olayların kurbanları arasında gösterilen Erdoğan‘ın, duruşma boyunca sanıklar ve avukatları ile sık sık çatışan avukatı Hüseyin Aydın tarafından temsil edildiğini belirtiyor.
Türkiye’nin en büyük muhalefet partisinin lideri Kemal Kılıçdaroğlu‘nun darbecilere karşı Erdoğan’a destek verdiğini ancak o zamandan beri, darbe girişimiyle hiçbir ilgisi olmayan on binlerce siyasi muhalifi, akademisyeni, avukatı ve gazeteciyi tutuklayarak sivil bir darbe düzenlemekle suçladığını yazan gazete, silahlı kuvvetlerdeki tasfiyelerin sistematik olduğunu, bütün birliklerin kökten silindiğinin de altını çiziyor.
Kariyerinin çoğunda jandarmada görevli olduğunu belirten Kalın, “Hukuka, mahkemelere, adalete, devlete, hükümete olan güvenimiz sıfıra düştü. Sıfırın da altında” diyor.
Tutuklu 13 kursiyer arasında yer alan 29 yaşındaki Burak’ın annesi Hatice Ceylan ise şunları söylüyor: “Masum ve suçlu arasında ayrım yapmadan bu kadar çok insanın hayatını karartmak doğru mu?. Onlar sadece çocuk. Oğlum gibi hapishanede çürüyen pek çok kişi var.”