YORUM | BÜLENT KORUCU
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nda izah etmekte zorlandığım bir tutukluk, bir çekiniklik var. Neredeyse korkaklık diyeceğim bu duruma gerçekten anlam veremiyorum. Rakibini ringin köşesine sıkıştıran, tam düşürmek üzereyken çekilip toparlanmasına izin veren bir boksör gibi. Maça heyecan gelsin diye tempo yükseltiyor sonra bir anda köşesine çekilip onun vurmasını bekliyor.
Yerel seçimlerde AKP ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hezimeti tattı. ANAP’ın 1989 seçimlerinde yaşadığına benzer bir yenilgiydi. Çöküşü tetiklemek mümkündü. O günün muhalefeti Süleyman Demirel ve Erdal İnönü bunu başardı. Kemal Bey denemedi bile. Seçimin yıldönümü geliyor; bakalım basit anmalarla mı geçiştirilecek yoksa işe yarar bir şeyler yapılacak mı? 31 Mart, Erdoğan’ın yenilebileceğini göstermesi ve halktaki umutsuzluğu bitirmesi açısından çok önemliydi. Başta CHP olmak üzere muhalefet partileri, AKP’yi mağlup ettikleri için neredeyse mahcup ve pişman haldeler.
Damat Bakan Berat Albayrak’ın istifası ve ortadan kaybolması da benzer şiddette bir depremdi. Bugüne kadar surda gedik açtırmama adına bürokratların bile istifasına izin vermeyen Erdoğan’ın en vazgeçilmez bakanı gitti. Bir iki yumruk daha gelse rakibin gardı düşecek; ama o da ne, Kemal Bey yine geri çekildi.
Ekonomideki vaziyet farklı mı? Faiz yüzde 19’a çıktı, Venezüella ve Yemen gibi ülkelerle aynı klasmana düştük. Partinin sözcüsü ve eski Hazine Müsteşarı Faik Öztrak, Yeni Şafak üzerinden muhalefet yapıyor. CHP, menfaatleri bozulan yandaş gazete kadar bile faiz çelişkisinin üzerine gidemiyor.
En son ve büyük siyasetsizlik skandalı, Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun milletvekilliğinin düşürülmesine gösterilen cılız tepki. Kılıçdaroğlu kararın okunduğu oturuma kendisi gitmediği gibi partisi de ortadan kayboldu. Gergerlioğlu, ideoloji ve siyasi kanat ayrımı yapmadan her türlü insan hakkı ihlaline karşı direnen bir aktivist. Milletvekilliği onun kartvizitinde ikinci sırada. Toplumun hemen her kesiminden destek alıyor. AKP’liler bile doğrudan eleştiremiyor. İnfazı, İsmail Saymaz ve Hadi Özışık gibi isimler, ancak birbirinin kopyası cümlelerle savunabiliyor. Gergerlioğlu’nun yanında durmak toplumsal karşılık açısından riski en düşük, getirisi en fazla siyasi dayanışma olur. Ama yok…
Bazıları hemen atılıp ulusalcı kesimlerin tepkisi filan diyeceklerdir. Hiç de öyle olduğunu düşünmüyorum. Sözcü ve Cumhuriyet gibi gazeteler sayesinde sesleri yüksek çıkıyor ve parti içinde etkinler. Fakat seçmen tabanında abartılacak bir güçleri yok. Öyle olsa Kemal Bey’in yer yer sağ siyasetçileri sollayan kimi mesajlarına tepki oluşurdu. Gergerlioğlu, Kürt antipati ve önyargısı üzerinden vurulabilecek biri de değil. Dindarlardan, Boğaziçi dayanışmasına oradan aklınıza gelebilecek her türlü hak ihlalinin karşısında duruyor. Daha önemlisi en katı ulusalcı bile, Kürt seçmen olmadan belediyeleri alamayacaklarını biliyor.
Öyleyse Kemal Bey neden korkuyor? Niye bu kadar basit jestleri dahi düşünemiyor?
Bence Kemal Bey canıyla tehdit ediliyor ve tutukluğunun sebebi o.
CHP lideri yakın tarihte bildiğimiz üç saldırıya uğradı. Meclis’te yumruklandı. Artvin’in Ardanuç ilçesine gittiği sırada konvoyuna ateş açıldı. Bir kişi yaralandı. Kılıçdaroğlu, çatışma bitince Şavşat’a geri dönerken ikinci saldırı yaşandı: 1 er şehit oldu, 2 astsubay yaralandı. Teröristlerin ağır silahlar yanında, roketatarla saldırı planladıkları açıklandı. En sonuncu da oldukça ciddiydi, Ankara Çubuk’ta katıldığı şehit cenazesinde linçten kıl payı kurtuldu. Saldırganların AKP’liler tarafından kahraman gibi ağırlanması Kemal Bey’e mesajdı.
Bu konudaki mesajların sözlü olarak da ulaştırıldığı hatta ünlü bir gazetecinin ulaklık yaptığına dair ciddi iddialar da var.
Asıl ciddi uyarının ise Kılıçdaroğlu’nun en çok eleştirildiği 16 Nisan 2017 Referandumu gecesi geldiğini söyleyebiliriz. Kemal Bey, aslında halkın hayır dediğini ama Yüksek Seçim Kurulu’nda çöreklenmiş bir çetenin ‘evet’ çıkardığını öne sürdü. Sonucu meşru kabul etmediklerini belirten CHP lideri “Sandığa gideceğiz. 2019’da bu ülkeye gerçek anlamda demokrasiyi getireceğiz” sözleriyle üzerindeki baskıyı savuşturmaya çalıştı.
Neden halkı YSK önüne çağırmadınız? Soruları karşısında gerçek sebebi açıkladı: “Karşı taraf silahlıydı. O yönde duyumlar aldık. Partideki arkadaşlarla o gece bunu tartıştık. Çok vahim olaylar çıkabileceği endişesi nedeniyle, bu sorumluluğu almamaya karar verdik.” Çetelerin silahına davranamayacağı kadar çok insan toplansaydı -ki toplanırdı- halka ateş açamazlardı. Ancak kitleye öncülük edenlere dönük suikast yaşanabilirdi.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, grup toplantısında “Ölsem de öldürülsem de…” diye meydan okudu. Buradan yola çıkarak benzer tehditlerin ona da yapıldığı sonucuna varabiliriz. Böylesi şantajlardan kurtulmanın tek yolu deşifre etmek.
Haydi Kemal Bey biraz cesaret!