YORUM | BETÜL GÜL
Birçok hayvan türünün yavruları yetişkinlerine hiç benzemiyor ya da çok az benziyor. Bu yavrular, ancak metamorfoz denilen kompleks süreçten geçtikten sonra yetişkin oluyorlar. Bazıları öyle akıl almaz değişimlere uğruyor ki, adeta yeniden doğuyorlar. Mesela, kalsiyumdan yapılmış zırhlarıyla Eyfel kulesini andıran deniz kestanesi larvaları yetişkin vücut yapıları içlerinde oluşuyor.
Deniz kestanesi larvalarının yaklaşık bir saat içinde yetişkin olmasında histamin adlı molekülün rolünü tespit eden araştırmacılardan biyolog Dr. Andreas Heyland, “Çorap gibi içleri dışlarına çıkıyor,” diyor. Larvaya özgü vücut yapılarının çoğu kayboluyor. Kör deniz taşemeni larvaları ise, yıllarca tatlı su dibinde gömülü halde yaşadıktan sonra gözleri, emici ağızları bulunan serbestçe yüzen canlılara dönüşüyor. Böbreklerinin değişmesiyle tuzlu suda yaşayabilecek hale geliyorlar ve dönüşümleri sona erdikten sonra somon balıkları gibi denize göçüyorlar!
BÜYÜK DÖNÜŞÜM
Balıklara benzeyen ve balıklar gibi suyun içinde yaşayan kurbağa yavrularının (iribaşların) karada zıplayan kurbağalara dönüşme süreçleri de çok şaşırtıcı. Akciğerleri gelişiyor, solungaçları kayboluyor, bağırsakları kısalıyor. Sinir sistemleri yeni hareket sistemine, beslenme şekline ve diğer değişimlere uygun hale geliyor. Derileri kalınlaşıyor, deri bezleri oluşuyor. Gözlerin yeri, gözlerindeki foto pigmentler değişiyor, göz kapakları ve ilgili bezler oluşuyor. Kulak zarı, orta kulak ortaya çıkıyor. Uzuvlar çıkmaya başlıyor, suyun altında ilerlemelerini sağlayan güçlü kuyrukları kayboluyor…
Eylül ayında Arizona Üniversitesi’nden yapılan açıklamaya göre, metamorfozdan önce iribaşların beslenme sistemi genellikle kenarlarında beş veya daha fazla sıra minik diş olan büyük bir gagadan ve dişleri çevreleyen kısa, tombul dokunaçlardan oluşuyor. Gagalarının içinde sümüksü bir maddeyle sudan besin (plankton) çıkaran bir filtre sistemi de var. Arizona Üniversitesi’nden Prof. John Wiens, kurbağaların ağız kısımlarının iribaşlarınkinden tamamen farklı olduğunu, metamorfoz sırasında tüm sistemin parçalanıp yeniden inşa edilmesi gerektiğini söylüyor. Kurbağalar inşa edilen yeni mekanizmayla havadan sinek kapabiliyor! Şunu da belirtelim, suda yaşayan iribaşların böbrekleri azotlu atık olarak amonyak salıyor. Amonyak toksik bir madde, ama düşük yoğunluklarda zararlı olmuyor. Kurbağaların vücudunda ise, amonyak çok daha az toksik olan üreye çevriliyor ve böbrekler yoluyla atılıyor. Böylece, azotlu atıkların giderimi için gerekli olan su miktarı önemli ölçüde azalıyor!
KANATLI SANAT HARİKALARI
Bir tırtılın bambaşka bir canlıya, göz alıcı bir kelebeğe dönüşmesi aslında çok hayret verici bir olay. Kelebek tırtılları, genelde krizalit denilen sert kabukların içinde değişiyor. Örneğin, kral kelebeği (Danaus plexippus) tırtılı… Yaprak üstüne yaprak yiyip gittikçe büyüyor ve büyüdükçe deri değiştiriyor. Metamorfoz zamanı geldiğinde, ipekten bir “düğme” ile bir dal veya yaprağa tutunup sarkıyor ve son kez deri değiştiriyor. Bu defa derisinin altından, Amerika’nın Wisconsin Polytechnic Üniversitesi’nden Prof. Ken Parejko’nun tanımıyla, üstünde pahalı bir kolyeyi andıran altın renginde damlacıklar dizisi bulunan, çok güzel, yeşil bir krizalit çıkıyor. Krizalitlerin içinde müthiş bir yeniden yapılandırma süreci işliyor.
Bazı hücreler programlı hücre ölümü adı verilen bir sürece giriyor ve enzimler tarafından sindiriliyor. Kalpleri değişiyor, antenleri değişiyor. Yaprak kesen ağzın yerine, nektarla beslenmelerini sağlayan hortum benzeri ağız oluşuyor. Sindirim sistemleri, beyinleri değişiyor. Farklı bir kas sistemi, güçlü koku alma duyusu, üreme organları oluşuyor. Eklemli bacaklar, bacaklarda algılayıcılar, çiçeklerdeki ultraviyole işaretleri gören gözler, süslü kanatlar… Sonunda mikroskobik güneş panelleri, navigasyon sistemi, denge organıyla donanmış harika uçuş makinaları ortaya çıkıyor. Kelebekler krizalitten çıkınca, karınlarında depolanan sıvı buruşmuş kanatlarına pompalanıyor…
EVRİMSEL BAKIŞ AÇISI
Oxford Üniversitesi’nden nörolog Dr. Sana Suri, The Conversation’da yayımlanan makalesinde, metamorfoz sırasında larva beyninin, larvanın dokularının çoğunu protein bileşenlerine ayıran enzimlerin salınmasını tetiklediğini ve histoblast denilen hücrelerin tırtılın gövdesini bir kelebeğin veya güveninkine dönüştürmeye başladığını belirtiyor. Tanınmış bilim gazetecisi Carl Zimmer, 2019’da The New York Times için kaleme aldığı bir makalesinde, “hangi evrimsel yol bir tırtılın — mükemmel şekilde uyum sağlamış bir yaprak yeme makinasının — vücudunu parçalamasına ve kelebek olarak yeniden inşa etmesine yol açabilir?” diye sormuş ve Zürih Üniversitesi’nden Dr. Hanna T. Brink ve meslektaşlarının geçtiğimiz yıl yayımladıkları, metamorfozun türlerin daha çok beslenmesini sağladığını öne sürdükleri çalışmalarından söz etmişti. Ancak bu metamorfoz gibi çok kompleks bir sürecin nasıl ortaya çıktığını açıklamıyor.
Binlerce işlemin gerçekleşmesi sonucunda ortaya üreyebilen, tırtılın neslinin devam etmesini sağlayan harika bir canlı çıkıyor. Bu o kadar karmaşık bir süreç ki, evrimsel bakış açısıyla değerlendirildiğinde bile, metamorfoz sırasında meydana gelen değişimlerin rastlantılar sonucunda ortaya çıkmış olamayacakları açıkça görülebilir. Tüm dönüşümlerin koordineli şekilde yapılması gerekiyor; hiçbir değişim zamanından önce meydana gelmemeli. Her adımda ortaya çıkacak değişim, vücut sisteminin diğer unsurları ile uyum içinde olmalı. Hem doğru dokular parçalanmalı, hem de parçalanan dokuların yerine doğru yapılar inşa edilmeli ve tüm değişimler hayvanı arızalı bırakmayacak, ölümüne yol açmayacak şekilde olmalı! Ortaya çıkan canlıların ne kadar muhteşem olduklarını da hesaba katarsak…
***
“…’Bir varlık bir bütünse, elbette bir tek elden ortaya çıkmış olabilir.’ cümlesi, doğrulanmış bir kaidedir. Bilhassa o varlık, gayet mükemmel bir intizama ve hassas bir ölçüye sahipse, her şeyle irtibatı bulunan bir hayata mazhar ise bu açıkça, onun ayrılık ve karışıklık sebebi olan farklı ellerden çıkmadığını, kudret ve hikmet sahibi bir tek el tarafından yaratıldığını gösterir. O halde, o muntazam, ölçülü ve vahid varlığı; sayısız, cansız, cahil, sınırları aşan, şuursuz, karmakarışıklık içinde, kör ve sağır tabii sebeplerin karmakarışık ellerine- sayısız imkan yollan içinde ve bir araya gelip karışmaları ile o sebeplerin körlüğü, sağırlığı arttığı halde- isnat etmek, yüz imkansızlığı birden kabul etmek kadar akıldan uzaktır.”
Kısmen Sadeleştirilmiş Lem’alar, 23. Lem’a