Gazeteci Cengiz Çandar, Dağlık Karabağ krizini sona erdiren 10 Kasım tarihli anlaşmanın bir benzerinin 28 yıl önce dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal tarafından Azeri tarafına iletildiğini ancak dönemin Azerbaycan Cumhurbaşkanı Ayaz Muttalibov’un öneriyi derhal reddettiğini belirtiyor.
Al Monitor gazetesindeki makalesinde Çandar, Şubat 1992’de Özal’ın “ikili koridor” önerisini bizzat kendisinin Muttalibov’a ilettiğini ve toprak takasıyla daha yeni olan sorunun çözümünün amaçlandığını belirtiyor.
Çandar’ın makalesine göre anlaşmanın temelini Nahçivan’I Azerbaycan’a, Ermenistan’ı da Dağlık Karabağ’a bağlayan iki koridor oluşturuyor:
“Plana göre Azerbaycan’ın Laçin toprakları boyunca yoğun Ermeni nüfuslu Karabağ bölgesini Ermenistan’a bağlayan bir koridor kurulacaktı. Buna karşılık, Türkiye ile sınırı olan Nahçıvan’ın Azerbaycan anakarasına Megri olarak adlandırılan Ermeni topraklarından geçen 43 kilometrelik bir koridorla bağlanması öngörülüyordu.”
Özal’ın Dağlık Karabağ sorununun çözümünün yanı sıra, Türkiye’nin çıkarlarını da geliştirmeyi amaçladığını aktaran Çandar, “Plana göre Nahçıvan üzerinden Azerbaycan’a bağlanan Türkiye, Hazar Denizi ve ötesinde yeni bağımsız Orta Asya Türki cumhuriyetlerine ulaşacaktı. Soğuk Savaş sonrası hızla gelişen ülkelerdeki potansiyel ekonomik ve ticari fırsatların yanısıra, Türkiye etki alanını genişleterek önemli bir bölgesel güç haline gelecekti” diyor.
Özel görüşmelerinde Özal’ın kendisine, “Mutalibov’a, ‘ikili koridor’ planını kabul ederse bunun için Amerikan onayını alabileceğimi söyle” dediğini de aktaran Çandar, daha sonra, önerilen anlaşmanın önceden Özal ile Temmuz 1991’de Türkiye’yi ziyaret eden George H. W. Bush arasında tartışıldığını öğrendim” diyor.
ANI Ermeni Araştırma Merkezi tarafından yayınlanan sohbetten alıntılara göre Bush’un Özal’a planın yürürlüğe girmesi durumunda Megri bölgesindeki Ermenilere ne olacağını sorduğunu yazan Çandar, aynı alıntıya göre Özal’ın cevap olarak, “50 binden daha az insan taşınacak. Aksi takdirde bu savaş sonsuza dek sürecek” dediğini belirtiyor.
Aynı sohbette Özal, planın yeni bağımsız olan Türk cumhuriyetlerinin Türkiye ile bağlarını güçlendirerek Rusya’dan bağımsız hale getireceğini de sözlerine ekliyor. Bush ise, Azerbaycan’ın böyle bir arazi takası ile ilgilenip ilgilenmeyeceğini merak ediyor ve ABD’nin gelişmeleri takip edeceğini belirtiyor.
Türkiye ile Azerbaycan arasında o sırada uçuş olmadığı için hemen yola çıktığını ve iki günlük çılgın bir yolculuktan sonra Gürcistan üzerinden Bakü’ye ulaştığını aktaran Çandar, Mutalibov’un yaygın olarak Moskova’nın adamı olarak görülen eski bir komünist şef olduğuna işaret ediyor.
“Görüşmemizin asıl sebebi onunla bir Türk gazetesi için röportaj yapmaktı. Görüşmeden sonra, ziyaretimin gerçek niyetini açıkladım ve ona Özal’ın teklifini ilettim. Kabul etmesi durumunda ABD başkanının da plana katılmasının beklendiğini vurguladım” sözleriyle görüşmeyi aktaran Çandar, Mutalibov’un hiç tereddüt etmeden ve düşünmeden planı reddettiğini belirterek, “Laçin bizim. Zangezur (Megri) da bizim. Azerbaycan toprağıdır. 1920 yılında haksız yere Azerbaycan’dan alındı. Onu kurtarmalıyız. Zangezur’umuzu kurtarmak için neden Laçin’imizi teslim etmeliyiz?” sözlerini sarfettiğini aktarıyor.
Muttalibov’un kendisinden Özal bir mesaj iletmesini ve Türk mevkidaşından o zamanlar Nahçıvan Parlamentosu Başkanı olan Haydar Aliyev’e yardım etmemesini istediğini yazan Çandar, Muttalibov’un, “Aliyev çok hırslı. Nahçıvan’da kalamaz. Bakü’yü istiyor. Özal Bey, Aliyev’in gerçek niyetini anlamalı” dediğini söylüyor. Mevcut Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in de babası olan Aliyev, bir yıl sonra 1993’te Azerbaycan cumhurbaşkanı olmuştu.
Görüşmelerinden bir ay sonra Mutalibov’un, Azeribaycan’ın toprak kayıplarının oluşturduğu kamuoyu baskısı ve Karabağ’da Ermeniler tarafından işlenen katliamlardan dolayı istifa etmek zorunda kaldığına işaret eden Çandar o tarihten sonra bu görüşmeyi ilk kez kamuoyuna açıkladığını da belirtiyor.
Haydar Aliyev’in cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturduktan sonra Ermeni mevkidaşı Robert Koçaryan’la yaptığı görüşmelerde toprak takası fikrini yeniden gündeme getirdiğine de değinen Çandar, “Koçaryan Megri’yi teslim etmeyi reddetse de, iki lider Nahçıvan’ı Güney Ermenistan’daki bir karayolu ile Azerbaycan’a bağlayacak “egemen bir koridor” üzerinde anlaşmaya vardı. Buna karşılık Azerbaycan, Laçin bölgesi de dahil olmak üzere Dağlık Karabağ’ı Ermeni toprağı olarak tanıyacaktı. Ancak Aliyev, 2001 yılında, Dağlık Karabağ sorununun çözümü için ABD’de yapılan zirve sırasında plandan vazgeçti” diyor.
Amerikalıların da Özal’ın girişimine benzer bir çözüm önerisi olduğunu yazan Çandar, eski ABD Dışişleri Bakanlığı yetkilisi Paul Goble’un daha sonra “Goble Planı” olarak bilinen teklifine göre Megri bölgesinin Azerilere devredilmesi karşılığında Karabağ ve Laçin’in Ermenistan’a bırakılmasının öngörüldüğünü yazıyor.
Çandar, “Ancak Ermeniler, bir Ermeni uzmanın “Pan-Türk Süper Otoyolu” olarak tanımladığı Nahçıvan ile Azerbaycan anakarasını birbirine bağlayan bir Meghri koridoruna karşı çıktılar” diyor.
10 Kasım tarihinde Rusya arabuluculuğuyla varılan anlaşmanın altıncı ve dokuzuncu maddelerine bakıldığında yıllar önce ABD ve Türkiye tarafından Ermeni ve Azerilere ayrı ayrı sunulan anlaşmalara benzediğinin altını çizen Çandar, “Altıncı maddeye göre Ermenistan, Laçin bölgesinin kontrolünü Azerbaycan’a iade edecek ve Laçin koridoru boyunca bir Rus barışı koruma misyonu konuşlandırılacak. Dokuzuncu madde de Nahçıvan ile Azerbaycan arasında kurulacak güvenli bir bağlantı ve koridorun Rus sınır muhafızları tarafından güvence altına alınmasını öngörüyor” diyor.
30 yıl önce sunulan ikili koridor planına geri dönüldüğünü ancak buna Rus botlarının eklendiğini aktaran Çandar makalesinin sonunda özetle şunları yazıyor:
“Altı haftalık savaşın galibinin Rusya olduğu sonucuna varmak aceleci ve yanlış olacaktır. New York Times, ateşkesi “bölgesel güçlerin yeniden düzenlenmesi” olarak nitelendirdi ve “günün dramasının arkasında Türkiye’nin büyüyen bölgesel gücünün yattığını” ekledi.
Rus uzmanların da benzer görüşleri var. Albay Alexander Zhilin, Nezavisimaya Gazeta’ya yaptığı açıklamada, anlaşmanın Güney Kafkasya’da Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan için bir zafer anlamına geldiğini söyledi.
Sonuç olarak, Ermenistan’ın Rusya’ya her zamankinden daha fazla bağımlı olacağı ve Azerbaycan, Türkiye ve Rusya’nın yeni bölgesel güç dengesini sürdürmek için birbirleriyle koordineli çalışmak zorunda kaldığı Güney Kafkasya’da yeni bir savaş yok barış yok durumu var.“