Karabağ, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) döneminde Azerbaycan’a bağlı otonom bir yapıya sahipti. Nüfusun %75’ini teşkil eden Ermeniler, 1989 yılında Ermenistan Sovyet Cumhuriyeti ile birleşme kararı aldı.
Ancak bu karar Sovyetler tarafından kabul edilmedi. 1991 yılında Sovyetlerin yıkılması ile oluşan otorite boşluğundan istifade eden Ermeniler Dağlık Karabağ’ın bağımsızlığını ilan etti. 8 Mayıs 1992’de Dağlık Karabağ Ermenistan tarafından işgal edildi. 1992-1994 yıllarında arasında Azerbaycan ve Ermenistan arasında süren savaş sonucunda Ermenistan kesin bir askeri zafer kazandı. Dağlık Karabağ ile birlikte Azerbaycan topraklarının %20’sini oluşturan yedi bölgeyi (rayon) işgal etti.
Bugüne kadar iki ülke arasındaki barış görüşmeleri; ABD, Fransa ve Rus temsilcilerinden oluşan Minsk Grubu tarafından yürütüldü. Yapılan görüşmelerde filli olarak bir ilerleme kaydedilemedi. Aşırı milliyetçi Dağlık Karabağ Ermenileri’nin 1997 yılında iktidarı, komşu ülkeler ile barış tesis edilmesini savunan Petrosyan’dan devralmaları ve 2018 yılına kadar ülke yönetiminde bulunmaları, Ermeni Ordusu’nun Azeri topraklarından çekilmesini engelledi.
Azerbaycan zaman içerisinde askeri gücünü geliştirdi
Ermenistan yaşadığı tecridin doğal sonucu olarak askeri ve ekonomik bakımdan Rusya’ya göbekten bağlı bir ülke. 1994 yılında işgal edilen toprakların savunulması kolay topraklar olması, Rusya ile yapılan savunma anlaşmasının sağladığı güvenlik şemsiyesine rağmen yıllar içerisinde kısıtlı olan ekonomik kaynakların yolsuzlukla tüketilmesi, Ermenistan’ın askeri gücünü tahkim edememesine neden oldu. Bu dönemde Azerbaycan doğalgaz ve petrol ticaretinden elde ettiği gelirin bir kısmını kullanarak, İsrail, Rusya ve Türkiye’den aldığı silahlarla askeri gücünü modernize etti. 2010 yılında Türkiye ile imzalanan Askeri Eğitim ve İş birliği Anlaşması ile de Türkiye askeri eğitim konusunda Azerbaycan’a büyük destek verdi.
Askeri gücünün yeteli seviyeye geldiğini düşünen Azerbaycan, 2018 yılında halkın %80’inin ve Batılı grupların desteği ile seçilen Paşinyan ve Rusya ilişkilerinin oluşturduğu konjonktürden istifade ederek, işgal edilen topraklarını geri almak için askerî harekât başlattı. Rusya’nın başlangıçta sessiz kalması ve Dağlık Karabağ’ın ortak savunma kapsamı dışında tutulacağını ifade etmesi ile Türk ve İsrail yapımı silahlı insansız hava araçları (SİHA)’ların etkinlikle kullanılması, sahada Azerbaycan’a askeri üstünlük sağladı. En son jeostratik açıdan başkent Hankendi’nin alınması için kilit önem sahip Şuşa şehrinin alınmasından sonra Ermenistan zaten idame etmekte zorlandığı askerî harekâtı kaybetti, Rusya’nın girişimi ile “Bayrak Günü” (Azerbaycan bayrağının resmi olarak kabul edildiği 9 Kasım tarihi)’nde 9 maddelik ateşkes anlaşması imzalandı.
Azerbaycan, Ermenistan, Nahcivan, Dağlık Karabağ ve İran’ın kuzeyi (Güney Azerbaycan) büyük güç mücadelesinde kilit coğrafyalar
Türk ve Azerbaycan kamuoyu yapılan anlaşmayı büyük bir başarı olarak kabul etse de anlaşma maddeleri jeopolitik ve stratejik bir bakış açısıyla incelendiğinde anlaşmanın stratejik olarak kazananının Rusya olduğu görülüyor. Azerbaycan, Ermenistan, Nahcivan, Dağlık Karabağ ve İran’ın kuzeyi (Güney Azerbaycan) olarak adlandırılan bölge, tarihi olarak büyük güç mücadelesine sahne olan “Kazan-Umman Güç Boylamı”nın kuzeyini oluşturuyor. Bu bölgenin siyasi, ekonomik ve askeri olarak kontrol altında tutulması ve diğer büyük güçlerinin müdahalesinin engellenmesi Rusya açısından hayati önemi haiz. Bölge Rusya için; kendi kontrolünde olmayan enerji nakil hatlarının engellenmesi, Hazar doğalgaz ve petrolünün kontrolü, Türkiye’nin Türki Cumhuriyetler ile bağlantısının engellenmesi, Ermenistan’ın Batı ile entegrasyonunun önünün alınması ve bölgede Batı lehine geliştirilecek politikalara ket vurulmasına hizmet ediyor.
Rusya ateşkes anlaşması ile bu bölgenin filli olarak kontrolünü ele geçirdi. Hukuki olarak Azerbaycan toprağı kabul edilen Dağlık Karabağ bölgesinin, şu an filli olarak Ermenistan işgali altında bulunan topraklarına Rus Barış gücü yerleşecek. Rusya’nın daha önce Gürcistan toprağı olan Güney Osetya’ya, barış gücü askerlerine ateş edildiği için müdahale ettiğini hatırda tutmak gerekiyor. Azerbaycan bir nevi kendi toprak bütünlüğünü Rusya’nın insafına terk etti. Jeostratejik öneme sahip Şuşa şehrinin ve yedi bölgenin Azerbaycan’a bırakılması askeri olarak Azerbaycan’ın kazancı olsa da bu durum Ermenistan’ı Rusya’ya daha bağımlı hale getirdi.
Ateşkes Anlaşması 2016 Lavrov Planı’nı andırıyor
Anlaşma maddeleri ile 2016 yılında açıklanan Lavrov Planı arasında büyük benzerlikler var. Putin o dönemde bu planı kabul ettirmek için ciddi çaba sarf etmiş, ama başarılı olamamıştı. Ermenistan askeri bir hezimet sonrasında aynı şartları kabul etmek zorunda kaldı. Paşinyan döneminde iktidardan dışlanan Rusya yanlısı zengin güçler bu sayede yenilgi sonrasında siyasi hayatta yeniden etkili olma fırsatını yakaladı.
Bölgenin ekonomik olarak rahatlamaya ihtiyacı var
Ermenistan’ın tecrit edilmesi, Azerbaycan ve Nahcivan bağlantısının zaman zaman İran tarafından kesilmesi, bölgede iktisadi yapının gelişmemesine neden oluyor. Rusya açısından ekonomik koşulların neden olduğu sosyolojik zeminin halk hareketlerine zemin hazırlaması istenmeyen bir durum. Ekonomik koşulların Rusya’nın kontrolünde ve denetiminde iyileştirilmesi gerekiyor. Rusya için Nahcivan’ın kendi kontrolünde istikrarlı bir yapı içerisinde bulunması istiyor.
Ateşkes Anlaşmasına göre; Ermenistan’dan Dağlık Karabağ’a ve Nahcivan’dan Azerbaycan’a birer koridor açılacak. Ermenistan-Karabağ Koridoru Rus Barış Gücü’nün, Azerbaycan-Nahcivan Koridoru FSB sınır birliklerinin kontrolünde olacak. Rusya istediği seviyede insan ve malzeme geçişine izin verecek. Her iki devlet de bu haliyle Rusya’ya daha fazla bağımlı hale gelecek. Özellikle de Türkiye ve Azerbaycan arasındaki filli bağlantı noktası olan Nahcivan-Azerbaycan koridorunun Rusya kontrolüne girmesi, Türkiye’nin Türki Cumhuriyetler ile bağlantısını Rusya izin verdiği ölçüde kurabileceği anlamına geliyor.
Rusya eski Sovyet coğrafyası üzerinde Avrasya Ekonomik Formu üzerinden yeni bir düzen kurmaya çalışıyor. Ermenistan bu forma üye. Ancak Azerbaycan üye değil. Rusya ateşkes anlaşması ile elde ettiği kontrol imkanlarını kullanarak Azerbaycan’ı üyeliğe zorlayabilir.
Sonuç olarak Rusya; Ateşkes Anlaşması ile “Kazan-Umman Güç Boylamının” kuzeyinde bulunan ve stratejik olarak büyük öneme sahip Azerbaycan, Ermenistan, Dağlık Karabağ ve Nahcivan Bölgesinde, oyunun kurallarını kendi uzun vadeli hedefleri doğrultusunda yeniden düzenleyerek stratejik seviyede kazanan ülke oldu. Türkiye ise, tarihi “Anadolu Coğrafyası”nın doğal etki alanı olan siyasi, askeri ve ekonomik olarak nüfuz edebileceği bir coğrafyaya ulaşım imkanlarının Rusya’nın kontrolüne geçmesiyle, stratejik olarak uzun vadede kaybeden ülke oldu, diyebiliriz.
Yazar: Mehmet Cem Demirci, Deniz güvenliği uzmanı