Ankara’da gözaltında tutulan HDP’li 20 siyasetçinin 17’si, önceki gün çıkarıldıkları sulh ceza hakimliği tarafından tutuklandı.
9 gün gözaltında tutulan HDP’li eski milletvekilleri ve HDP MYK üyeleri ile Kars Belediye Başkanı Ayhan Bilgen’in de içinde bulunduğu siyasetçiler evleri basılarak gözaltına alındıkları illerden Ankara’ya getirilmişti.
2014 yılının 5-8 Ekim tarihleri arasında çeşitli illerde yapılan, “Kobanê’ye destek” eylemlerinden sorumlu tutularak gözaltına alınan siyasetçilere yapılan muamele bile Türkiye’de hukukun, yargının, siyasetin nereye getirildiğini ve nereye götürülmek istendiğinin bir göstergesi oldu.
DOKUZ GÜNDE BİR ‘HUKUK-YARGI-SİYASET SKANDALI TABLOSU!
Geçen dokuz günde neler oldu?
* Üstünden altı yıl geçtikten sonra böyle bir soruşturmanın açılıp, ülkenin üçüncü büyük partisinin eski milletvekilleri ve merkez yöneticilerinin tutuklanması ve halen Mecliste bulunan 7 milletvekili hakkında dokunulmazlıklarının kaldırılması için fezleke çıkarılacağının belirtilmesi,
* Savcılığın, gözaltına alınan 20 kişinin tamamının tutuklanmasını isteyerek, toplu gözaltılardaki gözaltı-tutuklama oranına dair istatistikleri altüst etmesi ve mahkemenin üç kişiyi denetimli serbestlik şartıyla serbest bırakırken 17 kişiyi tutuklaması,
* Avukatlar, mahkeme salonuna girmeden yargıcın kararı okuması,
* Avukatlar ve adliyede bulunan milletvekilleri, bu duruma itiraz edince polisin, avukatları ve milletvekillerini adliye koridorunda darbetmesi,
* Kobanê eylemlerini teşvik etmek suçlamasıyla önceki yıllarda tutuklanan Ayhan Bilgen, 7 ay tutuklu kalmış, Anayasa Mahkemesi (AYM), Bilgen’in “Hak ihlaline uğradığı” gerekçesiyle tahliyesine ve Bilgen’e tazminat ödemesine hükmetmiş olmasına karşın Bilgen’in yeniden tutuklanması,
* Ayhan Bilgen’in tutuklanmasının üstünden bir saat bile geçmeden İçişleri Bakanlığının, Bilgen’i görevden alarak, yerine Kars Valisi Türker Öksüz’ü Kayyum olarak ataması,
* Kayyum Türker Öksüz’ün, atanmasının arkasından, bir koruma ordusu eşliğinde ilk defa geldiği belediyenin yanındaki cami bahçesinde “şükür namazı” kılması… Bu soruşturmanın tamamen siyasi amaçlarla gündeme getirildiğinin, hukuk, adalet gibi kavramların çağrıştırdığı normların umursanmadığının açık göstergesi olmuştur.
Ki, az çok halk iradesine saygının olduğu her ülkede böyle bir soruşturmanın açılmış olması, o ülkede bir “hukuk-yargı skandalı” olduğu kadar “siyasi bir skandal” da olurdu!
DEMOKRASİ GÜÇLERİNİN BİRLİĞİ VE ORTAK MÜCADELESİNE ÇAĞRI
İktidarın şeklen de olsa seçimle gelip gittiği her ülkede “Kabul edilemez”, “Hükümetler düşürecek skandal” olarak görülecek böyle girişimler bizde ise epey bir zamandan beri “siyasetin rutini”ne dönüşmüş bulunuyor.
Nitekim HDP yönetiminin, bu operasyona tepki olarak “yeni yasama dönemi”nin başladığı gün, oturuma katılmayarak protesto etmesini soran gazetecilere verdiği yanıtta Cumhurbaşkanı Erdoğan; “Onun (HDP’nin) varlığıyla yokluğu arasında zaten herhangi bir fark yok. Onların yeri ya dağdır ya sokaklardır” karşılığı vererek bu konuda iktidarın geldiği yeri açıkça ifade etti!
HDP’nin, Sözcüsü Ebru Günay ise, HDP-MKY toplantısı öncesinde Cumhurbaşkanının ifade ettiği zihniyete karşı; “Bu tutuklamalar HDP’nin çoklu ve renkli yapısını hedeflemiştir. Hedeflenen Türkiye’nin birleşik demokratik siyaset cephesidir. Birliğimizi ve bütünlüğümüzü bozamayacaksınız” diyerek yanıt verdi.
Operasyona karşı, CHP’den Gelecek Partisine, SP’den DEVA Partisine tepkiler ifade edilirken, Emek Partisinden Sol Partiye, Türkiye İşçi Partisinden TKP’ye kadar çeşitli ilerici demokrat parti ve çevrelerden de operasyona karşı sert açıklamalar yapılarak demokrasi güçlerinin birliği ve ortak mücadelesine dair çağrılar dile getirildi.
İKTİDAR BİR TAŞLA BİRKAÇ KUŞ BİRDEN VURMAK İSTİYOR
Ne var ki, bu operasyon için ne diyeceği en çok merak edilen İyi Partiden bir ses bir nefes çıkmadı.
Ancak bir ses ve nefes çıkmaması, İyi Partiyi bu operasyonun hedeflerinden birisi olmaktan kurtaramaz görünüyor. Çünkü Cumhur İttifakı cephesi, bu operasyonla elbette ki HDP’yi itibarsızlaştırmak, mümkünse parçalama amacına bir adım daha yaklaşmak istiyor ama Erdoğan-Bahçeli ittifakının amacını bundan ibaret saymak aşırı bir miyopluk olur. Çünkü bu operasyonla birkaç kuş birden vurmak istiyor. Bu yüzden de hedef alınan sadece HDP değil; “tek adam yönetimi”ne karşı olan, bir araya gelerek güç oluşturan, oluşturma ihtimali olan tüm siyasi parti ve odaklar, hatta ekonomik, mesleki, sosyal, kültürel… amaçlı her tür kurum ve kuruluştur! Nitekim bu operasyon, halen milletvekili olan 7 HDP’linin “Dokunulmazlıklarının kaldırılması” girişimiyle devam edecektir.
Böylece de süreç, HDP’yi de dokunulmazlıkların kaldırılması sürecinde İyi Parti ve CHP’yi de ve tabii bugün muhalif tutum alan tüm milliyetçilikle malul odakları da hedefleyen bir karakter kazanacaktır. Çünkü iktidar, bu hamleyle İyi Parti üstünden Millet İttifakında önemli bir yarılma yaratmayı amaçlarken, CHP’nin daha milliyetçi kanadında da bir aşındırma yaratmayı ummaktadır. Başka bir söyleyişle operasyon, İyi Partinin ve Millet İttifakının “HDP ile mesafe koyma” da “siyasi mesafeyi” nereye kadar açacağı konusunda sınava çekileceği bir sürece evriltilecektir!
Çünkü gelinen aşamada, dokunulmazlık tartışması, “Kürt sorununun demokratik çözümünden yana mısın değil misin?” konusunda tavır almaya dönüşecektir!
Dolayısıyla bu operasyon; demokrasi güçleri tarafından, tek adam yönetimin, “Her tür muhalefeti ezme” adımlarından birisi olarak görüldüğü ölçüde günün anlam ve önemine uygun olarak anlaşılmış olacaktır.
Tabii tutum, yani mücadelede yer alma da ona göre olmak durumundadır!