Kızıltepe JİTEM Davası’nda olduğu gibi 20 yıl geçtikten sonra çıkıp konuşan bir korucu, bir asker olur mu bilinmez ama Türkiye’de Kürtlerin helikopterden atılarak öldürüldüğü su götürmez bir gerçek
Ahmet Kanbal
“Eşref (Hatipoğlu) Albay, Çınar’da ismini hatırlamadığım bir Üstegmen, yaralı PKK’lı ve Memduh (Demir) helikoptere bindiler ve uzaklaştılar. Bu saydıklarım dışında helikopterde iki de pilot vardı. Ben daha sonra üsteğmene Memduh’u sorduğumda bana ‘Hiç sorma, Memduh ve yaralı PKK’lı helikopterden aşağı atıldı’ dedi. Üsteğmen iyi bir insandı. Söylediğine göre Eşref Albay’ın emri ile atılmışlar.” ¹
“Eşref (Hatipoğlu) Albay, Çınar’da ismini hatırlamadığım bir üsteğmen, yaralı PKK’lı ve Memduh helikoptere bindiler, uzaklaştılar. Bu saydıklarım dışında helikopterde iki de pilot vardı. Ben bu olaydan sonra bir daha Memduh Demir’e ilişkin hiçbir duyum almadım.” ²
Yukarıdaki cümleler 1993 ile 1996 yılları arasında 22 yurttaşın gözaltında kaybedilmesine ilişkin tüm sanıklarının beraat ettirildiği “Kızıltepe JİTEM Davası” olarak tarihe geçen dosyadaki tanık ifadelerinden. Birinci paragraf tanıklardan Diyarbakır Çınar ilçesi Herbaro (Yazçiçeği) Köyü Korucubaşı Bakri Okra’ya, ikinci paragraf ise, aynı köyün korucularından Feysel Şenol’a ait. Herbaro Köyü Mardin Mazıdağı’na 3 kilometre mesafede, Kelekê (Yücebağ) köyünün ise, hemen yanı başında. Hani şu mevsimlik olarak fındık toplamaya gittikleri Sakarya’da “burası Mardin değil” denilerek, saldırıya uğrayan işçilerin yaşadığı köy.
Memduh Demir, o saldırıya uğrayan 16 işçinin 1995 yılında gözaltına alındıktan sonra kendisinden bir daha haber alınamayan akrabaları. Kaybedilmeden önce çobanlık yapan Memduh Demir, hayvanlarını otlattığı sırada çatışma çıkması üzerine bölgede mahsur kalır. Korucuların anlatımına göre, Diyarbakır Jandarma Alay Komutanı Albay Eşref Hatipoğlu görmesin diye saklamak isterler ama saklayamazlar. Eşref Hatipoğlu’nun kendisi ile birlikte helikoptere bindirdiği Memduh Demir ve Şeyhmus Kaban helikoptere bindirildikten sonra bir daha haber alınamaz. Yıllar sonra JİTEM’e dönük başlatılan soruşturmada ifadeleri alınan korucular Memduh Demir ve Şeyhmus Kaban’ın helikopterden atıldığını anlatır, 2014 yılında açılan dava 5 yıl sonra sanıklar hakkında beraat kararı verilerek, kapatıldı. Zorla kaybetme, cinayet, yargısız infaz suçlarıyla ilgili davanın 20 yıllık zamanaşımının dolması nedeniyle düşmesine karar verildi.
Bugüne gelindiğinde ise, Van’ın Çatak ilçesinde operasyona çıkan askerler tarafından 11 Eylül’de gözaltına alınan, iki gün sonra Van Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde yoğun bakımda oldukları ortaya çıkan yedi çocuk babası 55 yaşındaki Servet Turgut ile sekiz çocuk babası 50 yaşındaki Osman Şiban’ın helikopterden atıldıkları ortaya çıktı. Servet Turgut geçtiğimiz günlerde hayatını kaybetti, Osman Şiban ise, hiçbir şey hatırlayamayacak durumda.
Gazetecilik etiği açısından gereken her türlü bilgi, belge açığa çıkmasına rağmen sadece ana akım medyanın değil, muhalif medyanın dahi “iddia” diye devam ettirdiği haberlerde, “yüksekten düşme” diyen darp raporundan tutun da “Helikopterden düşme” diyen epikriz raporuna, fotoğraflara kadar her şeye yer verildi. Ancak, 2 köylünün helikopterden atılması bir türlü “iddia edilenin” ötesine geçmedi. Hükümet yetkilileri bildiğimiz gibi…
Kızıltepe JİTEM Davası’nda olduğu gibi 20 yıl geçtikten sonra çıkıp konuşan bir korucu, bir asker olur mu bilinmez ama Türkiye’de Kürtlerin helikopterden atılarak öldürüldüğü gerçeği su götürmez bir gerçek olarak hafızalarda kalmaya devam edecek. Devletin Kürde karşı uyguladığı düşman hukuku, cezasızlık politikası, devlet görevlilerinin Kürde karşı işlediği suçlarda cezadan muaf tutulması yüz yıl önce olduğu gibi belki bir yüz yıl daha sürdürülmek istenecek. Ancak tarihe geçen insanlık suçları unutulmayacak, hesap soranı olacak.
Elbet konjonktür gereği bile olsa Erdoğan gibi “Ben bu işe sahip çıkacağım” diyeni de, lafını çevirip, “Birileri tarafından kullanılıyorlar” diyeni de olacak. Tarih kaydedecek. O gün geldiğinde konuşacak olan ise, şimdiden bir adım öne çıksın.