YORUM | M. NEDİM HAZAR
AKP’li gürbüz yerel yönetici kentine müjdeyi veriyor: “Halkımıza büyük hizmet, 250 yatak kapasiteli yeni cezaevimiz açılıyor!”
Utanma ve sıkılmanın artık zerresi kalmadığından olsa gerek, yerin dibine geçmeleri gerekirken sirkat serdeyliyorlar nedense.
Durum o kadar insanlıktan çıkmış vaziyette anlayacağınız.
Ergenekon-Erdoğan işbirliği ülkeyi öylesine bir bataklık kabilesine çevirdi ki, insan hakları yerle bir.
Tahliyesine 4 ay kala hücrede katledilen polis memuru Mustafa Kabakçıoğlu’nun fotoğraflarını illa ki görmüşsünüzdür.
Vicdan taşıyan her insanı derinden yaralayacak bir vahşetti yaşanan.
İki kesim umursamadı bu cinayeti.
Biri iktidar cephesi.
Diğeri Ergenekon.
Onlar için her şey normaldi.
Hatta Ergenekoncular bir adım daha ileri gidip terör örgütlerinin bu tür taktikleri olduğunu ve merhum polis memurunun tedaviyi bilinçli reddederek örgüt propagandası yaptığını yayabilecek kadar çıktılar insanlıktan.
Vaktiyle Ergenekon’un ne mene tehlikeli bir örgüt olduğunu söyleyenler hakikaten haklılarmış.
Bu aklı almış olan iktidar cenahı derhal Gümüşhane cezaevi müdürü, başsavcısı, valisi olmak üzere tüm sorumluları görevden almak yerine akla ziyan bir yöntem denediler. Merhumun adına sahte bir dilekçe hazırlayıp “Tedaviyi reddetmişti” yalanına sığınıyorlar şimdi.
Hatta savcılığın açıklamasına bakılırsa, fotoğraflarda gördüğümüz ve Nazi kampındaki karantina odalarına benzer hücre de yok aslında. Onun yerine mahkumların güle eğlene vakit geçirdiği bahçeli tatil sitesi gibi bir cezaevi Gümüşhane’de bulunuyor.
Heinrich Himmler, Hitler’in binlerce zalim uşağından sadece biriydi.
İşler tersine dönüp, Nazi Kampları uluslararası denetime açıldığında kamplara çiçekler filan yerleştirip milyonlarca insanın katledildiği mezbahaları tatil beldeleri gibi sunmaya kalkışmıştı.
Benzer bir yöntemi tercih ediyor şimdi tuhaf iletişim danışmanı Fahrettin Altun ve onun vasat zekalı ekibi.
Açıkladıkları dilekçe şu:
Allah’tan korkmayıp, kuldan utanmadıktan sonra her türlü çakallığı yapabiliyorlar gördüğünüz gibi. Aceleyle koğuş numarasını bile yanlış yazmışlar.
Bu da merhum Mustafa Kabakçıoğlu’nun kendi el yazısıyla tuttuğu günlüğü:
Günlük, nasıl adım adım katledildiğini şüpheye mahal bırakmayacak şekilde göz önüne seriyor.
Gördüğünüz gibi bir önceki dilekçe ile uzaktan yakından bir yazım benzerliği olmadığı gibi. Merhum polisin her gün günlüğün altına düştüğü numara da farklı.
Bütün bu zalimliğin arkasındaki en büyük sorumlulardan olan Adalet Bakanı sözüm ona olayı soruşturacaklarını filan söylemiş.
Elbette bir netice çıkmayacaktır. Çünkü Saray’ın emri ile özel olarak zulmedildiğini herkes biliyor.
Masum bir devlet memurunu yasal bir derneğe 5 TL yardım etti diye yıllarca hapse mahkum edeceksiniz.
Hapishanede gün be gün öldüreceksiniz.
Tahliyesine 4 ay kala cansız bedeni hücresinde bulunacak ve utanmazca “tedaviyi reddetti, aslında cezaevimizde park ve bahçeler müdürlüğü taraçası gibi” filan diyeceksiniz.
Hep söylüyorum, zalimin en güçlü olduğu dönemde bile bazı anlar vardır ki sonsuza nakşolur.
Merhum Mustafa Kabakçıoğlu’nun bu dünyada bıraktığı son görsel zalimlerin sonu için ibretlik bir sona da işaret bence.
Bu ülkenin dört bir yanı zindanlarla donatıldı.
Saraydaki sultanın binlerce zalim maşası her gün binlerce insanlık suçu işliyor.
Ve on binlerce beyaz plastik sandalyede on binlerce masum acı çekiyor, işkence görüyor.
Beyaz plastik sandalyeyi unutmayın zira zalimlerin kaderiyle artık çok ciddi bir kader birliği var!