Çin dünyadan yükselen tepkilere aldırmadan Doğu Türkistan’daki (Sincan) Müslüman Uygurlara işkence etmekle kalmıyor aynı zamanda bu topluluğun izlerini de siliyor.
Amerikana New York Times gazetesi Çin’in son yıllarda Doğu Türkistan’da Müslümanların kültürünü ve İslami inançlarını uzun zamandır koruyan birçok büyük türbe, cami ve diğer kutsal yerleri kapattığını veya yıktığını yazıyor.
Gazeteye göre bu yerleri kapatma ve silme çabası, Çin’in bölgedeki Uygur, Kazakl ve diğer Orta Asya etnik topluluklarının üyelerini Komünist Parti’nin sadık takipçilerine dönüştürme kampanyasının bir parçasını oluşturuyor. Bu amaçla da uygulanan asimilasyon eylemi, yüz binlerce kişinin beyin yıkama merkezlerinde gözaltına alınmasına yol açtı.
Chris Buckley ve Austin Ramzy imzalı haberde yüzlerce yıllık bir türbenin nasıl yok edildiği de anlatılıyor: “On yıl öncesine kadar binlerce hacı, Çin’in batı sınırındaki çölde bulunan İmam Asım Türbesi’nde bir araya gelmek için otobüs, araba, eşek ve yaya olarak seyahat ediyorlardı.
Bin yıldan fazla bir süre önce buralarda hüküm süren Budist krallığını yenmeye yardım eden İmam Asım’a adanmış kutsal yerde diz çökmek için kum tepelerinin arasından geçiyorlardı. Hacılar, çoğunlukla Müslüman bir etnik azınlık olan Uygurlardı ve bol hasat, sağlık ve güçlü bebekler için buralarda düzenlenen festivallerde dua ediyorlardı.
Tapınağın etrafı ve yakınındaki ahşap direklere dua yazılı kumaş şeritleri bağlıyorlardı. Sihirbazların, güreşçilerin ve müzisyenlerin kalabalığı eğlendirdiği, alanın kenarındaki panayır eğlencelerinden çok memnun kalıyorlardı. Eski masalları okuyan hikaye anlatıcıları etrafında toplanıyorlardı.
Mabedi 2008 ve 2009 yıllarında ziyarete gelen Middlebury Koleji profesörü Tamar Mayer, “Bu sadece bir hac değildi. Sanatçılar, oyunlar, yiyecekler, çocuklar için tahterevalli, şiir okuma ve bütün bir hikaye anlatma alanı vardı. Hala insanlarla doluydu, hayat doluydu” diyor.”
New York Times, o tarihlerde dahi Çinli yetkililerin türbeye gelen kalabalıkları sınırlamaya çalıştığını ve 2014 yılında ise bu ziyaretlerin tamamen sınırlandırıldığını aktarıyor.
“Ve geçen yıl, türbenin çoğu yıkılmıştı. Bir zamanlar mezarı çevreleyen ve üzerinde dalgalanan dua bayrakları taşıyan ahşap çitler ve direkler yıkılmıştı. Uydu görüntüleri, alandaki bir caminin yerle bir edildiğini gösteriyor. Geriye kalan tek şey, yıkıntılar arasında sağlam görünen İmam Asım’ın türbesine işaret eden kerpiç bina oldu.”
Gazete, son yıllarda dini alanlardaki yıkım ve değişikliklerin ne ölçüde olduğunu sistematik olarak takip eden Canberra merkezli araştırma grubu Avustralya Stratejik Politika Enstitüsü tarafından hazırlanan yeni rapora göre Doğu Türkistan’da 2017’den bu yana yaklaşık 8 bin 500 caminin tamamen yıkıldığının tahmin edildiğini yazıyor. Bu rakam hükümetin bölgede olduğunu söylediği cami sayısının üçte birinden fazlası anlamına geliyor.
Çalışmaları yürüten enstitü araştırmacısı Nathan Ruser, “Yapılanlar, Kültür Devriminden bu yana eşi görülmemiş bir yıkım ve silme kampanyası. 1966’dan itibaren Mao Zedong yönetiminde ortaya çıkan on yıllık kargaşa sırasında birçok cami ve diğer dini mekan yıkıldı” diyor.
Kısaca ASPI olarak bilinen enstitü hemen Çin tarafından hedef alındı ve enstitünün ABD tarafından fonlandığını öne sürerek cami ve kutsal mekanların korunması ve onarımına değer verdiklerini iddia etti.
Enstitü ise, araştırmasının fon sağlayıcılarından tamamen bağımsız olduğunu söyleyerek bu iddiayı reddetti.
Gazeteye göre Çinli yetkililer, Doğu Türkistan’daki hareketler üzerinde sıkı kontroller kurdukları ve bölgeden bilgi akışını engelledikleri için yıkımın gerçek boyutunu ortaya koymak mümkün olmuyor.
Ancak gazete, geçtiğimiz yıl uydu görüntülerini inceleyerek ve güney Sincan’daki alanları ziyaret ederek ASPI’nin raporundaki ayrıntıların çoğunun doğrulandığının altını çiziyor.
Gazeteye konuşan Londra Üniversitesi Uygur müziği ve kültürü uzmanı Rachel Harris, “Burada gördüğümüz şey, her bakımdan Uygur halkının mirası ve bu toprakların mirası olan alanların kasıtlı olarak yok edilmesidir” diyor.
Gazeteye konuşan Nottingham Üniversitesi’nde Ordam ve diğer türbeler ve onların kaderlerini inceleyen bir araştırmacı olan Rian Thum, “Bir eşeğiniz ve bir arabanız varsa, yemeğinizi yüklersiniz ve bir türbeye gitmek için üç hafta harcarsınız. Yetişkin bir Uygur adamının ağladığını gördüğüm tek yer bir türbeydi” diyor.
“Ancak 1990’larda Çin hükümeti, Sincan’daki camilerin genişletilmesi ve tapınakların yeniden canlandırılması konusunda giderek daha gergin hale geldi. Yetkililer, hacıların toplanmasını kontrolsüz bir dini bağlılık ve aşırılığı besleyen sebeplerden saydılar” diye yazan gazete, daha sonra Çin yönetiminden memnun olmayan Uygurların gerçekleştirdiği saldırıların yönetimi rahatsız ettiğini aktarıyor.
Çin’in yerle bir ettiği tarihi eserlerden biri de Ordam’daki türbe. 2018’de giriş çıkışların yasaklandığı türbe daha sonra yerle bir edildi. Gazeye göre Ordam türbesi Uygurların en önemli miraslarından biri.
“O zamana ait uydu görüntüleri, türbenin camisinin, ibadet salonunun ve bir zamanlar muhafızlarının yaşadığı basit konutun yerle bir edildiğini gösteriyor” diye yazan gazete, Thum’un, “Uygurlar için önemli olan yerleri yok etmek için gerçek ve bilinçli bir çaba gösteriyorlar, çünkü bunlar Uygurlar için önemli” şeklindeki sözlerine yer veriyor.
Gazeteye göre bazı camiler ise yeniden imar adına yıkılıyor. Geçtiğimiz yıl Sincan’daki Hotan şehrini ziyaret eden gazete muhabirleri, uydu görüntülerinde 2017’nin sonlarına kadar bir cami olduğu görülen yerde bir parkla karşılaştıklarını belirtiyor.
Haberde, muhabirlerinin Doğu Türkistan’da karşılaştıkları manzara da şu ifadelerle dile getiriliyor: “Hotan’da bir zamanlar camilerin bulunduğu yerlerde şimdi yeni parklar, çıplak toprak parçaları ve yarı yıkılmış bir cami olan dört saha bulduk. Hotan’daki ana merkez camiinde sadece Cuma namazları için bir kaç insan gelmesine izin veriliyor.
Güney Sincan’ın en büyük şehri Kaşgar’da, şehir merkezindeki camilerin neredeyse tamamı kapalı görünüyordu ve içeriye yığılmış mobilyalar tozluydu. Bir cami bara dönüştürülmüştü.”
New York Times haberin sonunda ise şu ifadeleri kullanıyor: “Her dini site yerle bir edilmedi. Bazıları artık turistik yerler ve Kaşgar’daki meşhur Afak Hoca Türbesi gibi yerler artık hac yeri olarak hizmet vermiyor. Kaşgar’ın kıyısındaki büyük Uygur mezarlığı da bugüne kadar ayakta kaldı.
Uygurlar, türbelerin önceki yıllarda yıkıldığını ve ardından yeniden inşa edildiğini ve bunun tekrarlanabileceğini kaydediyor. Ancak son zamanlardaki yok etmenin boyutu karşısında yıldırılmışlardı.”