Koronavirüs salgınının petrol ve gaz endüstrisinde ekonomik belirsizlik yaratması, arz fazlası nedeniyle fiyatların düşmesine rağmen Doğu Akdeniz’deki kaynak mücadelesi giderek kızışıyor. Kıyıdaş ülkeler deniz sınırlarını, münhasır ekonomik bölgelerini belirleyerek gaz arama çalışmalarını hızlandırma telaşında.
ABD Jeolojik Araştırma Merkezi’nin 2017’deki tahminine göre Akdeniz’de 10 trilyon metreküp civarında doğal gaz rezervi bulunuyor. Bu miktarın parasal değeri de 700 milyar dolar ilâ 3 trilyon dolar arasında hesaplanıyor.
Mısır, Kıbrıs (Rum kesimi), Yunanistan, İsrail, İtalya, Ürdün ve Filistin Yönetimi, bölgesel bir gaz pazarı oluşturmak, altyapı maliyetlerini azaltmak ve rekabetçi fiyatlar sunabilmek amacıyla Ocak 2019’da Doğu Akdeniz Gaz Forumu’nu kurdular.
Doğu Akdeniz ülkeleri Avrupa gaz pazarından pay alabilmek için iddialı projeler geliştirirken, Avrupa Birliği (AB) de dünyanın üçüncü büyük gaz üreticisi olan Rusya’ya bağımlılığını azaltmak için alternatif kaynaklar arayışında.
AB’yi hedefleyen projelerden biri Mısır’la Kıbrıs arasında denizden direkt bir boru hattının kurulmasını içeriyor. Bu kapsamda Kıbrıs’ın yaklaşık 129 milyar metreküp rezerve sahip Afrodit sahasından Mısır’daki sıvılaştırma tesislerine gaz taşınması, sıvılaştırılan gazın da Avrupa pazarına ihraç edilmesi öngörülüyor.
Mısır’da iki tane doğal gaz sıvılaştırma tesisi mevcut. Mısır Sıvılaştırılmış Doğal Gaz Şirketi’ne ait olan EDCO tesisinin iki sıvılaştırma ünitesi var. Tek üniteli ikinci tesis ise Dimyat’ta bulunuyor ve bir İspanyol-İtalyan ortaklığı olan Union Fenosa şirketine ait. Bu tesisler, gazın sıvılaştırılmasına ve boru hattına ihtiyaç duymadan gemilere yüklenerek ihraç edilmesine imkân sağlıyor.
Mısır ve Kıbrıs boru hattı projesine yönelik anlaşmayı Eylül 2018’de imzaladılar.
Mısırlı bir hükümet yetkilisinin ekonomi gazetesi El Mal’a 31 Ağustos’ta yaptığı açıklamaya göre projenin planlandığı gibi tamamlanabilmesi için iki taraf arasında yoğun görüşmeler yapılıyor. Kıbrıs gazının 2024-2025’te Mısır’a ulaşması bekleniyor.
Yetkili, boru hattının ekonomik büyüme sağlayacağını ve koronavirüs salgınının ekonomik etkilerini hafifletmeye katkı yapacağını, bu nedenle projeyi hızlandırmak gerektiğini söylüyor.
Mısır Petrol Bakanı Tarık El Molla ve Kıbrıs Enerji Bakanı Natasa Pilides 5 Ağustos’ta video konferansla yaptıkları görüşmede boru hattı projesini görüşmüşlerdi. Mısır Petrol Bakanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre taraflar projenin hayata geçirilmesine dönük adımları koordine etmeye devam ettiklerini teyit ettiler.
Kahire Amerikan Üniversitesi’nde petrol ve enerji mühendisliği dalında öğretim görevlisi olan Cemal El Kalyubi, Al-Monitor’a yaptığı değerlendirmede 1.3 milyar dolar tahmini maliyeti olan projeyi bitirip hayata geçirmek için Mısır’ın gerekli tüm altyapı ve imkânlara sahip olduğunu vurguladı.
Mısır’ın sualtı enerji projelerinde Doğu Akdeniz’deki komşularının ilerisinde olduğunu söyleyen Kalyubi, Mısır’ın Zohr gaz sahasının da verimlilik açısından Kıbrıs’a güven verdiğini belirtti. 2015 yılında keşfedilen Zohr sahası, 850 milyar metreküp olarak tahmin edilen rezerviyle Akdeniz’in en büyük gaz sahası sayılıyor.
Dünya Enerji Konseyi üyesi Mahir Aziz’e göre Mısır’ın enerji ticaretinde bölgesel bir merkez olma iddiasının bir dayanağı da Mısır-Kıbrıs boru hattı projesi. Al-Monitor’a konuşan Aziz, Mısır’ın Avrupa’ya gaz ihraç eden başlıca tedarikçilerden biri olmayı hedeflediğini vurguladı.
Mısır-Kıbrıs görüşmelerinde hava olumlu seyretmekle birlikte Kıbrıs Doğal Hidrokarbon Şirketi’nin CEO’su ve Atlantik Konseyi’nde kıdemli araştırmacı olan Charles Ellinas bu meselenin sadece siyasi yönü olduğunu vurguluyor.
Al-Monitor’un sorularını e-posta ile yanıtlayan Ellinas’a göre “Böyle bir boru hattının yapımı için öncelikle Afrodit gazının satışını sağlayan geçerli bir ticari anlaşma olmalı. (…) Dolayısıyla [sahayı geliştirme ruhsatını alan] Chevron, Shell ve Delek şirketlerinin Mısır’da gaza alıcı bulmaları lazım.”
Doğu Akdeniz jeopolitiğine odaklanan PRIO Kıbrıs Merkezi uzmanlarından Zenonas Tziarras ise Al-Monitor’a yaptığı değerlendirmede başlangıçta Kıbrıs gazının 2022’ye kadar Mısır’a ulaşmasının planlandığını ancak gelinen noktada bu hedefin fazla iddialı göründüğünü belirtti. Bunun başlıca nedenleri, koronavirüs salgınının dünya enerji pazarlarında yarattığı durgunluk ve önemli hidrokarbon keşifleri yapan Mısır’ın 2018 sonunda doğal gazda kendi kendine yeter hâle geldiğini açıklaması.
Tziarras, Kıbrıs gazının Mısır için artık eskisi kadar önemli olmayabileceğini düşünüyor. Ayrıca Mısır’daki gaz bolluğundan dolayı ülkedeki sıvılaştırma tesislerinde Kıbrıs gazı için yeterli kapasite kalıp kalmayacağının belli olmadığını vurguluyor. Dahası, Kıbrıs gazının sorunsuz sıvılaştırılabilmesi için Afrodit sahasının sınırları konusunda Kıbrıs’la İsrail arasında süren görüşmelerin de sonuçlanması gerektiğine dikkat çekiyor. Deniz sınırına ilişkin anlaşmazlık Kıbrıs’la İsrail arasında birkaç yıldır devam ediyor.
Al-Monitor’un görüştüğü bu dört uzman, Kıbrıs-Mısır boru hattının önünde iki önemli sıkıntıya daha dikkat çekiyor. Birincisi ticari nitelikte olup Afrodit sahasının geliştirilmesiyle ilgili, ikincisi ise Türkiye’yle alakalı siyasi sorunlar.
Ellinas’a göre dünya gaz fiyatlarının düşmüş olması nedeniyle — Asya’da 4$/mmBtu civarında seyrediyor — Afrodit sahası, enerji şirketleri için ticari olarak pek umut verici görünmüyor.
Ellias’in değerlendirmesi şöyle: “Enerji şirketleri ancak gaz satışlarının ve yüksek kârlılığın garanti olduğu, fiyatların 7$/mmBtu üzerine çıktığı koşullarda Afrodit’e yatırım yapar. (…) Kıbrıs ve Mısır hükümetleri projeyi destekliyor olsalar da mevcut koşullar Afrodit’in geliştirilmesine imkân tanımıyor. Bunun için epey zaman gerektiği gibi piyasada da önemli bir iyileşme olması lazım. Bu da öngörülebilir gelecekte pek muhtemel görünmüyor.”
Aziz ise Türkiye’den kaynaklı zorluklara dikkat çekiyor. Türkiye, Kıbrıs gazından sağlanacak gelirden Kıbrıslı Türklerin de yararlanması gerektiğini savunuyor.
İkiye bölünmüş bir ada olan Kıbrıs’ın güneyi Kıbrıs Rum yönetimi tarafından kontrol ediliyor. Adanın üçte ikisine tekabül eden Rum kesimi, uluslararası tanımaya sahip ve AB üyesi. Türklerin yaşadığı Kuzey Kıbrıs ise 1974’ten beri Türkiye’nin kontrolünde ve sadece Ankara tarafından tanınıyor. Kuzeyde 30 bin Türk askeri bulunuyor, iki taraf arasında ise tampon bölge var.
Tziarras’a göre “Türkiye bu projeyi mutlaka baltalamaya çalışacaktır ve bu da bölgede zaten var olan gerilimi iyice alevlendirebilir.”
Yazar: Mohamed Saied
Kaynak: Al-Monitor